|
|
|
|
|
DÇB...
YIKILAMAYAN KALE... -3 |
15.10.2009 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Değerli okuyucular, DÇB
kurucu delegelerinden biriyim. Her kongresine delege
olarak katılma şansım oldu. Kimi çalışma dönemlerinde
başkan yardımcılığı, genel sekreterlik, yönetim kurulu
üyeliği görevlerinde bulundum. DÇB ilkeleri taslağını da
ben yazmıştım. Dahasına gerek yok DÇB’nin nasıl doğduğu
ne olduğu, nasıl geliştiği, neleri hedefleyip neler
başarabildiği, neleri başaramadığı konularını iyi
bildiğimi sanıyorum.
Bence, bir çok konudaki haksız eleştiri, DÇB
yapılanmasına, işleyişine ilişkin bilgi
yetersizliğinden, benzer yapılanmaların işleyişini,
DÇB’ye yakıştırmadığımızdan kaynaklandığını, dolayısı
ile birkaç tanıtım yazısı daha yazmanın yararlı
olacağını düşünüyorum. Süreç içerisinde aklınıza
gelebilecek soruları da içtenlikle yanıtlayamaya
çalışacağımdan emin olmanızı diliyorum.
DÇB'yi son genel kurulda yaşananları irdeleyerek
tanımaya başlayalım:
İlk olarak şu tek başkan adayı üzerinde duralım.
Seçimlere tek adayla gidilmiş olmasının antidemokratik
olduğu görüşünde olanlar az değildir sanırım.
Öncelikle bir yanlış anlamayı düzeltmekte yarar
görüyorum. Seçimde tek adayın oya sunulmuş olmasına
karşın seçim günü öncesi birden çok aday üzerinde
konuşulduğunu belirtmem gerekiyor. Çoğunuz bilmiyor
olabilir aday gösterilmek istenenlerden biri Adigey
Cumhuriyeti’nin ilk başkanı sayın CARIM Aslan idi. Sayın
Carım, genel kurula on beş gün kadar bir süre kala,
Adigey Adige Xase’deki toplantıda, kesin karar için iki
gün daha beklenilmesi ricasında bulundu. Beklenildi,
genel kurula birkaç gün kala Gençlik Forumu temsilcileri
sayın CARIM Aslan ile saatler süren bir görüşme yaptı.
Dernek yönetiminin ikna edemediği sayın Carım’ı genç
arkadaşlar da adaylık konusunda ikna edemedi.
Bu durumda Adigey Adige Xase, son günlere gelinceye
kadar tek aday bilinen DZAMIHE Kaspolat’ı desteklemenin
uygun olacağı kararını aldı. Yeni gelişmeler karşısında
karar yetkisi Xase delegelerine verildi. Ancak yaşadığı
acıyı bilenlerin kimileri, Dzemıha’nın, çok darda kalmaz
ise eğer, başkanlığı kabul etmeyeceği görüşünü
paylaşıyorduk.
Kuşkularımız doğrulandı Dzemıha aday olmadı. Kulislerde
bulunmadığım için nasıl geliştiğini bilmiyorum ancak ben
bu gelişmeyi “sonunda başkan olmamayı kabul ettirebildi”
diye yorumladım. Çünkü son bir yıl boyunca başkan olarak
kalmak istediği yönünde bir sinyalini alamamıştım.
DÇB işleyişi gereği hemen tüm konularda uzlaşmaya
varılan, kimilerine göre “kapalı kapılar ardındaki”
genel kurul öncesi son Başkanlar Kurulu’nda, adı
verilmeden başkanın anavatan dışından seçilmesi önerildi
ancak benimsenmedi. Ayrıca salt ad verilmemesi bile
böyle bir hazırlığın olmadığını, önerinin laf ola beri
gele yapıldığının da kanıtıydı.
Başkanlar Kurulu’nda Kabardey Adige Xase AJAXO
Kanşobi’yi aday olarak gösterdi. Başka aday olup
olmadığı soruldu. Başka adaylar varsa adaylar üzerinde
konuşalım, tartışalım ve Başkanlar Kurulu olarak
üzerinde anlaştığımız adayı genel kurula sunalım
önerisinde bulunuldu. Kimi delegeler, -bu arada Adige
Xase Başkanı sayın Arambi- bu öneriye bir hayli sert
tepki gösterdiler. Aslında bu yöntem DÇB’nin bir
geleneği idi. Daha önceki genel kurullar öncesinde de bu
çalışmalar yapılmıştı. Bence tepki Adigey Xase’sinin
tepkisi, üzerinde anlaştığı adayın değiştirilmiş
olmasınaydı. Yine de başka aday gösteren olmayınca aday
adayına birkaç soru soruldu ve oylanarak adaylığı kabul
edildi.
Ertesi gün seçim gündemine geçildiğinde Ç’IRMIT Muhiddin
de aday olarak gösterildi. Ancak sayın Muhiddin hazır
olmadığını, eğer genel kurul uygun görürse listede yer
aldığı gibi başkan yardımcısı olarak görev yapmaya hazır
olduğunu dile getirdi.
Bu arada söz verilen gençlerin temsilcisi sayın Yağan’ı
önerdi. Ancak sayın Yağan’ın adaylığının kabul edilmesi
de seçilmesi de mümkün değildi. Çünkü yukarıda sözünü
ettiğim başkanlar toplantısında Adigey Xase’nin önerisi
ile delege olmayanların yönetime seçilmemesi kararı
alınmıştı.
