|
|
|
|
|
NE DEDİYSEK O |
19.08.2010 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Evdeyim dosyaları
karıştırıyorum. 1991'de Güneş Gazetesi'nde yayımlanmış
bir yazımı buluyorum klasörlerden birinde. Adigey Devlet
Halk Dansları Topluluğu “Nalmes”in bir aylık Türkiye
turundan hemen sonrası, Güneş Gazetesi’nden bir bayan
muhabir konuya ilişkin görüşlerimi sormuştu. Bandırmaya
kadar gelmiş Nalmes’in Yalova gösterisini birlikte
izlemiştik. Anlatmak istediğimi soru-cevap yönteminden
daha açık daha anlatabildiğimi sandığım için
düşündüklerimi kendilerine yazılı olarak göndermiştim.
Güneş de yayımlamıştı Nalmes haberleri ile birlikte.
Sanırım dönüşün günlük ulusal bir gazetenin
sayfalarında ilk yer alışıydı bu.
Güneş arşivinden yazıyı bulmak istedim. Ancak internet
arşivleri 2002’den öncesine gitmiyormuş. Yeri gelmişken
yazıyı yayımlandığı şekli ile bulma konusunda yardım
çağrısı da yapayım. Yarımını esirgemeyeceklere şimdiden
teşekkürler.
Dönüşü anlatan yazı aynı zamanda dönüşü eleştirenlerin
bizlerin söylediklerini temel almadıklarının da bir
kanıtı. Biliyorsunuz Dönüşü eleştirenler “dönüş
yanlıştır doğrusu şudur” diyemiyorlar artık. Nasıl
desinler amaçlamadıkları anacak amaçlamış gibi terennüm
ettikleri düşlerin hiçbirinin dönüşsüz
gerçekleşemeyeceği o kadar açık ki... Ayrıca sadece
sanalda ilgilenilen bir ülkenin, sadece sanal vatan
olabileceğini anlamak, sadece bilgelerin üstesinden
gelebileceği anlaşılması güç bir konu olmasa gerek. Yazı
da -okuyunca göreceksiniz- şimdilerde de yazdıklarımın
bir kopyası;
“Anavatana dönüş; biz Çerkesler için
vazgeçilemez bir hak ve ulusal yaşam için ertelenemez
bir zorunluluktur. Ulusal kurtuluş mücadelesidir.
Bunun böyle olduğunu kavramak için somut durumu kısaca
da olsa gözden geçirmek gerekir: Bildiğiniz gibi 21
Mayıs 1864 de Wubıh bölgesindeki, Çarlık Rusya'sına
karşı son direniş merkezi de kaybedilmiş ve hemen
arkasından Büyük Sürgün, büyük trajedi yaşanmıştı.
Osmanlı illerine dağıtılmışlık, Osmanlı
İmparatorluğu’nda yeni devletlerin ortaya çıkması,
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması, Çarlık Rusya'sının
yıkılıp Sovyetler Birliği'nin (Şimdi BDT) kurulması
Anavatan ve Muhaceret olarak parçalanmış bulunan
Çerkesleri hem anavatan hem de muhacerette yeniden
parçalamıştır. Bugün Çerkesler 20 dolayında ülkede
yaşamaktadırlar. Üstelik Adige ve Abazaların anavatan
dışında yaşayan kesimi anavatanda yaşayan kesiminin en
az beş katıdır.
Sadece bu kadarı, Çerkes Ulusal Sorunu'nun çözümünün,
bulunulan ülkelerde nüfusları on binlerle ifade edilen
devletçikler kurmak değil, barışçı yollarla anavatana
dönüp ata topraklarına yerleşmek, ulusal toprağı
koruyan, ulusal yaşamı sürdüren kardeşlerimize yaşamı
güzelleştirme çalışmalarına katkıda bulunmak olduğunu
ortaya koyar. Bu sonucun Çerkes Ulusal yaşamına duyarlı
her Çerkes için, anlaşılmış olması ayrıca sevindiricidir
de...
Anavatana dönüş vazgeçilemez bir hak demiştik.
