Geçtiğimiz haftalarda
Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Veri Mahremiyetinin
Sağlanması konusu, halkımızın veya ilgilenenlerin görüşlerine
açılmış ve kişilerin fikirlerini bildirmeleri için internette
bir sayfa oluşturulmuştu.
Kısaca kişilerin sağlık verileri
dijital ortamda tek merkezde kayıt edilmesi ve sonrasında
gerekli (!) konular için kullanımı
mevzuya bahisti.
İnsanlar, kendi sağlıkları ile
ilgili alınan kararların takibine ne kadar önem veriyorlar ve
ne kadar ilgililer bunu bilmemekle birlikte, ülkemizde her
sene milyonlarca sağlık işlemi yapılmakta ve bu alan çalışanı
hastası malzemesi ve hastanesi makineleri ile birlikte dev bir
“sektör” haline gelmiş durumdadır. İlaç sektörünü de bu alana
eklersek
boyutun büyüklüğünü varın siz
düşünün.
Öncelikle söylemeliyim ki, sağlıkla ilgili kişilerin
ilgileneceği konu sağlık sektörünün fiziksel büyüklüğünden
ziyade, sağlık sektörünün etik yönü ile bu sektörün ne kadar
“etik” olduğu veya olmadığı ile ilgili acil bir bilinç
geliştirmesi gerektiğidir.
Sağlıklı bir bilincimizin olması
için sağlıklı bir toplum olmamız gerekir. Sağlık aslında
hastalığın olmadığı bir hali ifadelemekle birlikte, çok
boyutlu insanın doğasına hiç
de uygun bir kelime değildir. Çok zihinsel ve çok bizden
dışarıda gerçekleşen bir eylemi ifade etmektedir. Sanki
hastalığın yokluğu olan “sağlık” mükemmelliği çağrıştırmakta
ve bizi asla o mükemmelliğe ulaşamayan ve biteviye
hastanelerde ve doktorlarda
gezen avuç avuç ilaç yutan
bir izlenim ile baş başa bırakmaktadır.
Oysa
ki “şifa” sözcüğü daha çok insanın bütününü kapsayan ve insanı
çokboyutlu ve derinlikli olarak kendisi ile barışık ve mutlu
hale gelmesine, yine dengede ve uyumlu halde yaşamasına hizmet
eden bir olguyu bir “işlemi” çağrıştırmaktadır.
Neden
şimdi bu kadar reel bir işin “Kişisel Sağlık Verilerinin
İşlenmesi ve Veri Mahremiyetinin Sağlanması” konusunda ruhsal
bir açılıma girdiğimi ve çokboyutlu insan ve şifalanmasının
nasılda bir ekonomik sektör haline geldiğini birlikte
görebilmemiz ve kendi doğamızla ve çokboyutlu şifamızla ilgili
yeni bir sağlıklı bakışı edinmemizin zamanı gelmiş olabilir.
Madem
ki yeni dünya kurulmakta ve bizler yeni dünyanın kuruluşuna
tanıklık yapan bireyleriz ve inşallah kendiliğimizce karınca
kararınca katkımızı da yapmaktayızdır, bu nedenle bizleri
ilgilendiren her konuda “uyanmak” ve daha derinlikli ve
çokboyutlu bizi yeni dünyaya götüren “bakışımları”
edinebilmeliyiz.
Realitede “şeyler” değişmeden önce düşünceler ve aslında
bilinç değişir ve ardından Bilinç “realiteyi düzenlemeye
değiştirmeye başlar.
Sağlık ile ilgili konuların ekonomik bir sektör haline geldiği
bir yerde kişisel sağlık verilerin işlenmesinin geri dönülemez
ve toplumsal dokuya ağır hasar verici çok büyük sakıncaları
olabilir.
Ayrıca bu konular “mahrem” konular olduğu için aynı zamanda
insan hak ve özgürlüklerine de aykırıdır.
Görüşüm şudur ki, kişisel sağlık verileri “sağlıklı” bir
şekilde işlense bile toplum içinde oluşmuş -rant-
mekanizmaları işli verileri bir şekilde elde edeceklerdir.
Çünkü şu anda insan olma ve bir toplumda birlikte yaşama
sorumluluğunu yerine getirecek kadar “vicdanlı” bir toplum
olmadığımız aşikardır.
İlaç
satan firmaların doktorların kapısından ayrılmadığı, özel
hastahanelerin olduğu yerde –kar- olayının da olduğu, insan
sağlığının üzerinden veya acılarının üzerinden “kar elde etme”
olayının ne kadar insani olduğu düşünülmelidir.
