|
|
|
|
|
TC.
CUMHURBAŞKANI SAYIN ABDULLAH GÜL’ÜN RF ZİYARETİ VE DÖNÜŞ |
22.02.2009 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Bilindiği gibi TC.
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül 12-15 Şubat 2009
tarihleri arasında RF’na, çok önemli bir ziyaret
gerçekleştirmiş, kendilerini davet eden Devlet Başkanı
Sayın Dimitri Medvedev tarafından en üst düzey protokol
ile karşılanmıştır. Bizleri de çok yakından ilgilendiren
bu olay, tüm gazeteciler ve yorumcular tarafından, TC-RF
ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak
değerlendirilmiştir.
Evet ortak deklarasyonda vurgulandığı gibi gerçekte iki
ülke arası gelişen ilişkilerde çok önemli bir kavşak,
çok büyük bir atılım.
Görüşmelerin sadece basına yansıyan satırbaşları bile
çok heyecan verici:
- Sayın Gül bu davete üç bakan ve 200 işadamı ile icabet
etmiştir.
- Ülke başkanlarının görüşmesi planlanandan iki saat
daha uzun sürmüştür.
- Sayın Gül, Başbakan sayın Putin’i kabul etmiş, bu
görüşme sırasında iyi ilişkilerin asıl mimarının Putin
olduğunu vurgulamıştır.
- Rusya Federasyonu artık Türkiye’nin bir nolu ticaret
ortağıdır. Ticaret hacmi 30 milyar doları aşmış, 50
milyar dolar hedeflenmiştir.
- İki ülke arası ticarette Dolar’ın değil TL ve
Ruble’nin geçerli olması, gerekli düzenlemelerin
yapılması kararlaştırılmıştır.
- Sayın Gül’ün Türkiye’nin gönül bağı ile bağlı olduğu
Tataristan Cumhuriyeti’ne ziyaretine izin verilmiştir.
RF’nun etnik bir cumhuriyetine bir başka ülke devlet
başkanlığı düzeyinde gerçekleştirilen bu ilk ziyaret,
iki ülke arasındaki karşılıklı güvenin düzeyi açısından
anlamlıdır.
- Karşılıklı eğitim ve kültür merkezleri açılması
kararlaştırılmıştır.
- İki ülke arsında uzay teknolojisi ve askeri alanda
teknik tşbirliği yapılması kararı alınmıştır.
- Mavi akım-2 ve nükleer santral konularında iş
birliğinin genişletilmesi kararı alınmıştır.
- 20 milyar Dolar'lık yatırım öngörülen Nükleer Santral
için pazarlıklar sürmektedir
- Alınan önemli bir diğer karar Samsun ve Derince
limanlarından Rusya'nın zaman zaman gündeme gelen gümrük
sorunlarının temelli olarak çözümlenmesi
kararlaştırılmıştır.
- Olimpiyat tesisleri ve Soçi limanı yapımının Türk
müteahhitlerince yüklenmesi gündemdedir.
– Her iki ülke de bölgesel güvenliğin sağlanması
konusunda işbirliği yapacaklardır.
- En yetkili kişiler yakında Trabzon-Sohum deniz ulaşım
seferlerinin başlatılacağını dile getirmiştir.
- Yenileme çalışmaları sırasında kanacak olan Soçi
limanı yerine Sohum limanının devreye konması
düşünülmektedir.
- İş adamı sıfatı ile de olsa Kaf-Fed Başkanı Sayın
Cihan Candemir’in sayın Gül’ün kafilesinde bulunmuş
olması önemlidir.
- Türkiye Cumhuriyeti, Rusya, Çin, Kazakistan,
Kırgızistan ve Tacikistan`ın 1996`da oluşturdukları
Şanghay Beşlisi olarak anılan. 2001`de Özbekistan`ın da
örgüte üye olmasının ardından Şanghay İşbirliği
Örgütü`ne dönüşen yapının 27 Marttaki Afganistan konulu
toplantısına davet edilmiştir.
Özetle TC. RF ilişkilerine farkında olmaktan öte çok iyi
kavramamız gereken yeni bir dönem başlamıştır. Dış
İşleri Bakanı sayın Babacan bu yeni dönemi, resmi
ziyaret için bulunduğu Litvanya`nın başkenti Vilnius`ta
gazetecilerin sorusu üzerine, Türkiye ve Rusya
arasındaki ilişkilerin çok boyutlu dış politika
çerçevesinde düşünülmesi gerektiğini belirterek şöyle
vurgulamıştır:
``Rusya`yı dışlayan, Rusya`yı bir kuşatmışlık hissine
sevk eden, ya da Rusya ile rekabet, çekişme havasının
oluşturulmasına kesinlikle karşıyız. Geçen hafta
Riga`da, bugün buradaki temaslarımda, bunu hep dile
getirdim. Özellikle Sovyet dönemlerinde sıkıntı çekmiş
doğu Avrupa ve Baltık ülkelerinde Rusya algısı biraz
farklı fakat yeni Rusya`nın da farkında olmak gerekir.
