|
|
|
|
|
DÇB...
YIKILAMAYAN KALE... -6 |
10.11.2009 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
DÇB neden devletle iç-içe ve
neden iç-içe olmak zorunda?
Daha önce de altını çizmiştim.
Araç amaçlanan işi iyi yapmamızı sağlayacak şekilde
seçilmeli. Örneğin korları tutmak, yakın mesafeye
taşımak için ideal araç olan maşa, buz kalıplarını
taşımak söz konusu olduğunda bir havlu kadar yararlı
olamayacaktır. Korları havlu ile taşımaya kalkmak ise
bir yangın, bir felaketle sonuçlanacaktır.
Salt araç değil olayın geçtiği coğrafya, iklim koşulları
da sonucu etkileyen ögelerdir. Kutuplarda buz üzerine
dökülecek kamyonlarca korun hiç yangın çıkartma
tehlikesi yokken, ormanda açıkta bırakılacak, bir tek
kor parçası bile çok büyük yangınlara neden
olabilecektir.
Rüzgarın olmadığı dingin bir zaman diliminde korkusuzca
taşınabilen bir kor parçasının, kuru otların,
yaprakların uçuştuğu rüzgarlı bir bir günde önlem
alınmadan taşınması aynı zamanda felakete de çağrı
anlamına gelecektir.
Ulusal sorunun çözümünde de, halkın, ilgili ülkelerin
gerçekçi bir durum değerlendirmesi ve dünya konjonktürü
belirleyici olacaktır. Bu değerlendirmelerden sonra
belirlenecek hedef nasıl bir örgüt, nasıl bir politika,
nasıl bir finans kaynağı, kimlerle ittifak gibi
yanıtlanması gerekli bir çok soruyu gündeme
getirecektir. Doğaldır ki her halkın özgül koşulları
farklı olduğundan ulusal mücadeleleri de farklı
olacaktır. Dahası aynı halkın ulusal mücadele veren
bireylerinin hedef ve yöntemler konusunda
yaklaşımlarının farklı olması, gruplaşmaları, farklı
örgütler kurmaları da hep gözlediğimiz gerçeklerdir.
Örneğin Değerlendirmelerin sonucunda ulusal sorunun
ancak bağımsız devlet kurmakla çözümlenebileceği
sonucuna ulaşanlar ile, bağımsızlık amaçlı mücadelenin
halkın yok oluşu anlamına geldiği sonucunu çıkaranların
örgüt yapılanmaları da doğal ki çok farklı olacaktır.
Görüşleri bu denli karşıt olanların aynı örgüt çatısı
altında, birlikte mücadele verebilecekleri beklentisine
girmenin, birlikteliği zorlamanın yanlış olduğunun
bilincinde olunmalıdır.
Konumuz özelinde ise bilinmeli ki DÇB’nin kuruluşunda ve
bugünlere gelmesinde etken olan düşünce, sürgünün ilk
günlerinden beri var olagelen Dönüş düşüncesidir.
İlkeleri de Dönüş ilkeleridir. DÇB’nin amacı, halkımızı
anavatanda bütünleştirmektir. Anadili sevgisi ve birliği
de bu amaca götürecek en büyük araçlardan biridir. İkisi
biribirini besler. Öyle ki anavatana dönüşü düşünen
birinin anadili önemsememesi, dilini seven ama gerçek
anlamda seven birinin günün birinde anavatanda yaşama
düşünü kurmaması mümkün değildir. Dahası “Halk Sevgisi”
temelli her etkinlik Dönüş’ü besleyecektir,
beslemektedir.
DÇB’nin amacı Dönüş, temel insan haklarındandır. Ancak
gerçekleşebilmesinin ön koşulu anvatan
cumhuriyetlerimizin birer üyesi olduğu Rusya
Federasyonunun olurunu almak, diaspora ülkelerinin engel
çıkarmamalarını sağlamaktır. Daha sonraki adım, başta
Rusya Federasyonu olmak üzere ilgili ülkelerin desteğini
almaktır. Tüm bunlar da Cumhuriyet yönetimlerimizin
olaya sahip çıkması ölçüsünde gerçekleşebilecektir.
