Beğenilerek sayfadan sayfaya
taşınmasa, sadece kendi sayfalarında kalsa gülümseyip
geçeceğim bir kof haberin düşündürdüklerinden söz edelim
bugün:
“KAFFED
Yönetim Kurulu, gücünü aldığı derneklerle buluştu,
hasret giderdi
28.03.2012
İşte özlemle beklenen tablo
KAFFED (Basın) 28.03.2012 Kafkas
Dernekleri Federasyonu (KAFFED), toplumumuzun gündemine
ilişkin konular hakkında görüşmek, fikir almak ve
faaliyetleri hakkında bilgi vermek üzere planladığı
bölge toplantılarının ikincisi Marmara Bölgesi’nde
gerçekleştirdi. Türkiye’deki Çerkeslerin en güçlü yapısı
olan KAFFED’in, gücünü aldığı tabanıyla buluşmasında
yaşanan görüntüler, yıllardır özlenen birlik-beraberlik
tablosunun güzel bir örneği oldu.
Bir
umut diyorsunuz. Hiç sevmediğiniz ve halkınıza hiç
yakıştıramadığınız “taban” sözünün sıkça kullanılmış
olmasına karşın bir umut ile acaba ne gibi fikirlerin
tartışıldığının merakı ve ufuk açıcı,
gerçekleştirilebilir kararlar alınmış olabileceği umudu
ile okumayı sürdürüyorsunuz.
Ama
maalesef çok okumadan bu haberin, eveleme, geveleme,
oyalama olduğunu anlıyor ve üzülüyorsunuz.
Örneğin şu izleyen paragrafta neyin anlatıldığını kim
söyleyebilir?
KAFFED Genel Başkanı Vacit Kadıoğlu ve
yönetim kurulu üyelerinden oluşan heyet, cumartesi günü
önce Eskişehir Kuzey Kafkas Kültür ve Dayanışma
Derneğini ziyaret etti. Dernek Başkanı ve Yönetim
Kurulu üyeleriyle bir araya gelen KAFFED heyeti adına
konuşan Kadıoğlu, yeni seçilen yönetimi kutlarken,
Eskişehir’de geçmişte varolan güçlü yapının yeniden
oluşturulmasının en büyük temennileri olduğunu söyledi.
Genel Başkan Yardımcısı Hasan Seymen de, yeni anayasa
sürecinde KAFFED’in yürüttüğü çalışmaları özetleyerek,
bu süreçte Eskişehirli Çerkesler’in de desteğine ihtiyaç
duyduklarını ifade etti.
Kaf-Fed’in
anayasa konusundaki çalışmalarını bilmiyorsanız ya da
sözü edilen toplantıda bulunmamışsanız, bu
anlatılanlardan, Eskişehirli Çerkeslerin hangi konularda
desteklerinin istendiği anlaşılabilir mi sizce?
Oldukça samimi bir ortamda gerçekleşen
görüşmenin ardından KAFFED heyetinin ikinci durağı
Bozüyük Kuzey Kafkas Kültür Derneği oldu. Burada da
kalabalık bir grup tarafından karşılanan KAFFED Yönetim
Kurulu, Bozüyük Derneği’nin yeni yapılan binasını gezdi.
KAFFED’in çalışmaları hakkında dernek yönetimine
bilgiler veren Kadıoğlu, 20 Mayıs’ta İstanbul Beşiktaş’a
yapılacak olan 21 Mayıs anma programı konusunda
Eskişehir’den geniş katılım beklediklerini anlattı.
Burada yapılan toplantıda kadınlardan katılım olmamasına
dikkat çeken Yönetim Kurulu Üyesi ve Adığe Masası
Sorumlusu Yıldız Şekerci, dernek etkinliklerinde
kadınlara daha fazla yer verilmesi temennisinde bulundu.
Bu
paragrafta ise yetkililerin biz okurlara açık olmayan
bilgilendirme yaptıklarını ve kadınlara, dernek
etkinliklerinde daha fazla yer verilmesi temennisinde
bulunulduğunu öğreniyoruz. Kadınlara ilişkin bu temmenin
gerekçeleri de mutlaka anlatılmıştır ama bunları biz
okurlar da öğrenseydik fena mı olurdu? Ayrıca bu tablo
“Çerkeslerin Kadınlarına Saygı Duymadıkları”nı söyleyip
yazmakta ne kadar haklı olduğumuzu kanıtlamıyor mu?
