Sıkılanlarınızın
okumamasını ancak beni hoş görmenizi diliyorum: Sayın
Hapi’nin yanlışını ispatlamak gibi bir amaçla değil,
kimin neyi çarpıttığının tarihe not düşülmesini zorunlu
bulduğum için yazıyorum. Bundan sorumlu olduğumu
düşünüyorum.
Sayın Hapi;
Ezberler bozulurken -kimin ezberini nasıl bozuyorsanız-
başlıklı yazınızın, “Asıl Çerkesce”yi açıkladığınız
paragrafınızda şöyle bir cümle:
“Maalesef,
bizde bilmeyen kişi, öğrenme yerine, bilmediği konularda
ahkam kesmeye kalkışıyor. Bu da, tabii ki bilgi
kirliliğine yol açıyor.”
Eleştirilere yanıt yazınızda da şu iddialar:
Ayrıca
bazı kişilerin “Asıl Çerkesce” deyimini
anlayamadıklarını da görüyoruz. Bu bir dil bilimi
deyimidir, bir dilin yayılış yerini, gövdesini belirtme
anlamında kullanılır. Örneğin, Kabardey yazı dili, “Asıl
Kabardey lehçesinin Baksan ağzı” üzerinden
geliştirilmiştir. Böyle demekle Kabardeyce’nin diğer
lehçeleri aşağılanmış mı oluyor? Böylesine şeyleri
anlamak da olanaksızdır.
Maalesef, bizde bilmeyen kişi; öğrenme yerine,
bilmediği konularda yorumlara kalkışıyor. Bu da, tabii
ki bilgi kirliliğine yol açıyor.
“Asıl Çerkesce’’ konusu
Sayın Hatam, Çerkesce adı altında TRT’de azınlığın dili
olan sırf Kabardeyce yayınla yetinilmemesi, Batı Adigece
(Adigey dili) olarak da yayın yapılması gerektiğini
söylememi haklı buluyor, destekliyor. Ancak “Bugüne
kadar hiçbir bilim adamı tarafından kullanıldığına tanık
olmadığı”, Adigece ya da asıl Çerkesce terimini
kullanmamın nasıl bir “bilimsel eleştiri”
sayılabileceğini soruyor. Sayın Hatam’ı rahatlatalım:
Asıl Çerkesce teriminin nerede kullanıldığını merak eden
başkaları da varsa söyleyeyim, onlara ünlü dilbilimci
A. Dilaçar’ın “Dil, Diller ve Dilcilik” kitabını hemen
salık verebilirim (TDK yayını, Ankara, 1952).”
Elbetteki ben “Asıl Çerkesce” deyimini kullanan bir tek
bilim adamı yok derken Adige Dili dilcilerini kast
etmiştim. İddianızı neden dil bilimi uzmanlıklarını
benim de sizin de çok önemsediğiniz Quımaxue Muhiddin ya
da Keraşe Zeyneb’in yapıtları ile
gerekçelendirmediğinizi anlayamadım. Yani Sayın Hatam’ı
rahatlatamadınız. Çünkü aynı kitabın 1968 baskısı aynı
konuda bakın ne diyor:
“Kuzeybatı Kafkas Dilleri Topluluğu’na
Abhaz-Çerkes (Abasgo-Kerket) adı verilir. Bu kolda üç
dil yer almıştır. Adige, Wubıh ve Abhaz. Adige, Dağlı
veya Doğu Adige’si (Kabardi, yerli dilde Kabardey,
150 bin kişi) ve Ova veya Batı Adigece’si (Çerkes, yerli
dilde K’yah) olmak üzere ikiye bölünür. Ova Adigece’si
konuşanların hemen hepsi 1864-1865 tarihlerinde
Türkiye’ye göç etmiş, memlekette ancak 50.000 kişi
kalmıştır. Ova Adigece’si birçok lehçelere ayrılır:
Shapsugh, Bjedugh, Hak’uç, Abzegh veya Abadezeh,
Natukuay Kemirgoy veya Temirgoy, Besleney v.b. Keberdey
dili, Karaçay-Balkar Türkçesi’ne komşudur. Wubıh veya
Wubıh (yerli dilde a-Twıh; Karadeniz kıyısı: Tuapse’nin
güneyi; lehçeleri: Sahe ile Vardane) Abhaz (Yerli dilde
Apsşwa, 70 bin kişi) dili Suhum dolaylarında konuşulur.
