Yedi Kasım Pazar. Evdeyim. İnternette
dolaşıyorum. Dün Kuban bey ile konuşurken Nihat Genç’e
gelmişti söz. Meğer ikimizin, sayın Genç’in, dikine
konuşmasını, heyecanlı anlatımını, gerçekleri dile
getirişini beğenmek gibi ortak bir yanımız da varmış.
Nihat Genç’i televizyonda izlemediğim çok olmuştu. Bir
yazısını olsun okuyayım diye “Nihat Genç” yazıp tıklıyor
sonra da http://www.nihat-genc.com/
kendi sayfasını açıyorum.
Bir yazı başlığı, “vatan lafla değil
eylemle sevilir” yazı başlığı hemen ilgimi çekiyor.
Tıklıyorum. Sayın Nihat Genç’in kaleminden döküldüğü
sanısı ile yazıyı sonuna kadar okuyorum.
http://www.internetajans.com/default.asp?NID=101208
Meğer yazar, bir başka değerli insan bir
başka güzel insanmış.
İnsanoğlu insan biri imiş: Arama Kurtarma Derneği kurucu
üyesi ve başkanı sayın Ali Nasuh Mahruki.
Yazı, yıllardır tutsağı olduğum,
yıllardır anlatmaya çalıştığım duygu ve düşüncelerle
bezenmişti ama benim yazılarımdan daha güzel, daha duygu
yüklü, daha sarsıcı, daha ürpertici, daha bir uyarıcı
idi yazı. Yeniden yeniden okudukça kendi olayımızı,
kendimizi, vatan, anavatan sevgimizi anlatılanlara
dolanık yeniden yaşadım.
Sonra da sayın Mahruki’nin yazısını
konumuza uyarlamadan geçemedim Gerçek eylem adamının
sevgi algısı ile kendisini diasporada yaşamaya mahkum
etmiş, çemberini kıramamış Türkiyeli Çerkes’in,
diasporik yurtseverlerimizin sevgi algılarını
karşılaştırmazlık edemedim.
İşte sonuç:
Sayın Mahruki, “Çerkesya (vatan)
lafla, sloganlarla sevilmez”, diyor.
Bizimkiler Çerkesya’dan çok sloganları
seviyor.
Sayın Mahruki “Çerkesya eylemle
sevilir.”diyor.
Bizimkiler Türkiye’de kimliğini kabul
ettirme yürüyüşlerini, oturma eylemlerini, bildirileri,
hak taleplerini değil de 21 Mayıslarda -karşıya geçmeyi
engelleyen varmış gibi- deniz kıyısında buğulu gözlerle
Çerkesya yönüne bakmayı eylem sayıyor.
Sayın Mahruki, Atatürk’ün "Vatanı
en çok seven görevini en iyi yapandır."sözünü
doğru buluyor altını çiziyor.
Bizimkiler kendi görevlerini, kendi
yapmadıklarını değil, başkalarının yapmadıklarını,
başkalarının yapması gerektiğini çiğneyip duruyor.
Görevini yapmaya çalışanlara sataşmayı görev sayıyor.
Sayın Mahruki, “Bugün sokakta hangi
Çerkes'i çevirirseniz anavatanı-Çerkesya’yı çok
sevdiğini, uğruna her türlü özveride bulunabileceğini
canını bile verebileceğini söyler ama bu kadarının
yetmediği apaçık ortada.”diyor.
Bizimkiler hala, söyleme yazma ile
yapmanın eş anlamlı olduğunu sanıyor.
Sayın Mahruki, “Demek ki,
anavatan-Çerkesya sevgisi başka bir şey, Çerkesya’yı bir
başka türlü sevmek gerekiyor. Çerkesya sevgisi; ona özel
bir değer vermek, onu özel bir yerde konumlandırmaktır,
onun için kararlı ve cesur bir duruştur; geçmişe saygı,
geleceğe ise inançlı bir güvendir. Geçmiş ve geleceğin
arasındaki günümüzde ise anlamak, sahip çıkmak, sorumlu
hissetmek, korumak ve yüceltmektir.”diyor.
