EVRENSEL
VAROLUŞ IV
Sonsuz zamanlar sonra, aklımızın değil düşlerimizin bile
düşlemekten yorulduğu, kutsal “Bekleyişimizin” ve
“Arayışımızın” Hazinesine henüz dokunamadığımızı sanmanın
huzursuzluğu ve hırçınlığı var üzerimizde.
Aslında hepimiz hazinemize çoktan dokunduk
Hatırlamamız gerekeni hatırladık.
Ol’makta Ol’Anı gördük.
Şimdi Buradayım.
Ben Ben’im.
“Şimdi Buradayım ve Ben Ben’im” bilgisi Ol’makta Ol’Andır ve
hazinedir.
Işıklar yanmıştır, görmeyi seçmiş Ol’Anlar, görülmesi gerekeni
görmüştür.
Işıklar yandıktan ve görülmesi gereken görüldükten sonra; ya
ışıklar yanık olarak evin içinde oturmaya devam ederiz (Atalet
ve eylemsizliğimiz bizi şimdiye kadar okuyarak aldığımız ve
Ol’duğumuzu sandığımız bilgilerin obsesyonuna götürebilir)
veya dışarı çıkar ve “Şimdi Burada Ben Ben’imi; sevginin ve
aşkın hatırı için Ben’imin içindeki Sonsuz iyiliğin bilişinde,
hatırlayışın açıklığında ve netliğinde sessizce gerçek
eyleriz.
Değişimlerin en büyük özelliği; gerek toplumsal gerekse
bireysel kaoslarımızın etrafımızda çılgınca dönerek
aktörleriyle birlikte hasat mevsimine ve kendi liyakatımıza
hizmet etmeleridir.
Şimdi Burada; Yol’da yürüyen yolcu için en büyük sınav
(kendinden kendinedir); ayırt etme yeteneğinde ne kadar
keskinleştiği, Yol’da yürümek için ne kadar azimli Ol’duğu,
şimdiye kadar edindiği bilgiyi içi ve dışı Bir eylemek için mi
kullandığı, Ol’makta Ol’Ana teslimiyeti, her teslimiyetten
sonra bilinçli olarak varoluşu ( yeni varoluşun paradigmaları
sevgi aşk güzellik iyilik bereket huzur barış ve özgürlüktür)
seçerek çıkışı ve yeni paradigmaları ne kadar Ol’duğudur.
(yaşamında yarattığıdır)
(Her ne kadar sevgi barış özgürlük üç boyutlu realitede
dualistik olarak tanınsalarda aslında Varlığın ideasında Ol’An
saf ve net Ol’uşlardır. Karşıtları Ol’duğunu sandığımız
yanılsamaları şimdi burada farkındalığımızı açmak ve aşmamız
içindir.)
Varlığımızın güzel hatırı için artık ataleti bilgiyle kırarak,
kapıdan (maske ve hapishaneden) sevgiyle dışarı çıkıp
düşlerimizi gerçek kılalım.
Basitçe Şimdi Buradasınız.
“Var’sınız”
Ve değişen her şeyin içinde ki “Değişmeyensiniz”.
“Ben Ben’im”
Ve “Değişmeyen” (varlığımızın farkındalığı) OL’duğumuzda,
değişmeyen olduğumuzun bilgisiyle ve sevgiyle “Şimdi Burada”
değiştirmek istediklerimizi değiştirebiliriz.
Yaşamlarımızda; Işığın Şifanın Bereketin Sevginin Aşkın
Güzelliğin ve İyiliğin açığa çıkması için Bilginin ve Sevginin
ancak birlikte kullanımı hizmet edebilir.
Tek başına sevgi yeterli değildir. Var Ol’An sevginin bilgiyle
kullanılması hayrı ortaya çıkarır.
Bilgi Ol’madan sevgi, sevgi Ol’madan bilgi; tek kanatlı kuş
gibidir.
Uçamayız. Her uçmaya kalktığımızda nefsin batağına saplanırız.
Sanıyoruz ki uçuyoruz. Uçtuğumuz alem illuzyon alemidir.
Bilgi ve Sevgi; BİR Ol’duğunda her An’ın aydınlığına
doğabiliriz.
