„ÇERKESLERİN ERMENİLERE SOYKIRIM UYGULADIĞI“ safsatası,
son günlerde sanal ortamın gözde tartışma konusu.
Dahası, akıl tutulmasına yakalandığını düşündüğümüz,
kendisini demokrat sanan kimi Çerkesler de bu saçma
görüşü savunanlara çanak tutmakta, malzeme vermekteler.
Bu
saçmalığı demokrasi aşkına yapıyor olabilirler. Hani
bunlar demokrat ya?.. Moda deyimle „yüzleşmek“ aşkına da
olabilir bu çıkışlar. Hani bunlar kendi hatalarını
itiraf ederek değil de başkalarının hatalı saydıkları
davranışlarını eleştirerek, güya kendileri ile
yüzleşiyorlar ya?..
İşte
ben bu kampanyanın çok büyük bir komplonun çok sayıdaki
ayaklarından biri olduğunu düşündüyordum ki facebook'ta
çıkarımına katılmadığım ancak kimi tespitlerini doğru
bulduğum güzel bir yazı okudum:
„SOYU
KIRILANLAR ÇARPIŞIYOR.
Çerkes Dünyası
28 Mayıs, 23:18
·
Son günlerdeki gidişat öyle gösteriyor ki,
bir yerlerde yeni bir komplo kuruluyor Çerkeslere karşı.
Malum
basında ve bazı internet sitelerinde, bir anda
Çerkeslerin Ermenilere karşı soykırım yaptığı ve Ermeni
mallarının arazilerinin üzerine oturduğu gibi mesnetsiz
bir iftira kampanyası başlatıldı ipi başkalarında bir
kesim tarafından.
Bu çok
da önemli değil açıkçası.
Çünkü
gerçeği hiç kimse ilanihaye gizleyemez ve bir gün
hakikat ortalığa dökülüverir tıpkı Çerkes Ethem olayında
olduğu gibi.
Şimdi
bu iddianın ve arkasındakinin kim olabileceği konusunda
bir fikir egzersizi yapalım isterseniz.
Malumunuz son 21 mayıs olayında, Çerkes camiası
kendisine çarlık Rusyası tarafından uygulanan “soykırım”
konusunda tek ses tek yürek oldu.
Evet
birileri çözüm konusunda farklı düşündüler, muhatap
konusunda daha keskin bir tavır takınılması gerektiğini
savundular ve bunun gereğini de kendi anlayışları
çerçevesinde yaptılar zaten.
Fakat
bütün bir camia tek ses ve tek yürek olarak “soykırım”
tanımı üzerinde birleşti. Hangi meydanda hangi alanda
olursa olsun tüm Çerkesler sorunu bu haliyle gündeme
getirdiler bu 21 mayısta.
İşte
bu durum bir yerlerde birilerini oldukça huzursuz etti.
Ve o
birileri, Osmanlı parçalanırken kullandıkları kuklaları
hatırladılar birdenbire.
Bu
gün aynı kuklaları kullanarak, Çerkesleri ağızlarına
soykırım sözünü aldıklarına pişman edecekler.
Şimdi
gündemimizi işgal etmeye aday konu, işte bu nedenle
pazarlanıyor topluma.
Bir
kısım Ermenileri Çerkeslerin üzerine salıp, kendilerini
Çerkeslerin kestiğini söyletmeye çalışıyorlar bu
günlerde.
(ki
gerçek Ermenileri tenzih ediyorum, çünkü onlar
Çerkeslerin kendilerine sahip çıkan tek halk olduğunu, o
felaketten kurtulabilen evlatlarının Çerkesler
tarafından sahiplenilip yetiştirildiğini iyi bilirler)
Konumuza
dönecek olursak, bu işin iki tarafı olduğunu baştan
bilelim derim ben.
Taraflardan birisi 2014 yılında Soçi’de dünyanın önüne
çıkacak olan Rusya federasyonudur.
Katlettiği bir milletin mezarları üzerinde Olimpiyat
yapan Rusya devleti, Çerkeslerin tepkisi ve
protestolarıyla karşılaşınca ilk başlarda sorunu
içeriden kontrol etmeyi denedi.
Fakat
Gürcistan ve Amerika (ve onun sarsılmaz müttefiki
İsrail) faktörü devreye girdi hiç hesapta yokken.
