“Yol”undan
dönen ve ataletin pençesinde kıvranan “Kadim Dostlara”
sevgiyle atfedilmiştir.
“Sen” aydınlanmış
olarak dünyaya gelen Yaradan’ın kendi suretinde yarattığı ve
tüm kainatları tek hücrene yerleştirdiği cümle sırları sana,
senin ruhuna fısıldadığı, alemlerin uyansın diye gözünün içine
baktığı, O’nun kendisini içine sakladığı en değerli hazinesi,
“sensin” İnsan-Kadim Dost.
Hatırla kendini; kim ve ne OL’duğunu ve şimdi burada niçin
bulunduğunu.
Gör artık dünyayı ve sana olmakta OL’anı olduğu gibi
Milyonlarca yıldır oynanan oyunları,
Ruhuna örtülen örtüleri,
Yüzüne taktığın maskeleri,
Kendi yarattığın cehennemleri
Uyan, uyan ki çekip gitsin artık karanlıklar...
Bütün alemin parmağı insanı, “seni” gösterirken, “sen”, “sen”
her şey sende derken…
İnsanoğlunun; nasıl kurtulurum, kapağı nereye atsam da zarar
görmesem, nasıl aydınlansam, kimlerin, hangi yücelerin,
sistemlerin, kitapların himayesine girsem, nereye kayıt olsam?
Hangi kula el pençe divan olsam da sığınsam, hangi enerjiye
uyulmansam? Hangi dünya ve ahret “nimetine” tutunsam da başıma
bir dert gelmeden cehennemlerde sonsuz zamanlar boyunca
yanmaktan kurtulsam diye dolanıp durması traji-komediden,
absürtlükten, karanlığa hizmet edenlere yalakalıktan,
sefillikten, cehaletten başka bir şey değildir.
İnsanoğlunun kuantum sıçramasının son momentinde yaşadığı
hayal kırıklığı ve bu ilahi hayal kırıklığından etrafına
saçılan öfke kıskançlık zalimlik yalnızlık çaresizlik karanlık
akıl almaz boyutlardadır. İlahi hayal kırıklığı ve kuskunluk
içinde olanlardan ortaya çıkan acı ve keder, normal uyuyan
insana göre dünyanın etrafına bin misli sarılmakta ve
karanlığa hizmet etmektedir.
Yollara düştük kendimizi bulmak için; binlerce kitap okuduk,
güya akasIk kayıtları temizledik, arındık, ilahi alemden çeşit
türlü enerjiler indirdik, sağa sola şifa yolladık, yalvardık
yakardık. Ne oldu sonunda “Sprituel Balon” patladı.
Sanırım bütün bu çalışmaları bırakıp, içimize yürüdüğümüz
yolun bir yerinden sonra “Yolun” kendisi OL’mayı unuttuk.
İçimize yürüdüğümüz “Yol” donuşu OL’mayan bir yoldur gelinen
momentte.
Geriye dönmek çürümektir. Ölmektir. Tutsaklıktır.
Tutsaklıktan gerçek anlamda kurtulmak istiyorsanız; arkanıza
hiç bakmadan sadece ilerleyiniz. Bütün bıraktığınız gemileri,
tutunduğunuz zihnin dallarını ve gerekçelerini ayırt etme
kılıcınızla kesiniz.
Yolunuzun kendisi ve eylemin kendisi OL’unuz.
Hiçbir şey için hayıflanmayınız, acımayınız emeklerinize,
basitçe bırakınız gitsinler. Hepsinin arkasında bizleri eski
paradigmaya bağlayan korkularımız bulunmakta ve illüzyonu
sürdürmektedir.
Hiçbirisine tamah etmeyiniz.
Bazen bir ‘an’ gelir insanın kendisini de bağışlaması gerekir.
Kendinizi sonsuza kadar bağışlayınız. Ve seviniz.
Seviniz ki, içinizdeki “O” yücelsin ve görünüşe çıksın.
Hasat mevsimidir. Varlığınızın hayrı için; kendi kendinizi
hasat ediniz.