Bizimkiler Çerkesya’nın düzeltilmeye
çalışılan eksikliliklerini
-Çerkesya’ya dönme cesareti gösteremeyişlerini haklı
çıkartmak için olsa gerek- sayıp dökmeyi, Çerkesya
sevgisi sayıyor.
Sayın Mahruki, “Çerkesya’yı sevmek aşık olmak gibi
ciddi bir şeydir; başka sevgilere benzemez. Çerkesya
uzaktan sevilmez, Çerkesya yemek sever gibi, renk sever,
kıyafet sever gibi, takım tutar gibi sevilmez. Çerkesya
öylesi de olur böylesi de olur, kazansak da olur
kaybetsek de olur diyerek sevilmez, Çerkesya kerhen
sevilmez. Çerkesya ruhla, bedenle, akılla, yürekle,
bilekle, tepeden tırnağa insanı insan yapan her şey ile,
her hücre ile sevilir” diyor.
Bizimkiler Çerkesya’yı “uzaktan
sevmenin aşkların en güzeli” olduğu saçmalığını
dünyaya kanıtlamaya çalışıyor.
Sayın Mahruki, “Çerkesya tektir, birdir,
vazgeçilmezdir, taviz verilmezdir, hiçbir şeyle
kıyaslanamaz, yerine hiçbir şey konulamaz. Maldan
mülkten, paradan puldan, candan canandan her şeyden
geçilir, Çerkesya’dan geçilmez. Çünkü Çerkesya'nın
içinde hayatınız, sevdikleriniz, milletiniz, atalarınız,
tarihiniz, geçmişiniz, geleceğiniz, namusunuz, onurunuz,
refahınız, mutluluğunuz, huzurunuz, hayalleriniz
kısacası yaşama, insana ve ulusa dair ne varsa hepsi
vardır. Bütün bunların bir anlamı olabilmesi için, önce
bunları özgürce var edecek bir Çerkesya gerekir”
diyor.
Hayret bizimkiler de -sözden öteye
geçmeyeceklerinin bilinci ile olsa gerek- aynı şeyleri
söylüyor.
Sayın Mahruki, “Çerkesya sevgisi
sevgi kelimesinin sınırlarını öylesine zorlar ki, o
sevginin içini ruhla, kararlılıkla, inançla, özveriyle,
eylemle beslemezseniz, sevginizin Çerkesya’ya bir
faydası olmaz, o sevgi ancak egonuzu tatmin etmeye
yeter, çoğumuzun yaptığı gibi...”diyor.
Gerçekten de bizim diasporik
yurtseverlerimizin yaptıklarının hiçbiri de kendi
egolarını tatminden öteye geçmiyor.
Sayın Mahruki, “Çerkesya sevgisi
belirli günlerde, anma etkinliklerinde, törenlerde ya da
sadece duygularda yaşanacak bir heyecan değildir.
Çerkesya’yı sevmenin eylemsel bir karşılığı ve sonucu
etkilemeyi hedefleyen tutarlı ve inançlı bir bütünlüğü
olmalıdır” diyor.
Bizimkiler, sonucu etkilemeyi hedefleyen eylemlerde
bulunmak bir yana, belirli günlerde anma etkinliklerinde
bile ortalıkta görünmüyor.
Sayın Mahruki, “Büyük önder
Atatürk’ün "Vatan
sevgisi ona hizmetle ölçülür" sözünü
anımsatıyor, “Bence bugünün şartları gereği
hepimizin bu ölçüye göre kendi samimiyetini
değerlendirmesi ve vicdanı ile bir hesaba girmesi
gerekir. Çoğumuzun iyi niyetinden şüphem yok, ama
bugünkü şartlarda sonucu etkileyemediğimiz,
değiştiremediğimiz sürece sadece iyi niyet yetmiyor”
diyor.
Bizimkiler, Atatürk’e ters düşme
cesaretini gösteriyor ve vatan sevgisini hamasi söylem
ile ölçüyor. Başkalarının samimiyetini sorgulamayı
gerekli ancak kendi samimiyetini değerlendirmeyi,
vicdanı ile bir hesaba girmeyi gereksiz görüyor. Sonucu
etkilemediği bin kez kanıtlanan iyi niyeti de yeterli
buluyor.