Çerkeslerin en büyük çatı örgütü olan
KAFFED’in gücünü aldığı, tabanıyla buluşmasında üçüncü
durak İnegöl Çerkes Adığe Kültür Derneği oldu. Burada
KAFFED Eğitim ve Teşkilatlanma Sekreteri Filiz Çelik,
İnegöl Çerkes Adığe Kültür Derneği Başkanı Osman Kardaş
ve dernek yönetim kurulu tarafından karşılan heyet,
soydaşlarıyla dernek binasında uzun bir sohbet
toplantısına katıldı. Dernek yönetimiyle KAFFED heyeti
daha sonra yerel medyaya yönelik bir basın toplantısı
düzenledi.
Peki
yukarıdaki paragraf okurları meraktan çatlatmak için
yazılmış gibi gelmiyor mu size de. Örneğin siz de uzun
bir süre hangi önemli konularda sohbet edildiğini merak
etmiyor musunuz? Görüş farklılığı olup olmadığını? Kaf-Fed’in
bütün yaklaşımlarının doğru kabul edilip edilmediğini
okumak ilginç olmaz mıydı? Basına ne söylendiği
konusunda kırıntı bilgi bile verilmeyen “basın
toplantısı” haberi çok önemli olabilir, bu basın
toplantısı haberinin, haber değeri olabilir mi?
KAFFED Genel Kurulu’nda federasyonun
isminin Çerkes Dernekleri Federasyonu olarak
değiştirilmesi talebini gündeme getirdiklerini belirten
dernek yöneticileri, bu talebe yönelik tepkiden
duydukları rahatsızlığı dile getirirken, durumdan
duydukları üzüntüyü vurguladı[] lar. KAFFED Genel
Başkanı Kadıoğlu ise, bu talebin olgunlukla karşılanması
gereken son derece doğal bir talep olduğunu belirtirken,
demokratik işleyişte bu talebin yaşama geçmesi için
tabanın onayının önşart olduğunu söyledi. Kadıoğlu,
Dernek Başkanını KAFFED Başkanlar Kurulu toplantısına
davet etti.
Hah
bu paragrafta birşeyler söylendi sanırım. Kimi dernek
yöneticilerinin son genel kurulda isim değişikliği
önerisinde bulunduklarını, genel kurulda bunun tepki ile
karşılandığı,öneri sahiplarinin bu aşırı tepkiden üzüntü
duyduklarını ve Kaf-Fed yönetiminin de böylesi
önerilerin olgunlukla karşılanması gerektiğini
söyleyerek aşırı tepkide bulunanları yanlış bulduklarını
öğreniyoruz değil mi?
Yoğun bir trafiğin ardından Bursa Çerkes
Kültür Derneği’ne doğru yola çıkan KAFFED heyeti akşam
saat 20.00 sıralarında derneğe ulaştı. Burada da dernek
yönetimi ve üyeleri tarafından karşılanan heyet, Mustafa
Kemal Paşa Kafkas Kültür Derneğinin düzenlediği geceye
katıldı. M.Kemalpaşa Belediye Başkanı’nın da katıldığı
ve yoğun ilgi gören gecede Bandırma Kuzey Kafkas Kültür
Derneği ve Karacabey Kuzey Kafkasya Kültür Derneğinin
ekipleri tarafından yapılan gösteri hayranlıkla izlendi.
Balıkesir Derneği’nin gençleri tarafından yapılan
Akordeon dinletisi de büyük beğeni topladı. Gecede bir
konuşma yapan Kadıoğlu, 20 Mayıs’ta yapılacak anma
programının Türkiye’deki tüm Çerkesler tarafından
sahiplenilmesinin önemine değinerek, Marmara
Bölgesi’ndeki tüm derneklerden destek istedi.