Bu
ülkelerin bölgedeki farklı amaçları için Çerkes sorununu
ve soykırımını kullanmak istemeleri nedeniyle iş
şirazesinden çıktı ve sorun artık Rusyanın kontrol
edemeyeceği uluslar arası bir boyut kazandı.
Problem bu şekilde yayılma eğilimi gösterince bu kez
Moskova Çerkes camiasının kurumları ile görüşmek ve
anlaşmak için bir kapı açtı.
Geçen
yıl Dçb ve tüm diaspora kurumlarının temsilcileri
Moskovaya çağırıldılar.
Amaç
Olimpiyatlar öncesinde bir anlaşma zemini aramak,
Çerkeslerin soruna bakışlarını ve çözüm beklentilerini
görüşerek bir yol bulmaya çalışmaktı.
Fakat
bu toplantı, hiç hesapta olmayan bir biçimde Amerikadan
gelen bir dernek yöneticisi tarafından işlevsiz hale
getirildi. (Provoke edildi demeye dilim varmıyor ama
maalesef tam tarifi de budur yapılanın)
Burada
demagoji yapacaklar için bir pencere açayım:
Evet
bu temsilci Moskovada yetkililerin yüzüne “bizi astınız
kestiniz topraklarımızdan sürdünüz, cumhuriyetlerimiz
paramparça edildi halkımızı yok oluşun eşiğine
getirdiniz” mealinde hepsi çok doğru ve çok sert
ifadelerden oluşan bir ültimatom okudu.
Bu
çıkışın sokuyla, toplantı daha başlamadan bitmiş oldu
taraflar için.
Asıl
görüşülecek konu görüşülemeden (yapılacak pazarlıklar
yapılamadan), usulen yapılan içi boş konuşmalarla sonucu
sıfır bir şekilde dağıldı.
Dolayısıyla bu yol da kapandı.
Şimdi
dışarıda, Soçi olimpiyatları nedeniyle öfkesi gittikçe
kabaran ve anavatanın da kontrol edemediği bir diaspora
var.
Bu
diasporanın yukarıda saydığımız ve bölgede başka
hesapları olan ülkelerin kontrolüne girme ihtimali de
günden güne artıyor.
İşte
tam bu aşamada Ermeni kartı açıldı.
Osmanlıya sürülen ve oradan tüm ülkelere dağılan Çerkes
diasporasının tümünü kapsayacak bir şamar atmak üzere
harekete geçti birileri.
İki üç
yıldır altyapısı hazırlanan bu “üçüncü aşama hamle” eğer
tutarsa Çerkesler bir daha ağızlarına “soykırım” sözünü
alamazlar.
O
iddialar eğer bir kamuoyu yaratabilirse ve Ermeni
kıyımının suçu Çerkesler üzerine yıkılabilirse bu mesele
çözülmüş, Çerkes halkı “mazlum” pozisyonundan “zalim”
pozisyonuna oturtulmuş olacak.
Takdir
edersiniz ki Ermenileri kesen bir halk kalkıp kendisi
soykırıma uğradığını iddia edemez, etse de bir kıymet-i
harbiyesi olmaz.
Geçelim oyunun diğer perdesine.
Bu
oyunda taraflardan birisi de Türkiye cumhuriyeti’dir.
Malumunuz Çerkesler son dönemde artık “hain Çerkes
Ethem” tanımlaması ile sindirilemez oldular.
Ana
dillerini öğrenme hakkı istiyorlar.
Ana
dillerinde televizyon radyo istiyorlar.
Ülkenin kuruluşunda her cephede en önde olduklarını, bu
ülkeyi kuran asli ve en önemli unsur olduklarını
savunuyorlar.
Hak
istiyor baş kaldırıyorlar yavaş yavaş.
Daha
da önemlisi, kendi soykırımlarında ve sürgünlerinde
Osmanlının payı olduğunu da sesli ifade etmeye
başladılar.
Tam da bu aşamada yeniden sindirilmesi ve susturulması
gereken Çerkeslere karşı birinci aktörün operasyonu
imdada yetişiyor.