Özetle Dönüş de dil birliği de STK ların değil ancak
devletlerin üstesinden gelebileceği büyük sorunlardır.
DÇB ve kurulabilecek diğer örgütlerin görevi,
yönetimlerimizin olayımızı daha bir sahiplenmelerini
sağlayacak etkinliklerde bulunmaktır. Ortak projeler
geliştirmek, olanakları ölçüsünde projelere katkıda
bulunmaktır.
Amaç için çalışmaları da üç ana grupta toplamıştır.
-Olayımızın ilgili devletlere anlatılması ve yasal
zeminin hazırlanmasına katkı.
-Amacın halkımızın hem anavatan hem de diaspora kesimine
anlatılması.
-Amaca yönelik etkinliklere elden geldiğince maddi katkı
sağlanması.
Tüm bunların, ancak devletle birlikte olunduğunda
gerçekleştirilebileceğinin bilincinde olan DÇB,
kuruluduğu ilk günlerden beri devlete yakın olmuş,
devletle iç-içe olmuştur. Örneğin ilk genel kurulunda
başkanlığa seçtiğimiz, büyük kaybımız Kalmık Yura,
Sovyetler Birliği Parlamentosu Hukuk Komitesi Başkanı
idi. Başkan yardımcılıklarından birine seçtiğimiz
Meketey Abdullah hem milletvekili hemde Rusya
Federasyonu Başkanlığına bağlı Vatandaşlık Komisyonu
Başkanı idi. DÇB başkanı olarak düşleyebileceğim başka
hiçbir kimse, hele kuruluş aşamasındaki DÇB başkanı, tüm
Sovyetlerde bilinen, tanınan, saygı duyulan Kalmık
Yura’nın Abhazya’nın bağımsızlık savaşındaki büyük
katkıyı sağlayamazdı. Kalmık Yura’nın “gönüllüler
silahbaşı” çağrısı Moskova radyosundan salt DÇB başkanı
olduğu için değil, belki daha çok Kalmık Yura olduğu
için yayımlanmıştır. Meketey Abdullah’ı Başkan
yardımcılığına seçişimiz de çifte vatandaşlık hakkı
veren Rusya Federasyonu Vatandaşlık Yasası’nın, ilk
taslakta olmadığı halde halkımızı da kapsayacak şekilde
yürürlüğe girmesini sağlamıştır.
2000 yılında başkanlığa seçtiğimiz, Kabardey Balkarya
Parlamentosu Başkanı, daha sonra Rusya Federasyonu
Devlet Duması milletvekili Nexuş Zawırbi görüşlerimizi,
isteklerimizi, yaklaşımlarımızı Federasyon yetkililerine
ulaştırmış, her platformda da savunmuştur.
Devletle bu birliktelik cumhuriyetlerimizin kuruluşu
dışarıda tutulacak olursa sürgünden bu yana en büyük
politik başarıyı getirmiştir. Halkımızı süren Çarlık
Rusya’sının devamı Rusya Federasyonu’nun kararı, politik
ve ekonomik yardımları ile Yugoslavya Adigeleri
anavatana getirilebilmiş ve Mefehable (Uğurlu) köy
kurulabilmiştir. Ne geri dönen birkaç aile, ne de konut
sorununun temelden çözümlenmemiş olması olayın politik
önemini görmemize engel olmamalıdır.
Ayrıca eleştirinin sağlıklı olması için, DÇB’nin tüzüğü,
programı çıkış noktası yapılmalı, etkinliklerinin bu
tüzük ve programa uyumlu olup olmadığı temelinde
geliştirilmelidir. Eleştirdiklerini sananların yukarıda
söylediklerimizi değil de kendi ürettikleri söylemleri
temel olarak almalarının, nesnellikle, doğrulukla,
gerçekçilikle bağdaştırılamayacağı bilinmelidir.
