“Aydınımsı”lardan söz eden
daha önceki yazılarımı okumuş olanların “aydınımsılara
mı?” diye sorduklarını duyar, bıyık altından
gülümsediklerini görür gibiyim. Hayır bu kez ayrım
yapmıyor, kendini Çerkes Aydını sanan her birinize
sesleniyorum ya da bu defalık halkımızın sorunlarının
sorun edindiğiniz ve sorunlara çözüm aradığınız
konusunda samimi olduğunuzu kabul ediyorum.
Değerli arkadaşlar Çerkes
sorununu sağlıklı irdelemek, sağlıklı çıkarımlar yapmak
istiyorsanız eğer önce mutlaka kendinizden
uzaklaşmalısınız. Kendinizi bir başka halkın aydınının
yerine koyup olayı onun gözü ile görebilmeli, sorunumuza
bize yabancı bir aydının duyguları ile yaklaşmalısınız.
Çünkü kendinizden
uzaklaşamadığınız, olayı dışarıdan biri gibi
değerlendirmediğiniz sürece sağlıklı çıkarım
yapamayacaksınız. Doğru olanı büyük olasılıkla
görebilecek, duyumsayabilecek ancak bilinçaltı bir dürtü
ile ondan hemen uzaklaşacaksınız. Dahası doğruları size
anımsatan haberleri duymayacak, kişilerle yüz yüze
gelmek istemeyeceksiniz.
Yine bilinçaltı bir dürtü
ile çıkacak sonuçtan doğrudan etkilenmeyecek yabancı bir
aydın halkımızın somut koşullarına uygun çıkarımda
bulunurken siz özel konumunuzla uyumlu çıkarımlarda
bulunacaksınız.
Sadece olaydan
kaçamayacağınız koşullarda doğruyu yarım ağız söylemek
durumunda kalacak ancak içselleştiremediğiniz için
söylemleriniz ile uyumlu olamayan eylemlerde
bulunacaksınız.
Dolayısı ile sağlıklı
değerlendirme ve halkımızın somut koşulları ile uyumlu
çıkarım yapabilmenizin ilk koşulu empati
yapmanızdır. Ancak empatimi de alışılmışın dışında
olmalı, özel ve bize bize özgü olmalıdır.
Türkçe Sözlük “empati”yi
duygudaşlık olarak tanımlamış. Kendinizi
karşınızdakinin yerine koyarak düşünebilme yetisi
olarak tanımlamış. Kişinin kendisini başkasının
yerine koyarak onun duygularını isteklerini anlayabilme
yeteneği, olarak tanımlamış. Başkasının
duygularını hareketlerini daha kolay anlayabilmek için
kendini onun yerine koyma metodu diyerek
psikolojideki tanımını da vermiş.
Örnekleyecek olursak
kendisini bir Kürt’ün yerine koyabilen Türk aydını, Kürt
sorununu daha sağlıklı değerlendirebilecek, Türk
yaklaşımını anlamak isteyen bir Kürt’ün de kendisini
Türk aydının yerine koyması gerekecektir. Ermeni
sorunu, türben sorunu... toplumsal her konuda sorunu
gerçekten çözmek isteyenler mutlaka empati
yapabilmelidir.
Çerkes aydının yapacağı
empati neden mi özel ve özgün?
Çünkü empati kendisi ile
sorununuz olan kişinin, halkın duygu ve düşüncelerine
yakın olabilmek, onun bakış açısını kavrayabilmek,
haklılığını anlayabilmek, ona, onun görüşlerine
yaklaşabilmek için yapılır. Çerkes aydını başka
halkların değil, kendi halkının sorunlarını
anlayabilmek, kavrayabilmek için, sağlıklı koşullarla
uyumlu sağlıklı çıkarım için empati yapmalı kendi
kimliğinden bir an için olsun uzaklaşmalıdır.
Ben yetmişli yıllardan beri
örneğin kürt sorununa yaklaşımları farklı olduğu için
farklı fraksiyonlarda yer almış Çerkes olmayan çok
sayıda kişi ile olayımızı tartıştım. Çerkes aydını
“çözüm dönüştür” diyemezken, aynı fraksiyon da yer alan
Çerkes olmayan aydınların birinin bile u görüşü yanlış
bulmadığını gözlemledim.
Bunlardan çok ilginç olan
birini anlatayım:
Seksen öncesi çalkantılı
yıllar. Reyhanlı’dan, adında halk sözcüğü olan
fraksiyonlardan birinin üyesi Çerkes bir arkadaş...