Her An’da yeni Ol’abiliriz.
Bilgi sevgiyi koruyarak; Sevgi Ol’An kendimizi, her An’da
Koşulsuz İhtiyaçsız ve Zararsız kılar.
Sevgi bilgiye her An’da “Can” katarak, yaşamı, YAŞAM, insanı
İNSAN kılar.
Tek başına istenilen güç yani sevgi olmadan kullanılan
bilginin gücü; insanoğluna şimdiye kadar zarar vermiştir.
Zarar vermeyen tek Güç;
Sevgiyle kullanılan Bilginin Gücüdür.
Bilgiyle kullanılan Sevginin Gücüdür.
Ve birlikte Bir Tek Güç; KUDRET olarak açığa çıkar.
Kudret; bilgiden ve sevgiden doğandır.
Bilgi şudur; İnsan önce “kendine” gelebilmelidir ki Bir
Ol’abilsin.
İnsan Kendini bilmeden ne Bir olabilir ne de Bir’liğe
gelebilir.
“Kendini” bilmeden “bir” Ol’duğunun sanısı, insanın kendisine
ve çevresine zarar verir.
Buradaki “bir” olsa olsa Süper Egodur.
Buradaki sözde birlik ve sözde hizmet ise güç ve can
tesliminden başka bir şey değildir.
Yenidir.
Ama yeni bir TUTSAKLIKTIR.
Dünyada bundan sonra sergilenecek son kesti oyunu (insanın
kendi kendine eylediği düşmanlıklar ve tuzaklarda dahil) yeni
TUTSAKLIKLARDIR:
Yeniymiş gibi ama eski, tazeymiş gibi ama bayat.
Şimdiye kadar almış olduğumuz bilgiler ve eğitimler ile; hala
içimizin taşlarını sökemiyorsak, yaşamlarımızda değişen hiç
bir şey yoksa ve buna rağmen sarıldığımız her şey ellerimizin
arsından kum tanesi gibi akıp gidiyorsa ve canımızın acısını
içimizde düşlediğimiz yeni dünyanın devleşen sanrılarıyla
geçiriyorsak ve maddesel aleme eskisinden daha çok eğilim
gösteriyorsak, bıraktığımızı sandığımız yargılarımız
korkularımız bir bir yine kapımızı çalmaya başladıysa, değil
bir insanı kucaklamak artık kimseyi bile görmek istemiyorsak,
ve artık kendimiz için bir yabancıysak halen üçüncü boyut
farkındalığının liyakatindeyiz.
Zihnimiz veya kendini bütünden ayrı gören egomuz; bizi Yeni
Enerjiye, Yeni Dünyaya götürdüğünü söylüyorsa ve biz için için
bu sabırsız sesi ve itiliminin çabanın farkındaysak, -meliler,
-malılar, amalar halen dilimizdeyse basitçe şunu hatırlayalım:
- Bırakalım gidenlerin hepsi gitsin - Sadece - biz- Şimdi
Burada Ol’alım yeterli.
(Bize acı keder tutsaklık sefalet yokluk ve iç karğaşa veren
her şey; malımızdan mülkümüze, ilişkilerimizden, duygularımıza
ve düşüncelerimize, beklentilerimize aklımıza gelen veya
gelmeyen her şeyi; canımıza can katmayan her şeyi bırakırız.
Ve canımızın peşine sevgiyle düşeriz, yarın ne olacağım diye
düşünmeden, kendimizi ego itilimiyle garantiye almadan; hesap
kitap yapmadan, Şimdi Burada Ol’manın Bilgisinin gereğini
yerine getiririz.)
(Bu demek değildir ki; dünyasal sorumluluklarımızdan kaçacağız
ve vur patlasın çal oynasın her gece bir barda gönlüm hovarda
olacak.
Bilgi; sevgiyle içimizdekini gerçek kılmak için hayatımızda
olan diğerlerinin de en yüksek potansiyellerinin ve
hayırlarının gerçekleşmesi için birlikte çözümler üretmektir.
Ve bizi, birlikte tutsaklığa sefalete acıya bağlayan ve
yıllanmış sorunlara çözüm Ol’maktır. Çare Ol’maktır.
