Sayın Hatko
Schamis ‘’Girişim’’in intihar ediyor olduğu görüşünde.
Ne kadar da iyimser bir yaklaşım. Öyle ya kişinin
intihar edebilmesi için önce doğması sonra da ölümü,
intiharı fark edebilecek kadar bakılıp büyütülmesi
gerekmez mi? Dolayısı ile bizce ‘’Girişim’’e
yapılabilecek yakıştırma olsa, olsa ölü doğduğudur.
Destekçilerinin de ağızları su dolu. “Yaje psı değexhuağ.”
‘’Basın Duyurusu’’nu yeterli bulup bulmadıklarını ya da
önerimiz doğrultusunda saklayıp saklamayacaklarını bile
açıklamadılar. Eleştirilerinden sonra da sessizliklerini
koruyabildiler.
Sessizliği
“sukut ikrardan gelir” deyip, basın duyurusunu yeterli
buldukları gibi mi algılayalım ya da sessizliği
eleştirileri doğru buldukları gibi mi yorumlayalım,
anlamak mümkün değil...
Peki,
Perşembe’nin gelişini Çarşamba’dan söylemiş olduğum için
beni eleştirenler nerede? Ben olayı sulandırdığım
yakıştırmasını getiren sayın KUŞHA Faruk Özden’in
duyuruyu içine sindiremediğini sanıyorum. Dolayısı ile
hiç kimse yapmasa bile sayın Özden’in özeleştiride
bulunacağı beklentisine girmiştim.
Ancak…
Neyse bu yazıda
girişimcilerin kimselerin yapamadığını yaptıkları,
kimselerin söyleyemediklerini söylediklerini sananlara
tam otuz dört yıl önce neler Neyse bu yazıda
girişimcilerin kimselerin yapamadığını yaptıkları,
kimselerin söyleyemediklerini söylediklerini sananlara
tam otuz dört yıl önce neler söylenebildiğinin bir
örneğini sunmak istiyorum. Devletin “Demokratik Açılım”ı
savunduğu 2009 yılında değil, Türkiye’nin 12 Eylül’e
hazırlandığı 1976 yılında bakın neler söylemişti
dönüşçüler…
Kaynak,
dönüşçülerin resmi yayın organı Yamçı. Birleşik sayı
7-16 1976. “Nasıl Yapmalı?”
Dönüşçülerin ortak görüşünü kaleme alan derginin Genel
Yayın Yönetmeni sayın Fahri Huvaj… İşte özünde
güncelliğini koruyan yazının sonuç bölümü:
1)
Nihai amaç konusundaki görüşünüz ne olursa olsun,
muhaceretteki Çerkes halkının yok olmaktan kurtuluşu ve
ulusal varlığını istediği gibi sürdürebilme hak ve
olanaklara kavuşması yolunda gerekli her türlü
mücadeleyi vermekte kararlı olan herkesin asgari
müştereklerde işbirliği yapmak zorunda olduğu gerçeği
bilinmeli ve içtenlikle benimsenmelidir.
2)
Farklı fikirlerin farklı yaşantı ve bilgilenmelerin
sonucu olarak ortaya çıktığı gerçeğinden hareketle
başkalarının fikirlerine de saygı gösterilmeli, onlardan
birinin veya birkaçının kendi fikirlerimize oranla daha
doğru ve geçerli olabileceği ihtimali her zaman göz
önünde bulundurulmalıdır.
3)
Hiçbir zaman en mükemmel olmadığımız gerçeğinden
hareketle görüşlerimizin kendi göreceli bağlantılı ve
orantılı olduğu bilinmeli, herkes kendi fikrini yeni
bilgi ve kanıtların ışığında tekrar gözden geçirerek
gerekli değişikliklere uğratabilmek anlamında demokrat
ve açık fikirli olmalıdır. Herkes kendi fikrini kapsamı,
amaca uygunluğu, kendi içindeki tutarlılığı, işlerlik
yeteneği ve pratik değeri gibi ölçütlere göre her zaman
kendi kendine eleştirerek ve yöneltilebilecek
eleştirileri dikkate alarak değerlendirmeye, gerekirse
değiştirmeye hazır ve istekli olmalıdır.
4)
Ulusal kültür birikimi sağlamaya yönelik çalışmalar
öncelikle, en etkin ve yaygın biçimde başlatılmalı, bu
çalışmaların giderek anti-feodal, anti-asimilasyoncu
demokratik ulusal mücadele biçiminde sürmesi gerektiği
unutulmamalıdır. Bu mücadelenin, kitle tabanı ile
bütünleşerek sürdürülmesi zorunluluğu, hiçbir zaman göz
ardı edilmemeli, bu bütünleşmeyi sağlıklı biçimde
gerçekleştirebilmek için, toplumun şartlanmışlıkları,
sosyo-kültürel yapısı göz önünde bulundurularak herkesin
açıkça gördüğü ya da itirazsız kabul edeceği asimilasyon
olgularına, etnik sorunlara ağırlık verilmeli, bunun
temel nedenleri üzerinde durulurken ekonomik olgular ve
sistemler aşamalı olarak gündeme getirilmelidir.