Eğer
bu iftira kampanyası tutarsa;
a)
Ermeni soykırımı Çerkeslerin üzerine yıkılacak ve yeni
suçlu, Türkiye cumhuriyetinin bu nedenle uğradığı
baskıları üzerinden almış olacak.
b)
Çerkeslerin o kadar da ülkenin kuruluşunda fedakarlık
etmedikleri tam aksine Ermenileri kırarak ülkenin başına
bela açtıkları fısıldanmaya başlayacak.
c)
Tabii şimdilerde ekilen fitne tutarsa, Çerkesler bu yeni
utançla sus pus köşelerine çekilecekler ve ikinin biri
ortaya fırlayıp “bu ülkeyi biz kurduk” diyemeyecekler.
Böylece kendisi soykırıma uğramış Çerkes halkı,
operasyon tamamlandığında üzerine yıkılan suçun utancı
ile köşesine çekilip yine geçmişte olduğu gibi içine
kapanacak.
Veee
Rusyanın başını ağrıtan sorun da , Türkiyenin başını
ağrıtmaya başlayan sorun da çözülmüş olacak.
Ruslar
"Çerkes soykırımından" , Türkler de "Ermeni soykırımdan"
pür-ü pak sıyrılmış olacaklar.
Bakarsınız zaman içerisinde Türklerle Ermeniler kardeş
bile olurlar.
Yerse
tabii..
Çünkü
ne Ermeni milleti ne de Çerkes milleti o kadar kör
değil“
Yazının çok güzel bulduğum bir bölümü başlangıç
cümleleri:
„Bu
yazı son günlerde olan biten üzerine bir fikir
yürütmedir sadece.
Lütfen “kaynak göster, belge göster”
gibi ipe sapa gelmez taleplerde bulunmayınız.“
Evet böylesi durumularda analizler yapılır çıkarımlarda
bulunulur. Bu da durduğunuz yere yaptığınız
değerlendirmelere ve başka birçok parametreye göre
değişir. Sağlıklı sonuç için atılacak her adımın değilse
bile çoğu adımın sağlılkıl olması, öngörülerin dünya
deneyimlerine, evrensel kabul gören ilkelere dayanması
gereklilidir.
Kampanyanın varlığı ve de bunun „ipi başkalarında bir
kesim tarafından“ başlatıldığı konusunda yazarla
görüşlerimiz örtüşüyor. Ancak sonuçlarımız çok farklı.
Bunun temel nedeninin diaspora Çerkeslerinin konumunu
algılama, değerlendirme farklılığı olduğunu düşünüyorum.
Anladığım kadarı ile yazar senaryosunu, diaspora
Çerkeslerinin, dünya güçlerinin desteği ile Soçi
Olimpiyat oyunlarını engelelyebilecek, Türkiye
Cumhuriyetini anadil ve kültürel hakları konusunda
zorlayabilecek bir güç olduğunu düşünüyor. Bense
diaspora Çerkesinin böyle bir gücü olmadığını
düşünüyorum. Dolayısı ile olaya ilişkin senaryolarımız
da farklı oluyor.
Bana göre „Ermeni soyunu Çerkeslerin kırdığı“
kapmanyası, günümüz dünya güçlerince halkımız üzerine
oynadıkları büyük oyunun sadece bir sahnesi. Tıpkı
Çarlık Rusyası-Kafkas savaşları sırasında, dönemin dünya
güçlerinin halkımız üzerinde oynamış olduğu ve bugünkü
tüm sorunlarımıza temel olan sonuçlar doğurmuş büyük
oyunun.
Evet Kafkasyamız, yüzlerce yıl önce olduğu gibi bugün
de büyük Dünya güçlerinin çekişme alanı.
Çıkarımımızın daha sağlıklı olması için önce evrensel
doğruları bir anımsayalım:
Bir ülke üzerinde planları olan bölgenin güçlü ülkeleri
ve dünya güçleri, kendi çıkarları doğrultusunda o
ülkedeki etnik sorunları kaşır, sorun çıkartan etniye
destek olurlar.
Ülkede etnik sorunlarını çözümlemek isteyen örgüt
mutlaka bir dış destek arar, Bu desteği de yukarıda
sözünü ettiğimiz bölge ülkeleri ve dünya güçlerinden
birinden ya da ülkelerin çıkarları örtüşüyorsa tümünden
bulurlar.
Ancak bu desteğin gerçekleşmesi ve sürmesinin olmazsa
olmaz ön koşulu, büyük güçlerce üzerine oyun oynanacak
halkın, ülkeyi karıştırabilecek, bir potansiyel gücünün
olmasıdır.