Yüreğimizin sesini dinlediğimizde hiç kimse zarar görmez
göremez.
Eğer seçiminizden dolayı bir acı oluşuyorsa da; istiridyenin
içindeki inci Ol’ma acısıdır. Yaradan esirgeyecek koruyacak ve
şifalandıracaktır.
Çünkü herkesin yüreğinde oturan, ve her yerde Ol’An O’dur.
Yeter ki biz yüreğin kanunlarını gerçek kılalım ve
kararlarımızı yüreğimizden verelim. Endişeyi korkuyu çabayı ve
sanrıyı bırakalım.
Yüreğimizden konuşalım, yaşayalım, verelim.
Ve yürekte yaşanmasına aynalık edelim.
Basitçe eylemlerimizden duygularımıza ve düşüncelerimize kadar
tüm boyutlarımızda izin verelim ve Ol’alım.
Ve Ol’mak hissetmek ile başlar.
Değişim ve Geçiş hissetmeden olabilecek bir şey değildir.
Geçişi ve yeniyi -hissetmek- gerçek kılacaktır.
Yeninin malzemesi ve kozmik maddesi “Hissetmektir”.
Sevgiyi hissetmek ve sevmek için kendimize izin verdiğimizde,
yüreğimizde bir sızı oluşmaya başlar. Çünkü sevmek incinmeye
açık hale gelmektir. Sevmek varlığını Ol’makta Ol’Ana olduğu
gibi açmaktır. Sevmek başımıza deneyim olarak ne gelirse
gelsin, karşımıza kim ve ne çıkarsa çıksın Hak’tan geldiğini
bilerek ve sevebildiğimiz için şükrederek, inci Ol’maya
başlamaktır.
Farkındalık Bilgidir.
Hissetmek Sevgidir.
Farkındalıkla hissederiz
Hissederek ayırt ederiz
Yeni dünyanın; tüm fiziksel duyuların karşılığı Ol’An duyu
organı( benzetme) Hissetmektir.
Hissetmemiz; bizi eyleme geçirebiliyorsa değişimimizi
ateşleyebiliyorsa hissetmektir.
Hareket geçirmeyen, değişim yaratmayan hissediş olamaz.
Bu Farkındalıktır.
Fark etmek tek başına yeterli değildir.
Hissetmeyi ( değişimi başlatan ateş) farkındalığın üstüne
örtebilme yeteneği kazanmamız hayrımızadır.
Kendimizin, diğer insan kardeşlerimizin kalplerinin
derinliğinde erimek, manalarda birlikte demlenmek
hissetmektir.
Çoğalmak ve genişlemektir.
Çoğalmak ve genişlemek çözümdür.
Başka bir dünya yaratmaktır. Yeni Dünyayı yaratmaktır.
Yeni Dünya hissederek, çoğalarak genişleyerek kapsayarak ve
böylelikle üçüncü boyutun “dert sanrılarına” çare olarak
gerçek Ol’acak her birimizin yüreğinde.
Dertler, kederler sanrı olmasına rağmen , yinede onlara çare
olarak, çözüm üreterek Yeni Dünyayı gerçek kılacağız ve Yeni
Enerjiyi; sevgiyi aşkı bereketi barışı özgürlüğü huzuru yaşlı
dünyamıza ve yorgun yaşamlarımıza demirleyebileceğiz.
Ne daha önce ne daha sonra.
Bizi kendimizden başka hiç kimse kurtaramayacak, ne ilahi
Alem, ne Galaktik Alem ne de başka dostlar.
İnsanın ipi kendi elindedir.
İster varlığını tüketir, isterse de yokluktan varlığını
üretir.
İnsan Ol’arak birbirimizi sevdikçe, birbirimizi maddi manevi
anlayabildikçe ve kucaklayabildikçe, hadi Dostum diyerek
sevgiyle yan yana yürüyebildikçe çıkabiliriz karanlıkların
içinden.
Liyakatımız; sevgiyle aşkla ihtiyacımız Ol’madan yansımak,
koşulsuzca paylaşmak, zararsızca kucaklaşmak ve bir diğerinin
varlığında -Kendi varlığımıza- şükrederek yan yana
yürüyebilmek ve “iyi ki varsın” diyebilmektir. |