Sevgili Sezai biliyorsun Adığe – Abaza birliği, bana
göre doğrusu örgütlenme belki de yeniden yapılanma son
yıllarda gündemimizi hep meşgul eden bu konu. Konu DÇB
Dokuzuncu Genel Kurul’u sonrası yeniden alevlendi.
Olayın temeline de KAFFED’İN Dokuzuncu Genel Kurulu’a
usulüne uygun sunup sunmadığı tartışmalı “Abhazlara
çağrı” önergesi yerleşti.
Önergenin kendisi de veriliş biçimi de bir tuhaftı biz
göre. Ancak genel kurul sonrası tartışmalara, eğer
isteseydi kurula delege olarak katılabileceği kesin
Yusuf Taymaz kardeşimizin Can Nart adı ve kulaktan dolma
yanlış bilgilerle tartışma hevesi olayın belki en tuhaf
yönü idi. Gerçekten Yusuf, genel kurula neden katılmadı.
Görüşlerini neden genel kurulda savunmadı dersin? Bunun
nedeni tuhaf önergenizin birliğin pekişmesine katkıdan
çok ayrışmayı hızlandıracak olmasını kokusunu yaşamak
istemeyişi olabilir mi diye düşünmezlik edemiyorum ben?
Ben
Yusuf ya da paradigmasını değiştiren diğer
arkadaşlarımız ile aramızda oluşan görüş
farklılıklarından değil, somut yanlışlardan söz
ediyorum. Örneğin Sayın Taymaz, her kimden
bilgilenmişse Genel Kurula Abhazya’dan Abhaz delege
katıldığını yazarak katıda bulunmuştu Sizin olayın
tartışılmasını sağlayan Facebook'taki yazınız ile
başlayan tartışmaya..
Ancak bu kez önceliğim, sizin yazınız bağlamında DÇB’ye
ilişkin değerlendirmelerimizi, bilgilerimizi “yeniden”
ols da sizlerle paylaşmak olsun.
Tanıyacaksınız eğik yazılar yazınızdan alıntıdır:
18
-22 Ekim tarihleri arasında Dünya Çerkes
Birliği’nin (DÇB) 9. genel kuruluna katılmak üzere
Nalçik’teydik. Dostlarla görüştük, Nalçik’in şa’şasına
göz attık, DÇB’nin yeni yönetimini seçtik.
Yediklerimizi-içtiklerimizi kendimize bırakarak,
gördüklerimizi-duyduklarımızı anlatalım istedik...
İyi
yaptınız. Hep yapılması gereken şeydi. Ancak “bugüne
kadar KAFFED bunu hemen hiç yapmadı” dersek yeridir.
Bir - iki örnek yargımızı kanıtlamak için yeterli olur
sanırım.
KAFFED
delegelerinin katlımı ile gerçekleştirilen DÇB 20. Yıl
kutlama etkinlikleri, Federasyon’un son genel kurulunda
dağıtılan çalışma raporu niteliğindeki kitapçıkta yer
almadı biliyorsunuz.
Bu
çalışma raporunda DÇB yirminci yıl etkinlikleri
bağlamında yayımlanan ve birliğin yirmi yıllık
çalışmalarının özeti denebilecek 450 sayfalık kitap da
yer bulamamıştır. Ayrıca kitap tanıtımı için başkaca bir
etkinlik de düzenlenmemiştir. DÇB’ye ilişkin birçoğu
eksik bilgiden kaynaklı toplumdaki olumsuz yargının
olumluya dönüşmesine katkıda bulunabilecek yazıların
olsun çevirisi yapılıp yayımlanmamıştır. En azından ana
başlıklarla öncelediği sorunlar, bu sorunların çözümü
için yapılan çalışmalar bu çalışmaların sonucu
kazanımları anlatan bir yazı yayımlanmamıştır. Dahası
dernek başkanlarının yönetim kurulu üyelerinin siz dahil
son genel kurula gelen delegelerin çoğunun böyle bir
çalışmadan haberdar olmadıklarını ileri sürmek de
kehanet olmayacaktır.
