BİLGİ KİRLİLİĞİ

25.01.2009

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Sıkılanlarınızın okumamasını ancak beni hoş görmenizi diliyorum: Sayın Hapi’nin yanlışını ispatlamak gibi bir amaçla değil, kimin neyi çarpıttığının tarihe not düşülmesini zorunlu bulduğum için yazıyorum. Bundan sorumlu olduğumu düşünüyorum.

Sayın Hapi;

Ezberler bozulurken -kimin ezberini nasıl bozuyorsanız- başlıklı yazınızın, “Asıl Çerkesce”yi açıkladığınız paragrafınızda şöyle bir cümle:
“Maalesef, bizde bilmeyen kişi, öğrenme yerine, bilmediği konularda ahkam kesmeye kalkışıyor. Bu da, tabii ki  bilgi kirliliğine yol açıyor.”

Eleştirilere yanıt yazınızda da şu iddialar:
Ayrıca bazı kişilerin “Asıl Çerkesce” deyimini anlayamadıklarını da görüyoruz. Bu bir dil bilimi deyimidir, bir dilin yayılış yerini, gövdesini belirtme anlamında kullanılır. Örneğin, Kabardey yazı dili, “Asıl Kabardey lehçesinin Baksan ağzı” üzerinden geliştirilmiştir. Böyle demekle Kabardeyce’nin diğer lehçeleri aşağılanmış mı oluyor? Böylesine şeyleri anlamak da olanaksızdır.

Maalesef, bizde bilmeyen kişi; öğrenme yerine, bilmediği konularda yorumlara kalkışıyor. Bu da, tabii ki  bilgi kirliliğine yol açıyor.



“Asıl Çerkesce’’ konusu


Sayın Hatam, Çerkesce adı altında TRT’de azınlığın dili olan sırf Kabardeyce yayınla yetinilmemesi, Batı Adigece (Adigey dili) olarak da  yayın yapılması gerektiğini söylememi haklı buluyor, destekliyor. Ancak “Bugüne kadar hiçbir bilim adamı tarafından kullanıldığına tanık olmadığı”, Adigece ya da asıl Çerkesce terimini  kullanmamın nasıl bir “bilimsel eleştiri”  sayılabileceğini soruyor. Sayın Hatam’ı rahatlatalım: Asıl Çerkesce teriminin nerede kullanıldığını merak eden başkaları da  varsa söyleyeyim, onlara ünlü dilbilimci A. Dilaçar’ın “Dil, Diller ve Dilcilik” kitabını hemen salık verebilirim (TDK yayını, Ankara, 1952).”


Elbetteki ben “Asıl Çerkesce” deyimini kullanan bir tek bilim adamı yok derken Adige Dili dilcilerini kast etmiştim. İddianızı neden dil bilimi uzmanlıklarını benim de sizin de çok önemsediğiniz Quımaxue Muhiddin ya da Keraşe Zeyneb’in yapıtları ile gerekçelendirmediğinizi anlayamadım. Yani Sayın Hatam’ı rahatlatamadınız. Çünkü aynı kitabın 1968 baskısı aynı konuda bakın ne diyor:


“Kuzeybatı Kafkas Dilleri Topluluğu’na
Abhaz-Çerkes (Abasgo-Kerket) adı verilir. Bu kolda üç dil yer almıştır. Adige, Wubıh ve Abhaz. Adige, Dağlı veya Doğu Adige’si (Kabardi, yerli dilde Kabardey, 150 bin kişi) ve Ova veya Batı Adigece’si (Çerkes, yerli dilde K’yah) olmak üzere ikiye bölünür. Ova Adigece’si konuşanların hemen hepsi 1864-1865 tarihlerinde Türkiye’ye göç etmiş, memlekette ancak 50.000 kişi kalmıştır. Ova Adigece’si birçok lehçelere ayrılır: Shapsugh, Bjedugh, Hak’uç, Abzegh veya Abadezeh, Natukuay Kemirgoy veya Temirgoy, Besleney v.b. Keberdey dili, Karaçay-Balkar Türkçesi’ne komşudur. Wubıh veya Wubıh (yerli dilde a-Twıh; Karadeniz kıyısı: Tuapse’nin güneyi; lehçeleri: Sahe ile Vardane) Abhaz (Yerli dilde Apsşwa, 70 bin kişi) dili Suhum dolaylarında konuşulur. Kıyı bölgesinde Bzıb, Abşuy, Samursakan denilen üç lehçesi vardır; Abaza denilen lehçesi ise, daha gerilerde, Karaçay-Balkar Türkçesi’ne komşu olan bir bölgede konuşulur.”