Tek adaya gelme sürecine ilişkin benim bildiklerim
bunlar. Ancak yanlış olan işleyişi bilmeyenlerin tek
adayın oylanmasının antidemokratik olduğunu sanmaları,
dahası bunu DÇB’nin antidemokratik oluşuna kanıt
göstermeleri. Halbuki DÇB daha önceki tüm genel
kurullarında da tek aday oylamıştı. Genel kurulların
hiçbirinde başkan genel kurulda seçilmedi. Genel kurul
öncesi üzerinde uzlaşılan kişi genel kurulda onaylandı.
Sıralayalım:
1991 Kalmık Yure tek aday
1993 Kalmık Yure tek aday
1996 Kalmık Yure tek aday
1998 Akbaş Boris tek aday
(Traxo Enver önerilmişti, ancak adaylıktan çekildi.
Sonuçta tek aday oylandı)
2000 Nexuış Zawırbi tek aday
2003 Nexuış Zawırbi tek aday
2006 Dzemıhe Kaspolat tek aday
(Seçim öncesi sözü edilen aday HAFITSE Muhamed idi.
Ancak Kaf-Fed yetkililerinin şiddetli itirazı üzerine
zaten yönetimde olan DZEMIHE Kaspolat aday olarak
gösterildi ve tek aday olarak oylandı.)
2009 AJAXO Kanşobi tek aday
(Tek adaya nasıl gelindiğinin bildiğim yönlerini,
yukarıda açıklamaya çalıştım.)
Özetle, delegelerin, üye örgütlerin aday göstermelerinin
önünde herhangi bir engel konmadı, adayı olanlar
gösterdi olmayanlar önerilen aday üzerinde anlaştı.
Aslında kapalı kapılar ardında birinin kararı
onaylanmadı, bir nevi seçim yapıldı. Eleştirilebilecek
bu yöntemin biz, DÇB yapılanmasına daha uygun olduğunu
düşünüyoruz.
Ayrıca son genel kurulu içerden izleyenlerin,
hazırlanıldığında, kendi adaylarını DÇB başkanlığına
seçtirmenin imkansız olmadığını gördüklerini
düşünüyorum. Bundan emin olabilirsiniz. Kısmetse de
göreceğiz ki sonraki genel kurulumuzda adaylar genel
kuruldan çok daha önce konuşulmaya başlayacak.
Evet, bana göre DÇB, benzer örgütler içerisinde en
demokratik olanı. Hani hep denmez mi, “demokrasi uzlaşı
sanatıdır” diye. Daha çok oyu olan kesimin,diğerlerini
hiçe sayar davranışlarının demokrasi ile bağdaşmadığı
hep dile getirilmez mi? Peki, seçim gününe gelinceye
kadar örgütlerin, delegelerin önerdikleri adaylar
üzerinde tartışıp biri üzerinde anlaşmak, tek adayı
genel kurula sunmak neden antidemokratik olsun. Tek bir
delegenin aday gösterebilme hakkı Başkanlar Kurulu’ndan
neden esirgensin. Yukarıda değindiğim gibi demokrasi bir
uzlaşı sanatı ise eğer, başkanını her genel kurulda
uzlaşarak seçen DÇB, seçimlerini en demokratik şekilde
yapıyor diyemez miyiz.
Gelelim başkan yardımcıları ve Yönetim Kurulu üyelerinin
seçimine. Tüzüğümüzde bunların sayıları
sınırlandırılmamıştır. Genel Kurul öncesi
gerçekleştirilen en son başkanlar kurulu toplantısında
başkan yardımcıları ve üyelerin sayısı, yardımcılık ve
üyeliklerin hangi örgütlere verileceği belirlenir.
Örneğin 2006 yılında başkan yardımcılıkları üç iken bu
yıl dörde çıkarılmış, Karaçay-Çerkesya'ya da başkan
yardımcılığı verilmiştir. Üyeliklerin örgütlere dağılımı
da yine uzlaşı temeline göre gerçekleştirilmektedir.
Örgütlerin kimleri üyeliklere göstereceği örgütün
tasarrufundadır. Örgütlerin gösterdiği isimlerle liste
oluşturulmakta ve bu liste açık olarak oylanmakta daha
doğrusu genel kurulca onaylanmaktadır.
Benimsediğimiz, “kendisini en iyi temsil edecek kişiyi,
en iyi örgütün kendisi bilir yaklaşımı” bu seçim
sistemini gerekli kılmıştır. Farklı sistemlerle
yönetilen ülkelerin, birbirini çok tanımayan
delegelerinden oluşan DÇB benzeri örgütler için bu
sistemi, eleştirilecek değil örnek alınacak bir uygulama
olarak görüyorum.
Dahası yine son Başkanlar Kurulu toplantısında oybirliği
ile kabul edilmiş DÇB ilkesine göre, üye örgüt
yönetimlerine, kendilerinin yada daha önceki
sorumluların önerisi ile seçilmiş yönetim kurulu üyesini
geri çağırma hakkı verilmiştir. Ancak bu çağrı doğrudan
olmayacak DÇB başkanlar kurulunun oyu ile kesinlik
kazanacaktır. Görüldüğü gibi seçimlerden sonra bile
örgütlerin söz söyleme hakkı devam etmektedir. Ancak
burada da son söz başkanlar kuruluna verilmiş, uzlaşma
aranmış, böylece keyfiliğin önüne geçilmiştir.
“Doğrudan demokrasi ve DÇB yönetimleri ile cumhuriyet
yönetimlerimizin neden içi içe olduğu, iç içe olmak
zorunda olduğu gelecek yazılara... |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|