...................
...................
SEN, İNSAN OL’AN KADİM DOST

11.06.2010

Nilgün Nart
...................
...................

“Yol”undan dönen ve ataletin pençesinde kıvranan “Kadim Dostlara” sevgiyle atfedilmiştir.

“Sen” aydınlanmış olarak dünyaya gelen Yaradan’ın kendi suretinde yarattığı ve tüm kainatları tek hücrene yerleştirdiği cümle sırları sana, senin ruhuna fısıldadığı, alemlerin uyansın diye gözünün içine baktığı, O’nun kendisini içine sakladığı en değerli hazinesi, “sensin” İnsan-Kadim Dost.

Hatırla kendini; kim ve ne OL’duğunu ve şimdi burada niçin bulunduğunu.

Gör artık dünyayı ve sana olmakta OL’anı olduğu gibi

Milyonlarca yıldır oynanan oyunları,
Ruhuna örtülen örtüleri,
Yüzüne taktığın maskeleri,
Kendi yarattığın cehennemleri
Uyan, uyan ki çekip gitsin artık karanlıklar...

Bütün alemin parmağı insanı, “seni” gösterirken, “sen”, “sen” her şey sende derken…

İnsanoğlunun; nasıl kurtulurum, kapağı nereye atsam da zarar görmesem, nasıl aydınlansam, kimlerin, hangi yücelerin, sistemlerin, kitapların himayesine girsem, nereye kayıt olsam? Hangi kula el pençe divan olsam da sığınsam, hangi enerjiye uyulmansam? Hangi dünya ve ahret “nimetine” tutunsam da başıma bir dert gelmeden cehennemlerde sonsuz zamanlar boyunca yanmaktan kurtulsam diye dolanıp durması traji-komediden, absürtlükten, karanlığa hizmet edenlere yalakalıktan, sefillikten, cehaletten başka bir şey değildir.

İnsanoğlunun kuantum sıçramasının son momentinde yaşadığı hayal kırıklığı ve bu ilahi hayal kırıklığından etrafına saçılan öfke kıskançlık zalimlik yalnızlık çaresizlik karanlık akıl almaz boyutlardadır. İlahi hayal kırıklığı ve kuskunluk içinde olanlardan ortaya çıkan acı ve keder, normal uyuyan insana göre dünyanın etrafına bin misli sarılmakta ve karanlığa hizmet etmektedir.

Yollara düştük kendimizi bulmak için; binlerce kitap okuduk, güya akasIk kayıtları temizledik, arındık, ilahi alemden çeşit türlü enerjiler indirdik, sağa sola şifa yolladık, yalvardık yakardık. Ne oldu sonunda “Sprituel Balon” patladı.

Sanırım bütün bu çalışmaları bırakıp, içimize yürüdüğümüz yolun bir yerinden sonra “Yolun” kendisi OL’mayı unuttuk.

İçimize yürüdüğümüz “Yol” donuşu OL’mayan bir yoldur gelinen momentte.

Geriye dönmek çürümektir. Ölmektir. Tutsaklıktır.

Tutsaklıktan gerçek anlamda kurtulmak istiyorsanız; arkanıza hiç bakmadan sadece ilerleyiniz. Bütün bıraktığınız gemileri, tutunduğunuz zihnin dallarını ve gerekçelerini ayırt etme kılıcınızla kesiniz.

Yolunuzun kendisi ve eylemin kendisi OL’unuz.

Hiçbir şey için hayıflanmayınız, acımayınız emeklerinize, basitçe bırakınız gitsinler. Hepsinin arkasında bizleri eski paradigmaya bağlayan korkularımız bulunmakta ve illüzyonu sürdürmektedir.

Hiçbirisine tamah etmeyiniz.

Bazen bir ‘an’ gelir insanın kendisini de bağışlaması gerekir. Kendinizi sonsuza kadar bağışlayınız. Ve seviniz.

Seviniz ki, içinizdeki “O” yücelsin ve görünüşe çıksın.