5)
Muhaceretteki Çerkes halkının yok olmaktan kurtuluşu,
ulusal varlığını dilediği gibi sürdürebilme hak ve
olanaklarına kavuşması yolunda her Çerkes birey olarak
kendisini görevli ve sorumlu saymalı, çalışmalara maddi
ve manevi katkılarda bulunmak üzere tüm olanaklarını
kullanmalı, hatta olanaklarını zorlamalıdır.
6)
Demokratik kuruluşlarla ve ulusal kurtuluş mücadelesi
veren öteki ulus ve ulusal azınlıklarla işbirliği içinde
bulunmak zorunda olduğumuz bilinmeli ancak bu ilişkiler
halkımızın ulaştığı bilinçlenme aşamalarına göre
ayarlanmalıdır.
7) Tüm
ilerici yurtsever Çerkeslerin katılabileceği demokratik
tartışmalar sonucunda bütün bu çalışmaları ve
mücadeleleri sağlıklı biçimde tek elden yürütebilecek
demokratik merkeziyetçi bir örgüt kurulmalıdır.
8) Bu
anlayışları benimseyen ve hayata geçirebilen ilerici
yurtsever Çerkeslerin oluşturabileceği bu demokratik
merkeziyetçi örgüt içinde, pratiklik, kolaylık ya da
önem sırasına göre ele alınabilecek kimi çalışmalar
şunlardır.
a)
Türkiye’de kesin nüfus ve konumumuz saptanmalı, aynı
çalışmanın öteki muhaceret ülkelerinde de
gerçekleştirilmesi için gerekli girişimlerde
bulunulmalıdır.
b)
Kafkasya ve Kafkasyalılarla ilgili olarak yayınlanmış
kaynakları içeren geniş bir bibliyografya taraması
gerçekleştirilmelidir.
c)
Osmanlıca kaynaklar bugünkü dile çevrilmelidir.
d)
Anayurtta anadille yayımlanmış bulunan temel kaynaklar
yerel dillere çevrilerek muhacerete aktarılmalıdır.
e)
Anayurtla kurulacak sosyal ve kültürel ilişkilere hız
vermeli, anadille okuma-yazma eğitiminin sonuçlarına
paralel olarak anayurttaki her türlü kültür ürünlerinin
ve periyodik yayınların orijinal metinleriyle
muhacerette izlenmesi sağlanmalı, bunun yanı sıra
muhaceret edebiyatı geliştirmelidir.
f)
Muhacerette her geçen gün hızla kaybolan, hayatın her
aşamasına ilişkin örf ve adetlerimiz, folklorik
değerlerimiz, sözlü kültür ürünlerimiz ivedilikle
derlenmeli ve bilimsel bir yaklaşımla değerlendirilerek
muhaceret çapında halka sunulmalıdır.
g)
İngilizce, Almanca, Fransızca ve Rusça olarak
yayınlanmış bulunan temel eserlerin Çerkesçe’ye ve yerel
dillere çevrilerek yayınlanması sağlanmalıdır.
h)
Kitap, Broşür, Bülten bildiri gibi yayınlar yanında,
Türkiye çapında bilimsel, geniş kapsamlı bir yayın
organı veya değişik düzeylerde yayın organları periyodik
olarak çıkarılmalıdır. Giderek radyo ve televizyondan
yararlanma olanakları sağlanmalıdır.
I)
Bilimsel olarak Türkiye çapında bir sosyo-ekonomik
araştırma gerçekleştirilmelidir.
i) Yeni
doğan çocuklara Çerkesçe isimler verilmesi,
herkesin Çerkesçe bir soyadı alması teşvik
edilmeli, giderek Çerkes halkının muhaceret
ülkelerinde ayrı bir milliyet olduğunun nüfus
kayıtlarına tescil ettirilmesi amaçlanmalıdır.
Bu ilkeler
çerçevesinde yapılacak çalışmaların sonucunda halkımız
her türlü baskıdan ve yok oluştan kurtuluşunu ulusal
varlığını dilediği gibi sürdürebilme hak ve olanaklarına
kavuşmasını sağlayacak en iyi çözümü bulabilecek, yetkin
ve özgür iradesiyle kendi kaderini kendisi tayin
edebilecektir.” |