Dolayısı ile kendi çıkarlarına göre Türkiye'yi yeniden
yapılandırmak isteyen güçler, öteden beri ortadoğu için
böylesi büyük bir potansiyeli olan Kürtleri
önemsemişlerdir, Çerkesleri değil. Bu tercihin, köklü
tarihsel ve psikolojik nedenleri vardır.
Bir ülkedeki etnik sorun ülkenin diğer sorunlarından,
bölge ve dünya sorunlarından bağımsız değildir ve
bağımsız olarak çözülemez.
Bir halkın tüm bireylerinin politikacılarının aynı
hedefe yönelemeyişlerinin en büyük nedeni her dış gücün,
bu halkın içinden kendi çkarları doğrultusunda
konuşturabileceği, savaştırabileceği kişiler, gruplar
bulması, oluşturması ve bunları desteklemesidir.
Günümüzde Kuzey Irak Kürt Devleti, daha düne kadar
kuruluşuna karşı çıkan, kendisini görmezden gelen
Türkiye Cumhuriyeti'ne yakın dururken, PKK'nın Suriye
yönetimine daha yakın durması, bölgeye hakim olmak
isteyen güçlerin çıkar çatışmasının bir sonucudur.
Her olayın özelinde yanıtlanması gereken en temel soru
etkili güçlerin amacıdır. Çünkü amaç en temel
belirleyicilerden biridir. Amaç kimin hangi grupların
hangi argümanlar kullanıldığında harekete
geçirilebileceğinin de belirleyicisidir.
Evet yukarıda dile getirdiğimiz gibi Kafkasyamız günümüz
Dünya güçlerinin çekişme alanı. Bir farkla ki o yıllarda
dönemin büyük dünya güçlerinin amacı, Çarlık Rusyası'nın
Kafkasya'yı işgaline engel olmaktı. Günümüzde ise
amaçları, Kafkasya'yı Rusya Federasyonu'ndan kopartmak.
İşte bu gerçek içselleştirildiğinde ancak, gerçek
anlamda bir güç olmayan Diaspora Çerkesinin neden
önemsendiği ve neden üzerine oyun oynanmak istendiği
anlaşılabilecektir.
Bize göre Olimpiyat karşıtı etkinlikleri destekleyen,
Ermenilerin Çerkeslerce soykırıma uğratıldığını piyasaya
süren, yandaş da bulanların asıl amacı Rusya Federasonu
karşıtlığıdır. Bu çerçevede diaspora Çerkeslerinin
anavatana dönüşünü engellemektir.
Çünkü
gerçek amaçları olimpiyatları engellemek olan Dünya
güçlerinin ciddi politik tek bir örgütleri bile olmayan
diaspora Çerkeslerinden medet ummaları beklenemez. Bu
güçlerin, böylesi bir amaç için diaspora Çerkeslerinden
çok daha güçlü örgütleri bulup devreye sokabilecek
yapılanmaları, etkinlikleri olmadığı ise hiç
düşünülemez.
Peki devletçe, istekte bulunan her 20 kişilik gruba
anadili öğretimi olanaklarının sağlanacağı dile
getirildiğinde, yirmişerlik gruplar oluşturamayacakları
kaygısına kapılan, bunu tartışmaya başlayan Çerkeslerin
Türkiye'de sorun olma potansiyellleri olmadığı
herkeslerce bilinen bir „giz“ değil midir. Türkiyeli
Çerkes kendini bilmese de Türkiyeyi yapılandırma çabası
içindeki Büyük güçlerin Çerkeslerin ne yapıp ne
yapamayacaklarını bilmediği ileri sürülebilir mi?
Dolayısı ile Kafkasya'yı Rusya Federasyonu'nundan
koparmak isteyen güçlerin Çerkesler özelinde asıl amacı,
Diaspora Çerkeslerinin anavatana
dönüşünü engellemektir. Çünkü bir karışıklık durumunda
dış güçler ne kadar provoke etseler de, ne denli büyük
destek verseler de Çerkesler Rusya Federasyonu'nun
bütünlüğünden yana olacaklardır. Hiçbir izm Çerkeslere
Rusya Federasyonu ile birlikte bulabildikleri hak ve
olanakların daha ilerisini sunamayacaktır. Çerkesleri
yokluk uçurumunun kıyısına iten Çarlık Rusyası'nın
varisi olmasına karşın, Federatif temeli sağlam,
demokrasisi gelişmiş bir Rusya Federasyonu Çerkeslerin
dilleri ve kültürleri ile varoluşlarının grarantisidir.