Demek ki benim de yapıtlarından çok şey öğrendiğim Sayın Dilaçar 1968’de “Asıl Çerkesce” terimini yanlış bulmuş ve kitabın yeni baskısından çıkartmış. Bu durumda Dilaçar’ın 1968 de anladığını 2009 yılında siz hala anlayamamışsınız diyemez miyiz? 

Ayrıca “Besleney”  lehçesininin, K’yah Adigece’sine daha yakın olduğunu sanan bir dilbilimcinin, genel dilbilimi iyi bilse de Adige dillerini iyi bilmediği sonucu çıkarılamaz mı? Bunu yazabilen birinin diğer yazdıkları da referans olarak alınmamalı denemez mi? Dilin asıl sahibi dilciler tarafından desteklenmeyen bir görüşün, size uygun düşüyor diye  kabul edilmesi zorunlu bir görüş gibi sunulması yanlış değil mi?

Peki şimdi Agop Dilaçar yazdığı için “Ova Adigece’si konuşanların hemen hepsi 1864-1865 tarihlerinde Türkiye’ye göç etmiş”tir görüşünü bilimsel veri gibi sunar mısınız ya da görüşünü bu kadar önemsediğiniz, bana göre de Türk Dili’ne çok büyük hizmetleri olan sayın Dilaçar’ın Türkçe ve Türkçe’nin diyalektleri konusundaki görüşlerine koşut Adige dili temelli görüşlere neden karşısınız? Yineliyorum çok önemsediğiniz Qumaxue’nin tüm Adigeler için Kabardey dilinin (sizin deyiminizle), anlaşma dili olması konusundaki görüşünü, tüm Adige dilcilerinin onayını almış, alfabe taslağını, Keraşe Zeynab’ın ortak alfabe çalışmasını neden es geçersiniz?

Özetle yönteminiz;

- Kendi inançlarına gerekçe oluyorsa, bir düşünürün söylediklerini bir başkasına söyletmeyi,

- Söyleneni çarpıtan görüşlerinizi, eleştiri malzemesi yapmak için alıntıymış gibi tırnak içinde vermeyi,

- Bilimselliklerine saygı duyduğunuz bilim insanlarının kendi görüşlerine yakın bulduğunuz yaklaşımlarını önemseyip diğerlerini görmezden gelmeyi,

- Eleştirilerinizi söylenmemişler üzerine kurmayı, destekleyebileceğiniz görüşleri olanları bile farklı bir şey söylüyormuş gibi eleştirmeyi, bilimsellik, bilimsel eleştiri sayıyor.

Dilerseniz son yargımızı örnekleyelim:

Forumdaki bir yazınızdan alıntı: ”Bu gibi güncel ve çözümü gerekli sorunlar dururken dil birliği oluşturmak kolay mıdır? Türkiye’de Kabardeyce bilmeyenlere ya da Adigece konuşmayanlara nasıl diğer dil ya da lehçe öğretilecek? Eğer bir araya gelmeler çoğalırsa, ikisinden biri baskın dil haline gelebilir. Bu, bugünün, şimdilerin sorunu değil, iki yazı dili zorunlu. Ancak bir birleşme yolunda bir adım olarak, karşılıklı olarak okulların bazı sınıflarında her iki dil de -Adigece ve Kabardeyce-öğretilebilir. Bunun dünyada birçok örneği de var.”  Bu bölümün yazabilmeniz  için birilerinin özellikle karşılıklı yazıştığınız, Necdet Hatam’ın  “Tüm Adigelerin Kabardey dilinin en kısa sürede tüm Adigelerin tek dili olması gerekir”i, savunuyor olması gerekmez mi ya da sitemizde okumamızı bekleyen, ancak okumadığınız en azından anlamak istemediğiniz ''Adigece'' başlıklı makalemi tıklamanızı rica edeceğim. Makale temel alındığında “hayret benden etkilenmiş olmalı ama Hatam ile aynı şeyleri savunuyoruz”dan öte bir eleştiri getirilebilir mi?

ADİGECE >>>