Sürülen halkların anavatana dönme hakları olduğu,
tartışılması bile gereksiz evrensel bir hak olsa
gerektir. Çerkeslerin anavatanlarını isteyerek
bırakmadıkları, zorlama sonucu bıraktıkları, bütün
dünyada bu arada Sovyetler Birliği'nde de kabul
edilmektedir.
Ekim 1990'da Nalçik'te üniversitede yapılan Rus bilim
adamlarının da katıldığı toplantının sonuç bildirgesinin
2 maddesi Çerkeslerin anavatandan sürüldüklerini ve
sürgünlerin anavatana dönüş haklarının olduğunu
vurgulamaktadır. 21 Mayıslarda tüm Çerkes
cumhuriyetlerinde Büyük Çerkes Sürgünü, yönetimin her
kademesi ve çok büyük halk çoğunluğunun katılımı ile
anılmakta, yeniden ağlanmakta ve tarihin bu
haksızlığının düzeltilmesi yönündeki kararlılık
somutlaşmaktadır.
Birer parçası olduğumuz muhaceret ülkelerimiz de bu
hakkımızı teslim edecek, ülke çıkarları için destek de
olacaklardır inancındayız. Kişinin, -gideceği ülke kabul
ettikten sonra- istediği ülkeye yerleşme hakkının
olamayacağını hiçbir insan, yönetim ileri süremez
sanırım. Üstelik var olan üniter devlet yapılarına zarar
vermeyecek olan böyle bir girişim neden engellensin.
Ülkemiz için söyleyecek olursak, belirgin bir destek
gözlenilmiyorsa da engellemenin olmadığını rahatlıkla
söyleyebiliriz. Diğer muhaceret ülkelerinde ise
Anavatana dönüş yönetimlerce destek bulmaktadır. Dilini
kültürünü yaşatmak, geliştirmek ulusal varlığını
sürdürmek isteyen her Çerkes için, dahası ulusal
kültürel yaşama duyarlı her Çerkes için Çerkeslerin
anavatana dönmesi ertelenemez bir zorunluluktur. Devlet
desteği ile okul ve kurs açma hakları bulunan muhaceret
ülkelerinde bile dilin yok olmak üzere bulunması,
gelenek ve göreneklerimizin yok olmakta olduğu
yakınmasının hiç bitmemesi evlilik yolu ile karışmaların
boyutlarının gittikçe büyümesi özetle asimilasyona
yakınlık anavatana dönüşü acil kılmaktadır.
Dilerseniz olayın bir de olabilirliğini gözden
geçirelim. Sorunun kolay çözümlenmesi, olayın hızla
gerçekleşebilmesi için ilk şart anavatanda yaşayanlarla
muhacerettekilerin birbirlerini sevmesi olsa gerek ki,
Adigey Cumhuriyeti Çerkes Halk Dansları ve Şarkıları
Grubu'nun, geride bıraktığımız 30 gün boyunca sizin
Yalova'da tanık olduğunuz sıcak karşılama, konukların
seçilemeyeceği kadar bir kaynaşmanın gidilen her kentte,
köyde yaşanması, aynı coşkunun daha önce gelen Abhazya,
Dağıstan ve Çeçen Halk Oyunları gruplarının gelişleri
sırasında da yaşanmış olması, anavatana gidip
görebilenlerin size anlatabileceği şeyler, sevginin,
özlemin ne denli somut olduğunun küçük birer
göstergesidir.
İkinci şart olarak yerel yönetimlerin anavatana dönüşü
benimsemeleri, desteklemelerini söyleyebiliriz. Sürgün
anma toplantılarına yönetim her kademesinden
sorumluların katılmasını, devlet kademelerinde dönüş
komisyonları kurulmuş bulunmasını, Haziran 1991'de
Nalçik'te gerçekleştirilen Çerkes Halk Oyunları
Festivali sırasında Kabardey-Balkar Cumhurbaşkanı K'OK'O
Valera'nın basınımıza da yine gazetemiz Güneş'de
yansıyan "Geri Dönün" çağrısı, Nalmes kafile
başkanlığını yapan Adigey Cumhuriyeti Başbakan
Yardımcısı sayın KUŞU Asiyet'in yine basında yankılarını
bulan "geri dönün" çağrıları, yönetimlerimizin
desteğinin kanıtları olarak alınabilir.