Günümüzden daha yoğun bir şekilde ben dönüşü savunuyorum
o da devrimi... “Dönüş”ün ne denli yanlış olduğunu bana
bir türlü anlatamayan devrimci arkadaşım Çerkeslerin
daha yoğun olarak takıldığımız kahvehanede oturduğumuz
günlerden birinde bir öneri ile gelir. Bir başka kentten
Reyhanlı’ya gelmiş olan fraksiyonlarının bölge sorumlusu
ile sorunumuzu tartışabilir miydim? Arkadaşım tartışmayı
mutlaka kaybedeceğimden emin bir eda ile yapmıştı
davetini... Memnuniyetle kabul ettim. Kahvehanenin
kuytudaki bir masasına oturduk üçümüz ve güya
tartıştık...
Gerçekte ise ben anlattım
bölge sorumlusu da onayladı. Eh halkımızın somut
koşullarını bilmeyen bölge sorumlusu devrimcimiz ne
anlatabilirdi ki? Hem o günlerin dillerden düşmeyen
söylemi ile somut çözüm önerilerinin somut koşullara
uyumlu olması gerekmiyor muydu?
Ben de Çerkesler hakkında
neler bildiği sorusu ile başlamıştım konuşmaya...
Çerkesleri tanımadığını, somut koşullarını bilmediğini
söylemek durumunda kalınca da -elbette bu, fraksiyon
üyesi Çerkes arkadaşımızın birlikte olduğu arkadaşlarla
Çerkes sorununu hiç tartışmadığının da kanıtıydı- “o
halde benim söyleyeceklerimi veri olarak kabul edip
görüş belirtin” dedim. Doğru olmayan bilgilendirmede
bulunursam devrimci Çerkes arkadaşımızın beni
düzeltebileceğini de ekledim.
Aldım sazı hem çeşitli
ülkelere hem de Türkiye’nin çeşitli illerine dağıtılmış
olduğumuzu nasıl dağıtıldığımızı, anavatanda da parçalı
olduğumuzu, özerk yönetimlerimizi ve anavatanda da
sayımızın ne denli az olduğunu, diasporasız bir
anavatanın yeterince güçlü olamayacağını ve özetle;
anavatandan uzak düşmüş olmaktan, parçalanmış olmaktan
kaynaklanan sorunların ancak anavatanda bütünleşerek
çözümlenebileceğini yani çözümün dönüş olduğunu
söyledim. Beni çok dikkatle dinleyen bölge sorumlusu
devrimci, gözleri fal taşı gibi açılmış Çerkes
devrimcinin gözleri önünde hiç ikirciklenmeden beni
onayladı.
Çünkü özgürdü.
Çünkü çözümün dönüş olduğunu
dile getirmek kendisine ek bir sorumluluk
getirmeyecekti.
Örneğin özel konumunda en
küçük bir değişiklik yapması gerekmeyecekti.
Öğrenimi çok kolay olmayan
Rusça’yı öğrenmek zorunda kalmayacaktı.
Rusça’yı Türkçe gibi
kullanılır hale gelemeyeceği için Türkçe ile yaptığı
hararetli tartışmaların tadını, hazzını unutmak
durumunda kalmayacaktı.
Türkiye’de öğretmen iken
anavatanda öğrenci durumuna düşmeyecekti.
Sahip olduğu hukuk
diploması, sadece üniversite mezunu olduğunu gösterir
bir belge konumuna düşmeyecekti.
Adı bilinir bir yapı
firmasında önemsenen bir inşaat mühendisi ya da ünlü bir
mimar iken mesleğini icra edemez duruma düşmeyecekti.
İktidarı değiştirebilmeyi
umar, iktidarı değiştirmek için mücadele ederken hiçbir
zaman iktidara gelemeyeceğini içine sindirmek zorunda
kalmayacaktı...
Anadailini bilmiyor olmanın
utancını sık, sık yaşamak durumunda kalmayacaktı.
...ve sayılabilecek ...ve
kalbi sıkıştırabilecek daha bir çok şey...
Evet değerli arkadaşlar bizce sağlıklı değerlendirme,
sağlıklı çıkarım yapabilmeniz için, önce sizi bilinç
altı bu baskılardan kurtaracak bir empati
yapmanız, kendinize yabancılaşmanız gerekiyor.
Ya da tüm bu baskılara göğüs
gerebilecek kadar yürekli olmanız...
Ne dersiniz?
Birinden birini başarabilecek misiniz? |