Belki
bilmeyenleriniz vardır “Ayayra” Abazaca Zafer Demek. Ama
zaferlerin bedel ödenmeden kazanılamadığını sanırm
herkesler biliyordur, özellikle de bağımsızlık
zaferlerini... Ve işte bir Ayayra yıldönümü daha...
Abhazya bağımsızlığı kutlayacak Adığeler de Rusya
Federasyonu üyesi üçüncü cumhuriyetleri Adığey
Cumhuriyeti’nin Yirminci kuruluş yıldönümünü...
Karmaşıktır insanın duygusal yapısı. Tepkilerin anlamı
ne gibi duyguların görüntüsü olduğu ilk bakışta
anlaşılamayabilir. Az tanık olmamışsınızdır çok
sevinilecek bir olay karşısında hüngür hüngür
ağlayanlara... Kendiniz de mutlaka yaşamışsınızdır...
Zafer
mutluluktur. Sözünü ettiğim her iki olgu da mutluluktur
elbette ki... Ama eğer halkınızın sorunlarını sorun
edinmiş, çüzümü için bedeller ödemeye hazır biriyseniz
eğer, zafer mutluluğuna dolanık hüznü yaşamamanız,
“sevinç” gözyaşları dökmemeniz mümkün değildir.
Gerçekte “Sevinç” gözyaşları da hüzünden kaynaklanır
gibi gelir bana... Çünkü hiçbir zafer kendiliğinden
oluşmamıştır, hüzün tuğlaları ile örülmüştür. Yapıda
kullanılan tuğlaların harcı uzak ya da yakın geçmişte
dökülmüşolabilir. Kesin olanı bu harcın, ağıt, gözyaşı,
kan, yoğunlukla da umutla karılmış olduğudur.
Evet
gerçek yurtsever ve gerçek uluseverler, zafer
mutlulklarına dolanık hüznü mutlaka yaşarlar. Ve tüm
zaferler kutlamalarında mutlaka şehitler anılır. Saygı
duruşunda bulunulur... Zafer yapılarına tuğla olmuş
şehitlerimize bir kez daha teşekkür edilir.Hüzün yeniden
yaşanır. Sizi içine çeken, kuşatan, tutsak eden, soluk
almanızı bile zorlaştıran bir hüzündür bu...
Sonra
da boşalma, sevinç boşalması... Ve yüreğinizin
derinliklerinden gelen sorular:
Ne
yapıabilir, nasıl ödeyebiliriz şehitlerimizin hakkını?..
Ya da ödenebilir mi?... Bir yolu yöntemi yok mudur
ödemenin?... Yok mudur bizi içine çeken, kuşatan, tutsak
eden, soluk almamızı zorlaştıran, zafer mutluluklarında
da bizi sarıp sarmalayan bu hüznü hafifletmenin yolu yok
mudur?... Vatanı için, halkının güzel geleceği için
seve seve canını verenlerin ruhlarını rahatlatmanın bir
yolu yok mudur?.. Şehit ruhlarına “boşuna ölmemişiz”
detirtebilmenin, zafer mutluklarında bizlerle birlikte
olmalarını sağlamanın, daha doğrusu onlara da mutluluğu
doya doya yaşatmanın... Onları gençlikleri,
bilgelikleri ile yaşatmanın... Bakın ne güzel anlatmış
Sevgili Sezai vatan sevgisinin çocuğu olgunlaştırabilip,
yaşlıyı gençleştirebileceğini:
“Hepsi yiğit insanlardı; 7’sindeymiş kadar heyecanlı ve
tez canlı, 70’indeymiş kadar bilge ve ağırbaşlı
olduklarına bakıp bakıp gururlandım. Düşündüm, demek
savaş böyle birşeydi. Ay yıl gibiydi, yıl onyıl gibi.
Çocuklar bir ayda genç olurdu, gençler bir yılda yaşlı.
Tersi de olurdu lakin, (Mirod gibi) 70’indeyken
cepheye gidip 20’lerine geri dönebilenler de vardı…
Hepsi hem çok gençti, hem çok yaşlı. Çünkü en
kararlımız, en tez canlımız onlardı. En ağırbaşlımız, en
bilgemiz onlar…”
Bizce
şehitlerimizi hep genç hep bilge yaşatmanın tek yolu,
uğruna seve seve canlarını vedikleri değerler için
yaşamaktır. Ama bu değerler için yaşamak,
dönüşü, “dönüşçülük
oyunu” sanmak, izin verildiği ölçüde Türkiye
mozayiğinin bir parçası olmaya çabalamak, yok olma
pahasına Türkiye’ye temel olmayı amaçlamak, gerekli
görülen zaman diliminde göreve sürülen güdümlü
demokrat olmayı kabullenmek, yol
gösterildiğinde yürüyüp dur dendiğinde zınk diye
durmak değildir.
21 Mayıslarda buğulu
gözlerle Karadenizin çırpınışına bakmak, Birleşik
Bağımsız Kafkasya, Çerkessiz Çerkesya düşleri kurmak
hiç değildir.
Adığe
ve Abazalar için günümüzde bu değerleri yaşatmanın tek
yolu da anavatana dönüşü öncelemek, gelişmesine,
güzelleşmesine karınca kararınca da olsa katkıda
bulunmaktır. Olanakları ölçüsünde anavatanı görmektir,
anavatanda okuyan bir öğrencinin eğitimini
üstlenebilmektir, anavatan santçılarımızı ve yapıtlarını
diasporaya tanıtabilmektir, diasporadaki
güzelliklerimizi anavatana taşıyabilmektir. Kültürel
değerlerimizi yaşatanların ürünlerinin gün yüzü
görmesini sağlamaktır. Bir okulu bilgisayarlarla
donatmak bir camiyi, kışın sıcak yazın serin tutmayı
üstlenmektir. Anavatanda küçücük de olsa bir ev, bir
avuç da olsa toprak edinmektir... Gerektiğinde bizlere
örnek olan şehitlerimiz gibi anavatan için canımızı
vermeye hazır olmaktır.
Günümüzde anavatan için
canını verebilecek olmanın göstergesi anavatanın gelecek
kurgusuna katkıda bulunmak, barış zamanında anvatanda
ölmenin, anavatanın ağacına çiçeğine gübre
olamilmenin, anavatanda güzellikler üretmenin, bu
güzellikleri sonsuza kadar yaşatabilmenin düşlerini
kurmak, gerçekleştirme çavası içinde olmaktır.
Bilinmeli ki şehitlerimizin ruhu, bu düşlerri görenlerin
sayısınca huzurlu olacak zafer mutluluklarımızı bizlerle
paylaşacaklardır.
Ne
mutlu şehitlerimizin ruh mutluluğuna bir nebze de olsa
katkıda bulunanlara... |