|
|
|
|
|
ÇERKES -
ADİGE |
17.10.2010 |
|
|
Dr. MEŞFEŞŞU
Necdet Hatam |
|
|
Son haftalarda bu konuda,
farklı site sayfalarında, derin analiz süsü verilmeye
çalışılan epeyce görüş yayımlandı.
Ancak ne denli üstten konuşulsa, yazılara ne denli derin
analiz sonucu olduğu izlenimi verilmeye çalışılsa da
görüşler yazanları için hiç de iyi olmadı.
İyi olmadı çünkü; içinde oldukları izlenimi vermeye
çalıştıkları ulusal mücadeleden ne kadar uzak oldukları,
epeycesinin enerjisinin de paranoyaya varan bir DÇB
karşıtlığından kaynaklandığı belgelenmiş oldu.
En hafif deyimi ile az bildikleri konularda çok derin
tahliller yapan, keskin konuşan yazarlarımızın bu
cesaretlerinin cehaletlerinden beslendiği yadsınamaz bir
biçimde ortaya çıktı.
Bir anımsayalım incileri:
Moskova yine bir hinlik düşünmektedir. Her ne kadar
olay Adigelerin lehine gibi görünse de bunun günümüzde
gündeme getirilmesi mutlaka Moskova’nın bir oyunu
sonucudur. DÇB de Moskova'nın emrindedir. Dolayısı ile
kendi görüşünü yaklaşımını dile getirmemekte Moskova’ya
alet olmaktadır.
DÇB konuya ilişkin görüş belirtmiş ancak dili sürçmüş
olmalı ki sonradan vazgeçmiştir.
DÇB kendimizi nasıl adlandıracağımızı Rusya Bilimler
Akademisi'ne sormuştur.
DÇB akademinin açıklamasında sonra bu görüşe
sarılmıştır.
DÇB Başkanı'nın yeni çağrısı üzerine bu kez DÇB’nin
görüşünün yenilerde netleştiği dile getirilmiştir.
Kimileri de sadece Çerkes sözcüğünün kullanılacağı
sanısına kapılmış bunu temel alarak döktürmüştür.
Peki gerçek mi ne?
Uluslaşmamız ile yakından ilgilenenler önümüzdeki en
büyük engelin halkımızın, henüz ulusal devlet aşamasına
gelinmeden sürülmüş dağıtılmış olmasından
kaynaklandığını bilir. Okumuş doktora yapmış, profesör
olmuşlarımızın çoğunda bile ulusal bilinç yeterince
derin, özlendiği ölçüde güçlü değildir.
Dolayısı ile bu konuların konuşulabileceği ortam oluşur
oluşmaz bilinçli insanlarımızın gündeme ilk getirdiği
konulardan biridir aynı ad ile kendi adımız ile
çağrılmak. İlk somut adım da daha DÇB kurulmazdan önce
24-25 Nisan 1990 yılında Adigey-Kueihable forumunda
atılmış, Anavatan’da yaşayan tüm bölgeler
temsilcilerinin katıldığı forumun sonuç bildirisine
anadilde Adige yabancı dillerde Çerkes adının
benimsenmesi, benimsetilmesi, yaygınlaştırılması kararı
alınmıştır.
Ancak bu nispeten daha özgür olan diaspora Adige ve
Çerkes sözcüklerini tüm kabileler adına zaten
kullanagelmiştir. Bilindiği gibi 1908’de kurulan
derneğimizin adı Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti'dir.
Yaşı yüz yılı aşan Amman’daki derneğimiz en eski
kurumumuz olup Adigece adı Adige F́ış́e Xase’dir. Arapça
adlandırmada ise Çerkes sözcüğü yer alır. Suriye'deki ve
Amerika’daki kurumlarımız da benzer şekilde
adlandırılmışlardır.
19-20 Mayıs 1991 de kurulan DÇB’nin yabancı dildeki
adında Çerkes’in çeşitli dillerdeki söylenişi yer alsa
da anadilde yazılı antetli kağıtta “Dunéypsow Adige Xase”
yazar. Rusça’sında da Çerkes sözcüğü yer alır. Daha önce
defalarca yazdığım gibi DÇB bir Dünya Adige Birliği
olarak düşünülmüş ancak Abhazların da istemesi, Türkiye
ve Avrupa delegelerinin ısrarı ile Adige-Abaza derneği
olarak kurulmuş olmasına karşın adını değiştirmemiştir.
Her bilinçli Çerkes ve bilinçli Çerkeslerin
yönetimindeki her kurumumuz gibi Kueşhable Forumu
kararına ilk günlerden beri sadık kalmıştır, halkımıza
bunu benimsetmeye çalışmıştır.
28 Mart 1992 de Nalçik’te toplanan I. Tüm Adigeler Halk
Kongresi de aynı yaklaşımı benimsemiştir.