Kendisine hayrı olamayan insanın hiç kimseye “hayrı”
OL’amaz.
Bütün alemlerde ve evrenlerde bir tanecik ve yegane
OL’duğunuzu unutmayınız.
Artık hazırsınız. Yürüdüğünüz yoldaki bütün bilgiler her
varlığın Tek başına kaldığı şu An’larda kullanmak içindi.
Rüzgarlar daha da şiddetlenecek, fırtınalar daha da çoğalacak,
kaoslar dört bir yanımızda baş dondurucu bir hızla dönecek.
Bu An’larda hangi enerji çalışmasını yapacaksınız, O’ndan,
kendinizden başka kime sığınacaksınız? Kime kayıtlanacak, kime
kurtarması için yalvaracaksınız?
Her insan, her alem, her evren; yücesinden, meleğine, toz
zerresinden iblisine kadar kendi geçişini yapıyor olacak.
El elde, baş başta olacak.
Sadece ve basitçe “siz” “tek başına” olacaksınız. Elimizi
kaosun üzerine ve karanlığa salladığımızda hiçbir şey çekip
gitmeyecek. Yok olmayacak. İnsan gibi dünya toprağında olmanın
gereği neyse onu yerine getireceğiz. Sevgiyle şefkatle yaşamın
dünya toprağında “Gerçek Çiçeğini” açmasına kol kanat
gereceğiz ve şimdi burada sevgi eyleminde ve merkezimizde
duracağız.
Son kez güzel varlığınızın hatırına sevgiyle hatırlatıyor ve
yansıyorum.
Bir yerde kayıtlanmak var ise birileri sizi bir yere
kayıtlıyorsa biliniz ki ilahi gücünüz ve varoluşa “insan” gibi
çıkma hakkınız elinizden alınıyor.
Sizi kayıtlayan, kodlayan, enerjilere bağımlı hale getiren her
ne ve kim ise; gücünüze ve sizin içinizde, düşünüzde gerçek
olarak üretilmeye ihtiyacı var demektir. Yani var olmak için
ihtiyaç hissetmekte demektir.
Her alemin (+,-) yüceleri vardır.
(+) Alemin yücelerinin dünyaya inmeleri gerekmez. Adı üstünde
alemin efendileridir ve onlar sadece bizimle birlikte
alemlerde birlikte yürürler. Varlıklarını fark etmezsiniz
bile.
(-) Alemin yüceleri yeryüzüne inerler ve insanlığın DNA’sı ile
oynayıp kodlarlar. Ruhlarda kayıt yaparlar teknolojilerini
kullanarak. İnsanı sanrılar içinde bırakırlar.
Her alemin karanlığı, nefsi kendinedir. Yüce OL’an kayıt
peşinde kodlama peşinde koşmaz. Derdinde ise hiç olmaz.
Dünyaya inmez. Dünyada bütünlük aramaz. Bütünlenmeye çalışmaz.
Zaten tam ve bütündür.
Kayıt derdinde kod derdinde olan yüce dünyaya inerse ve
dünyada kayıt yapmaya etki alanını ve enerji alanını
genişletmeye çalışıyorsa bu o yücenin kendi kendine
yetemediğini, ihtiyaç içinde olduğunu gösterir. İhtiyaç içinde
olan zararsız olamaz. İhtiyaç içinde olan zarar verme
kapasitesinde olan ve ihtiyacından dolayı gücü eline geçirmeye
çalışandır.
Kayıt ve kod derdinde olan yüce dünyaya inerse veya insanla
birleşmeye çalışırsa insanoğlunu da dünyadan indirir.
İnsan yeter ki, “insan” olduğunu bilsin başka hiçbir
şeye ihtiyacı yoktur.
Ne kayıta ne kurtarılmaya ne tapmaya ve de tapınılmaya.
Ruh manyetizasyonunu (ben varlığını) gerçekleştirme yolunda
olan bir varlığın O’na ve kendisine iman etmekten başka hiçbir
şeye, bir yere ait olmaya veya kayıtlanmaya ihtiyacı yoktur.