Özetle, dönüşçülerin yıllarca önce belirledikleri ilke
hala geçerlidir. Anavatana dönüşü engelleme olasılığı
olan her düşünce, her eylem, her etkinlik, görüntüsü ne
denli ulusalcı olursa olsun halkımızın aleyhinedir. Ve
sözünü ettiğimiz büyük komplo-oyun ve oyunun her
sahnesinin Çerkeslerin integrasyonuna, asimilasyonuna
hizmet etmektedir. Ve yine gerçekler Dönüş paradigması
ile irdelendiğinde ancak anlaşılabilecektir.
Örneğin „ ÇERKESLERİN ERMENİLERE SOYKIRIM UYGULADIĞI“
safsatasının asıl amacı Çerkeslerin soykırım iddiasını
zayıflatmak değil Ermenileri Türkiye'ye karşı
yumuşatmaktır. Çünkü Dünya güçlerinin İran'ı kuşatma,
Orta-Doğu'u ve Kafkasları kontol altına alma
ittifaklarının en zayıf halkası Ermeni-Türk
ilişkileridir. Türkiye-Gürcistan, Türkiye-Azerbaycan,
Türkiye-Kuzey Irak Kürt Devleti, Amerika-İsrail,
Amerika-Gürcistan, İsrail-Kuzey ırak Kürt Devleti,
İsrail-Azerbaycan ilişkilerinin boyutları incelendiğinde
savımızın yerindeliği daha bir anlaşılacaktır.
Ermenilerin kazanılmasının önündeki engel „1915 Ermeni
Soykırımı“ ve işgal altındaki Dağlık Karabağ sorundur.
Çerkeslerin Ermeni soyunu kırdığı safsatasına
inandırılan Ermeni sayısınca Türkler ve Türkiye'ye bakış
da yumuşayacak, başlayıp kesilen ilişkilerin
iyileştirilmesi çabaları yeniden hız kazanacaktır. Yine
Dağlık Karabağ ve Azerbaycan topraklarındaki Ermenilerin
uluslararası desteklerle Çerkesya'ya yerleştirilmesi bu
toprakların dünya güçleri gözünde değil ancak Ermeniler
gözündeki önemini azaltacaktır. Dünya güçleri nezdinde
bu stratejik bölgenin müttefik ülkelerden birinden
birinin hakimiyeti altında olmasının çok büyük önemi
olmayabilecekir. Çerkeslerin anavatana dönüşü ise bu
plana zayıf da olsa gölge düşürebilecek en gerçekçi
olasılıktır.
Gürcü desteği ya da demokrasi aşığı(!), İnsan hakları
savunucusu (!) ülkelerin desteği ile Rusya
Federasyonu'na Çerkes Soykırımı ve Sürgününün kabul
ettirilebileceği görüşü. Rusya Federasyonu karşısında
kendi toprağı saydığı Abhazya ve Güney Osetya'yı
koruyamayan, Rusya Federasyonu'nun bu ülkelerin
bağımsızlığını tanımasını engelleyemeyen Gürcistan
desteğinde Rusya'ya istemediği bir şeyi kabul
ettirmek... Ben Gürcüler bir yana, savunan Çerkeslerin
de bu tezi gerçekçi bulmadıklarına emin olduğum gibi bu
çizgiyi destkleyen güçlerin asıl amacının Çerkeslerin
anavatana dönüşüne engel olmak olduğundan eminim.
Destekleyen güçler ve bu güçlerin temsilcisi kişilerin
kimlikleri bunun en büyük kanıtıdır. Çünkü Kafkasya'da
Rusya Federasyonu'nunn bütünlüğünden yana ağırlık
koyacak güçlü bir Çerkes varlığı, asıl amaçları
Kafkasya'yı Rusya Federasyonu'ndan kopartmak olan bu
güçlerin elini zayıflatacaktır. Asıl seslendikleri ülke
de dış ülkelerdeki Çerkesleri soydaş sayan, dönüşlerini
kolaylaştıracak federal yasalar kabul eden, ücretsiz
üniversitelerde eğitim olanağı sağlayan Rusya
Federasyonu'dur. Rus nasyonalistleridir. Çerkes
diasporası çoğunluğunun Rusya Federasyonuna karşı
oldukları izlenimi verilerek olumlu gelişmelerin
engellenebileceği planlanmaktadır.
