KAFFED genel sekreteri Sayın Murat Canlı'nın federasyon
sayfasındaki yazısına ilişkin başladığım yazıyı
tamamlamak üzere klavye başına oturmazdan önce
federasyonumuzun sayfasında da göz attım. Hayret bu kez
eleştirimi önemsemiş ve de Sayın Balcı'nın yazısını
yayımdan kaldırmışlar. Ancak uyarım için teşekkür
etmeyi unutmuşlar. Ne yapalım herşey birden
öğrenilmiyor. Gün gelir sıra ona da gelir.
Evet yazı başlığını güzel bulduğumu söylemiştim:
'ŞİMDİ NE YAPACAĞIZ? ÇALIŞMAYA
DEVAMEDECEĞİZ, ÇOK İŞİMİZ VAR...'
21 Mayıs etkinliklerinin son bulması
yapılacak işlerin bitmiş olmadığını daha yapılacak çok
işler olduğunu vurgulayan bir başlık değil mi?..
Allah var anlatım da güzel, akıcı ve
coşkulu... olayın özünü bilmiyorsanız eğer bardağın dolu
olduğu sanısına bile kapılabilirsiniz... Ancak özü
biliyorsanız eğer eksik çok büyük... Daha doğrusu buna
eksik değil de yürekteki boşluğun yazıya yansımış olması
demek daha doğru.
Ayrıca Sayın Canlı yazısında, 'Bir
kısmımız bardağın boş tarafını, bir kısmımız ise dolu
tarafını görecek.'
diyerek kimilerimizin kendileri kadar
mutlu olamadığımızı ve umutlu olamayacağımızı
kabullendiğine göre, çekinmeden bu yürek boşluğundan söz
edebiliriz sanırım.
Doğrusu, böylesine önemli görevleri işgal
eden sorumlularımızın yazılarını okudukça, konuşmalarını
dinledikçe biz dönüşçülerin işimizin ne denli zor
olduğunu yeniden düşünmezlik edemiyorum:
'Dönüşü hiç düşünmeyenlerin öncülüğünde
dönüşü gerçekleştirmek...'
Kimileriniz Sayın Genel Sekreterimize
haksızlık yaptığımı düşünecektir mutlaka. Çünkü yazıda
şöyle bir bölüm de var sanki dönüşü önemsedikleri
izlenimi veren:
'İki ayrı kafile ile 40 çocuğumuzu
anavatana göndereceğiz, kardeşleri ile tanıştıracağız,
sağlıklı ve mutlu dönmeleri için çabalayacağız,
gittiklerinde vatanlarını sevsinler, geri dönmemek üzere
tekrar gitmek istesinler diye dualar edeceğiz. Yaklaşık
60 çocuğumuzu misafir edeceğiz,
bakmayın burada yapışıp kaldığımıza bizim
kalbimiz de orda atıyor diyeceğiz.'
Sekreterimiz bunu yazıp, yapılacak
gerçekten önemli ona yakın da iş saydığına göre 'daha ne
olsun be kardeşim' diyecekleriniz olacaktır mutlaka. Ben
de 'asıl olması gereken şey yok' diyor ve ekliyorum:
Oraya 'yapışıp kaldığınız' doğru
ama kalbinizin 'burada' yani anavatanda attığı
gerçeğe çok uzak. Çünkü kalbi anavatanda atan her
birimizin ilk düşünmesi gereken 'yapılacak iş',
Suriyeli kardeşlerimizin anavatana dönüşüne nasıl
katkıda bulunabileceğidir. Bize göre bu halkımızın
sorumluluğunu duyan her birimizin önündeki en acil
görevdir. Böyle olmasına karşın Sayın Genel
Sekreterimizin, bu en acil göreve yapılacak onca işin
sayıldığı yazıda bir cümlelik olsun yer ayırmamış olması
da yüreklerinin anavatanda attığı yalanına yeterli
kanıttır. Bu konuda yalan söyleyen de elbette sadece
genel sekreterimiz değil, kardeşlerimizin anavatana
dönüşünü sorun edinmeyen ve katkıda bulunmayan
herkestir.