Çıkarımlar, sanıya, sanrıya, öznel görüşe değil, mutlaka
bilgiye, bilgi, belgeye dayanmalı, gerektiğinde de bilgi
kaynakları gösterilebilmelidir. Karşılaştırmalar benzer
konularda, aynı ölçü birimleri ile ve bilinen anlamları
ile yapılmalıdır.
Sorunun çözümü konusunda sorumluluk duyuluyorsa,
benimsenmeyen görüşler, sadece eleştirilmekle
kalınmamalı, çözüm önerileri de sunulmalıdır.
Sosyolojik olayların kişilere, kişilerin dünya
görüşlerine göre, algılama düzeylerine göre, farklı
algılanabileceği hep göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu temel kriterler çerçevesinde irdelenen güya
eleştirilerin, ne kadar haksız, ne kadar temelsiz dahası
ne kadar gülünç olduğu çok net olarak ortaya çıkacaktır.
Çünkü;
- DÇB’yi örgütün kendi belgelerine göre değil, kendi
kafalarındaki DÇB’ye göre eleştirmektedirler.
- Eleştirenlerin, DÇB’yi olumsuzlamak dışında ortak bir
noktaları yoktur.
- Kendileri açıklamasa da farklı dünya görüşleri olduğu
satır aralarından anlaşılmaktadır.
- Hiçbir kişi yada grup olumsuz görüşler dile
getirmekten öte, ulusal mücadelede neyi
hedeflediklerini, hangi yöntem, hangi ittifaklarla bu
amacı gerçekleştirebileceklerini açıklamamıştır.
- Halkımız adına yapılası gerekli ve kendi kafalarındaki
tüm güzel şeyleri hiç önemsemedikleri DÇB’den
beklemeleri bir çelişkidir.
- Kendilerine göre hiçbir gücü olmayan, önemsenmeyen,
varlığı yokluğu bir, “ucube” DÇB’ aynı zamanda tüm
olumsuzlukların da nedeni görmeleri, diasporayı kontrol
altında tuttuğuna inanmaları daha da büyük bir
çelişkidir.
- DÇB’nin, tüm üye derneklerin kurulu olduğu ülkelerin
yasalarını göz önüne alan, almak zorunda olan yasal bir
örgüt olduğu, Türkiye, Ürdün, Suriye yasalarının
derneklere politika yasağı getirdiği unutulmakta,
yönetimlerin derneklerin politik bir örgüte üyeliklerine
izin vermeyecekleri göz önüne alınmamakta, politik örgüt
olmaya zorlamanın, DÇB’nin dağılması anlamına geleceği
anlamazdan gelinmektedir.
- Futbol maçlarında stadyumlarda alınan önlemler, parti
kongrelerinde neredeyse delege sayısınca güvenlik
elemanı görevlendirildiği görmezden gelinmekte, benzer
önlemler eleştiri konusu yapılarak gülünç duruma
düşülmektedir.
- Delegeler ve çağrılı olanlarla genel kurul yapmaya
çalışan, çağdaş bir örgüt olma çabası içindeki DÇB’ye,
genel kurula isteyen herkesin hem de denetlenmeden
katılabileceği, delege olmayanların da istedikleri gibi
konuşabilecekleri, yönetime seçilebilecekleri
antidemokratik uygulamalar demokrasi adına
dayatılmaktadır.
- Bulunduğu ülke derneklerinde çalışmayı, etkinlikler
planlayıp gerçekleştirmeyi, delege seçilmeyi, söz sahibi
olmayı yorucu bulan gençlerin, dışarıdan yönetimlere
alınmayışları eleştirilmektedir.
- DÇB’nin hangi çalışma dönemlerinde kimlerin imzası ile
ne gibi adımlar attığı, ne gibi sonuçlar aldığı hiç
sorgulanmamaktadır.
