Özgürlük,
sevginin sorumluluğudur,
Sevgi, ise özgürlüğün eylemdeki halidir
Sorumluluk, “var” olmak için gerçeğimize özgürce
yürüyebildiğimiz sevgi yol’udur, Hakikatimizi bilebildiğimiz…
Özgürleşmek için, öncelikle tutsaklığımızın içimize bakılarak
görülmesi gereklidir. Kişinin tutsak olduğunu görmeden sözüm
ona özgürlük peşinde koşmasının bir anlamı yoktur. Ve aslında
bu kedinin kuyruğunu tutmaya çalışması gibi döngüyü de
yaratacak ve kişiyi daha da tutsaklığında derinleştirecektir.
20.yüzyılda sorular ve cevaplar insanlara paket olarak
verilmekte ve paket yaşamlar yaşayan insanlar üretilmektedir.
Oysa kişi özgürleşmek için kendi sorusunu sormalı ve cevabını
yüreğinden dinlemelidir.
Son çeyrek yüzyılda derinleşen “kendini keşfet” akımları “
an’da yaşa” söylemleri zaten toplumsal içerikle bir kukla gibi
doldurulmuş kişiyi karmaşa içinde bırakmıştır. Oysa ki,
kişilerin varlıklarında derinleşme ve hayatı anlamlı kılacak
başka bir gerçekliği tanıma yolunda yürümeleri varlıklarının
bütünselliği için daha önemlidir. Derinliği olmaksızın büyüyen
yeni makyajlı eski kişiliğimiz, kökleri olmaksızın ne kadar
büyüyebilir ki, ayaklarının altındaki dünya toprağı 2012
yılının Aralık ayında büyük “Geçişine” hazırlanırken…?
Kişi kendi sorusunu sorarak kendini bilebilir ve bildiği
kendinde derinleşebilir.
Sonsuzlukta her ne kadar zamanın ve tarihlerin bildiğimiz
anlamda bir önemi olmasa da, Birlikte sözleşilen ve Birlikte
başka bir gerçekliğin devinimine geçeceğimiz tarih hep
birlikte karar verdiğimiz İlahi Randevumuzdan
kaynaklanmaktadır.
Fiziksel dünyamızda gördüğümüz her şeyin, daha büyük daha
derin gerçekliklere ve Hakikatlere uzanan görünüşleri vardır.
Tıpkı, ilkokula giderken çarpım tablosunun çok işlevli
boyutlarını göremediğimiz gibi ama yine de okulda
öğretmenlerimizin ısrarla bize öğretmeye ve matematiğin
temelinin çarpım tablosu olduğunu anlatmaya çalıştığı gibi,
dünyada bizlerin gerçek ve hakiki yaşamlarımız için ruhsal
gelişimize uygun dersleri öğrendiğimiz bir düzlemdir. Veya
düzlemler bütünselliğidir.
Ruh, kendinde tam ve bütün olsa da, ruhun dünya yaşamı ile
etkileşimi ve madde ile iletişimi yönünden büyümesini ruhsal
tekamül, ruhsal büyüme olarak ifade edebiliriz.
Ruhun dünya üstatlığı, yaşam becerisi, yaşamından kendine bir
başyapıt yapması ve bu başyapıtı yaratma yeteneği ile ilgili
bir süreçtir.
Bireyselleşen varlığın Evrensel Yaşamının inşası için ve
Evrende inşa edilen Hakiki Yaşam Sisteminin içinde “var”
olmayı gerçek kılabilmek için, dinler insanın ruhsal
süreçlerini organize etmek ve insana belirli düzenleri
aktarmakla ilgili aktarımları yapmışlardır. Tabiî ki aynı
zamanda insanın ruhsal tekamülünde bilinç sıçraması yapması,
fiziksel olarak evriminde büyük bir adımı atmasını da
gerektirdiğinden evrensel sistemler ara geçiş döneleri ile
insanlığın durumuna topluca bir göz atmaktadır.
İnsan gerçekten evrensel sistemle muhatap olacak seviyeye
gelmiş midir? İnsan Evrensel sistemi anlayacak ve içinde hakki
ile var olacak bütünsel anlayışa ulaş mıdır? İnsan kendinin ne
kadar hakimiyetindedir ve farkındadır.
Tüm bunların hepsi, insanın içinde büyüdüğü illuzyon
sisteminden ne kadar özgür olup olmadığı ile ilgilidir.
Kendini bilmek, insanın ne kadar özgür olduğunu veya özgür
olup olmadığını farkındalığında mümkündür.
Varlığın özgür olduğunun farkındalığı ise başlıca bir şifa
kaynağı olduğundan, kişiyi tüm tutsaklıklarından kurtaracak
gücü de açığa çıkaracaktır.
Mesele, kişinin kendisine basitçe “özgür müyüm” sorusunu
önceleri cesaretle ve sonraları da azimle sormasına bağlıdır.
Evrensel sistemde sorular ve cevaplar birliktedir. Önemli olan
doğru soruyu cesaretle sorabilmektir. Arkası gelecektir.