Evet
bu paragraf da boş değil gibi. Danslar ve müzik
dinletilsinin beğenilmiş olduğu ve de Federasyonumuzun
anma etkinliğini çok önemsediği vurgulanıyor değil mi?
Gecenin sonunda belediye başkanı
tarafından davet edildikleri restoranda Kemalpaşa
tatlısı ile ağızlarını tatlandıran heyet, büyük bir
misafirperverlik örneği sergileyen başkanın davetinin
ardından geceyi Kemalpaşa’da geçirdi.
Adığece dua duygulandırdı
KAFFED heyetinin pazar günkü son durağı
ise Biga oldu. Saat 11.00 sıralarında Biga’nın İdriskoru
Köyü girişinde Biga Derneği Başkanı ve Yönetim Kurulu
üyeleri tarafından karşılanan KAFFED heyetine derneğin
yeni binasının yapılacağı alan gezdirildi. Bigalılar ve
KAFFED heyeti daha sonra topluca sürgünde yaşamını
yitiren atalarımız için okutulan mevlid programına
katıldı. Burada okunan Adığece dualar katılımcıları
duygulandırdı. Mevlid sonrasında bir konuşma yapan
.Beyazıt Sarı Hoca’nın soykırım ve anadil üzerine
söyledikleri, aydın din adamlarının toplumumuz için
önemini bir kez daha ortaya koydu.
Bakın neden hakkını vermeyelim. Yemek konusu adabına
uygun verildi derim ben. Hem daveti veren kişi
onurlandırıldı, hem de yeme içmenin, sofra zenginliğinin
çok önemli olmadığı, Cerkeslerde
yemeğinin öneminin bir arada olma vesilesi olduğu
sözcüklere dolanık anlatılabildi.
Ayrıca Adığece duanın vurgulanmış olmasını da çok
önemsedim. Ancak bu, soykırım ve anadili üzerine neler
söylendiğini merak etmemi
engellemedi. Bu merakımı giderecek yanıt bulamak ise
üzücü idi.
Örneğin bizler gibi kırılan bir halkın belini
doğrultabildiği tarihte görülmemiştir. Bizler de
belimizi doğrultamayız. Dolayısı ile en iyisi
Türkiyeliliği benimseme ve en kısa sürede yok olmaktır
demiş olabililer mi aydınlarımız.
Ya
da Anadili yaşatmanın mümkün olmadığı en kısa zamanda
unutulması gerektiğini de eklemişler midir dersiniz?
İdriskoru Köyü’ndeki programın ardından
büyük bir kalabalık eşliğinde Biga Belediyesi Kültür
Merkezi’ne geçildi. Burada yapılan toplantıya da
yaklaşık 400 kişi katıldı. Vacit Kadıoğlu’nun yaptığı
konuşmanın ardından Hasan Seymen anayasa çalışmaları
konusunda bir sunum gerçekleştirdi. Prof. Dr.Harun
Baytekin ve Prof. Dr. Hakan Turhan tarafından yapılan
sunumların ardından Kadıoğlu, Seymen ve Genel Sekreter
Murat Canlı örgütün talepleri ve beklentilerine ilişkin
soruları yanıtladı.
'Varlık nedenimiz, tabanımız'
Hafta sonu boyunca süren coşkulu
buluşmalar, Bursa Derneği’nde gerçekleşen akşam
yemeğinin ardından sona erdi. İki günlük programı
değerlendiren KAFFED Genel Başkanı Vacit Kadıoğlu,
“KAFFED, bu ülkede yaşayan Çerkesler’in ortak mirasıdır.
Bizler sadece emaneti korumakla mükellefiz. Gücünü
tabandan almayan hiçbir sivil toplum örgütü başarılı
olamaz. Soydaşlarımızın desteğiyle, toplumumuza hizmet
etmek için görev üstlenen bizler gördük ki, sinerjimizi
birleştirdiğimiz sürece çok daha güzel çalışmalara imza
atabiliriz. KAFFED varlık sebebi olan tabanıyla
buluşmaya, tabanının istek ve talepleri doğrultusunda
çalışmalar yapmaya devam edecektir” dedi.
