|
|
|
|
|
DAR
KALIP |
17.04.2010 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Genelde Çerkes sorunu
üzerine yazıp çizenlerin, elbette örgütlerimizin de
çoğunun en büyük sorunu kıramadıkları “dar kalıpları”
gibi gelir bana. Bu dar kalıp bilinçaltının
derinliklerine ve çok sağlam olarak yerleşmiştir. Öyle
ki, tüm gelişmeler kırılmasını zorunlu kıldığı halde bu
dar kalıbın duvarları kırılamıyor bir türlü. Bunun doğal
sonucu olarak, kendilerini alabildiğine özgür
sanmalarına karşın dar kalıplara sıkışıp kalmış
arkadaşlarımızın çözüm önerileri de tüm halkımızı
kucaklayıcı olamıyor.
Özellikle Türkiyeli Çerkeslerde gördüğümüz bu yapıyı biz
“Türkiyeli Çerkes Çemberi” diye tanımladık bildiğiniz
gibi. Bu çemberi kıramayan Türkiyeli Çerkes’e göre
merkez Türkiye Çerkesleri ve de kendileridir.
Türkiye Çerkeslerinin sorunları çözümlendiğinde, genelde
Çerkes sorununun çözüme kavuşacağı yanlışının benlikleri
tutsak almasıdır. Öyle ki, anavatansız çözüm
düşünmeyenler dahil, Türkiyeli Çerkes Çemberini
kıramamışlar için anavatandakilerin ne düşündüğünün pek
önemi de yoktur. Dahası böylelerine göre; kırk bin,
altmış bin nüfusla dilimizi koruyup geliştiren,
şiirimizi, öykümüzü, romanımızı yazan, şarkılarımızı
besteleyen, söylencelerimizi derleyip yayımlayan, tarihi
Adige bayrağımızı cumhuriyet bayrağı olarak
benimsetebilen, bizlere dönebileceğimiz cumhuriyetler
armağan eden vatan bekçilerinin düşünme yetileri olduğu
da kuşkuludur. Vatan sevgileri, halk sevgileri olmadığı
ise neredeyse kesindir.
Bu dar kalıptan kurtulmanın, çemberi kırmanın ilk adımı,
Çerkeslerin sadece Türkiye’de yaşamadıkları bilisini,
bilinçle yoğurup bilinçaltının derinliklerine
döşemektir. Sonraki adım, tüm çözüm önerilerini bu temel
üzerine yükseltmektir. Dünyadaki tüm Çerkesleri
(Adigeleri) kucaklamayan, kucaklayabilme umudu taşımayan
çözüm önerileri, temeli sağlam olmayan yapılar gibidir.
Ya yapım aşamasında ya da kurulduktan hemen sonra
yıkılmaları mukadderdir.
Bir diğer büyük eksiklik kavramların bir türlü içinin
doldurulmamasıdır. Üzücüdür hemen her konuda çağdaş
düşünen, somutu önemseyenlerimiz de dahil kendi ulusal
sorunumuzu içi tanımlanmamış kavramlarla tartışmanın
çağdışı olduğunu bilmezden görmezden gelirler. Oysa ki,
karşılıklı görüş alışverişinin, birbirini anlamanın,
sağlıklı tartışmanın olmazsa olmaz koşulu kavramların
tanımında anlaşmak değil midir? Bin gramın bir kilogram
ettiğini bilenlerle, bir kilogramı 660 gram sayanlar
arasında sağlıklı alışveriş yapılabilir mi? Bu iki grup
birbirini anlayabilir uzlaşabilir mi? Birlikte iş
yapabilir mi? Metreyi uzunluk ölçü birimi kabul
edenlerle “metre yüzey ölçü birimidir” diyenlerin
birbirini anlaması mümkün olur mu?
Peki bugüne kadar Bağımsız Birleşik Kafkasya’yı
tanımlayan bir yazı okudunuz mu? Sınırlarının
nereden geçtiğini, yönetim biçiminin ne olacağını,
sınırları içinde hangi otokton halkların yaşmakta
olduğunu, bunlardan hangisinin dilinin devlet dili
olabileceği sorularına yanıt olabilecek bir açıklama
dinleme şansınız oldu mu?
Ya da Çerkesya diyenlerin Anapa’yı, Krasnodar kentini
ülke sınırlarına dahil edip etmedikleri konusunda bir
açıklamaları oldu mu? Çerkeslerin düşünülen Çerkesya
sınırları içerisindeki nüfus oranının ne olabileceği
konusunda bir öngörü var mı? Çerkes sayısını
arttırma amaçlı planları var mıdır?