Hasat mevsimidir. Varlığınızın hayrı için; kendi kendinizi hasat ediniz.
Kendisine hayrı olamayan insanın hiç kimseye “hayrı” OL’amaz.

Bütün alemlerde ve evrenlerde bir tanecik ve yegane OL’duğunuzu unutmayınız.

Artık hazırsınız. Yürüdüğünüz yoldaki bütün bilgiler her varlığın Tek başına kaldığı şu An’larda kullanmak içindi.

Rüzgarlar daha da şiddetlenecek, fırtınalar daha da çoğalacak, kaoslar dört bir yanımızda baş dondurucu bir hızla dönecek.

Bu An’larda hangi enerji çalışmasını yapacaksınız, O’ndan, kendinizden başka kime sığınacaksınız? Kime kayıtlanacak, kime kurtarması için yalvaracaksınız?
Her insan, her alem, her evren; yücesinden, meleğine, toz zerresinden iblisine kadar kendi geçişini yapıyor olacak.

El elde, baş başta olacak.

Sadece ve basitçe “siz” “tek başına” olacaksınız. Elimizi kaosun üzerine ve karanlığa salladığımızda hiçbir şey çekip gitmeyecek. Yok olmayacak. İnsan gibi dünya toprağında olmanın gereği neyse onu yerine getireceğiz. Sevgiyle şefkatle yaşamın dünya toprağında “Gerçek Çiçeğini” açmasına kol kanat gereceğiz ve şimdi burada sevgi eyleminde ve merkezimizde duracağız.

Son kez güzel varlığınızın hatırına sevgiyle hatırlatıyor ve yansıyorum.
Bir yerde kayıtlanmak var ise birileri sizi bir yere kayıtlıyorsa biliniz ki ilahi gücünüz ve varoluşa “insan” gibi çıkma hakkınız elinizden alınıyor.

Sizi kayıtlayan, kodlayan, enerjilere bağımlı hale getiren her ne ve kim ise; gücünüze ve sizin içinizde, düşünüzde gerçek olarak üretilmeye ihtiyacı var demektir. Yani var olmak için ihtiyaç hissetmekte demektir.

Her alemin (+,-) yüceleri vardır.

(+) Alemin yücelerinin dünyaya inmeleri gerekmez. Adı üstünde alemin efendileridir ve onlar sadece bizimle birlikte alemlerde birlikte yürürler. Varlıklarını fark etmezsiniz bile.

(-) Alemin yüceleri yeryüzüne inerler ve insanlığın DNA’sı ile oynayıp kodlarlar. Ruhlarda kayıt yaparlar teknolojilerini kullanarak. İnsanı sanrılar içinde bırakırlar.

Her alemin karanlığı, nefsi kendinedir. Yüce OL’an kayıt peşinde kodlama peşinde koşmaz. Derdinde ise hiç olmaz. Dünyaya inmez. Dünyada bütünlük aramaz. Bütünlenmeye çalışmaz. Zaten tam ve bütündür.

Kayıt derdinde kod derdinde olan yüce dünyaya inerse ve dünyada kayıt yapmaya etki alanını ve enerji alanını genişletmeye çalışıyorsa bu o yücenin kendi kendine yetemediğini, ihtiyaç içinde olduğunu gösterir. İhtiyaç içinde olan zararsız olamaz. İhtiyaç içinde olan zarar verme kapasitesinde olan ve ihtiyacından dolayı gücü eline geçirmeye çalışandır.

Kayıt ve kod derdinde olan yüce dünyaya inerse veya insanla birleşmeye çalışırsa insanoğlunu da dünyadan indirir.

İnsan yeter ki, “insan” olduğunu bilsin başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.

Ne kayıta ne kurtarılmaya ne tapmaya ve de tapınılmaya.

Ruh manyetizasyonunu (ben varlığını) gerçekleştirme yolunda olan bir varlığın O’na ve kendisine iman etmekten başka hiçbir şeye, bir yere ait olmaya veya kayıtlanmaya ihtiyacı yoktur.

