...................
...................
ZAMANIN RUHU, YAŞAMIN USTASI OLMAKTIR

06.03.2014

Nilgün Nart
...................
...................

Zamanın ruhu; yaşama doğmasından dolayı, yaşayan bir varlık olarak kendisinin ve içinde aktığı yaşamın sorumluluğunu almış, İnsan olmayı tamamlamış, Yaşam Ustası Ol’maktır.

Paraya dayalı sistemleri medeniyetinin temel taşı yapmış insanın,

maddenin ve konfor alanlarının bağımlılığından kendisini bir an önce kurtarması ve artık yıkılmakta Ol’An eski sistemin yıkıntıları arasında  hazine aramaktan, hazine arayanların kokuşmuş masallarından ve bu masallarla gün geçirmeye çalışmaktan vazgeçmesi gerekmektedir.

Maddeye-sömürüye dayalı sistemin huyudur, sömüren sömürdüğünü bırakmak istemez, taa kii cehenneme kadar birlikte götürmek ister. Sömürülen ise illüzyonda yaşadığından gittiği yerin cennet Olduğuna inandırılmıştır. Çünkü kurtarılmak istemektedir. Bu dünya ve sömürenin kendisini sömürmesi canına tak etmiştir ama yine de kurtuluşu kendi dışında kendini sömüren sistemden beklemektedir.

İnsanın kendisine ve çevresinde Ol’makta Ol’Anlara duyarsızlığı öyle bir hastalıktır ki, kişiyi ne olduğuna bakmadan cehalete ve karanlığı sürüklemektedir.

Cehalet; karanlıktır.

Cehalet insanın idrak ve anlayış melekesinin çalışmamasıdır.

Zihninin ve kalbinin atalete girmesidir.

İnsanoğlunun topluca seçim yapacağı zamanlar yaklaşmaktadır. Zaman kendi içinde dürülmeye başladığından, artık dürülmekte Ol’An zaman içinde olamayacak Ol’Anın, baskısı ve yoğunluğu da artmaktadır. Gitmekte Ol’Anın tek derdi vardır; “eski hamam eski tas nasıl devam ederim, düzenimin” derdindedir.

Küresel krizlerle birlikte gün be gün yüzleri açılmakta ve kendilerince sırlarını ortaya sermekte Ol’An eski sistemin yüzeyleri, insanlığa değişik çözümler üreterek sunuyor gözükmektedir.

Eğer  insan dikkatle  yeteri kadar derine ve yeteri kadar uzağa bakabildiğinde görecektir ki, önerilen çözümler başka bir isim ve konsept altında, yeni bir esaretten başka bir şey değildir.

İnsanın eski sistemin düzenini devam ettirmeyi içsel Ol’arak bırakabilmesi için, binyıllardan beri devam ettirdiği ve kendisini dışarıya (eski sisteme) bağlayan, beklentilerini ve ihtiyaç sanrılarını bırakması yeterli olacaktır.

Dünyanın illüzyondan uyanma krizleriyle sarsıldığı 21.yy da kurtarma ve kurtarılma ihtiyacımız tavan yapmış durumdadır. Hatta insan kurtarılma adına hazır mezar bulsa girip yatacak duruma gelmiştir.

Fakat acilen anlamamız gereken şudur ki;

Kitleleri kurtaramayız. Çünkü kitle diye bir şey -YOK-tur.

Kurtarılmak ve kurtarmakla ilgili her şey, istisnasız her şey egonun ürünüdür.

Kurtulmak; herkesin kendi fazlalıklarını bırakması, fazlalıklarını salıvermesi ile ilgilidir.

Düşünce zemininde ve kitlelerden hareket geçmek, kitleler için çözüm üretmek;  süper egonun, bireysel varlık olmayı taklit edenin, gelişmiş bir tutsaklık oyunu yaratmaya çalışmasından başka bir şey değildir.

Gerçek Bireylerin olmadığı yerde, çözüm yoktur; bireyleşmiş kişilerden oluşan birlikteliklere topluluk denir. Ve ancak eğitilmiş insanlardan oluşan  topluluklar bir bilinç taşıyabilir. Bu bilinç yazılı kurallardan oluşmaz. Çözümler; insanlığını tamamlamış ve Ol’muş ruhların, yüzyıllarda damıttığı bilgeliğinden ve çıktıkları çetin dağda gördükleri aynı içsel manzarada ve BİLİŞTE bütünlenmelerinden Ol’uşur. Bilinç birey olmuş her bir Varlığın  içinde devinirken güzelliğe iyiliğe barışa çok sesliliğin içindeki ahenge uyuma, barışa huzura  hayra olan ortak vizyonda öykünür ve Bir’likte çözüm yaratılır. Çözüm basitçe ortak hayra odaklanmaktır. Ve çözüm oradadır.

Burada paylaşmanın hazzı vardır. Desteklemenin anlamı vardır. Mananın derinliği, yaratmanın yüceliği, herkesin kendi sorumluluğunu almanın  erdemi,  aklımıza gelebilecek tüm güzel paylaşımların hepsi buradadır. Ve bu hepimizin, dünyanın dört bir tarafında ortak hayra –kendini bilme- yolunda yürüyerek hizmet edenlerin oluşturabileceği Bir Bir’likteliktir.