Ancak bunu halka benimsetebilmek DÇB kuruluşundan
sonraki ilk sayımda mümkün olamamıştır. Bu arada
belirtmek gerekir ki, Shapsughların Adige olduklarının
bilincinde olmalarına karşın kendilerini “Shapsugh” diye
adlandırma gerekçeleri de el tersi ile itilebilecek
kadar zayıf değildir. Shapsugh adından vazgeçilirse
tarihsel haklarından, günümüzde de RF yasalarının nüfusu
az halklara tanıdığı haklardan yoksun kalacakları
kuşkusu görmezden gelinemeyecek kadar güçlüdür.
Çerkes ulusseverleri için sorun, halkımıza kendisini
farklı adlandıran her grubuna korktukları kadar az
olmadıkları, nüfusu hiçte az olmayan Adige halkının bir
parçası oldukları bilincini vermektir.
Bundan daha az önemli olmamak üzere Çerkeslerin sadece
Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti!nde yaşayan az sayıdaki
Adigelerden ibaret olmadığını kayıt altına almak, Rusya
Federasyonu yöneticileri ve tüm dünya ülkelerine de bunu
benimsetmektir.
Peki engelleyenlerin de olduğu bir ortamda bu bilinci
halkımızın her bireyine benimsetmenin pek kolay olmadığı
çok açık değil mi? Bu konudaki gelişmeleri bile
izlemeyenlerin neden gerçekleştirilemediğini
sorgulamaları, bir yerlerden gelen emirlerle
girişimlerde bulunulduğunu sanmaları ve dile getirmeleri
gülünç değil mi?
Ve... 2010 nüfus sayımı. Halkımızın her bireyine Çerkes
dedirtemeyeceğimiz çok açık olduğuna göre ne
yapılabilir? DÇB üst yönetiminden tarihi karar ve
girişim.
Sayımda kendi kabile adını yazdıran Adigelerin tümü
Adige-Çerkes adı altında toplanamaz mı? İstatistik
kurumunun DÇB görüşünü göz önüne almayacağı kesin
olduğuna göre bilimsel gerçek İstatistik kurumunun
önemsemek zorunda kalacağı muhtemel bir kurumun tarihsel
gerçeği belgelemesi sağlanamaz mı?
İşte bu gerekçe ile DÇB Rusya Federasyonu Bilimler
Akademisi'ne görüş belirtmesi için başvurur ve tarihsel
gerçek belgelenir. Şimdi sıra bir sonraki aşamadadır.
Sayımdan sonra İstatistik kurumuna bu belge ile
başvurulacak ve tüm Adige gruplarının tek ad altında
anılması (Çerkes-Adige) istenecek ve Shapsughlar gibi
haklı gerekçesi olanların da hem Shapsugh kalıp hem de
bütünün bir parçası oldukları belgelenmiş olacaktır.
Altını bir kez daha çizelim ki, kimilerinin sandığı gibi
Adige adı terkedilmeyecektir. Yabancı dillerde “Çerkes”,
anadilde Adige adı kullanılacaktır.
Peki diaspora ne yapmalı? Daha önce defalarca
belirtildiği gibi Türkiye ve Türkiye bağlantılı Avrupa
dışında sorun yok. Sürgünden beri zaten böyle benmsenmiş
ve uygulana gelmektedir.
Ancak Türkiye’de “Çerkes tüm kuzey Kafkasya otokhton
halkları demektir” galat-ı melhur’u, epeyce yaygın
olduğundan bu kullanım şekli, kavram kargaşasını sona
erdirmeyecek sürmesine katkıda bulunacaktır.
Dolayısı ile derneklerin adlarının değiştirilmesinin
ciddi gündem aldığı bu günlerde yıllar önce yaptığımız,
Adigelerin yoğun olduğu derneklerimizin Adige,
Abazaların yoğun olduğu derneklerimizin de Abaza, ancak
nüfusun ayrı dernekler kurup yaşatacak yoğunlukta
olmadığı yörelerdeki derneklerimizin de Adige-Abaza
adlarını almaları önerimi bu vesile ile yineliyorum.
Yine bu vesile ile eski yeniyetmelere bir kez daha
sesleniyorum:
Değerli arkadaşlar,
Başka bir kulvardan geldiniz, hoş geldiniz.
Yetenekleriniz yadsınamaz. Gücünüz bizlere güç katar.
Ancak önce yeni geldiğiniz kulvarı anlamaya çalışınız.
Bilgilenmeden ahkam kesmeyiniz. Az bildiğiniz konularda
derin analizlere girişmeyiniz. Girişirseniz bu olayda
olduğu gibi konunun ne kadar cahili olduğunuzu, keskin
konuşma cesaretinizin de cehaletinizden kaynaklandığını
gözler önüne sermiş olursunuz... |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|