Kayıtlanmak, bütünlüğe katılmak (terimler ve oyunları) tamamen
zihnin, ruhsal dünyayı da kendi paradigmasıyla görüp aklı-sıra
bütünlemeye düzenlemeye ve anlamaya, dolayısıyla Tanrıcılık ve
Birlik oyunu oynamaya çalışmasından ve birilerine “yem”
olmasından başka bir şey değildir.
Her varlık tek ve bütündür. Bir başkası veya başka oluşum
tarafından bütünlenmeye tamamlanmaya ihtiyacı yoktur.
Mesele işbirliği birlikte hareket ve yansıma ise tamamdır. Her
varlığın bütün ve tam olduğu yerde zaten ‘bir’lik bilinci
kendiliğinden oluşan Bütünlenme Yasası’yla işlerlik kazanır.
Kayıtlanmak bütün OL’mak demek değildir.
Siz bütünlenmeye katılamazsınız.
Siz tam ve bütün olduğunuzda Bütünlük Yasası kendiliğinden
işlemeye başlar bir ve bütün OL’ursunuz.
“Kendi” “kendinizle” bir ve bütün OL’ursunuz.
Bütünlük oluşturmak için yapabileceğiniz hiçbir şey, hiçbir
kayıt yoktur.
Tek yapmanız gereken kendi içinizde tam ve Bütün OL’manızdır.
Gerisi kendiliğinden oluşacaktır.
Evrensel Yasalar OL’uş haline göre kendiliğinden devreye
girerler.
Zihin ve zihnin taşıdığını sandığı hiçbir bilgi bu yasaları
hareket geçiremez.
Evrensel Yasaları hareket geçiren “Kalbin” “Gönül
Dergahı'nızdaki Ben’in” (eğer gönül dergahındaki Ben
OL’muşsanız sizin) elinizdedir.
Çünkü Evrensel Yasaları hareket geçirmek için belirli bir güç
uygulamak gerekir.
Güç bildiğimiz anlamda ne dünyasal ne zihinsel ne de başka bir
şeydir.
Evrensel yasaların tanıdığı bir tek güç vardır Sevginin
gücüdür.
Siz ne kadar sevgiyseniz o kadar kendinizsinizdir.
O kadar Koşulsuz Zarasız ve İhtiyaçsız.
Frekansınız buna bağlı olarak yüksektir. Bu frekans (Sevginin
Gücü) evrenin fonudur. Temelidir ve Evrensel Yasalar
varoluşsal yasalardır. Varlığı görünüşe çıkaran yasalardır.
Bu nedenle ne kadar sevginin gücünü olduğunuza göre harekete
geçerler ve size kendilerini bilinir ve anlaşılır kılarlar.
Siz yasalar ile bütünün hayrı doğrultusunda bilinçli olarak
yüreğinizdekileri yaratabilesiniz diye.
Çünkü siz Gönül Dergahı’ndaysanız, Gönül Dergahı’ndaki “Ben”
iseniz; O ve siz Bir’sinizdir.
Evrensel Yasalar için “Kendisi” OL’an “O”nun hatırı ve sizin
hatırınız, arzunuz nedeniniz Bir’dir. Aşkın ve sevginin tıpkı
Bir’liğinizdeki gibi fiziksel alemde de görünüşe çıkmasıdır.
Dünyada Cennet’i yaratmaktır.
“Kendisi” cennettir.
“Kendisinden” Gönül Dergahı’ndan başka bir yerde Cennet’i
arayan, başka hiç bir yerde Cennet’i göremez, bulamaz.
Cehennem; “kendinden”, varlığının “nedeninden” “O’ndan”
bihaber olmaktır.
Gerçekten de tam bir Cehennem!dir. Tıpkı şu An’da dünyada
insanoğluna olmakta OL’an gibidir.
Kendinden bihaber OL’mak; şimdi burada korkuda, endişede,
sefillikte, yoksullukta, acizlikte, ikilikte, yargıda,
yalanda, ihanette, acıda, kederde, cehalette, karanlıkta
kalmak ve karanlığı çoğaltmaktır ve çoğalmasına vesile
olmaktır.