- DÇB genel kurulu üye örgütlerin seçeceği delegelerle
toplanır açık tüzük hükmüne karşın, 2000 yılında
Kabardey-Balkar Adige Xase’si özelinde gelişen nahoş
olaylar, DÇB’ye mal edilmektedir.
- 2000 yılındaki genel kurulda Hatejıque, Yağan gibi
Kabardey Balkar Adige Xase eski yöneticilerini en keskin
şekilde eleştiren, eğer olay bir tasfiye ise tasfiyenin
önderliğini yapan Akbaş Boris, adı geçen arkadaşların
destekçisi gibi gösterilmektedir.
- Rusya Federasyonu’nu nezdinde öngördükleri
girişimlerde bulunmadığı için eleştirenler, DÇB’nin
diaspora ülkelerindeki hak gasplarına sessiz kalmasını,
sessizlikle geçiştirmektedirler.
Şimdi de DÇB’nin, özlenen örgüt yapısına ulaşamamış
olmasına karşın, doğru stratejisi ve yerinde taktiklerle
sağlayabildiği başarıların birkaçına göz atalım:
- DÇB girişimleri ile yukarıda sözünü ettiğim
bulunduğumuz ülkede RF vatandaşlığını kazanma ve çifte
vatandaşlık hakkı veren RF Vatandaşlık Yasası’nın
halkımızı da kapsamasını sağlamıştır.
- Kabardey-Balkarya Parlamentosu’na iki kez, Adigey
Parlamentosu’na bir kez Genosidi onaylatmıştır.
- 1994’te RF Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in Kafkas
halklarının savaşının haklı bir savaş olduğunu dile
getiren bildirisine katkı sağlamıştır.
- Yine 1994’te soykırıma ilişkin broşür hazırlanmış ve
federasyon yetkililerine ulaştırılmıştır.
- Cumhuriyetlerimiz parlamentolar arası ortak komisyon
kurulmasını önermiş, katkıda bulunmuştur.
- 1994 de, DÇB başkanı ŞHALAXHUE Abu, büyük insan Bağrat
Şınkuba’nın da bulunduğu farklı yörelerden kalabalık bir
temsilci grubu ile Türkiye’de birkaç ilde düzenlenen
anma törenlerine katılmıştır.
- 1995 yılında, Adige radyosunun haftada bir saat
diaspora yayınının iki saate çıkmasını ve haberlerin
Adıghabze yayınında Türkçe ve Arapça da okunmasını
sağlamıştır.
- 1995’te UNPO Bölgesel toplantısında, 1997’de UNPO
Genel Kurulu’nda soykırım ve halkımıza “sürgün halk”
statüsü verilmesi konusunu onaylatmış, alınan kararlar
federasyon yetkililerine iletilmiştir. Yine 1997 de
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu olayımıza ilişkin
bilgilendirilmiştir.
- Adigey ve Kabardey-Balkarya Cumhuriyetleri
parlamentolarınca, RF’nun Federatif Dönüş Yasası için
örnek aldıkları Dönüş Yasası’nı hazırlanıp kabul
edilmesine katkıda bulunmuştur.
- Çok önemli politik başarı olarak gördüğümüz Yugoslavya
Adigelerinin anavatana getirilişindeki küçümsenemeyecek
katkıları olmuştur.
- Ortak alfabe konusunda çok sayıda toplantılar
düzenlemiş ve tüm dilbilimcilerimizin onayladığı ortak
bir taslak. KUMAXUE Muhiddin taslağı hazırlanmasını
sağlamıştır.
- Önümüzdeki çalışma döneminde ortak alfabeye
geçilebileceği umudumuz büyüktür.
- 1995 yılında DÇB girişimleri ile Maykop-Çankaya
belediyeleri kardeş belediye yapılmış karşılıklı
ziyaretler de olmuş ancak sürdürülememiştir.
Nalçik-Kayseri Belediyeleri kardeşliği ise çok olumlu
sonuçlar vermiş ve vermeye de devam etmektedir.
