21 Mayıs’ın 150. Yılı yaklaşırken çok bilen
kimilerimizce, kalıplaşmış
bir çok şey söylenecek ve yazılacaktır
yine… “Tarihin
en acımasız soykırım ve sürgünü”
belki de en sık
duyacağımız, en çok okuyacağımız kalp- tanım olacak.
Çoğunlukça da bu tanım olduğu gibi kabullenilecek.
Tarihteki diğer trajedilerle karşılaştırma gereği
duyulmayacaktır. Oysa durumun bu olmadığını açıklığa
kavuşturmak için küçük bir araştırı yeterli olacaktır.
Bu gerçekçi olma çağrımızı farklı
yorumlayacakların olduğunu bilmiyor değilim. Yine de
ulusal mücadeleye daha büyük katkıda bulunacağı inancı
ile doğruların yazılmasının, gerçeklerin bilinmesinin
daha doğru olacağını düşünüyorum.
Hayır bu kez alışılmış olan
Kızılderili örneğini değil Afrikalı zenci örneğini
vermek istiyorum:
Afrika zencilerinin Amerika
kıtasına esir olarak götürüldüklerini kim bilmez.
Afrikalı zencileri konu edinen çok sayıda roman, az
olmayan sayıda film ve dizi… Özellikle de izleyen hemen
her Çerkesin beynine çakılı kalan “Kuata-Kinte”…
Anavatanları Afrika’dan kopartılan
bu talihsiz insanların sayısı 12 - 40 milyon olarak
veriliyor değişik kaynaklarca. Sürülen Çerkesler’in
sayısının, en düşük sayıyı ile bile
karşılaştırılamayacağı açık değil mi?
Taşınma koşullarının daha ağır
olduğunu sanıyorsanız eğer ekteki alıntıya bir göz atın
lütfen:
“Kölelerin Taşınması Nasıl Gerçekleştirildi?
Köle taşıyan gemilere, “Tumberio”,
yani,
“ ölü taşıyıcıları”
adi takılmıştır. Bu gemilerden biri ile denizi
asan bir İtalyan Fransiskeni söyle yazmıştır. ?Erkekler
güverte altına üst üste yığılmış, ayaklanıp gemideki tüm
beyazları öldürürler korkusuyla da zincirlerle
bağlanmışlardı. Kadınlar için, ikinci güverte arası
ayrılmıştı. Hamile olanlar arka kamarada toplanmıştı.
Çocuklar birinci güverte arasında, balık istifi gibi
sıkıştırılmıştı. Uyumak istediklerinde, birbirlerinin
üstüne düşüyorlardı. Doğal gereksinmelerini gidermek
için sintineler vardı, ama çoğu yerini kaybetmek
korkusuyla bulunduğu yerde rahatlıyordu. Özellikle
erkekler acımasızca üst üste yığılmış oldukları için,
bulundukları yerde koku ve sıcak dayanılmazdı. Atlantik
Okyanusu 35-40 gün arasında aşılmaktadır. Ölüm oranı,
havasızlıktan boğulma ve salgın hastalıklar yüzünden çok
yüksektir. Bu oran %50'ye ulaşabilir. Çoğu zaman
salgınlarla baş edebilmek için hastalar öldürülür.
(Amerika Kıtasına) varışta sağ kalanlar, açık
arttırmalar sırasında iyi para etmeleri için, yeniden
özenli bir bakımdan geçirilirler. Doğal olarak fiyatlar
boya, yaşa, güce, cinsiyete vs. göre değişir.
Tehlikelere ve kayıplara karşın, kazançlı olan bu
ticaret, kaçakçılığa ve korsanlığa yol açar. İngiliz
gemileri, sık sık zenci taşıyan gemilere saldırıp, yüke
el koyar ve köleleri Virginia ya da Antillerde
satarlar.? * Türk ve Dünya Tarihi Ansiklopedisi; Cilt 4,
s.1176 ( Gelişim Hachette, Istanbul?1985)
Gine körfezinde bulunan bu tip çok sayıdaki
krallıklardan birine misafir olan bir tüccarın
izlenimleri şöyledir:
?Kral Peel... iç bölgelerden yollanacak binlerce zenci
arasında bana iyi bir ?yük? hazırlamakla uğraştığını
söylüyor... Birkaç gün sonra boyunlarından uzun
sırıklarla bağlı birkaç dizi zencinin geldiğini
görüyorum. İşte benim yüküm! 300 yolcumu karşılamaya
hazırlanıyorum. Kadınlar kıç tarafta, erkekler ise kıç
direğinden teknenin başına kadar dizilmiş ve hepsi de
zincire vurulmuş. Yiyecek olarak hint patatesi, pirinç
ve bolca su. Tabanca ve hançerlerimiz kemerlerimizde,
kimi zamanda ellerimizde, doktor muayenesinden
geçiyorlar... Muayene bitince hepsi kızgın demirle
işaretleniyor. Bunu yaparken daha zayıf yaradılışlı olan
kadınların etlerini fazla dağlamamaya özen
gösteriyoruz.? (Aynı eser 1319-1312)”
Zencilerin Amerika’da hangi koşullarda
çalıştırıldıkları, onlara nasıl davranıldığı artık her
kesin çok
iyi bildiği, çok acımasız, insanlık adına utanç verici
gerçekler değil mi?
