“Organik Entellektüeller”
Sayın Kaya İtalyan Maksist Antonio
Gramsci’nin entellektüel yaklaşımını şu tümcelerle
aktarmış:
“...İtalyan Marksist Antonio Gramsci’nin
iki farklı entellektüel tanımlaması vardır. (Gramsci,
1971) Bir tanesi profesyonel entellektüeller, diğeri ise
organik entellektüellerdir. Profesyonel entellektüeller
bizim kalem efendisi olarak tanımlayabileceğimiz,
siyasal iktidar ile dirsek temasında bulunan, bir
anlamda siyasal iktidarın çıkarlarını yansıtan ve temsil
eden “memur” diyebileceğimiz entellektüellerdir. Organik
entellektüeller ise, özellikle azınlıklar
diyebileceğimiz, kadınlar, çocuklar, gençler, etnik,
kültürel, dinsel azınlıklar gibi kendilerini kamusal
alanda ifade edemeyen grupların sorunlarını ve
taleplerini kamusal alana taşıyan entellektüellerdir. Bu
entellektüellerin söz konusu gruplarla organik bağları
vardır. “
Bu alıntıyı ben de benimsedim ancak,
Sayın Kaya’nın şu değerlendirmesini çok sığ buluyorum:
“Çerkeslerin,
kürtlerin ve alevilerin son yıllardaki küreselleşme,
modernleşme ve kentleşme süreleriyle birlikte kendi
organik entellektüellerini yetiştirmeye başladıklarını
görüyoruz. Kaf-Der’in gerçekleştirdiği yayınlar, Nart
dergisi ve İstanbul’daki Çivi yazıları, Nart Yayınları
ve benzeri yayınlar ile birlikte son yirmi yılda bu
alanda inanılmaz bir zenginliğin ortaya çıktığı
görülmektedir.”
Evet bu ne sığlık, bu ne denli bilgi
yoksunluğu, anlamak güç. Oysa gerçekçi bir
değerlendirme, son yıllarda özellikle Kaf-Kur’dan Kaf-Der’e
geçildikten sonra organik entellektüellerin değil,
profesyonel entellektüellerin sayısının arttığını.
dahası, üzücüdür ki çok sayıda organik
entellektüelimizin de profosyonel entellektüele
dönüşmtüğünü ortaya koyacaktır. Sayıları daha da çok
artanlar ise adları kendilerinde saklı “sanal
entellektüeller” ve sevgili Rağıp Mete’nin deyimi
ile “tatlı su Çerkesleridir”. Bunlara
“dönemsel Çerkesleri” de eklememek kendilerine
haksızlık olacaktır.
Sayın Kaya, Çerkeslerle olan dostluğunu
etkisinde kalmış olmalı ki, konu Çerkesler olunca
bilimsel kimliğinden uzaklaşmış, büyük olasılıkla
danışmanlarının verdiği bilgilerle yetinmiş ve olanın
tam tersi bir çıkarımda bulunmuştur. Üzülmemek elde
değil, Sayın Yazar, dönüşü bir “dönüşçülük” oyunu
sanacak kadar dönüşün ruhundan uzak, izin verildiği
ölçüde Türkiye mozayiğinin bir parçası, yok
olduğu ölçüde Türkiye’ye temel, gerekli görülen
zaman diliminde göreve sürülen güdümlü demokrat,
yol gösterildiğinde yürüyüp dur dendiğinde zınk diye
duran ve güya olmazsa olmaz gördükleri mücadelde
cepheye gitmeyi göze alamayan aydınımsıları,
“organik entellektüel” payesi ile ödüllendirmiştir.
Oysa bilindiği gibi organik
entellektüellerin alamet-i farikası- ayırıcı özelliği
halktan yana, düzene karşı olmalarıdır. Bedel ödemeyi
göze almalarıdır. Sıklıkla bedel de ödemeleridir.
Bunları bildiğini sandığımız Sayın Kaya Çerkes
entellektüelleri bağlamında Kaf-Der öncesi ve sonrasını
karşılaştırmış olsaydı eğer, çalışmasının bilimsel
yönünü neredeyse sıfırlayan bu büyük yanlışı da
yapmaktan kedisini korumuş olacaktı.