Kişisel sağlık verilerinin işlenmesi, insanların
hastalıklarından yeni bir sektör yaratmak anlamına geleceği
için, haliyle insanların robotlaşması ve sürü toplumların
yaratılmasına hizmet edecek şekilde bir gömlek daha
giydirilmiş olacaktır.
İnsan, insan olmaktan çıkacak, hastalığıyla acısıyla ve
bilgileriyle birlikte her şekilde ekonominin konusu haline
gelecektir. İnsan, meta olacaktır. Aslında çoktan da meta
hinle gelmiştir.
Doktor hasta arasındaki ilişki zaten mantık olarak pek de etik
bir zeminde sayılmaz.
Çünkü
doktor, hastanın hastalığı üzerinden para kazanmaktadır. Bu
durum hastanın iyileşmesine ve şifalanmasına ne tür olumsuz
etkiler yaratmaktadır etik felsefi ve ruhsal olarak
incelenmesi gerekir.
Öyleyse felsefe gözünden denebilir ki, hastanın iyileşmemesi
doktorun kazancı mıdır?
Peki
bu durumda hasta olan kişi nasıl “şifalanacaktır”.
Doktor hasta arasındaki ilişki felsefi ve etik olarak bu
düzeydeyken, bir de hastanın verilerinin toplanması ve
kullanılmak istenmesi, hastanın iyileşme ve hastalıktan ve
doktordan özgürleşme ve bu dünyada bulunma nedeni olan bir
insan gibi mutlu mesut özgür ve şifa içinde yaşama şansını
hepten kaybetmektedir.
Günümüzün pazarlama sistemlerinin kendi içinde yaptığı
gelişmelere de bir göz atarsak, hastanın iyileşmek için hiç
şansı kalmamaktadır. Adeta insan hasta olmak ve hasta yaşamak
için gelmiş gibi olacaktır dünyaya.
Şimdilerde yeni bir pazar araştırması çıktı ortaya insanların
beyin enerjilerine bakarak testler yaparak içgüdüsel
eğilimlerini tespit ediyorlar. Hadi diyelim sübliminal
reklamlar ve tasarılar vardı insanları bilinçaltı olarak
etkileyecek, ama şimdi bu bilinçli olarak yüzde yüz hedefe
varan bir çalışmayla, bilinçaltına varan ve 12 den vuran ve
aklınıza gelemeyecek bir sürü malzemeyi almaya hazır olun.
İnsana sağlık satabilmek için,
insanın hasta olması gereklidir.
O zaman sektöre hasta insan
gereklidir. Ve bu durumda pazarlama açısından uygun soru
şudur; rant ekonomisi ve uzantıları, hasta insanı nasıl elde
eder?
Bunu
düşünmeyi de siz okuyucuların tahayyülüne bırakıyorum.
Yine
de iyi niyetlerimi belirtmeden geçemeyeceğim.
Toplumsal ve bireysel olarak, nasıl sağlıklı kalırız konuları
gündeme getirilmeli ve bu konular üzerine düşünmeliyiz. Ve
eylemlerimizi buna göre tespit etmeliyiz. Eylemeliyiz.
İnsanı meta hainle getiren her türlü uygulamadan ve yolları
bırakmalıyız. Çünkü hiç kimse kendi başına çorap örmek
istemez.
Hepimiz insanız diyebiliriz.
Ama
her insan kıyafeti taşıyanın da “insan” olup olmadığı
bilinmez!
Şifahanelerimiz olsa, kimse sormasa, şifa bulmaya gelene
“verilerini” ve derman olsa derdine “kar” etmeden. Sırf
fiziksel varlığımız değil, tüm içrek bedenlerimizle birlikte
bütünsel olarak şifalanabilsek. Toplum, birlikteliğinin
değerini şifa üzerinden sorgulasa ve ne kadar ferdini
şifalandırabildiğinin üzerine örse toplumsal dokusunun gücünü,
tıp akademilerinin yanında gerçekten insanı bütün olarak
şifalandırmak üzere ilimi temellerde yükselen Şifa Akademileri
oluşturulsa, olanlarında ismi yerine kendisi şifa olsa ve
gerçekten “ne” Ol’duğumuz ve “ne” için hastalığa kapı
açtığımız araştırılabilse, kim bilir beklide ihtiyacımız olan
sadece bakışımızı biraz derinlere indirmektir.
Bir
bakışlık farkdır olup olacağı ilerlemenin
İnsanı gönlünce yaşatacak sistemlerin oluşması, dertlerimize
derman olacak kişilerin sistemleri kurması ve her insanın
hakkı olan sonsuz şifaya kavuşabilmesi dileklerimle…
İnsan, hiç bir şeyi unutmaz, her şeye tanıktır ve gün
geldiğinde şahitlik eder.
|