''Bağımsızlık, Demokrasi, Özgürlük ve Birlik''
diyen Jineps grubunun, bağımsızlığı gazete
bağlamında mı düşündüklerini yoksa bir coğrafya’nın
bağımsızlığını mı amaçladıklarını kim söyleyebilir.
Bağımsızlığı amaçlanan bir ülke ise hangi ülkedir?
Günümüz cumhuriyetlerinin sınırlarını değiştirmek
gündemlerinde midir? Demokrasi’yi Türkiye için mi
istemektedirler. Özgürlüğü hangi halklar için
amaçlamakta, birliği kimler için istemektedirler? Bu ve
benzeri sorular yanıtlanmadan. ''Bağımsızlık,
Demokrasi, Özgürlük ve Birlik''i savunmak hiçbir şey
söylememiş olmaktan öte konuyu da sulandırmak anlamına
alınamaz mı?
''Demokratik 'Çerkes' Girişimcileri’'ne gelince...
Bir girişimin Çerkes girişimi sayılabilmesi için adına
konuştuğu halkın onayını alması gerektiğini daha önce de
birkaç kez yazdım. Karşı çıkışlar kişisel nedenlere
bağlandı. Aynı coğrafyada yaşamayan, aynı parti üyesi
olmayan, aynı derneğin üyesi olmayan, aralarında hiçbir
konuda kişisel rekabet bulunmayan kişiler arasındaki
politik yaklaşım anlaşmazlığı, kendi politik çizgilerine
güvenmeyenlerin sıkça yaptıkları gibi kişisel
anlaşmazlığa indirgendi.
Ancak girişimin, Çerkes girişimi olamayacağının asıl
gerekçesi, girişimcilerin Çerkesler için üzerinde
anlaştıkları bir gelecek kurgularının olmayışıdır.
Gelecek kurgusu olmayanlar, destek vereceği karşısında
olacağı, içinde bulunacağı eylemleri kendi paradigması
ile değerlendiremeyenler, birilerini gelecek
kurgularının payandası olmaktan kurtulamazlar.
Demokratik Çerkes Girişimi'nin açıklanmış böyle bir
gelecek kurgusu olmadığı gibi, basın bildirilerinde “söz
konusu Çerkeslik”ten de hiç söz edilmemiştir. Peki basın
bildirisinde Çerkes sözcüğüne bir yer bulamayan bir
girişimi, birileri öyle sansa da tarih Çerkes Girişimi
olarak sayacak mıdır?
Oysa ki, sözünü ettiğim ben merkezci yapının etkisinde
kalınmayabilirdi. Örneğin “demokratik açılımı
destekleyen Çerkesler” gibi daha mütevazı bir ad
benimsenebilirdi. Hiç kimse de kendilerini “neden bir
Çerkes paradigmanız, Çerkesler için gelecek planınız
yok” diye eleştiremezdi. Girişimin nihai amacının da
Türkiye coğrafyası ile sınırlı olmasına da karşı
çıkılamazdı. Girişimin adı da arkadaşlarımızın
kafalarındaki ''Türkiyeli Çerkes Çemberi'' ile
çelişmezdi. Büyük olasılıkla destekleyenlerin basın
bildirisini imzalayanların sayısı da çok daha fazla
olurdu.
Evet sayın Deguf’ın dediği gibi “Söz Konusu Olan
Çerkeslikse Gerisi Teferruattır” diyebiliriz. Ancak
bilinmeli ki, gerçekler sloganlarda değil
teferruattadır, tıpkı asıl mutluluğun ayrıntılarda
olduğu gibi...
Yine bilinmeli ki, başrol de olsa başkalarının yazdığı
ve sahnelediği oyunlarda oynayarak ya da oyun yazarını
değiştirerek gerçek başarının yakalanabilmesi de mümkün
değildir.
Başarı için kendi paradigman olmalı, olaylar bu
paradigma ile değerlendirilmeli ve kedi oyunumuzu
sahnelemeliyiz.
Hiç unutulmamalı ki, her zaman her yerde halkımızın
bütününü kucaklayan gelecek kurgusunu açıklayan, bunu
tartışmaya açan, başkalarını da tartışmaya çağıran,
kendi yazdığı oyunu sahneleyen tek çizigi 'dönüş’tür.
Hayır diyenleriniz lütfen buyurun kendi gelecek
kurgunuzu anlatın...
Biz dinlemeye de okumaya da hazırız... |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|