...................
...................
SAĞLIKLI OLMAYA YENİ BİR BAKIŞ LAZIM!

17.07.2013

Nilgün Nart
...................
...................

Geçtiğimiz haftalarda Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Veri Mahremiyetinin Sağlanması konusu, halkımızın veya ilgilenenlerin görüşlerine açılmış ve kişilerin fikirlerini bildirmeleri için internette bir sayfa oluşturulmuştu.

Kısaca kişilerin sağlık verileri dijital ortamda tek merkezde kayıt edilmesi ve sonrasında gerekli (!) konular için kullanımı  mevzuya bahisti.

İnsanlar, kendi sağlıkları ile ilgili alınan kararların takibine ne kadar önem veriyorlar ve ne kadar ilgililer bunu bilmemekle birlikte, ülkemizde her sene milyonlarca sağlık işlemi yapılmakta ve bu alan çalışanı hastası malzemesi ve hastanesi makineleri ile birlikte dev bir “sektör” haline gelmiş durumdadır. İlaç sektörünü de bu alana eklersek  boyutun büyüklüğünü varın siz düşünün.

Öncelikle söylemeliyim ki, sağlıkla ilgili kişilerin ilgileneceği konu sağlık sektörünün fiziksel büyüklüğünden ziyade, sağlık sektörünün etik yönü ile bu sektörün ne kadar “etik” olduğu veya olmadığı ile ilgili acil bir bilinç geliştirmesi gerektiğidir.

Sağlıklı bir bilincimizin olması için sağlıklı bir toplum olmamız gerekir. Sağlık aslında hastalığın olmadığı bir hali ifadelemekle birlikte, çok  boyutlu insanın doğasına hiç de uygun bir kelime değildir. Çok zihinsel ve çok bizden dışarıda gerçekleşen bir eylemi ifade etmektedir. Sanki hastalığın yokluğu olan “sağlık” mükemmelliği çağrıştırmakta ve bizi asla o mükemmelliğe ulaşamayan ve biteviye hastanelerde ve doktorlarda  gezen avuç avuç ilaç yutan bir izlenim ile baş başa bırakmaktadır.

Oysa ki “şifa” sözcüğü daha çok insanın bütününü kapsayan ve insanı çokboyutlu ve derinlikli olarak kendisi ile barışık ve mutlu hale gelmesine, yine dengede ve uyumlu halde yaşamasına hizmet eden bir olguyu bir “işlemi” çağrıştırmaktadır.

Neden şimdi bu kadar reel bir işin “Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Veri Mahremiyetinin Sağlanması” konusunda ruhsal bir açılıma girdiğimi ve çokboyutlu insan ve şifalanmasının nasılda bir ekonomik sektör haline geldiğini birlikte görebilmemiz ve kendi doğamızla ve çokboyutlu şifamızla ilgili yeni bir sağlıklı bakışı edinmemizin zamanı gelmiş olabilir.

Madem ki yeni dünya kurulmakta ve bizler yeni dünyanın kuruluşuna tanıklık yapan bireyleriz ve inşallah kendiliğimizce karınca kararınca katkımızı da yapmaktayızdır, bu nedenle bizleri ilgilendiren her konuda “uyanmak” ve daha derinlikli ve çokboyutlu bizi yeni dünyaya götüren “bakışımları” edinebilmeliyiz.

Realitede “şeyler” değişmeden önce düşünceler ve aslında bilinç değişir ve ardından Bilinç “realiteyi düzenlemeye değiştirmeye başlar.

Sağlık ile ilgili konuların ekonomik bir sektör haline geldiği bir yerde kişisel sağlık verilerin işlenmesinin geri dönülemez ve toplumsal dokuya ağır hasar verici çok büyük sakıncaları olabilir.

Ayrıca bu konular “mahrem” konular olduğu için aynı zamanda insan hak ve özgürlüklerine de aykırıdır.

Görüşüm şudur ki, kişisel sağlık verileri “sağlıklı” bir şekilde işlense bile toplum içinde oluşmuş -rant- mekanizmaları işli verileri bir şekilde elde edeceklerdir. Çünkü şu anda insan olma ve bir toplumda birlikte yaşama sorumluluğunu yerine getirecek kadar “vicdanlı” bir toplum olmadığımız aşikardır.

İlaç satan firmaların doktorların kapısından ayrılmadığı, özel hastahanelerin olduğu yerde –kar- olayının da olduğu, insan sağlığının üzerinden veya acılarının üzerinden “kar elde etme” olayının ne kadar insani olduğu düşünülmelidir.