Rusya Federasyonu'nun Suriye'ye resmi delegasyon
göndermesi kararı ile birlikte Amerika'dan yapılan
Suriyeli Çerkeslerin Amerika'ya kabul edilecekleri
çağrısı da, tüm politikanın Çerkeslerin dönüşünü
engellemeye yönelik olduğu tezimizi destekleyen bir
olgudur.
Peki saman alevi gibi parlayıp sönen DİÇEĞ ve ÇHİ'nin
(Çerkes Halkları İnsiyatifi değil Çerkes Halkları
İntegrasyon İnsiyatifi) Çerkeslerin hemi de
birirbirinden farklı anadillerini kaybetmiş tüm Kuzey
Kafkasya halklarınından, hemi de Türkiye'de bir Çerkes
ulusu oluşturabilecekleri safsatasına ne demeli? En
iyimser tahminle bu ulus Çerkes kökenli Türk ulusu olmaz
mı, Yani Türk ulusunun bir parçası olmaz mı?
Türkiye'de bugün çok sayıda Adığe bayraklarıyla
yürüyüşlere izin verilmesi, öğrenecek Çerkes kalmadıktan
sonra Çerkesçenin okullara seçmeli ders olarak
konulacağı vaatleri, Bir başka platformda, „Anadilim
onurum savaşırım korurum“ diyenlerin çocuklarını
kurslara göndermedikleri gibi seçmeli derse de
göndermeyecekleri iddiamıza kendilerini bağlayacak tek
bir itirazın bile gelmeyişi. Tüm bunlar „Türkiye'de
özgür ve mutlu olunduğu, anavatan ve anavatana dönüşe
gerek olmadığı tezini güçlendirmek için değil midir?
Yine de ben Dönüş karşıtı Tüm bu çabaların Çerkes Ulusal
sorununun tek çözüm önerisi Dönüşü güçlendireceğine
inanıyorum. Çünkü öteden beri Çerkes ulusal mücadelesi
baskı ortamında değil görece de olsa demokratik
ortamlarda gelişebilmiştir. Çerkesler ilişkin
hhaberlerin gazetelerde yer bulması, TV kanallarında
konu edilmesi, örgüt yöneticilerimizin tartışmalara
davet edilmesi, TC Devlet yetkililerinin sürekli
Çerkesler ve dillerinden söz etmesi sorunumuzn daha çok
kişi tarafından daha sıklıkla tartışılması sonucunu
verecektir. Bu tartışmalardan da doğruluğu Dünyanın
yuvarlak olduğu kadar kesin olan Dönüş kazançlı
çıkacaktır. Saydığımız anti dönüş çizgiler
savunucularını belki cezbedecek ancak halkımıza asla ve
asla cazip gelmeyecektir. Dahası tartışmalar, günümüze
kadar hala somut hiçbirşey önermeyen hareketlerin ne
denli dayanaksız olduğunu da gün yüzüne çıkaracaktır.
Yine bu tartışmalar, halkımızın Dönüşü öncelemeyen
ulusal mücadele önerilerinin sahte olduğunu daha kolay
anlamasına katkıda bulunacaktır.
Dahası bilinmeli ki, içinde bulunduğumuz Suriyeli
Çerkeslerin anavatana dönüşlerine katkı süreci,
vatanseverlerin, insanseverlerin, halkseverlerin,
ulusseverlerin, hak savunucularının, yardımseverlerin,
sahtesi ile gerçeğini net olarak ayrıştıracak bir sınav
niteliği taşımaktadır. Bu sınavdan geçer not
almayanların gelecekte, halkımız adına da, halkımıza da
söyleyebilecekleri bir söz kalmayacaktır. Söylemler ne
denli süslü ve hamasi olursa olsun halkımız bunların
yalan olduğunun bilincinde olacaktır.
Hiç kuşku duyulmasın ki, „ ÇERKESLERİN ERMENİLERE
SOYKIRIM UYGULADIĞI“nı ileri süren Çerkeslere tarih,
halkına ihanet edenler sayfalarında saygın(!) birer
makam ayıracaktır. |