Yine de kimilerinizin, bu en yakıcı
görevimize laf kalabalığı arasında şöylece değinilmiş
olmasını yeterli bulacaklarını da bilmiyor değilim:
'Suriye’den dönenlere destek olmaya
çalışacağız. Yine şikayet edeceğiz, gezmelere tozmalara,
yeni çıkan telefonlara, zehire zifire para bulanlar,
Suriye’den dönen kardeşleri için bir sms bile atmıyorlar
diyeceğiz, yılmayacağız, biraz sıkılsak, biraz kendimize
yakıştıramasak da para istemeye devam edeceğiz.'
Ama dedim ya sorunumuza vakıfsanız,
olayın öncesini sonrasını biliyorsanız bu cümleleri,
Sayın Canlı'nın olayı önemsediğinin değil Suriyeli
kardeşlerimizin anavatana dönüşünü önemseyenlere hakaret
ettiğinin kanıtı olarak algılarsınız. Öyle ya, Sayın
Genel Sekretirimizin -onur kırıcı saydığı için olsa
gerek- kardeşlerimiz için para toplamayı kendisine
yakıştırmaması, bunu kutsal görev kabul edenler için
hakaret sayılmaz mı sizce de. Anlaşılacağı gibi Sayın
Canlı, kendisine yakıştırmadığı için 'anavatanı çok
sevmekle birlikte diasporada daha mutlu'
kardeşlerimizden parayı sıkılarak, deyim yerindeyse
kerhen isteyecek. Eh parayı, elin eşşeğini arayan el
gibi toplayacağı için de gezmelere tozmalara, yeni
çıkan telefonlara, zehire zifire para bulanlar,
Suriye’den dönen kardeşleri için bir sms bile
atmayabilecekler'. Ancak 'yiğidi öldür hakkını
yeme' dendiği gibi, biz de Suriye'den
dönenlere destek olmayacaklarını, olmaya
çalışacaklarını, yani destek oluyormuş gibi
yapacaklarını dile getiren Sayn Canlı'nın bu konuda açık
konuştuğunu teslim edelim.
Sayın genel sekreterimizin DÇB'ye ilişkin
söyledikleri ise 'KAF-FED'in kendi öneminin bilincinde
olmama ancak kendini önemseme' zihniyetinin yerinde
durduğunun göstergesi sanki:
'Yanlışlarını düzeltmek, eksiklerini
tamamlamak için, yeni bir şevkle yeni beyaz bir sayfa
açmak amacıyla DÇB kongresi için hazırlıklar yapacağız,
toplantılar düzenleyecek, kulisler kuracağız, konuşmak
ve şikayet etmek yerine elimizden geldiğince düzeltmeye,
destek vermeye çalışacağız.'
Breh, breh. Beyefendiye bakın hele...
Kendi yanlışlarını değil DÇB'nin yanlışlarını
düzeltecekler. Kendi eksiklerini değil DÇB'nin
eksiklerini tamamlayacaklar. Bir büyüklük yapacak
DÇB'nin karanlık sayfasını görmezden gelecek beyaz bir
sayfa açmaya çalışacaklar. İlginçtir tüm bunlara karşın
da yine proje oluşturmayacak, projelerde sorumluluk
üstlenmeyecek sadece destek vermekle yetinecekler.
Üstelik kendilerinin bilmediği anadilimizin 'Devletler
Arası Ulusal
Kongresi'ni düzenlemeyi de
yüklenecekler.
Yazı hakkında daha söylenebilecek çok şey
olmasına karşın, önerimiz için bu kadarı bile yeterli
gerekçe olabileceğini görüşündeyim.
Önerimimiz mi ne?
Bizce, DÇB'yi karalayanları farklı bir
yöntemle de olsa destekleyen bu zat-ı muhteremin en kısa
sürede Genel Sekreterlikten istifa etmeli, ayrıca
örgütümüzü, dilimizin öncelikli sorunlarını bilmeyen,
sorunların çözümü konusunda gelinen aşamadan bihaber bir
dil bilmezi, Dünya Adığe Dil Konferansı düzenleme
görevine layık görmüş olma ayıbından da kurtarmalıdır. |