Hele Dünya Çerkes Kongresi'ndeki katılım ve oluşturulan
yönetim kurulunun iki üyesinin konumlarına bakıldığında
olayın ne kadar ciddiye alındığı görülecektir. Başkan
KALMIK Yure (Sovyetler Birliği Adalet ve Anayasa
Komisyonu Başkanı) ikinci başkan MEK'ET'EY Abdullah
(Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi Rektör Yardımcısı
ve Sovyetler Birliği parlamenteri) .
Üçüncü şart Çerkes cumhuriyetlerinin bulunduğu Sovyetler
Birliği yönetiminin olayı benimsemesini sayabiliriz. 19
ağustos 1991 de Rusya Federatif Cumhuriyeti'nin çağrısı
ile Moskova'da bir toplantı gerçekleştirildi: Sovyetler
Birliği'nde yaşayan halkların dışarıdaki soydaşlarının
toplantısı. Bu toplantıda dile getirilen "Çerkeslerin
anavatana dönüş isteği" ilgi ile karşılanmış ve sıcak
bir kabul görmüştür. Bugünlerde, "geçmişte hangi tarihte
ve hangi sebeple olursa olsun, bugünkü Sovyetler Birliği
topraklarından ayrılanların torunları, koşulsuz olarak
Sovyetler Birliği vatandaşı olabilirler" anlamına gelen
bir yasa hazırlığı sürmekte ve bunun birkaç ay
içerisinde yasalaşması umulmaktadır.
Önemli bir diğer şart, muhaceret ülkeleri halkı ve
yönetiminin olaya bakış açısıdır. Devlet yapılarına
zarar vermeyecek, insan haklarının ayrılmaz parçası
böyle bir isteği engellememek, desteklemek muhaceret
ülkelerimize hem uluslararası platformda itibar
kazandıracak, hem de dünyanın birçok ülkesinde ve tabii
ki Sovyetler Birliği'nde gönüllü lobiler
kazandıracaktır. Konuk ettiği, evini aşını paylaştığı,
ülkelerinin bugüne gelmesinde azımsanamayacak,
saklanamayacak katkıları bulunan ve anavatanlarınca
çağrılan Çerkeslere herhalde şu söylenmelidir: "Uğur
ola, uğur ola/ Çıktınız hayırlı bir yola/ Kolaylıkla
mutlulukla kavuşunuz yurdunuza."
Glastnost, perestroika, sistemler arası yumuşama, Paris
Şartı'nın tüm ülkelerde bu arada Türkiye'mizde de hayata
geçirilmesi çalışmaları, anavatana dönüşü ertelenemez
bir zorunluluk olarak karşımıza çıkarmaktadır.
Konuya ilişkin daha birçok şey söylenebilecek olmakla
birlikte, daha fazla yer işgal etmemek için sonuç olarak
şunu söyleyebiliriz. Çerkesler için ulusal varlık
ancak ve ancak ulusal topraklarda sürecek ve
gelişecektir. Çerkes'im diyen herkesin bütün
şartların lehimize olduğu böyle tarihsel bir fırsatı
kaçırmaması gerekmektedir. Fırsatı kaçıranlar tarihsel
vebalin altına girmiş olacaktır. Dönüşe evet, dönüş
gereklidir diyen herkesin de hemen toparlanıp yola
çıkması beklenmiyor.
Beklenen "mümkün olan en kısa sürede, en çok sayıda
insanı olaya duyarlı hale getirme ve mümkün olan en kısa
sürede, en çok sayıda Çerkes'i anavatana sağlıklı bir
şekilde götürme çalışmalarına maddi ve manevi katkıda
bulunmaktır."
İlginiz ve bu olanağı bize verdiği için siz ve gazetemiz
Güneş'e teşekkürler, sevgiler, saygılar...
Necdet Hatam
Kuzey Kafkasya Kültür Dernekleri Koordinasyon Kurulu
Başkanı”
Peki ne demişiz yazıda;
- Dönüşün ulusal kurtuluş mücadelesi olduğu anlaşılsın
istemişiz.
