Profesyonel olmayanlar, yazma işine belirli bir ara
verdikten sonra yeniden yazmaya niyetlendiklerinde, şu
an benim kendime sorduğum soruyu soruyorlardır sanırım:
Nerede kalmıştık?
Soruyu benim kadar kolay yanıtlayanların sayısı da çok
olmasa gerek. Ben yeniden başlarken hiç zorlanmadım.
Çünkü yazmak adına geldiğim yer de kaldığım yer de
gideceğim yer de -biliniyor artık- dönüş...
Ayrıca sizlerden ayrı kaldığımız günlerde de ben
dönüşten hiç uzak düşmedim.
Önce Almanya’nın küçük bir yerleşim birimi Harz
ormanlarında, Avrupa Çerkes Kültür Dernekleri
Federasyonu’nun 30 Mayıs-01 Haziran günlerinde
gerçekleştirdiği etkinliklerine katıldım. Ayrıntılarını
kendi siteleri ve Kaf-Fed sitesinde okuyabileceğiniz
kafkasfederasyonu.org/haber/dernekler2009/300509_acdf.htm)
etkinliklerde yeni tanışıklıklar oluştu, tanışanlar
hasret giderdi, Anavatandan konuklar ağırlandı, DÇB
Başkanı ve kimi yetkililerinin konuşmalarını dinleme
kendileri ile tanışma olanağı bulundu. Avrupa’nın
çeşitli ülkelerinden, kentlerinden yüzlerce kilometreler
kat ederek etkinliğe katılanlarla bir arada olmak benim
için de gerçekten büyük bir mutluluktu. Herkesin bildiği
sanı ile Pavarottimiz Cançate Aykut yönetimindeki Guığe
Grubu konseri, yılların eskitemediği dayı oğlu Psıblene
Faruk ve oğlu sevgili yeğenim Murat’ı dinlemek... Üçüncü
dalganın ayak seslerini uzaktan değil yakından, gözleri
gönülleri anavatana dönük insanların sadece ayak
seslerini değil yürek atışlarını da duymak, coşkusunu
içselleştirmek... Pırıl pırıl gençleri dinlemek...
Gençlerin birçok konuda bizlerden daha donanımlı
olduğunu görmek... anadilde şiirin, -dili çok iyi
bilmeyenlerce de- ne denli sevildiğine, ne denli
dinlenmek istendiğine bir kez daha tanık olmak... Hemi
de Avrupa’nın göbeğinde...
Ben iki konuda görüşlerimi paylaştım arkadaşlarla...
Dil ve Dönüş... Her iki konuşmada da şiir vardı.
Anadilde şiir... Şiirin gördüğü ilgi daha önceki bir
konuşmamı anımsattı. Yine dönüşü anlattığım, şiirle
başlayıp şiirle bitirdiğim konuşmamı ben gibi gençlik
yıllarından beri derneklerde olan bir arkadaşım “şiirle
dönüş olmaz” diye eleştirmişti. Konuyu 19.08.2006 da
CC'deki köşemde dile getirmiş
circassiancanada.com/tr/yorum/nh/035_siirveanavatanadonus.htm)
ve Bitsu Anatole’nin çok sevdiğim şiirini de sunduktan
sonra şöyle eklemiştim:
“Evet kimileri belki çok duygusal bulacak bizleri.
Kimileri “şiirle dönüş olmaz” diyenlere hak verecekler.
Bizlere “sulugöz” yakıştırmasını yapanlar da çıkacak
belki... Yine de ben, bir duygu, yol gösterici bir
sevgi, anavatan sevgisi, anadil sevgisi, halk sevgisi,
insan sevgisi olmayan, şiire uzak kişilerin anavatanda
sorun olacaklarından korkarım.” İşte bu etkinliklerde
şiir severlerin, yani anavatanda sorun olmayacakların
sayısının hiç de az olmadığını, sayılarının da gittikçe
arttığını gördüm, yaşadım, kendimin değil dönüş yolunda
şiiri küçümseyenlerin ne kadar yanıldıklarına bir kez
daha tanık oldum...
Almanya öncesi Ankara Kafkas Derneği’nin Vacit Kadıoğlu
başkanlığındaki seçim öncesi yönetim kurulu ile de
görüşmüştüm. Konu elbetteki yine anavatandı, dönüştü.
Anavatana nasıl daha yakın olunabileceği idi. Anavatana
daha yakın olduğumuzu nasıl gösterebileceğimiz idi...
Dernek binasının gördüğüm düzenlemesi, bayanlarımızın el
sanatları kursu, kurs sonrası kermeslerinin anısı
fotoğraflar, geleceğe ilişkin planları, önümüzdeki yıl
anavatana mutlaka bir çalışma gezisi yapacak olmaları...
Nartan’ın güzel anlatımı ile Elbruz’un muhteşem gecesi
taşların artık yeniden yerini bulduğunun ve yönetimin de
çok başarılı olduğunun göstergeleri idi.
Yönetimdeki arkadaşların Adige televizyonunun ihtiyacı
olan performansı yüksek iki bilgisayarı hemen
toplatmaları, benimle birlikte göndermeleri, maddi
katkıdan daha çok, diasporadaki kardeşlerince anlaşılmış
olmaya sevinen yetkililer karşısında “sulu gözlü”
dedirtecek duruma düşmemek kolay olabilir mı? Bu
duyguları yaşatan arkadaşlara buradan teşekkür edilmez
mi?