Kişi kendisine samimi ise ruhsal gelişiminde bilgelik ve
hayatla ilişkisinde zeka üzre bir varlıksa sorduğu sorunun
cevabını duymaması için bir neden yoktur.
Cevap, varlığın içinde sorduğu sorunun cevabının deneyimine
götürecek farkındalık kapılarını da açacaktır. Çünkü deneyin
bilgeliğin gelişmesi ve ruhun hayatla ilgili üstatlığının
derinleşmesi için gerekli olan birebir idrak kapısıdır.
Deneyimsiz her şey sözcüklerde kalan, bilgi de kalan bir
illüzyondur. Ancak deneyim ile varlık, kendisini sanrı
realitesinin ardına götüren yolu keşfedebilir.
Varlığı kendisi olma yoluna götüren soruları yoksa varlıkta da
yoktur. Toplumsal bilincin baskıcı ve kaotik korku dolu yapısı
soru sormayı değil susmayı ve düzen uyum sağlama üzerine
şekillendirilmiş ve yapılandırılmıştır. Okullar, aile yapısı,
gelenekler, sistem, kişinin soru sormasını istemez. Oysa
varlık sorularını sormalıdır. Sorularını sormalı ve içine
yönelmelidir. Soru sormadan içerden cevap alınamaz. Ve soru
sorulmazsa sistem nasıl işliyorsa aynı şekilde işlemeye ve
uyutmaya devam eder. Burada soru kişinin kendi içine kalbine
sorulur. Kendisine sorulur. Ve soruyu kişi kendisine sorarak
aslında 7 bedenden oluşan bütünselliğine artık “kendisini”
muhatap aldığını ve bir şeyleri değiştirmeye de kararlı
olduğunu da ifadelemektedir.
Kendimize sorduğumuz, özgür müyüm, sorusu başlangıçtır.
İllüzyon sisteminde, ilahi doğalı varlığımızın uğradığı
dejenerasyonun durdurulması ve değişimin başlaması için
elzemdir. Özgür müyüm sorusunu kendimize sordukça illüzyonun
perdeleri ve karmik bağlarımız ve borçlarımız üzerimizden bir
bir kuru yapraklar gibi değişim rüzgarlarının önünde savrulup
gidecektir.
Özgür müyüm sorusu, varlığın farkındalığını da O An’a
odaklayacaktır. Farkındalık şifadır. Ve eylem başlayacaktır.
İçinde eylem olan farkındalık keşfetmek ile ilgilidir. Kişi
özgür olup olmadığını farkındadır ve kendini özgürleştiren ne
ise onu eylemektedir.
Eylerken farkında olduğu için kendisidir.
Kendisi olduğu için ne geçmişte ne gelecektedir. Şimdi
buradadır.
Zaten Kendisi olduğu için eyleyebilmektedir. Akıştadır.
Çaba ve mücadeleden arıdır.
Çaba ve mücadele ile ulaşılamayan yere yinede eyleyerek
keşfederek ulaşacaktır.
Çünkü 5.Boyut varlığın kendini keşif alanlarıdır. Varlık
“kendiliğini” kendisi Ol’anı keşfetmektedir.
Zaman daireseldir, anlayış ise akaşiktir.
Geçmiş ve geleceğin aslında bildiğimiz anlamda olmadığı
görüldüğünden zaman daireseldir.
Anlayış bütünselleştiğinden ve yerini Bilişe bıraktığından
dolayı olgular tüm yönleri ve zamanları ile kavranabilir
olmasından dolayı akaşiktir.
Bu bütünsel anlayıştan ve kendini keşfederek eyleyişten varlık
her boyutta şifalanır.
Ve bilinci yükselir.
Özgürleşir.
Özgürleşen varlıklar uçabilir.Yükselir.
Yüksek bilincine geçiş yapar. Şimdi burada yaşar.
Yoksa yükselmek, kanat takmak melek olmak, ufo ile dünyayı
terk etmek kurtarılmak değildir.
Özgürlük, O’nun İnsana lütfettiği en güzel armağandır.
Özgürlük, kainatta insana yakışan yegane kıyafettir.
Özgürlük, O’nun kokusudur, Aşktır.
Özgürlük, hayattır yaşamdır.
Ki özgürlük aynı zamanda insanın kendine olan sorumluluğunun
da başladığı yerdir. Uydurma ve uykuda olduğu sisteme göre
değil de, herhangi bir kadere veya yazılmış çizilmiş bir
yaşama göre değil, kendinde keşfettiği “hakiki yaşamına” ve
“ilahi doğasına” uygun olarak yaşadığıdır.
Özgürlüğün verdiği hafifliğe dayanabilir miyiz?
Özgürlüğün getirdiği sorumluluğu kaldırabilir miyiz?
Yoksa karmik yasalar ile ve karmik borçlar ile bizlere
biçilmiş paket yaşamlar yaşamalı ve asla asla canlanmamalı
mıyız..?
Özgürlük canlanmaktır,
Özgürlük var olmaktır.
Biz var olmak istiyor muyuz ?
Biz, var mıyız yok muyuz..?
Özgür müyüz? |