Çünkü bizim bir altın kuşağımız var
bilgi, bilinç, çalışkanlık ve özveride hala
yakalayamadıklarımız ve yakalayamayacaklarımız... Çerkes
İttihad ve Teavün Cemiyetini kuranlar...Çerkes Kadınları
cemiyetini Kuranlar.. Çerkes Numune Mektebini açanlar
Ğhuaze gazetesi Diyane dergisini yayımlayanlar...
Alfabeler düzenleyenler....anadilde kitaplar
yayımlayanlar... Bunları koltuklarının altına alıp
anavatana taşıyanlar... Bilgi ve görgülerini anavatanın
gelişimine sunanlar... anavatanda siyasi çalışmalarda
yer alanlar ve kimi okullardan atılarak, kimi
Türkiye’ye dönmek zorunda bırakılarak kimileri de yok
edilerek bedel ödeyenler...
Diyelim ki bunlar Osmanlı’nın son
dönemi... Peki 1946 da günümüz tatlı su çerkeslerinin,
salt adına takılarak dudak büktüğü Dosteli Yardımlaşma
Derneğini kuranlar... 1952 de derneğin adına Kafkas’ı
ekleyenler.. Kafkas, Yeni kafkas dergilerini
yayımlayanlar... Daha sonra, on iki yıl boyunca yokluk
içinde Kafkasya Kültürel Dergi’yi yayımlayan rahmetli
İzzet Aydemir ağabeyimiz... Latin harfleri ile Adığece
“Vatan Düşüncesi” adlı boyutları küçük içeriği büyük
şiir kitapçığını yayımlayan Sefer Ersin Berzeg...
Altın Kuşağın izindeki “Çerkeslerin 68
kuşağı... “ Aylık ilk siyasi gazetemiz “Kamçı”...
“Nartların Sesi” bülteni... Aynı dönmde birçok
derneğimizin çeşitli adlarla yayımladıkları
bültenler...Dönüşün amentüsü “yamçı” dergisi... Yayın
politikasının derneğe zarar verebileceği ön görülerek
dernek sahipliğinden alınıp bağımsız çıkması uygun
görülen “Nartların Sesi” gazetesi... “Nıbceğhu”
dergisi... Murat Özden kerdeşimizin yayımladığı ve hapis
yatarak bedelini ödediği “Çerkes Ulusal Sorunu”
kitabı...
On iki Eylül öncesi derneklerimizin
birlik çalışmaları... 5
Kasım 1977'de Ankara derneğimizdeki dernekler arası
toplantı sonrası, birlik çalışmalarının
engellenmesi amacıyla Emek
durağında otobüs bekleyen Çerkeslerin taranması, arakadaşlarımızın
yaralanması, Tsey Mahmut Özden’in katladilmesi...
14.06.1979 -Mersin 'Kafkas Kültür Derneğine silahlı
saldırıda bulunulması, Ali Öğe’nin katledilmesi...
Şehitlerimizin cenazelerinin kaldırlıması sırasında
yaşananalar... Derneklerimizin uğradığı saldırılar...
gençlerimizin
yollarının kesilmesi, hırpalanmaları...
Böylesi bir ortamda bile
Sovyetler Birliği Elçiliği’ni ziyaret edebilenler...
Teksir makinaları ile çoğaltılan alfabeler... Açılan
okuma yazma kursları... anavatanı ziyaretler...
Anavatandan getirilen görsel materyalin derneklerde
halkımızla paylaşılması... ve 1979’de anavatana kesin
dönüş başvuru dilekçeleri...
Şimdilerde Mıyekhuape’de
birlikte olma mutluluğunu yaşadığımız sevgili kardeşimiz
Nihat Bidanuk’un on iki Eylüle’e beş kala, bir pazar
günü alınabilen vize ile İstanbul Karaköy Limanı’ndan
anavatana yolcu edilebilmesi... Yolcu ediş sonrası
yaşadığımız başımıza ne gelebileceği korku ve
kuşkuları...