- Diaspora ülkelerinde devletler kurmanın -ki ne kadar
gerçekçi olduğunu düşünün- bile çözüm olamayacağının
altını çizmişiz.
- Göç değil sürgün demişiz.
- Asıl suçlu Osmanlı dememişiz.
- Dönüşün amacının günümüz sınırlarını değiştirmek değil
vatan bekçilerinin yaşamı güzelleştirme çabalarına katkı
olduğunu belirtmişiz.
- Dönüşün ancak barışçıl yollarla olabileceğini
vurgulamışız.
- Çözümün dönüş olduğunun her Çerkes tarafından
anlaşılmış olduğu umudumuzu dile getirmişiz.
- Sürgünlerin dönüş hakkının engellenemez evrensel bir
hak olduğunu vurgulamışız.
- Sürgün gerçeğinin yazının yazıldığı dönemde Sovyetler
Birliği günümüz Rusya Federasyonu'nda konuşulabildiğini,
bilimsel konferanslara konu edilebildiğini,
cumhuriyetlerimizde 21 Mayıs’ını resmi anma günü
olduğunu belgelemişiz.
- Birilerinin aksine muhaceret ülkelerinin dönüşe engel
olmadıklarını dile getirmiş, Türkiye’nin de destek
olabileceğini öngörmüşüz.
- Yerel yönetimlerin konuya eğildiği görülsün istemişiz.
- DÇB’nin -birilerinin anlattığı gibi sonradan olma
değil anadan doğma devletçi olduğunu- özellikle
belirtmiş, devletçi olarak kurulmuş olmasını
önemsemişiz.
- Soydaşlar toplantılarını bizler için önemli
gelişmelere gebe olduğunu görebilmişiz.
- Dönüşün ülkeler arası barış köprüsü olabileceği
umudumuzu dile getirmişiz.
- Dokuz yıl yürürlükte kalan ve ülke değiştirme
vatandaşı olunan ülkenin vatandaşlığını bırakma koşulu
olmaksızın vatandaşlık uzatan, ve yurtsever, ulusu yeniden inşa edici,
milyonlarca cesur yürekten hiçbirinizin yararlanmadığı
vatandaşlık yasasını daha çıkmadan haber vermişiz.
- Çerkes varlığının ancak tarihsel topraklarda
sürdürülebileceğini tarihin bizlere bu fırsatı verdiğini
vurgulamışız.
- Tüm şartların lehimize olduğu bu tarihsel fırsatın
kaçırılmaması gerektiği, fırsatı kaçıranların tarihsel
bir vebal altına girecekleri anlaşılsın istemişiz.
- Diasporadaki herkeslerin döneceği beklentimiz
olmadığını özellikle belirtmişiz.
- "Mümkün olan en kısa sürede, en çok sayıda insanı
olaya duyarlı hale getirme ve mümkün olan en kısa
sürede, en çok sayıda Çerkes'i anavatana sağlıklı bir
şekilde götürme çalışmalarına maddi ve manevi katkıda
bulunmak" beklentimizi beyinlere kazınsın diye son
cümle olarak vurgulamışız.
- Hayret Sürgün ve Çerkes sözcüklerini de kullanmışız.
- Yine hayret pek uzun olmayan bir yazıya ne kadar çok
şey sığdırmışız...
Kıssadan hisse:
- Yazıdaki görüşler dönüşü anlamamakta direnenler için
maddeleştirilmiştir.
- Yazı çok uzun olmasın diye kimi görüşler
yinelenmemiştir.
- Görüşler benim değil benim de içinde bulunduğum
'dönüş’ün ilkeleridir.
- Dönüşü eleştirdikleri ölçüde kendilerinden söz
edileceği, önemsenecekleri güdüsü ile hareket eden
eski-yeniyetmeler, eleştirilerinde bu ilkeleri temel
almalıdır.
- Dönüşün, dönüşçülerin oluşturduğu ancak dönüşçülerden
bağımsız bir olgu olduğu hiç ama hiç unutulmamalıdır.
- Her sakallı dedemiz, dönüşçü bilinen ya da kendisini
dönüşçü diye tanımlayan herkes de dönüşçü değildir.
Bunların bilinmesinde de yarar vardır... |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|