Federasyonun ilkeleri hazırlanırken 2003 genel kurulunda
kendilerinin de onayı ile kabul edilen ve her delegeye
bir adet verilen, kitaplıklarında bulunan DÇB ilkeleri
kitapçığına bir kez bile bakılmadığını düşündürtecek
şekilde DÇB ilkelerine bir kez bile atıfta
bulunulmamıştır.
Gerektiğinde örnekleri çoğaltabileceğimi bildiğinizden
de eminim olduğum için şimdilik yeterli bulalım.
Önce
DÇB ile ilgili kısa bir hatırlatma yapalım. Mayıs
1991’de, dünyanın pekçok ülkesinden delegelerin katılımı
ile Nalçik’te yapılan ilk uluslararası kongre sonunda
DÇB adıyla ve Adığe-Abhaz/Abaza birliği olarak kuruldu.
Abhazya’yı “Aydgılara”, Karaçay-Çerkesk’deki Abazaları
ise “Rodina” temsil ediyordu. Daha sonra bu temsiliyet,
1992/93’de Abhazya’da yaşanan savaşla birlikte kurulan
Dünya Abhaz/Abaza Kongresi üzerinden devam ettirildi.
DÇB’de Türkiye’yi, o zaman Türkiye’deki Adığe-Abhaz/Abazaların
birarada olduğu Kafkas derneklerinin üst kurulu olan
KAF-KUR temsil etti. Daha sonra temsiliyeti, aynı
bileşkede merkezi dernek olan KAF-DER ve nihayet
2003’den itibaren de KAFFED yüklendi. 2000’li yıllara
kadar Adığe-Abhaz/Abaza birliği özelliğini sıkı sıkıya
koruyan DÇB, bu tarihten itibaren Dünya Abhaz/Abaza
Kongresi’nin ihmali ve ilgisizliği sonunda giderek Adığe
Birliği hüviyetine büründü.
Bu
bilgilere yapılabilecek ekleme ve düzeltmeler:
KAFKUR’un bir özelliği de yüzü anavatana dönük
derneklerimizin birliği olması idi. Ancak üzücüdür ki
KAFDER in kuruluşu aşamasında Anavatan ve Dönüş öncelik
olmaktan çıkartılmıştır. Tüm anlaşmazlıkların tamalinde
yatan da bu paradigma değişikliğidir.
KAFKUR’un kurucu olarak Türkiye Adığe ve Abaza
örgütlerini temsilen katıldığı doğru ancak Abhazya’dan
Aydgılara ve Karaçay Çerkes’ten Rodina’nın katıldığı
yanlıştır. Örgüt bazında resmi bir katılım yoktur.
KAFKUR ve Almanya Çerkes Kültür Dernekleri delegeleri
dışındaki tüm örgütlerin amacı Dünya Adığe Birliği
kurmaktı. Genel kurulda Abhazya’dan Argun Yure ve
Karaçay-Çerkes’ten biri bayan ancak adlarını
anımsayamadığım iki Abaza katılmıştır.
En
hararetli tartışma Abazaların birliğe alınıp alınmamsı
konusunda yaşanmıştır. Almanya’dan gelen delegelerle
birlikte biz birlikten yana olanlar 1980’de anavatana
yerleşen Nihat Bidanuk ve Şenıbe Yure tarafından da
hararetle desteklenmiştir. Kararlı tutumumuz ve Argun
Yure’nin Çerkes sözcüğü bizi de kapsar sözü ile hemen
tam bir gün tartışılan sorun aşılabilmiştir.