Çok büyük bir şans. Almanya dönüşü on bir Haziran, Rusya
Federasyonu Büyük Elçiliği'nde resepsiyon. Benzer
etkinliklerde olduğu gibi federasyonumuz elbette ki
davetli. Genel Başkanımız sayın Cihan Candemir ve Genel
Sekreterimiz Cumhur Bal ile birlikte ben de katılıyorum
resepsiyona. Yetkililere politikamızı anlatıyoruz.
Dönüşün sadece bizler için değil RF için de ne kadar
önemli olduğunu anlatıyoruz. RF’nun diğer ülkelerdeki
sadece Rusları değil, federasyonda yaşayan tüm halkların
diasporalarını da kendi insanı saydıklarını daha bir
yansıtmalarını dile getiriyoruz. Dönüş politikasının RF
ile doğup büyüdüğümüz, eğitim gördüğümüz vatandaşı
olduğumuz ülkeleri yakınlaştıracağını, dostluk
ilişkilerini geliştireceğini, halklarımızı koruyup
kollayan bir Rusya Federasyonu’na diasporamızca daha bir
sempati duyulacağını, Güney Osetya ve Abhazya
bağımsızlıklarının tanınmasından sonraki gelişen
olayların buna kanıt gösterilebileceğinin altını
çiziyoruz. “Anayasası (68. madde 2 ve 3. fıkraları)
ülkede yaşayan tüm halkların anadillerinin korunup
geliştirilmesini garanti ettiğine göre Rusya
Federasyonu, televizyonlarımıza tüm gün ve her yerden
izlenme olanakları sağlamalı” dileklerimiz haklı
bulunuyor, haklılığın somut sonuçlar vereceği umuduyla
mutlu oluyoruz.
Evet yeni değil, dönmüş politikasını dostluk, sevgi,
karşılıklı anlayış temeli üzerine yükselttiğimizi hep
söyledik. Hiçbir suçlama bizi doğruları söylememizi,
gerçeklerimiz doğrultusunda çaba göstermememizi
engelleyemedi ve de yıllar bizi doğruladı... Diaspora
ülkeleri ile Rusya Federasyonu arasındaki ekonomik,
kültürel, ticari ilişkiler geliştikçe Anavatan
diasporaya, diaspora anavatana daha bir yaklaştı.
Peki siz hiç üzüntü mutluluğunu yaşadınız mı ya da büyük
mutluluklarda üzüntüyü? Olur mu öyle şey demeyin
sakın... Oluyor ve anavatanda bunu hemen her gün
yaşıyoruz. Anavatanda katılmak istediğimiz kültürel
etkinliklere yetişememe üzüntüsü aynı zamanda bir
mutluluktur. Anavatana gelen herkesle görüşememe buna
zaman ayıramamanın üzüntüsü bir mutluluktur. İkinci
üzüntü mutluluğunu bu yaz sıkça yaşıyor olmamız daha
büyük bir mutluluktur. Ürdün'den, İsrail’den,
Türkiye’den, Amerika’dan, Suriye’den birbiri peşi sıra
gelenler gelenler.. Mutluluk üzüntüsü mü? Güzel
etkinliklerde, mutluluğun doruğunda bu mutlulukları
sizlerle, sevdiklerimizle paylaşamamanın verdiği yürek
burukluğu...
Ve çok büyük bir mutluluk daha PEGASUS.
Geçiş dönemlerinin ilk günlerinde “sabun
olmadığından” yakınanlar oldu. Sadece sabun değil alım
gücü olan için her şeyimiz var artık. “Keşke camilerimiz
olsa” diyenler oldu. Hemen her köyümüzde minare
görebiliyorsunuz şimdi. Uçak biletleri gerçekten çok
pahalı idi. Çok isteyenleri bile caydıracak pahalılıkta.
İşte PEGASUS fiyatların belini kırdı. Artık bir çoğunuz
hafta sonlarını anavatanda geçirebilirsiniz.
Geçerliliğini kaybetmesinden korkmadan oturma izinlerini
alabilirsiniz. Teşekkürler PEGASUS. Teşekkürler Dzıbe
Ahmet Demir... Sadece Türkiye Rusya Federasyonu
ilişkilerinin gelişmesine değil, dönüşe de katkıda
bulunuyorsunuz.
Mühim konuları tartışan arkadaşlar size de küçük bir
sözüm var: “sabun yokluğu nasıl gündemden düştüyse, cami
yokluğu nasıl gündemden düştüyse, ziyaretlerin bütçeyi
çok sarstığı nasıl gündemden düşüyor ise, tartıştığınız
“mühim konuların”ın gündemden düşmesi de çok uzak değil
inanın. Üçüncü dalganın gümbür, gümbür ayak seslerini
artık duyun. Politikaların doğru-yanlışlığının tek
ölçüsünün destekleyen kişi sayısı olmadığı gerçeğini,
kendinizin de bildiği bu gerçeği unutur gibi yapmayın.
Halkımıza karşı samimi iseniz eğer “mühim konuları”
anavatanda, anavatan insanı ile birlikte tartışın...
Anavatana, halkımıza yararlı olmanın mutluluğunu
yaşayın.... |