“Çünkü
saatler dardır, her şeyi almaz
Güneşte çözülür ve kayarlar bir yana.
Mısırlar güçlükle büyürken yağmursuzluk
Kaygılandırır dilsiz bahçıvanı”
Melih Cevdet Anday
İnsanların ve halkların, dostluğuna dostluk katanlar, destek
olanlar, İnsanın canına can kattığı için yaşama “yaşam”
katanlardır. Çünkü yaşam, insanla ve insanda canlanır. İnsan
canlandığında, yaşam da canlanır. Yaşamı bilen ve eyleyen
insandır. Ve insanı canlandıran ise dostluk, kardeşlik, sevgi,
paylaşım gibi bizi ruhumuzun derinliğinde -nedenini
bilmediğimiz derin bir sevdaya götüren- yol’lardır.
O derin sevda ki gerçekliğe ulaştıracak olan yoldur. Ve O’nun
lütfüyle bağışlanacak olan hakiki yaşamın, gül kokularını
taşır yürüdüğümüz yollara. Yollar ne kadar karanlıklardan
geçerse geçsin bu gül kokuları her zaman ulaşır yüreklerimizin
kuytularına. Ve düşeriz dünya gezegeninin yollarına.
Dünya gezegeninin fiziksel bedenini oluşturan üzerindeki,
mineral, bitki, hayvan ve insan varlığı, gezegensel
bilinçliliğin hücre kaplarını oluşturmaktadır. Ve tüm bu insan
hücreler, sevgi dediğimiz görünmez bir bağ ile birbirine
örülmüştür. Hepsinin de derin okyanusun damlaları gibi
birlikte “akışkan” suyu oluşturuyor olduklarını düşünürsek,
insanın gezegen ve diğer canlı türleri ile nasıl da “bağdaşık”
ve ayrılmaz yekpare olduğunu kavrayabiliriz.
Bağdaşıklık, birbirinden faydalanmak, birbirinden beslenmek,
birbirine bağlı veya bağımlı olmak demek değildir.
Bağdaşıklık; İnsanın birbirine sevgi ile saygı ile yaşam ile “
dolaşık” ve “dolu dolu” Ol’ması demektir.
Öyleyse insanların kaderinin hayrı, birbirlerine bağdaşık
olmalarında şekillenebilir ve kader denen O ne ise ancak,
doğamızla hizalanabildiğimizde bizi özgürleştirebilir.
İnsanın kendi doğasını deneyimleyebilmesi için, şimdiye kadar
dünyadan gelmiş geçmiş tüm velilerin uluların ve bilgelerin
dediği gibi “özgürleşmesi” gereklidir.
İnsan özgürleşebildiği oranda, insanlık ailesinde onurlu
yerini almaktadır. Bu aynen bir çocuğun erişkinliğe ve
ardından büyüklerinin yaşantısına adım atması gibidir. Ancak
ve ancak özgürlüğü deneyimleyen bir insan, sevgiyi bilebilir.
Bu nedenle dünya gezegeninde tek bir insanlığı oluşturan
insanların birbirlerinin özgürleşmelerine destek vermeleri
gerekir ki, birlikte oluşturduğumuz İnsanlık Ailesinin bağları
ve ortak İnsan Ruhu sevgiyle dolsun ve taşsın. Ki, insanlık
ailesinin bir ferdi olarak her birimiz sevgi ile canlanalım,
kanlanalım ve “sevgi” Ol’alım.
Özgürlük sevgi ile ilgili olduğundan ve sevgiye ait bir olgu
olduğundan, özgür bir insan kendi “kalbinden” beslenen
insandır diyebiliriz.
Özgürlük insanın evrenle bütünleşmesidir.
Çünkü, kendisi ve birbiri ile bütünlenmiş İnsan, evren ile
bütünleşebilir.
İnsanların bir arada yaşaması, birbiri ile bağdaşık, olduğu
anlamına gelmez. Aralarında çeşitli menfaat bağları ile
bağımlı veya bağlı olabilirler. Bu tür bağlı ve bağımlı
ilişkilerden ve yanılsama birlikteliklerden oluşan topluluklar
büyük bir illüzyon yumağı halinde dünya kaosunu
oluşturmaktadırlar. Yaşamları da her zaman kaos içindedir.
Çünkü illüzyon ortamları ikilik ortamlarıdır. İkilik,
ayrılıktır ve gerçek değildir. Fakat özgür olmadıkları için
bunun farkında değillerdir.
Özgürlük olmadığı sürece, insanlar birbirine sevgiyle
bağlanamaz ve bağdaşıklığın yasası işler kılınamaz.
Bu nedenle “İnsanlık Kardeşliğinin” temelinde özgürlük ve
sevgi vardır.
İnsanlık Kardeşliği ancak özgürlük ve sevgi toprağında ve
toprağından yeşerebilir.
Dünya gerçekten de bir topraktır.
Çok çeşitli ve çok renkli “İnsan Çiçekler” dünya toprağında
yetişmektedir.
Bu nedenle insan, birbirinden, ayrı değildir.
Bir ve Tek İnsanlık vardır.
