Tanık olunan olaylara,
okunan yazılara, bir soruna ilişkin çözümlemeler,
yorumlardan her birimizin aynı derecede etkilenmesi, bu
olaylar karşısındaki tepkimizin aynı olması mümkün
olabilir mi? Böyle bir sonuç beklemek akıllıca olur mu?
Peki gerçekleşsin istediğimiz şeyler için her birimizin
aynı özveride bulunmamız olası mı? Kişilerin, olayı
gerçekleştirme sürecinde üstlendikleri görev,
bulundukları özveri aynı olabilir mi? Kişilerin bir
olaya verecekleri tepki olaya ilgi derecelerine bağlı
değil mi? Birileri için sevindirici bir sonuç bir diğer
grubu üzemez mi? Birilerinin çok üzülüp birilerinin çok
sevindiği olaylara kayıtsız kalan, dahası olay
karşısında sevinenlere, üzülenlere şaşıp kalanların
sayısı az mı?
Örneğin ülkede demokrasi olsun, ülkede yaşayan herkesin
hak ve olanakları eşit olsun isteyen kişilerin, ülkede
böyle bir demokrasinin yerleşmesi için üstlendikleri ve
yerine getirmekle mutlu oldukları görevler aynı mı? Biri
seçimden seçime oylamaya gidip özlediği demokrasiyi
ülkeye getireceğine inandığı parti ya da kişiye oy
vermeyi yeterli bulurken, her platformda demokrasiyi
savunmalarına karşın seçimden seçime oy verme
yükümlülüğünü bile yerine getirmeyenler yok mu? Kimileri
de özelinde zarar görebilecek olmasına karşın çevresi
ile tartışmalara girmiyor mu, yazılar yazmıyor mu,
partilerde görev alıp ailesine çoluk çocuğuna
ayırabileceği zamanı demokrasi mücadelesine ayırmıyor
mu?
Peki demokrasi için yaptıkları, yapabilecekleri,
vazgeçebilecekleri şeyleri bu kadar farklı olan
kişilerin, tanık oldukları antidemokratik bir harekete
verecekleri tepki aynı olabilir mi? Tüm zamanını
demokrasi mücadelesine ayıran, tüm enerjisini demokrasi
mücadelesi için harcayabilen birinin demokrasi karşıtı
söylem ve eylemlere vereceği tepki, demokrasiyi bu denli
önemsemeyen birine göre daha büyük tepki vermesi doğal
değil mi? Bütün dünyası inanç üzerine kurulu, din
üzerine kurulu, din temelli bir toplumsal düzeni amaç
edinmiş ve bunun için özverili bir çaba içerisinde
bulunan birinin “din afyondur” yaklaşımına verebileceği
tepki ile yaşamında dinin yer almadığı birinin vereceği
tepki aynı olabilir mi? Oruç tutanlarımız, herkeslerin
oruç tutmak zorunda olmadığına inansak da oruç tutanları
hiçe sayar şekilde yiyip içenlere aynı şiddette mi tepki
gösteririz? Yakın zamana kadar Lenin’e edilen bir küfrü,
ana-babasına edilmiş gibi sayanlarımız yok muydu?
Peki daha dün çok doğru bulduğumuz kimi yaklaşımları,
bize yanlış görünmeye başladıklarını dile getirmeye
başlar başlamaz herkeslerin de bizim gibi algılamasını
istemek sağlıklı bir davranış mıdır? İnsanların,
bağışlanmış kimi yetenekleri gibi algılama yetenekleri
de farklı değil midir?
Peki, seçimlerde oyunu demokrasiden yana kullanmak gibi
birincil bir yükümlülüğü yerine getirmezken, sanal
ortamlardaki demokrasi savunuculuğu ne derece inandırıcı
olabilir? Dün neler yazılıp neler söylendiğinin
eleştirmenin kişisel haklara dokunulmuş gibi algılanması
doğru olabilir mi? Dün söylenip yapılanların
eleştirilmesi, yeniden değerlendirilmesi, hangi ahlak
anlayışına göre: iç çamaşırların ortaya dökülmesidir?