Bugün karşımızda yeni bir Rusya Federasyonu var. Yeni
Rusya Federasyonu ile olan ilişkilerde işbirliğini ön
plana çıkarmak lazım. Karşılıklı gerilimi artırmakla tüm
taraflar kaybediyor.``
“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün Rusya`ya yaptığı devlet
ziyaretinin ikili ilişkiler ve bölgeye verilecek
mesajlar açısından son derece önemli olduğunu kaydeden
Babacan, ``Gerek Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev
ve gerekse Rusya Başbakanı Vladimir Putin ile hem
heyetler arası hem de baş başa görüşmelerde
ilişkilerimizin son derece iyi olduğu vurgulandı. Bizim
dengeli dış politikamız son derece takdir görüyor``
dedi. (rusya.ru web sitesi)
Bu son olayla birlikte, so yıllar aylardaki gelişmeleri
birlikte irdelediğimizde, biz “Körü-körüne Dönüşçüler”,
günümüz TC-Rusya ilişkilerinin, Soğuk savaş dönemindeki,
perestroykanın ilk yıllarındaki, “Avrasya” gemisinin
kaçırıldığı günlerdeki gibi olmadığının ayrımında
oluyor, bu yeni dönemi içselleştiriyor, dahası
stratejimizin ne kadar gerçekçi olduğunu yaşıyoruz.
Siz dönüş karşıtlarının da stratejinizi yeniden
değerlendirmeniz, “Körü-körüne Dönüşçülerin”
stratejisinin ne denli gerçekçi olduğunu itiraf etmeniz
gerekmiyor mu?
Öz eleştiri yapmak niyetinde olmayanlar, öz eleştirinin
artık pek önemli olmadığını söyleseler de kişinin
yanıldığını söyleyebilmesi hala büyüklük değil mi?
Not: Sayın Karadaş; yazıp söylediklerimizi hala
“körü-körüne dönüş propagandası yapmak” olarak
niteliyorsunuz. Siz ve gizli açık dönüş karşıtlarının
bizlerin yazıp söylediklerini anlamamakta direnmenizin
nedenini ben biliyorum, defalarca da yazdım. Ancak o
yazılarda anlamama filtrenize takılıyor olsa gerek, aynı
nakaratı sürdürüyorsunuz. Bakın böylesi davranışın
nedenini sayın Prof. Dr. Ahmed İnam Akşam gazetesindeki
“okumak” adlı yazısında nasıl anlatmış:
“Konu anlamaktan açıldığına göre, anlama korkusu
diyebileceğim, belki Batı dillerinde karşılığının
comprehensio-phobia olabileceği bir duygudan, bu
duygunun yaşandığı durumdan söz etmeliyim. Karşı
çıktığımız, beğenmediğimiz görüşleri anlamaktan
korkabiliriz. Anlarsak, karşı çıktığımız düşünceyi kabul
edeceğimiz korkusudur bu. Düşmanımızı anlamaktan
korkabiliriz: Anlarsak ona hak vermek zorunda
kalacağımızı düşünürüz. Anlama korkusu da, bizi
daraltan, sığlaştıran bir duygudur. Anlama cesareti,
anlama yiğitliği, şu düşmanlıklarla dolu dünyamızı daha
yaşanır hale getirmede büyük bir güç olabilirdi, yine de
olabilir.”
Yine de sayın Karadaş, siz debelendiğiniz “kör kuyu”dan
kurtulduğunuzda, “körü-körüne dönüşçülerin” yazdıklarını
anlamaktan korkmadığınızda size söz veriyorum ben de
yıllardır yaptığım “körü körüne dönüş” propagandası”ndan
vazgeçeceğim. Söz veriyorum çünkü gerçekten
anladığınızda karşı çıktığınız düşünceyi kabul
edeceğinizden ve bizlerle birlikte “körü körüne dönüş”
propagandası yapmaya başlayacağınızdan, ve liderliğinin
de en sağlıklı ulusal mücadeleyi veren liderlik olduğunu
kabul edeceğinizden eminim. Ben her zaman her yerde
geçmişimizde neler yaptığımız, neler yazdığımız ve
bunların ulusal mücadelemize neler kazandırıp
kaybettirdiğinin tartışmaya hazırım. İsterseniz gün gün,
isterseniz saat saat.
Bu çağrım yalnız size değil geçmişte ve günümüzde ulusal
mücadele içinde olduğunu düşünen herkese... CC bize
platform olsun, kimin görmeyip, kimin duymadığını da
halkımız artık bilsin.
Hodri Meydan... |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|