Bir de şu isabetli tespite baalım:
Saint-Pierre'li Bernardin, Voyagea L'lle-de-France'da
(ile-de-France'a Yolculuk), şu değerlendirmeyi
yapıyordu: ?Avrupalıların mutluluğu için şekerin ve
kahvenin gerekli olup olmadığını bilmiyorum. Fakat bu
iki ürünün dünyanın iki kıtasında mutsuzluğa yol
açtıgını biliyorum. Amerika, ekin yetiştirecek topraklar
elde etmek için boşaltıldı; şimdi de bu topraklarla
uğrasacak insanları sağlamak için Afrika boşaltılıyor?.
Maurice Lengelle: Kölelik, s.82 (Iletisim,
Istanbul?1993)
Köle ticareti nasıl mı bitti?
“Atlantik Köle Ticareti'ne karşı zaman içinde ahlaki,
ekonomik ve politik mulahefet başladı. Atlantik Köle
Ticareti ilk olarak Hawai Devrim'inde (1791-1804) resmen
yasaklanmıştır. Köle ticaretinde hayli aktif rol alan
Danimarka köle ticaretini kanuni olarak ilk yasaklayan
ülkedir (1792). İngiltere ise köle ticaretini Hawai
kararlarından üç sene sonra yasaklamıştır. 1808 yılında
da Amerika İngiltere'yi takiben köle ticaretini kanunen
yasaklamıştır.”
Köle ticaretinin yasaklanması ile çilenin bitmediği de
herkesçe biliniyor mu?
Bakın
Ku Klux Klan
(KKK) örgütü için Wikipedi ansiklopedisindeki bilgilere:
“Ku Klux Klan
(KKK),
24 Aralık
1865
ABD'de
Tennessee'de
kurulan siyahi karşıtı
ırkçı
gizli
örgüt.
Kurucuları Büyük Büyücü olarak bilinen Nathan Bedford
Forrest, Yüzbaşı John C. Lester, Binbaşı James R. Crowe,
John D. Kennedy, Calvin Jones, Richard R. Reed, Frank O.
McCord'dır. "Birth of a Nation" filmi ile kendilerini
bildirmişlerdir.
Örgüte katılanlar arasında da, iç savaş öncesi kurulmuş
olan "Knights of the Golden Circle" (Altın Çember
Şövalyeleri) adlı gizli cemiyetin üyelerinin çokluğu
dikkat çeker.”
Örgütün amacını merak ediyorsanız şöyle:
“Ku Klux Klan örgütü
Amerikan İç Savaşı
sonrasında zencilerin kazanmaya başladığı haklara,
özgürlüklere ve zenci-beyaz eşitliğine karşı çıkmıştır.
Amaçlarına ulaşmak için şiddet ve teröre
başvurmuşlardır. Örgüt iki defa dağılmasına rağmen 1950
ve 1960'larda tekrar canlanmıştır.
Günümüzde bazı bölgelerde sadece yerel bazda faaliyet
göstermektedir.[2”
Evet şimdi de iki trajediyi karşılaştıralım dilerseniz:
Anavatanından kopartılan zenci sayısı mı Çerkeslerin
sayısı mı daha çok?
Esarete götürülen zencilerin mi,
kendileri için özel iskan kanunları çıkartılan
Çerkeslerin mi yol koşulları daha ağır?
Sürgün zenciler gibi zincire vurulan sürgün Çerkes olmuş
mu hiç?
Peki, Osmanlı illerine varır varmaz Çerkeslere toprak
dağıtıldığı gibi Afrika zencilerine de toprak dağıtılmış
mıdır?
Dağıtılan toprağın değer kazanması ile zengin olan
çerkesler gibi zencilerden de bu yolla zengin
olabilenler var mıdır?
Peki, zencilerin zenci oldukları için öldürüldükleri
gibi, salt Çerkes oldukları için öldürülen Çerkesler
olmuş mudur? Çerkesleri
öldürmek için kurulan ve halen varlığını sürdüren örgüt
biliyor musunuz?
Tüm bunlara karşın gülünç duruma düşmeyi göze almadan:
Çerkes Sürgünü için “tarihteki en büyük sürgün ve
soykırımdır”
denebilir mi?
Klu-Klu Klaks üyeleri 1922’de
Kaynak:
http://forum.memurlar.net/konu/917909/
|