Türkiye’den katılan dört gözlemciden biri KAFFED eski
başkanlarından Sayın Muhittin Ünal’ın, bir yazısında
Çerkes’in bütün Kuzey Kafkasyalı Halklar olarak
düşünüldüğünü yazmış olması konuşmaları yeterince
anlamış olmasından kaynaklanmış olabilir. Ancak DÇB’nin
tüm Kuzey Kafkasya halklarının birliği olması gerektiği
görüşü Adığe-Abaza Birliğini savunan bizler dahil,
hiçbir delege tarafından önerilmem, gündeme hiç
girmemiştir. Birliğin daha sonraki hiçbir genel kurul
hiçbir genel yönetim kurulu ve hiçbir yönetim kurulu
toplantısında da hiç tartışılmamıştır. Diğer halkalara
bu amaçla bir çağrıda bulunulmamıştır. Kuzey Kafkasya
halk örgütlerinin hiçbiri de örgüte katılmak amacı ile DÇB
ye hiç başvurmamıştır.
Çünkü
zaten Türkiye ve kimi ülkelerdeki Türkiye uzantıları
dışında “Çerkes” tüm Kuzey Kafkasya Halkları değil
“Adığe” demektir.
Örgüt
yabacı dilde Çerkes adını almışsa da anadilde adı hep
Duneypsow Adığe Xase olarak kalmış ve de antetli kağıdı
ilk günden beri hiç değişmemiştir. Abhaz kardeşlerimize
politik destek dışında Adığe örgütü olarak faaliyet
göstermiştir. Dokuz genel kurulun hiçbirini de
Abhazya’da yapmamıştır.
Sorunları büyümesinde en büyük nedenlerden biri
konumları sorumlukları gereği olayların perde arkasını
bilmesi gerekenlerin bilmemesi, bilenlerin de bunları,
kamuoyu ile paylaşmamasıdır.
Örneğin
huzursuzluk son yıllarda ortaya çıkmamıştır. Başlangıcı
mutlaka DÇB çatısı altında olmak istediklerini söyleyen
Abaza kardeşlerimizin DÇB kuruluşu henüz bir yılı
doldurmuşken, DÇB’ye hiç danışmadan, gözlemci ya da
konuk da çağırmadan 1992’de Dünya Abhaz Abaza Abazin
Birliği’nin kurulması ile başlamıştır. Abaza
kardeşlerimiz “Abaza Birliği bizim, DÇB ikimizin”
tutumunu ısrarla sürdürmüştür. Sayın Taras Şamba DÇB
başkan yardımcığını yürütür ve DÇB’ye 8 delege ile
katılırken başkanı olduğu Dünya Abaza Birliği genel
kurullarına bir adığe delege çağırmamakta bir çelişki
görmemiştir. Birlikten yana Türkiyeli Adığe Abazalar bu
çelişkiyi hep görmezden gelmişlerdir.
Bir
Dünya örgütünün bir başka dünya örgütüne üyelik
durumunun pek mantıklı olmadığı 1993 Maykop’ta
gerçekleştirilen ikincisi dahil, DÇB’nin her genel
kurulu öncesi gündeme gelmiştir. Ancak, bu gidişin sonun
nereye varabileceğini göremeyenler ya da “ne kadar
sürdürürsek kardır” zihniyeti taşıyanlarca, hepimizin
bildiği ve hepimizin duyarlı olduğu Abhazya’daki durum
bahane edilerek bir şekilde gündemden düşürülmüştür.
DÇB
genel sekreterliğim sırasında “Ya Dünya Abaza birliği
feshedilir ebaşlangıçta olduğu gibi birlik olunur ya da
iki dünya örgütü federasyon kurar” önerim ağırlık
kazanmaya başlayınca, Rahmetli Bagrat Şınkuba
başkanlığında, Abhazya’nın Adığey’deki temsilcisinin de
aralarında bulunduğu bir heyet Maykop’taki DÇB yönetim
kurulu toplantısına gelmiş ve öneride ısrarlı olmamamız
ricasında bulunulmuş yönetim kurulu üyelerinin
çoğunluğunu ikna edilebilmiştir.