Kıyı bölgesinde Bzıb, Abşuy, Samursakan denilen üç
lehçesi vardır; Abaza denilen lehçesi ise, daha
gerilerde, Karaçay-Balkar Türkçesi’ne komşu olan bir
bölgede konuşulur.”
Demek ki benim de yapıtlarından çok şey öğrendiğim Sayın
Dilaçar 1968’de “Asıl Çerkesce” terimini yanlış bulmuş
ve kitabın yeni baskısından çıkartmış. Bu durumda
Dilaçar’ın 1968 de anladığını 2009 yılında siz hala
anlayamamışsınız diyemez miyiz?
Ayrıca “Besleney” lehçesininin, K’yah
Adigece’sine daha yakın olduğunu sanan bir
dilbilimcinin, genel dilbilimi iyi bilse de Adige
dillerini iyi bilmediği sonucu çıkarılamaz mı? Bunu
yazabilen birinin diğer yazdıkları da referans olarak
alınmamalı denemez mi? Dilin asıl sahibi dilciler
tarafından desteklenmeyen bir görüşün, size uygun
düşüyor diye kabul edilmesi zorunlu bir görüş gibi
sunulması yanlış değil mi?
Peki şimdi Agop Dilaçar yazdığı için “Ova Adigece’si
konuşanların hemen hepsi 1864-1865 tarihlerinde
Türkiye’ye göç etmiş”tir görüşünü bilimsel veri gibi
sunar mısınız ya da görüşünü bu kadar önemsediğiniz,
bana göre de Türk Dili’ne çok büyük hizmetleri olan
sayın Dilaçar’ın Türkçe ve Türkçe’nin diyalektleri
konusundaki görüşlerine koşut Adige dili temelli
görüşlere neden karşısınız? Yineliyorum çok
önemsediğiniz Qumaxue’nin tüm Adigeler için Kabardey
dilinin (sizin deyiminizle), anlaşma dili olması
konusundaki görüşünü, tüm Adige dilcilerinin onayını
almış, alfabe taslağını, Keraşe Zeynab’ın ortak alfabe
çalışmasını neden es geçersiniz?
Özetle yönteminiz;
- Kendi inançlarına gerekçe oluyorsa, bir düşünürün
söylediklerini bir başkasına söyletmeyi,
- Söyleneni çarpıtan görüşlerinizi, eleştiri malzemesi
yapmak için alıntıymış gibi tırnak içinde vermeyi,
- Bilimselliklerine saygı duyduğunuz bilim insanlarının
kendi görüşlerine yakın bulduğunuz yaklaşımlarını
önemseyip diğerlerini görmezden gelmeyi,
- Eleştirilerinizi söylenmemişler üzerine kurmayı,
destekleyebileceğiniz görüşleri olanları bile farklı bir
şey söylüyormuş gibi eleştirmeyi, bilimsellik, bilimsel
eleştiri sayıyor.
Dilerseniz son yargımızı örnekleyelim:
Forumdaki bir yazınızdan alıntı: ”Bu gibi güncel ve
çözümü gerekli sorunlar dururken dil birliği oluşturmak
kolay mıdır? Türkiye’de Kabardeyce bilmeyenlere ya da
Adigece konuşmayanlara nasıl diğer dil ya da lehçe
öğretilecek? Eğer bir araya gelmeler çoğalırsa,
ikisinden biri baskın dil haline gelebilir. Bu, bugünün,
şimdilerin sorunu değil, iki yazı dili zorunlu. Ancak
bir birleşme yolunda bir adım olarak, karşılıklı olarak
okulların bazı sınıflarında her iki dil de -Adigece ve
Kabardeyce-öğretilebilir. Bunun dünyada birçok örneği de
var.” Bu bölümün yazabilmeniz için birilerinin
özellikle karşılıklı yazıştığınız, Necdet Hatam’ın “Tüm
Adigelerin Kabardey dilinin en kısa sürede tüm
Adigelerin tek dili olması gerekir”i, savunuyor olması
gerekmez mi ya da sitemizde okumamızı bekleyen, ancak
okumadığınız en azından anlamak istemediğiniz
''Adigece'' başlıklı makalemi tıklamanızı rica edeceğim.
Makale temel alındığında “hayret benden etkilenmiş
olmalı ama Hatam ile aynı şeyleri savunuyoruz”dan öte
bir eleştiri getirilebilir mi?
ADİGECE
>>> |