Kayıtlanmak, bütünlüğe katılmak (terimler ve oyunları) tamamen zihnin, ruhsal dünyayı da kendi paradigmasıyla görüp aklı-sıra bütünlemeye düzenlemeye ve anlamaya, dolayısıyla Tanrıcılık ve Birlik oyunu oynamaya çalışmasından ve birilerine “yem” olmasından başka bir şey değildir.

Her varlık tek ve bütündür. Bir başkası veya başka oluşum tarafından bütünlenmeye tamamlanmaya ihtiyacı yoktur.

Mesele işbirliği birlikte hareket ve yansıma ise tamamdır. Her varlığın bütün ve tam olduğu yerde zaten ‘bir’lik bilinci kendiliğinden oluşan Bütünlenme Yasası’yla işlerlik kazanır.

Kayıtlanmak bütün OL’mak demek değildir.

Siz bütünlenmeye katılamazsınız.

Siz tam ve bütün olduğunuzda Bütünlük Yasası kendiliğinden işlemeye başlar bir ve bütün OL’ursunuz.

“Kendi” “kendinizle” bir ve bütün OL’ursunuz.

Bütünlük oluşturmak için yapabileceğiniz hiçbir şey, hiçbir kayıt yoktur.
Tek yapmanız gereken kendi içinizde tam ve Bütün OL’manızdır. Gerisi kendiliğinden oluşacaktır.

Evrensel Yasalar OL’uş haline göre kendiliğinden devreye girerler.
Zihin ve zihnin taşıdığını sandığı hiçbir bilgi bu yasaları hareket geçiremez.
Evrensel Yasaları hareket geçiren “Kalbin” “Gönül Dergahı'nızdaki Ben’in” (eğer gönül dergahındaki Ben OL’muşsanız sizin) elinizdedir.

Çünkü Evrensel Yasaları hareket geçirmek için belirli bir güç uygulamak gerekir.

Güç bildiğimiz anlamda ne dünyasal ne zihinsel ne de başka bir şeydir.
Evrensel yasaların tanıdığı bir tek güç vardır Sevginin gücüdür.
Siz ne kadar sevgiyseniz o kadar kendinizsinizdir.
O kadar Koşulsuz Zarasız ve İhtiyaçsız.

Frekansınız buna bağlı olarak yüksektir. Bu frekans (Sevginin Gücü) evrenin fonudur. Temelidir ve Evrensel Yasalar varoluşsal yasalardır. Varlığı görünüşe çıkaran yasalardır.

Bu nedenle ne kadar sevginin gücünü olduğunuza göre harekete geçerler ve size kendilerini bilinir ve anlaşılır kılarlar. Siz yasalar ile bütünün hayrı doğrultusunda bilinçli olarak yüreğinizdekileri yaratabilesiniz diye.

Çünkü siz Gönül Dergahı’ndaysanız, Gönül Dergahı’ndaki “Ben” iseniz; O ve siz Bir’sinizdir.

Evrensel Yasalar için “Kendisi” OL’an “O”nun hatırı ve sizin hatırınız, arzunuz nedeniniz Bir’dir. Aşkın ve sevginin tıpkı Bir’liğinizdeki gibi fiziksel alemde de görünüşe çıkmasıdır.

Dünyada Cennet’i yaratmaktır.

“Kendisi” cennettir.

“Kendisinden” Gönül Dergahı’ndan başka bir yerde Cennet’i arayan, başka hiç bir yerde Cennet’i göremez, bulamaz.

Cehennem; “kendinden”, varlığının “nedeninden” “O’ndan” bihaber olmaktır.
Gerçekten de tam bir Cehennem!dir. Tıpkı şu An’da dünyada insanoğluna olmakta OL’an gibidir.

Kendinden bihaber OL’mak; şimdi burada korkuda, endişede, sefillikte, yoksullukta, acizlikte, ikilikte, yargıda, yalanda, ihanette, acıda, kederde, cehalette, karanlıkta kalmak ve karanlığı çoğaltmaktır ve çoğalmasına vesile olmaktır.