Sayın Mahruki, “Çerkesya sevgisi evlat sevgisi
gibi olmalıdır. Bir anne, bir baba nasıl çocuğunu her ne
yaparsa yapsın, yaramazlık da yapsa, kötü bir şey de
yapsa yine de sevgisinde bir azalma olmaz, ilk günkü
gibi evlat sevgisiyle koşulsuz sever ve 24 saat,
uykusunda bile evladının sağlığını, iyi okullara
gitmesini, iyi imkanlara sahip olmasını, geleceğini,
mutluluğunu düşünür ve bunu sağlamak için çalışır,
araştırır, fedakarlık yapar, kendi yemez yedirir, kendi
giymez giydirirse, gerçek Çerkesya sevgisi de böyle
olmalıdır. Ülkesini, insanları gerçekten, içten,
samimiyetle seven 24 saat, uykusunda bile böyle düşünür,
her davranışında böyle hareket eder. Yaptıklarının,
seçimlerinin, kararlarının ülkesine zarar vermemesine,
ülke hassasiyetlerine dikkat eder, onun da ötesinde
ülkesine, insanına faydalı olmasını, olan bitende
kendisinin de yapıcı, geliştirici, iyileştirici bir payı
olmasını ister.”
Bizimkiler, ana gibi sevmekten çok hep
evlat gibi sevilmeyi bekliyor. Çerkesya’nın değil kendi
hassasiyetlerini ön plana alıyor, yaptıklarının,
seçimlerinin, kararlarının Çerkesya bekçisi Çerkes’e
değil kendisine zarar vermemesine özen gösteriyor.
Dahası anavatanına, insanına faydalı olmayı, olan
bitende kendisinin de yapıcı, geliştirici, iyileştirici
bir payı olması yönünde bir adım bile atmıyor.
Sayın Mahruki, “(...) Biz
Çerkesya’mızı ve milletimizi çok ama çok sevdiğimiz
için, kendimizi onlara karşı sorumlu hissettiğimiz için
bu mücadeleyi veriyor tüm zorluklara göğüs geriyoruz”
diyor
Bizimkiler de Çerkesya'mızı ve
milletimizi çok ama çok sevenlerin, kendilerini sorumlu
sayanların nasıl bir mücadele vermesi gerektiğini sanal
ortamda anlatıyor, gerçek ortam bir yana sanal ortamın
zorluklarına katlanmayı da göze alamıyor, çoğun. Adını
ve Çerkes'in çok önemsediği sülale adını bile saklıyor.
Sayın Mahruki, “Yukarıda anlatmaya
çalıştığım kavramlar aslında hiçbirimize uzak değil.
Örneklerini yazılı, görsel ve işitsel medyada sürekli
görüyoruz. İş konuşmaya gelince çoğunuz mangalda kül
bırakmıyor. Herkes ne kadar Çerkesyacı olduğunu, ne
kadar Yurtsever olduğunu, ne kadar fedakâr olduğunu o
kadar iyi anlatıyorsunuz ki, dinlerken tüylerimiz
ürperiyor, gözlerimiz doluyor. Ancak gerçek iman, inanç
hakkında konuşmakta değil; eline bıçağı alıp Hz. İbrahim
gibi biricik oğlunun boğazına dayamakta ve Hz. İsmail
gibi bıçağın altında sessizce yatmaktadır. Gerçek iman,
konuşulacak değil yaşanacak bir şeydir. Gerçek Çerkesya
sevgisi de sorumluluk almaktır, üretmektir, çalışmaktır,
gerçekleştirmektir, başarmaktır, elini taşını altına
korkmadan, (ya da korkarak ama kaçmadan) koymaktır ve de
bütün bunları namuslu, dürüst, ahlaklı, sorumlu
Çerkesler olarak yapmaktır” diyor.
Siz bizimkilerin ne dediğini ise her
birimiz bir diğerimizden daha iyi biliyor.
Evet değerli arkadaşlar sevgi soyut değil
somut, ölçülebilir bir kavramdır. Büyüklüğü de sevilen
için bulunulan özverinin büyüklüğüdür.
Günümüzde her birimizin öncelikle yapması
gereken de kendi samimiyetimizi sorgulamak, kendi
vicdanımızla hesaplaşmaktır... |