İnsan diğer “ruh kardeşlerinden” eşit bir farklılıkla
yaratılmıştır. Bu kimsenin kimseye üstünlüğü ya da mağdurluğu
değildir. Mağduriyet ve kurban bilinçliliği, bağımlılık ve tüm
korku ve acı gibi ürünleri ve benzerleri bunların hepsi de bu
alışverişten çıkarı olan korku tüccarlarının bir oyunundan
ibarettir.
İnsanlar Kardeştir.
Çünkü İnsan, dünya gezegeninde, O Varlığın giydiği tek-bir
İnsanlık Hırkasından (kıyafetinden) başka bir şey değildir.
2012 yılı çok güçlü değişimlere gebedir. İnsanlar ve ülkeler
ne ektilerse onu biçeceklerdir.
İnsanların, dostluğuna dostluk katanlar destek olanlar ve
İnsan kardeşliğine Yol’u açanlar, Yaşam bulacak, insan,
dostluğuna ve kardeşliğine engel olanlar köstek olanlar,
ayıranlar, bölenler; -köstek- Ol’acaklardır.
Evrende her şeye ihtiyaç vardır ve insanlar dilediklerini
olmada özgürdürler.
Çağ, Yeni İnsanların çağıdır ve onlar insanlığın, kardeşliğin,
sevginin gücü ile donanmıştır.
İki kıtanın arasında, medeniyetlerin ortasında bulunan
Anadolu, toprağının üzerinden akıp geçen ve kardeşlik içinde
sulh içinde yaşayan bin bir çeşit medeniyetin bu topraklar
üzerine bıraktıkları sevgi enerjileri, kardeşlik enerjileri
ile insanlığa binlerce, yüzlerce yıldan beri “Anadolu
kardeşliğini” yansıtmaktadır.
Anadolu’da yaşayanlar, birbirlerine dostluk ettikçe, kardeşlik
için, sevgi için bir arada yan yana kalp hücreleri gibi
durdukça, tüm tepemizde dolanan alacakaranlık kargalara
rağmen, birbirimize ortak hayrımız için dualarla, sevgiyle,
kabulle, anlayışla ve şefkatle yaklaştıkça, hiç kuşkusuz,
ışığımız güçlenecek ve dünyanın geri kalanında oturan İnsan
Kardeşlerimiz içinde, İnsan kardeşliğine giden yolda bir umut
ışığı olacağızdır.
Bizler, birbirimizde suretinde ve gönlünde O’nun sevgisini
görmedikçe ve o sevgiyle yıkamadıkça ve yıkanmadıkça “cenneti”
göremeyeceğiz.
Nasıl ki kuantum fizik teorileri bir insan için çok değişik
olasılıklar ile dolu bir realiteyi gözler önüne seriyorsa,
aynı şekilde kuantum alan, insan toplulukları için de aynı
olasılıkları içermektedir. Ve insanlar bir araya geldiklerinde
bir insan bir insan daha iki insan etmezler. Kendilerinde
taşıdıkları potansiyellere göre çok farklı sayıları ortaya
çıkarabilirler. İletişim Biliminde buna “sinerji” denmektedir.
Öyleyse bizler, Anadolu’da yaşayan Anadolu kardeşleri,
birlikte hepimizin (bütünün) en yüksek hayrına
odaklandığımızda, gerçekten de hepimiz için hayırlısını
birlikte tezahür ettireceğimizin farkındalığındayızdır.
Hiç kimseyi ayırt etmeden kendimiz de dahil, gerçekten
Anadolu’da yaşayan herkesin en yüksek hayrını isteyebilecek
kadar sevgi yürekli miyiz?
Bizi yaratarak buraya, bu dünyaya gönderenden, Allah’tan,
Anadolu’da yaşayan hepimizin en yüksek hayrını isteyecek kadar
gerçek “Evrensel İnsanlar” mıyız?
Hepimizin, “Kardeş” olduğunu hatırlayacak ve Anadolu’da itişin
kakışın son bulmasını, barış ve sulh ortamının oluşmasını
gerçekten isteyebilecek kadar, İnsan mıyız?
Allah’ın Yarattığı muhteşem sistemde, Anadolu Kardeşliğinin,
tüm dünya İnsan Kardeşliğine dönüşmesine karınca kararınca ama
elimizden geldiğince, duruşumuzla, tavrımızla, eyleyişimizle
vesile olacak kadar, liyakatli, vazifeli, görevli bir ülke
miyiz?
Kendimize sormalıyız.
Biz gerçekten kendimizde miyiz?
Biz insanlar gerçekten kardeş miyiz?
Bereketli Topraklar ve ölümsüz çınarlar yeri yurdu Ol’An
Anadolu, sabır sevgi hoşgörü ve bilincin yuvasıdır.
Toprağında ve İnsanında taşıdığı sevgi enerjisi ile Anadolu;
Yuvadır.
Anadolu’dan başlayan ve tüm dünyaya yansıyan, Sevgi Bilinci,
Kardeşlik Bilinci, İnsanlık Bilinci, kısaca AŞK Bilinci, O’na
Hamd ve şükür ile zenginleşerek tüm dünyayı ve insanları
varoluşu sarmaktadır.
2012 Yılı Anadolu Kardeşliğinin filizlerinin büyüdüğü ve
oradan da tüm dünyayı saracak olan
İnsan Kardeşliğinin yeşerdiği bir çağın başlangıcı olacaktır.
Oldu bile…
İnsan Kardeşliğine… |