İşte
bu kadar. Gördüğünüz gibi bugün her çerkesin gündeminde
olması gereken konu, Suriyeli kardeşlerimizin durumu hiç
gündeme gelmemiş. Ya da gündeme alınmış, üzerinde
konuşulmuş olsa da haberi yapan bu konuyu çok
önemsememiş.
Peki
sadece bu tanıtım, kucaklaşma gezisi ya da haberle
kalmayıp, Çerkeslerin bu sıcak konusunun, sanal ortamda
hak ettiği yeri bir turlü bulamayışı da ilginç değil
mi? Bu durumda aydınımızın, var olan tüm değer
yargılarına aykırı bu davranışlarına haklı bir gerekçe
bulunabilir mi?
Örneğin islamiyet, “elhaya afdal minel meyyet” der. Yani
yaşayanın daha bir önemli olduğunu, daha bir önemsenmesi
gerektiğini vurgular. Bu yaklaşım islami değeleri
önemseyen birinin deniz, kıyısında ağlaşmaya verdiği
önemden daha çok, Suriye’de ölümle burun buruna kalan
kardeşlerimizi önemsemeyi gerekli kılar? Ne yapılabilir
mi diyorsunuz?
Örneğin
21 mayıs anma törenleri için harcanacak paralar,
Suriyeli kardeşlerimizin yaşamaları için anavatanda
açılmış hesaplara yatırılabilir.
Deniz
kıyısında ağlaşacakların hazır vize de kalmışken, büyük
bir bölümü anavatana gelir, cumhuriyetlerimizin
gerçekleştirdikleri 21 Mayıs anma etkinliklerine en üst
düzey yetkililerimiz ile birlikte katılır. Anavatanda
neleri söyleyebilip söyleyemediğimiz yerinde izlenir.
Ülke yönetimine karşı kendilerinin bulundukları ülke
yönetimine karşı olduklarından çok daha sözü tok
olduğumuz yaşanır. Sayısı az bilinen halkımız anavatan
kesiminin büyük diasporamız tarafından nasıl
deseklendiği ete kemiğe bürünür, sevenimiz sevmeyenimiz
bunu yaşar.
Hemen
akla gelmeyen geleceğimizi kurgulamaya yönelik daha bir
çok etkinlik. Tüm bunlar ve daha anlamlı etkinliklerin
gerçekleşmesi için yapılması gereken tek şey
diasporanın, paradigmasını, yani bakış açısını, yani
psikolojik gözlüğünü değiştirmesidir. Anadolu’nun
Çerkeslere anavatan olmayacağı ve Çerkesin sadece
Anadolu’da yaşamadığı gerçeği bilinç altından bilince
çıkarılmalı, içselleştirilmelidir.
Özetle,
Türkiyeli Çerkes Çemberini kırmalıdır.
Geçmiş,
halkımızı geleceğe taşıyacak şekilde anılmalı
yorumlanmalıdır. Toplumsal bazda halkımızın, bireysel
bazda dedelerimizin sürüldüğü nasıl su götürmez bir
gerçekse, bugün diasporada yaşayan bireylerin,
gidilebilen, kalınabilen, çalışılabilen, eğitim
alınabilen, yerleşilebilen, vatandaşı olunabilen
yaşadığı ülkeye bakmaksızın kendisini soydaş sayan,
yasalarında, soydaşlarının, temel hak ve özgürlüklerini
koruyacağı taahhüdünde bulunan bir ülkeye göre sürgün
sayılamayacakları gerçeği artık itiraf edilmelidir.
Anavatandaki anıtlara çelenk koyma engelleniyormuş gibi,
denize çelenk bırakma, karşı kıyıya buğulu gözlerle
bakma gibi gülünç etkinliklere bir son verilmelidir.
Anmalarda nasıl ve kimler tarafından öldürüldüğümüz
unutulmamakla birlikte daha çok nasıl ve kimlerle var
olabileceğimiz konuşulmalıdır.
Bu
yaklaşımı 1993 Mayıs’ında, Mıyekhuape’de “Cerpecej́”
adlı gazetede “Guım yımıḉışre
guıpşısexer- Unutulamayan düşünceler” başlığı ile
yayımlamıştım. Soykırım ve sürgünün de vurgulandığ bu
yazının –merak edenlere yazının tamamı da
ulaştırılabilir- geleceğe vurgu yapan iki paragrafı
şöyle idi:
(...)