İşin
ilginci tüm bu rahatsızlıklardan haberdar olan
Türkiye’den DÇB başkan yardımcılarının, yönetim kurulu
üyelerinin, Federasyon yönetiminde etkili konumda
bulunan sizlerin bu konuları bugüne kadar kamuoyu ile
paylaşmamış olmanızdır. Bu da sorunun yeni başladığı
gibi anlaşılmasına neden olmaktadır. Örneğin Sayın
Muhittin Ünal, Sayın Cihan Candemir, Sayın Cumhur Bal
birebir konuşmalarımızda var olan durumun yanlış
olduğunu hep kabul etmiş ancak kamuoyu önünde bunu
bugüne kadar açıklamamış bildiğim kadarı ile de
düzelmesi için resmi bir girişimde bulunmamışlardır.
Sizde
Sevgili Sezai, bu ve benzeri sorunları sizin
balkonunuzda, ofisinizde sizleri bıktıracak kadar
tartıştığımı unutmamışsınızdır.
Dahası
1996’da Çerkes’de gerçekleştirilen DÇB üçüncü genel
kurul öncesi Maykop’ta yaptığımız ön görüşmede Sayın
Ünal durumun mantıksızlığını, bir çatı birlik kurmanın
daha doğru olacağını ve bu önergenin bir Adığe delegenin
değil de bir Abaza delege tarafından verilmesinin daha
şık olacağını kabul etmiştir. Ancak ne hikmetse de genel
kurulda görüş değiştirmiş ve önergeyi vermemiştir.
Yine de
yukarıda belirttiğim gibi bu belirsizliği netleştirme
çabaları her genle kurul öncesi gündeme gelmiş ve 2006
İstanbul Genel Kurulu’nda Abaza Birliği yetkilileri
ayrıldıklarını duyurmuşlardır. Sayın Cengiz Gül dahil
genel kurula katılan arkadaşlarımızın bu olayı
anımsamamaları da olayın altı çizilmesi gerekli ilginç
bir durumdur.
Bu genel
kurul sonrası koordinasyon kurulu da oluşturulmuş ve
kurul ilk ve tek toplantısını dönemin DÇB başkanı Sayın
Dzemıhe Kasbulat başkanlığında Sohum’da
gerçekleştirmiştir. Sayın Candemir, anlattığım bu olayı
olsun mutlaka anımsayacaktır.
Tüm
bunlara karşın birliktelik eskisi gibi devam ediyor gibi
2009 yılı kongresinde Abaza delegeler “Eğer Adığe
kardeşleri üzülmeyeceklerse” ayrılmak istediklerini dile
getirmiş kabul edilmiş ve de “ayrılsak da beraberiz”
yaklaşımı ile, koordinasyon kurulu kurulması
kararlaştırılmıştır. DÇB o toplantıda kurul üyelerini de
belirlemiş, Abaza kardeşlerimiz üyelerini
bildirmedikleri için de kurul 2006 sonrası kurulan
koordinasyon kurulu gibi kadük kalmıştır.
Abhazya
Vatandaşlık Yasası ve uygulamada Adığelerin tecrit
edilmesi ise bardağı taşıran son damla olmaktan öte
kardeşliğin temeline konan bir bomba olmuştur. Yasa
değişmediği sürece de bombanın etkileri aratarak devam
edecektir.
Ancak
bizleri daha çok yaralayan Birlikten yana olanların
bildikleri olayları bilmiyormuş gibi yapmaları, olayın
bu hale dönüşmesindeki günahlarını bir türlü kabul
etmeyişleri, düzelmesi için de asıl sorumluları değil de
sabır gösterenleri suçlar tavırlarıdır.
(sürecek)
Not:
Yazılarımızda adı geçenler geçmeyenler olayların benim
bilmediğim, yanlış anımsadığım yönlerini yazdıklarında
yazılar, virgülüne dokunulmadan yayınlanacaktır. Günümüz
ve gelecek kuşakların gerçekleri bilme hakkı vardır.
Anlaşmazlığa düştüğümüz konularda belgelere
başvurulacaktır. |