İnsanoğlunun yüreğine açılan bütün karanlık kapıların kapatılması insanoğlunun hayrınadır. Karanlık kapıların kapatılması sizi korkutan, ruhunuzu inciten ve sizi sevgiden ayrı tutan her şeyi istisnasız yaşamlarınızdan sevgiyle salıvermenizdir.

Halen aydınlanmaya, halen arınmaya, halen enerjilere uyumlanmaya çalışıyorsanız biliniz ki, “kendinizden” ayrısınız. Ayrı olduğunuz illüzyonundasınız. Helen “kendiniz” ile siz arasında mesafe var.
“Kendiniz” ile sizin aranızda, mesafe varsa halen arayış içindeyseniz aranıza karanlık kapılardan çok şey sızar ve sizi gelmekte OL’an yeni enerji akımlarında ve momentte kaosun içine savurur.

An’da yaratım başlamıştır ama dünyaya ve gönüllerimize açılan karanlık kapılarda henüz kapatılamamıştır. Çünkü “kendini” hatırlayışların yoğunlaştığı An’larda hatırlayışla beraber, hatırlayışın diğer yüzünde yapışık ikizi OL’an “atalet” de birlikte gelmektedir yeryüzüne. Bu kaçınılmazdır. Atalet karanlığın kapılarını sonsuza kadar kapatmanıza engel olmaktadır.

Yapılması gereken olmakta OL’ana teslimiyet , sevgiyle salıverme, dengelenme ve bilgiyle ve sevgiyle An’da eyleme geçmektir.

Eylemsiz teslimiyet atalettir.

Teslimiyette evrendeki her şey gibi paradoksladır. Şimdi burada dünyada olmakta OL’an savaş, zulüm, acı, sefillik, cahillik ve acizliktir. Aynı zamanda şimdi burada olmakta OL’an yeni barışın huzurun sevginin aşkın dünyasıdır.

İkisi de görünüştür.

İlk görünüş (sefilliğin acizliğin dünyası) gitmekte OL’andır. Vardır illüzyondur.

Sizlerin korkularınızla acılarınızla ve bunları her An’da seçmenizle ve ataletinizle kendini var kılmaya devam etmektedir.

İkinci görünüş (barışın sevginin dünyası) gelmekte OL’andır. Vardır ve “gerçektir.” Yüreğinizi korkusuzca gerçek kılmanızla ve An’da ne kadar yüreğinizde yaşadığınız ve bunun için eyleme geçme iradenizle bağlantılı olarak gerçek OL’maktadır.

Dengede teslimiyet yargılamadan OL’anı kabul etmek ve odağımızı kötüden çekip iyiyi sevgiyi ışığı içimizde çoğaltarak An’da eyleme geçmek ve ışığı yeryüzüne fiziksel eylemle ve tüm boyutlardaki merkezlenmemizle yeryüzüne işlemektir. Sevgiyle “eylemin kendisi” OL’maktır.

İnsanoğlu dünya sisteminden ve fiziksel alemden sağ, selamet efendi olarak çıkabildiğinde; alemleri seyreyleyecek ve hatırlamadığımız sonsuz zamanlar boyunca insanoğlunun kaydını tuta tuta gücünü emenlerin ve evrenleri de karıştıranların defterini sonsuz kadar, aşkın ve sevginin hatırı için sevgiyle, aşkla bilgiyle ve bilgeliğiyle “dürecek” olandır.

Yeter ki, “Ne” OL’duğuna uyansın.

Kadim dost; ayırt etme yeteneğinden, yüreğinden başka hiçbir şeye ve hiçbir kimseye inanma ve güvenme.

Hatırla; evrende tek güvence ve sonsuzluğa çıkan “Yol”; “kendini” hatırlamaktır ve bilmektir.

Üzme, yorma ruhunu; bırak gitsin hepsini, hiçbirisi bize ait değildi, biz OL’an şimdi burada.