Şhaḉe,
jüenığhuaḉem
yı 21-m, thawsıxemi tıkhıxişew, tilhepkh yıkheḱueni
tıriğheguıpşısen fayew kheselhıte. Thawsıxe mekhe
zakhuem, xekuım, lhepkhım zıpse fezğhet́ılhığhexer
yımığheguıpsefıştew sş́üeş́ı
mexhuı.
Ancak 21 Mayıs aynı zamanda, bizi ağıttan çekip almalı
halkımızın geleceğini de düşündürmelidir. Ben sadece
ağıt sesi, vatanı için, halkı için canını verenlerin
ruhlarını huzura kavuşturamayacğına inanıyorum.
Xexesır kheşejığhew, lhepkhır lhepkhışxuew, mamır xelhew,
nēpere lhexhanım şen-xabzexer zıxiğhezıj́ığhew,
nah daxexemḉe
yıxhuej́ığhew,
zım khıepızırer mıdrem khıştejew, t′exer
zerıdzağhew, tızekhuetew, ğhesenığhemḉi
tēxnikemḉi,
şıeḉe-psewıḉemḉi
xeğheguıme awıj tıkhimınağhew, tixeğhegueğhu
lhepkh zefeşhafme daxe yat′uew
daxe khıta′uew,
daxer, ş́üır
değhuır zedetı zıxhuıḉ
arı zıguıpsefıştxer aş ziğhaş́e
tēzıwğıhağhexer.
Diaspora anavatana kavuşturulmuş, ulusumuz çoğalmış
büyümüş, barış içinde, çağdışı kalmış gelenek
göreneklerinden arınmış, daha güzelleri ile değiştirmiş,
birinin yere düşürdüğünü diğerinin kaldırdığı, kol-kola
kenetlenmiş, eğitimde, teknik gelişmede, yaşam
standardında diğer ülkelerden geriye düşmemiş,
vatandaşımız olmuş başka halklara iyi geçinir, güzeli,
iyiliği ve iyiyi birbirimize sunabilir olduğunda ancak
huzur bulacaktır, kendilerini bu ülküye kurban edenlerin
ruhları.
(...)
Tilhepkh yılh́eş́eğhuew
a nasıpır khızıdexhuıştım, jhüenığhuaḉem
yı 21-m zexişeşt ceguışxuem, nēpe
tızıfeşığhuexeri, agu yılhır khademıxhuew zıpse zığhet́ılhığhexeri
yaguapew zedıxetıştıx.
Tham a ceguışxuer nasıpı
tfēş́
Bu şansı yakalayabilecek halkımızı kuşağının 21 Mayıs’ta
kuracağı büyük düğüne bugün kendileri için yas
tuttuklarımız da bu amacın gerçekleştiğini görmeye
ömürleri yetmeyenler de birlikte bu mutluluğu
paylaşacaklardır.
Allah bizlere o düğünü nasip eylesin.”
VE
BİLİR MİSİNİZ Kİ; AYDINIMSI - SÜRGÜNÜMSÜLERİN, BİRER
IŞIK OLMAK VARKEN KARANLIĞA SÖVENLERİN, “KUYU DERİN”
DİYEN İPİ KISALARIN (*YALANDAN AĞLAMALARINA, KOF
KAHRAMANLIKLARINA BUNCA YILDIR KATLANMAK, KATLANMAK
ZORUNDA KALMAK NASIL DA DAYANILASI ZOR BİR ACIDIR?
EVET
BİR BİLSENİZ... NASIL... DAYANILASI... ZOR... BİR...
ACIDIR...
“Karanlığa söveceğine bir ışık yak.”
“Derin olan kuyu değil Kısa olan iptir”
Keşke benim olsaydı. Ama değil KONFİÇYÜS. Benim kitaplar
dolusu yazı ile eleştirdiklerimi yerlerine mıhlayacak
özlü sözler değil mi sizce de?... |