Birlikte üretilen ve Ol’uşan aydınlanmış Yeni Yaşamdır.

Eski enerjide veya sistemde; kitlesel çözüm sanrılarında, insan birey olarak dikkate alınmaz. İnsan, kitlenin içinde ikincildir (nesnedir)

İnsanın ikincil olduğu sistemlerde; kişiler bireyselleşemez ( bireyselleşmek özgün bir ruh varlığı Ol’maktır). Kendini olduğu gibi ifade edemez  ve yaratıcılığını dolayısıyla  manalarını kaybeder.

 Kısaca anlamlı bir *Varoluş* gerçekleşmez.

Anlamınız olmadığında -sizde özgün Ruhun nüvesi oluşamadığından- baskın egoların sahte anlamlarına sömürülmek ve sömürmenin anlamında tükenmek üzere sistemin, sistem için çalışan (ama gönüllü ama gönülsüz) dişlisi Ol’ursunuz. (evrensel hareket kanunu, çıkamazsanız-inersiniz, genişleyemezseniz-daralırsınız, hiçbir şey durmaz))

Çünkü anlamlı varoluş yaratmakla ve Öz ile ilgilidir. Ve Tekbaşınalıktır. Tek başına durmayı öğrenemeyen ( varolamayan), yaradılışın doğası gereği kümeler halinde ortak ruhla varoluşta kalmaya çalışır.  Hayvan türlerinin oluşumunda ortaya çıkan sürü psikolojisinin, fiziksel gerçeklikte bireyselleşmemiş insan kitlelerince de sergilenişinden başka bir şey değildir. Kitlelerin ruhunun yansıdığı bir lider (baş) vardır. Veya liderin yerine konan bir gurup. Veya bir çıkar birlikteliği (siyaset, borsa v.s). Veya bir imaj (moda akımları; inançlardan, kıyafetlere ve fikirlerden-duygusal eğilimlere kadar geniş bir yelpazede değişir. Kitle başsız olamaz. Ve genelde kurtarıcı Ol’An başında (liderin) kitle üzerinden tatmin olacak deneyimlenecek  emelleri ve ihtiyaçları vardır.

Kısaca düzen ve sistem aynı eski sistemdir.

İnsanın anlaması gereken şudur ki;

Ya kitle olarak kalacağız illüzyon alemlerinde ve kurtarılmayı bekleyeceğiz yada bireyselleşerek hem kendi çözümlerimizin hem de içinde yaşadığımız toplumun çözümü olacağız.

Çözüm aydınlıkta Ol’ur.

Kişi aydınlandığında bireyselleşir.

Kitle cehalettir. Karanlıktır.

Karanlığın çözümü YOK-tur.

Çözümsüzlüktür.

Çünkü Kendisi YOKtur.

İnsan; kendini -ne- olduğunu bilmek için fazlalıklarını bırakıp, içine yürümeye başladığında manyetize olmaya da başlar.

Bu bireyselleşmektir.

Bireylerin çözümleri vardır.

Çünkü birey kendisi Ol’muş Bilgedir.

Varlığa çıkış yapmış Ol’Andır

VAR-dır. Ve gerçektir.

VAR Ol’An çözüm üretebilir.

Çünkü VAR Ol’An çözüm Ustasıdır.

Fiziksel Evrene çıkış yaptığı mekan+zamanın ustası Ol’muştur.

Bu nedenle 21 yy da insanın kendisine  sunulan ve hiçbir bilimsel gerçekliği ve   dayanağı ve dünyasal mantığı olmayan kurtuluş planlarına ihtiyacı yoktur.

İnsanın sadece anlaması gereken dinamikler ve oluşumlar vardır.

Ve insanın aklını  -kalbine- toplayıp; nereye  ve nasıl gideceğine karar vermesi gereken bir dönemdir.

Bunun için sadeleşmek ve basit bir yaşamı seçmek yeterlidir.

Basitliği ve sadeliği seçebilmek bilgeliktir.

Çünkü karmaşıklık bizi Yol’umuzdan oyalar.

Sadeleşmek ve basit yaşamı gerçek kılmak bir -süreci- içerecektir.

Eğer bu süreci yürüyebilirsek; sonunda; göbek bağını kitle ve sürü psikolojisinden koparmış, yaşamı Ol’duğu gibi görmüş, kabul etmiş, hesaplarını kitaplarını sonsuz kadar kapatmış, bilgeliğini-ışığını-sevgisini  yaşadığı koordinatların (zaman +mekanına) işleyen “Yaşamın Ustası” Ol’uruz.

Kendimiz; basit ve sadedir. Yalın ve nettir. Tıpkı sevgi gibidir.

Sevdiğiniz zaman ya seversiniz ya da sevgi orada Yoktur. Azı çoğu Ol’maz.

Ya kendinizsinizdir yada değil.

Ya basit yaşarsınız yada yaşamazsınız.

Ya Ustasınızdır ya da değil.

Aslında her şey çok BASİTtir.

Basit Ol’Anı sadece ve sadece  fazlalıklarını atarak sadeleşen USTA’nın Gözü görebilir, Kalbi bilebilir.

“Sıradan, sade ve basit Ol’mak, Usta için sıra dışı bir durumdur.” nnArt    (İstanbul, Temmuz 2009)