On iki Eylül sonrası tutuklamalar,
özellikle de Dönüş’ün önde gelenlerinden İsmel Özdemir
ve Huvaj Fahri’nin sorgulanmaları... Başka
sorgulamalar, tutuklamalar mahkumiyetler... Yeniden
toparlanma çabaları.. Varolma mücadelemizde hep öncü
olan Ankara’daki Kuzey Kafkasya Kültür Derneği’mizin 25
kuruluş yıldönümü kutlamaları... Kafdağı dergisi...
Kafkasya Gerçeği dergisi Sevgili delioğlanımız, rahmetli
Gusar Sönmez Baykan ve Marjesi... Marje’nin, yayım
dillerinin Türkçe ve Çerkesçe olduğunu onaylatması
onuru...
Ve... 1987 de kararı alınıp 1989 Ekiminde
yine öncü derneğimiz Ankara’daki Kuzey Kafkasya Kültür
Derneği ev sahipiliğinde, Sayın Aslan Arı başkanlığında
ve Rahmetli Süleymen Yançatoral’ın büyük katkıları ile
gerçekleştirilen, bir hafta süren Sürgünün 125. Yılı
Kültür Haftası (anma etkinlikleri)... Bu toplantının
sürgünden bu yana farklı ülkelerde yaşayan çerkeslerin
delegelerini bir araya getiren ilk genel kurul olma
özelliği... Dünyadaki değişim rüzgarını arkasına alan bu
genel kurulun anavatan dahil Çerkeslerin yaşadığı her
ülkede ulusal hareketlere yeniden bir ivme
kazandırması... Türkiye Çerkes Diasporasının ve bu
diasporanın Almanya’daki temsilcisi Yedic Batıray
kardeşimizin önemli katkılarda bulunduğu 1990 Hollanda
Dünya Dernekler arası toplantısı... Ankara’da belirlenen
yol haritasına vurgu yapılarak Mayıs 1991’de Nalçik’te
Dünya Çerkes Birliği kurulması kararı... 1990 Ürdün
Dernekler arası toplantısı..
Türkiye’de üçüncü dernekler arası
toplantıda 16 Şubat 1991’de Kaf-Kur’un kurulması ve
Kaf-Kur delegelerinin DÇB kurucu Genel Kurulunu’na
Türkiye Çerkes Diasporasını temsilen katılmaları...
Perestroika ile birlikte çok daha önce
Suriye ve Ürdün’den anavatana dönmüş olanalara Türkiye
Diasporası dönüşçülerinin katılmaya başlaması...
Benim de unutmuş olabileceklerim,
bilmediğim ancak her biri ayrıca incelenmeye, üzerinde
kitap yazmaya değer sayısız süreç... Bu süreçlerle
birlikte yaşadığımız duygu karmaşaları sevinçler,
travmalar, üzüntüler, yüreklerimizi dağlayan erken
kayıplarımız...
Ve her şeye rağmen mutluluklar....
Evet Sayın Kaya bunları ve bir kez daha
altını çizerek benim de bilmediklerimi, yaşayıp unutuğum
bir başka yaşayanımızın anımsayabileceği çok önemli
olaylardan söz etmeyen gerçek organik entellektüelleri
anmayan bir çalışma “Türkiye’de Çerkesler” adı
verilebilir mi? Verilmesi haksızlık olmaz mı?...
Yoksa Türkiye Çerkes Diasporası’nı
derinden etkileyen, etkileri hala sğren bu olayların
görmezden gelinmesinin nedeni hemen her önemli kavşakta
en büyük rolü dönüşçülerin oynamış olması mı?
Ben kitabın adını duyunca, saygın bilim
adamı kimliğiniz ile tüm dönemleri kapsayan bir
araştırma olacağı sevincini yaşamış beklentisine
girmiştim. Çünkü kendi deyimizle “dışardan biri “,
olarak yazacaklarınızın, tarihimizi kendileri ile
başlatan “Tatlı Su Çerkesleri”, kerameti kendilerinden
menkul “Eski-Yeni yetme”leri uyaracağı, gerçekleri
görmelerine yardımcı olacağı umudunu taşıyorum...
Elimiz değdikçe sürecek... |