- Genel kuruldan hemen sonra, yönetim kurulu daha bir
kez bile toplanmamışken iki güzel gelişme: Krasnodar
Kray Devlet Televizyonunca hazırlanan, halklar arası
kini depreştirebilecek, halkımızı küçümseyen Marianna
adlı tv dizisinin senaryosu, DÇB Genel Kurulu’nun
hassasiyeti göz önüne alınarak değiştirilmiştir. RF
Gençlik Parlamentosu Genel Kurulu'nda 27 Ekim - 1 Kasım
2009 tarihlerinde Anapa’da gerçekleştirilmiştir. Genel
Kurul Adigey Gençlik Parlamentosu delegelerinin Nart
destanları kahramanı Sawsırıque’nin 2014 Soçi Kış
Olimpiyatlarının sembolü olarak seçilmesi önerisini
kabul etmiş, olimpiyat komiteleri nezdinde girişimler
başlamıştır. DÇB’de bu güzel olayı desteklemiş, önerinin
olimpiyat komitelerince de kabul edilmesi için tüm gücü
ile çalışmalara başlamıştır.
- Ancak bilinmeli ki DÇB’nin en büyük başarısı zihniyet
değişimindedir. Dönüşün halkımız için önemini halkımızın
hem anavatan hem de diaspora kesimine anlatabilmiştir.
Öyle ki, her iki kesimden de özünde karşı olanlar bile
sözde de olsa dönüşü destekler duruma gelmişlerdir. DÇB
bu başarıyı yöneticilerimiz nezdinde de sağlamıştır.
Devletin resmen dış ülkelerdeki soydaşlarımızla ilişki
komiteleri, her bakanlığın programını hazırlarken
diasporayı düşünür hale gelmiş olması, her yaz
düzenlenen gençlik gezilerine bütçe ayrılması gibi
çoğaltılabilecek örnekler görüşümüzün kanıtıdır.
- 07 Aralık 2009 Cumartesi günü Adigey Cumhuriyeti’nin
ilk başkanı sayın CARIM Aslan’ın yetmişinci doğum yılı
kutlama töreninde, ev sahibi Adigey Başkanı Sayın
THAKUŞINE Aslan ve konukları Abhazya Devlet Başkanı
Sayın Bagabş ve Kabardey-Balkarya Cumhuriyeti Başkanı
sayın Qanoque’nin söz birliği etmişçesine CARIM Aslan'ın
diaspora Adigeleri ile ilişkilerin geliştirilmesine,
Yugoslavya Adigelerinin anavatana getirilişine olan
katkılarının altını çizmeleri ise kanıtların en
büyüğüdür.
Evet belgeleri ile ortaya konabilecek daha birçok
etkinlik varken bu kadarına yeter diyelim ve sonuca
gelelim:
DÇB’nin amaçlarını yeterli bulmama, strateji ve
taktiklerini yanlış bulma, DÇB’yi birilerinin maşası
sanma, halkımızın üzerinde hiçbir etkisi olmadığını
düşünme bunu da dile getirme hakkınız elbetteki var.
Ancak bizim de bulunduğu ülkelerde halkımızın demokratik
haklarını savunmayanların, diaspora ülkelerinde
halkımızın haklarını savunmayan DÇB’yi
eleştirmeyenlerin, samimi olmadıklarını düşünme hakkımız
olduğunu bilesiniz.
Ayrıca dünyada tek bir örgütle yetinen halk var mıdır
ki, yapılanmasını, ittifaklarını, strateji ve
taktiklerini yanlış bulduğunuz, halk nezdinde hiçbir
önemi kalmadığına inandığınız DÇB’yi neden sadece yalan
yanlış eleştirmekle, daha doğrusu neden dedikodu ile
yetiniyor, daha sağlıklı bir örgüt kurmuyorsunuz?
Yoksa, yanlışı görüp, bilip daha doğrusunu yapmamanın
samimiyetle bağdaşmadığının bilincinde değil misiniz? |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|