Kişisel sağlık verilerinin işlenmesi, insanların hastalıklarından yeni bir sektör yaratmak anlamına geleceği için, haliyle insanların robotlaşması ve sürü toplumların yaratılmasına hizmet edecek şekilde bir gömlek daha giydirilmiş olacaktır.

İnsan, insan olmaktan çıkacak, hastalığıyla acısıyla ve bilgileriyle birlikte her şekilde ekonominin konusu haline gelecektir. İnsan, meta olacaktır. Aslında çoktan da meta hinle gelmiştir.

Doktor hasta arasındaki ilişki zaten mantık olarak pek de etik bir zeminde sayılmaz.

Çünkü doktor, hastanın hastalığı üzerinden para kazanmaktadır. Bu durum hastanın iyileşmesine ve şifalanmasına ne tür olumsuz etkiler yaratmaktadır etik felsefi ve ruhsal olarak incelenmesi gerekir.

Öyleyse felsefe gözünden denebilir ki, hastanın iyileşmemesi doktorun kazancı mıdır?

Peki bu durumda hasta olan kişi nasıl “şifalanacaktır”.

Doktor hasta arasındaki ilişki felsefi ve etik olarak bu düzeydeyken, bir de hastanın verilerinin toplanması ve kullanılmak istenmesi, hastanın iyileşme ve hastalıktan ve doktordan özgürleşme ve bu dünyada bulunma nedeni olan bir insan gibi mutlu mesut özgür ve şifa içinde yaşama şansını hepten kaybetmektedir.

Günümüzün pazarlama sistemlerinin kendi içinde yaptığı gelişmelere de bir göz atarsak, hastanın iyileşmek için hiç şansı kalmamaktadır. Adeta insan hasta olmak ve hasta yaşamak için gelmiş gibi olacaktır dünyaya.

Şimdilerde yeni bir pazar araştırması çıktı ortaya insanların beyin enerjilerine bakarak testler yaparak içgüdüsel eğilimlerini tespit ediyorlar. Hadi diyelim sübliminal reklamlar ve tasarılar vardı insanları bilinçaltı olarak etkileyecek, ama şimdi bu bilinçli olarak yüzde yüz hedefe varan bir çalışmayla, bilinçaltına varan ve 12 den vuran ve aklınıza gelemeyecek bir sürü malzemeyi almaya hazır olun.

İnsana sağlık satabilmek için, insanın hasta olması gereklidir.  O zaman sektöre hasta insan gereklidir. Ve bu durumda pazarlama açısından uygun soru şudur; rant ekonomisi ve uzantıları, hasta insanı nasıl elde eder?

Bunu düşünmeyi de siz okuyucuların tahayyülüne bırakıyorum.

Yine de iyi niyetlerimi belirtmeden geçemeyeceğim.

Toplumsal ve bireysel olarak, nasıl sağlıklı kalırız konuları gündeme getirilmeli ve bu konular üzerine düşünmeliyiz. Ve eylemlerimizi buna göre tespit etmeliyiz. Eylemeliyiz.

İnsanı meta hainle getiren her türlü uygulamadan ve yolları bırakmalıyız. Çünkü hiç kimse kendi başına çorap örmek istemez.

Hepimiz insanız diyebiliriz.

Ama her insan kıyafeti taşıyanın da “insan” olup olmadığı bilinmez!

Şifahanelerimiz olsa, kimse sormasa, şifa bulmaya gelene “verilerini” ve derman olsa derdine “kar” etmeden. Sırf fiziksel varlığımız değil, tüm içrek bedenlerimizle birlikte bütünsel olarak şifalanabilsek. Toplum, birlikteliğinin değerini şifa üzerinden sorgulasa ve ne kadar ferdini şifalandırabildiğinin üzerine örse toplumsal dokusunun gücünü, tıp akademilerinin yanında gerçekten insanı bütün olarak şifalandırmak üzere ilimi temellerde yükselen Şifa Akademileri oluşturulsa, olanlarında ismi yerine kendisi şifa olsa ve gerçekten “ne” Ol’duğumuz ve “ne” için hastalığa kapı açtığımız araştırılabilse, kim bilir beklide ihtiyacımız olan sadece bakışımızı biraz derinlere indirmektir.

Bir bakışlık farkdır olup olacağı ilerlemenin

İnsanı gönlünce yaşatacak sistemlerin oluşması, dertlerimize derman olacak kişilerin sistemleri kurması ve her insanın hakkı olan sonsuz şifaya kavuşabilmesi dileklerimle…

İnsan, hiç bir şeyi unutmaz, her şeye tanıktır ve gün geldiğinde şahitlik eder.