İnsanoğlunun yüreğine açılan bütün karanlık kapıların
kapatılması insanoğlunun hayrınadır. Karanlık kapıların
kapatılması sizi korkutan, ruhunuzu inciten ve sizi sevgiden
ayrı tutan her şeyi istisnasız yaşamlarınızdan sevgiyle
salıvermenizdir.
Halen aydınlanmaya, halen arınmaya, halen enerjilere
uyumlanmaya çalışıyorsanız biliniz ki, “kendinizden”
ayrısınız. Ayrı olduğunuz illüzyonundasınız. Helen “kendiniz”
ile siz arasında mesafe var.
“Kendiniz” ile sizin aranızda, mesafe varsa halen arayış
içindeyseniz aranıza karanlık kapılardan çok şey sızar ve sizi
gelmekte OL’an yeni enerji akımlarında ve momentte kaosun
içine savurur.
An’da yaratım başlamıştır ama dünyaya ve gönüllerimize açılan
karanlık kapılarda henüz kapatılamamıştır. Çünkü “kendini”
hatırlayışların yoğunlaştığı An’larda hatırlayışla beraber,
hatırlayışın diğer yüzünde yapışık ikizi OL’an “atalet” de
birlikte gelmektedir yeryüzüne. Bu kaçınılmazdır. Atalet
karanlığın kapılarını sonsuza kadar kapatmanıza engel
olmaktadır.
Yapılması gereken olmakta OL’ana teslimiyet , sevgiyle
salıverme, dengelenme ve bilgiyle ve sevgiyle An’da eyleme
geçmektir.
Eylemsiz teslimiyet atalettir.
Teslimiyette evrendeki her şey gibi paradoksladır. Şimdi
burada dünyada olmakta OL’an savaş, zulüm, acı, sefillik,
cahillik ve acizliktir. Aynı zamanda şimdi burada olmakta
OL’an yeni barışın huzurun sevginin aşkın dünyasıdır.
İkisi de görünüştür.
İlk görünüş (sefilliğin acizliğin dünyası) gitmekte OL’andır.
Vardır illüzyondur.
Sizlerin korkularınızla acılarınızla ve bunları her An’da
seçmenizle ve ataletinizle kendini var kılmaya devam
etmektedir.
İkinci görünüş (barışın sevginin dünyası) gelmekte OL’andır.
Vardır ve “gerçektir.” Yüreğinizi korkusuzca gerçek kılmanızla
ve An’da ne kadar yüreğinizde yaşadığınız ve bunun için eyleme
geçme iradenizle bağlantılı olarak gerçek OL’maktadır.
Dengede teslimiyet yargılamadan OL’anı kabul etmek ve
odağımızı kötüden çekip iyiyi sevgiyi ışığı içimizde
çoğaltarak An’da eyleme geçmek ve ışığı yeryüzüne fiziksel
eylemle ve tüm boyutlardaki merkezlenmemizle yeryüzüne
işlemektir. Sevgiyle “eylemin kendisi” OL’maktır.
İnsanoğlu dünya sisteminden ve fiziksel alemden sağ, selamet
efendi olarak çıkabildiğinde; alemleri seyreyleyecek ve
hatırlamadığımız sonsuz zamanlar boyunca insanoğlunun kaydını
tuta tuta gücünü emenlerin ve evrenleri de karıştıranların
defterini sonsuz kadar, aşkın ve sevginin hatırı için
sevgiyle, aşkla bilgiyle ve bilgeliğiyle “dürecek” olandır.
Yeter ki, “Ne” OL’duğuna uyansın.
Kadim dost; ayırt etme yeteneğinden, yüreğinden başka hiçbir
şeye ve hiçbir kimseye inanma ve güvenme.
Hatırla; evrende tek güvence ve sonsuzluğa çıkan “Yol”;
“kendini” hatırlamaktır ve bilmektir.
Üzme, yorma ruhunu; bırak gitsin hepsini, hiçbirisi bize ait
değildi, biz OL’an şimdi burada. |