Tartışmaya açılan konuların yanlışlığını belgelemek,
konuya ilişkin kendi görüşünü belirtmek değil de
öğrenen, bilen, bildiklerini tartışmaya açanları “niye
biliyorsun” der gibi eleştirmek, böylesi eleştirenlere
sessiz kalmak mıdır eleştirinin ahlaklısı? Kuımaxue
Muhiddin’in alfabe taslağını ne olduğunu soran sayın
“konuk” un, yayımlanan karşılaştırmalı tablo
karşısındaki sessizliği hangi ahlak anlayışı ile hoş
görülebilir? Peki, kendisinin beğenmediği şey için
“beğenilmiyor”, kendi sevmediği şey için “sevilmiyor”
yargısını “alçak gönüllülük müdür” sizce de?
‘’Sevgili‘’ diye başlamadığıma, ad da vermediğime göre,
beğenilecek bir eleştiri yaptığımı düşünüp, kendimi
tebrik edebilirim sanırım. Buraya kadarı anlayana
anlamak istediği gibi, “ahlaklı eleştiri” olsun.
Doğru bulduğum tarz ile eleştirmeceyim arkadaşlardan
biri yine CC yazanlarımızdan, yıllardan beri tanıştığım,
bana sevgisi olduğuna inandığım, -talebe izin verirse-
benim de kendisini sevdiğim Mefewud Nartan.
Anımsayacaksınız Mefewud’un son köşe yazısı “anavatanı
ziyarete bile gelmiyorsunuz” diye sitem eden bizlere,
bir göndermeydi. Bir ailenin anavatan ziyaretinin kaç
Dolar’a mal olacağının gerçekçi bir hesabını çıkartmış
ve bu para ile bir başka tatil kentinde daha güzel tatil
yapılabileceği imasında bulunmuştu. “Peki, yazılanlar
doğru değil mi? Bunda eleştirilecek ne var”
diyebilirsiniz. Gerçekten kişilerin böyle düşünmesi
neden doğal olmasın? Kişi bir başka tatil kentini neden
anavatan ziyaretine tercih etmesin? Binlerin, on
binlerin bu tercihine her gün tanık olmuyor muyuz?
Öyleyse?
Yine anımsayacaksınız Nartan daha önceki iki yazısında
450 yıl etkinlikleri bağlamında anavatandakileri
eleştirmiş, Soçi Olimpiyatları için Kıyı Boyu
Adigelerinden daha çok üzülmüştü. Kimilerinin, sayın
Nartan’ın eleştirilerini doğru bulmaları, beğenmeleri ne
kadar doğal ise benimde yazıları çelişkili bulmam doğal
değil mi?
Peki şimdi ben;
“SAMSUN’DAN
SAŞE’YE KÜREK ÇEKMEK”
yazsının, bana göre yakışık almadığını, daha önceki iki
yazı ile bağdaştıramadığımı,
“Ölümünde onurlusu
vardır”
derken, ayakta kalmanın onurlusu yok mudur?” diye
sorabilen, eleştirisinde
Nazım Hikmet’in,
“on
yıl,
on beş yıl,
daha da fazlası hattâ
geçirilmez değil,
geçirilir,
kararmasın yeter ki,
sol
memenin altındaki cevahir...”
dizelerini anımsatan duyarlı arkadaşımızın, Nartan
kardeşimizin adını anmadan nasıl anlatabilirim?
Yazılarını eleştirdiğim Nartan kardeşimiz kendisinden
üçüncü şahıs gibi söz etmeme üzülmez mi acaba? “Necdet
ağabey beni tanımıyormuş gibi neden yandan
eleştiriyorsun” diye sorarsa ne yanıt verebilirim?
Hem demokrat olmanın birinci koşulu farklılıklara
tahammül etmek değil midir? Bizler de CC’yı en demokrat
site sandığımıza, kendimizi de en azından demokrat
saydığımıza göre, farklı düşünmemize, düşündüğümüzü dile
getirişimizdeki üslup farklılığına, birbirimizin
kişiliğe değil ama yazılarımızın içeriğine yönelik
eleştirilerine tahammül edebilmeli, çok duyarlı
konulardaki yazıların olası etki ve tepkilerini göz
önüne alabilmeliyiz...
Üzüntüm kimi arkadaşlarımızın bu tahammülü göstermekte
zorluk çektiğidir.
Beklentim, umudum ise CC’nın yazarıyla, katılımcısıyla,
okuyucusuyla gerçek anlamda daha demokrat olması, daha
da çoğalması, büyümesidir... |