...................
...................
21 MAYISLARDA ÇAĞA UYANMAK
27.05.2006
YEMUZ Nevzat Tarakçı
...................
...................
“Acının, gözyaşının, sürgünün, cesaretin ve direnişin unutulmuş adresi.”

“Savaşlara, işgallere, salgınlara, sürgünlere inanılmaz bir onurla direnen yaralı bir cennet köşesi.”

“Masallardaki Kaf Dağı’nın ardı, efsaneler ülkesi…”

Sözcüklerin gücü yetmiyor Kafkasya’yı ve Kafkas halkının çilesini
anlatmaya.

Ve esareti, bağımlılığı asla kabul etmeyecek olan Çerkesler, güzel vatanlarını terk etmek zorunda kalıyor.
Binlercesi yollarda, bir o kadarı açlık ve sefaletten ölüyor.
Kıyılar ölü ve ölmek üzere olan insanlarla dolup taşıyor.
Annesinin soğumuş cesedinde süt arayan yavrular, donup öldüğü halde çocuğunu kucağından bırakmayan analar dönemin olağan manzaraları oluyor.

Bu denli insanın kanını donduran bir perişanlığı insanlık tarihi kaç kez yaşadı?

Rusya’nın Kafkasya’yı işgali, devam etmekte olan soykırım çağımız barbarlık tarihinin en feci tablosu değil mi?

Ya Kafkas dağlılarının efsanevi direnişi!  Bunu anlatabiliyor mu
sözcükler?

Bu hakikatler ışığında her 11 Mayıs ve 21 Mayıs’ta duygusallıktan uzak açılımlarla gerekli ders alınmalı maziden. Olaylar dosdoğru anlatılmalı gelecek nesle.

Objektif araştırmalara dayanmayan, sığ, taraflı, vitrine oynamayı
hedefleyen, duygu sömürüsü niteliğindeki düşüncelerin katkısı olmayacaktır gelişmemize ve birlikteliğimize.

Eğer, sürülenler, kendilerini sürenleri, soykırımı yapanları değil de, kendilerini kucak açanları suçluyorsa bu işte bir terslik var demektir.

Eğer, dünya tarihinde emsaline ender rastlanan bu felaketi yaşayanların torunları, yaşadıkları diyarlarda, kök saldıkları mekanlarda vatansızlık kompleksiyle yeni dünyanın düzenine adım uyduramıyorsa, bu işte bir terslik var demektir.

Unutmadan, unutturmadan; duygusallaşmadan, ümitsizleşmeden; sertleşmeden, gerçekler anlatılamaz mı?

Atalarımızın bize mirası bu onurlu ve dimdik duruşumuzu, çağın
gerçekleriyle örtüştürerek, ekonomik, kültürel işbirlikleriyle, sınırların sanallaştığı günümüz dünyasında, farklı vatanlarda tek millet olmak değil mi çözüm!

Elbette tarihimizi unutmayacağız ve asla unutturmayacağız! Ecdadın onurlu mücadelesi, yaşadığı inanılmaz acıdan çıkarılacak sayısız ders vardır, olaylar doğru okuyup doğru yorumlandıkça.

Ayrıca, Ermeni katliamlarından söz edenlerin, biraz da bu masum halkın yaşadığı trajediyi düşünmesi gerekmez mi? Dünya bu tarihi gerçekleri bilmiyorsa bizlerin bu hakikatleri mevcut ortamları aşarak, hassasiyetle, uluslar arası platformlarda dile getirmemiz doğru olmaz mı?

Yüreğimize gömdüğümüz acılar her daim sancı vermekle kalmamalı, maziye layık olma duygusu, kültürü yaşatabilme gayreti asla tükenmemeli! Bu gayretler acilen birleşmeli ve somutlaştırılmalı.

Ama şunu da katiyen unutmamalı: Atalarımız, bu vatanın kurulmasındaki en etkili unsurlardan biridir. Bu vatanın şüphe götürmez gerçek sahibiyiz biz. Yani sanılmasın ki kiracıyız biz, değil ev sahibiyiz.Ben gurbetteyim, gurbetlerdeyim, öksüzüm, garibim, sefilim demeye gerek var mı?

Onulmaz yaralar açmaz mı gençliğimizde bu sızlanış ve serzenişler?

Çift vatanlı değil miyim ben?

Kanı yok mu dedemin  bu toprakta bu bayrakta!
Benim değil mi bir hissesi bu memleketin!
Bu ülkenin kuruluşunda, hangi unsurun emeği var atamdan fazla?
Gerçek mal sahibi, söz sahibi, hatta naz sahibi değil miyim?

Vatansızlık çağrışımları, gurbetteyiz yaklaşımları, yandık, bittik
edebiyatları kimin ekmeğine yağ sürer acaba? Bu toplum bir muhacereti daha yaşayabilir mi?

Yüreklerde Kafkasya sevdası tükenmemeli hiç, yaşadığımız vatanın sevgisi de…

Çözüm, asrın gerçeklerine uyanarak, akılcı açılımlar, pozitif
yaklaşımlarla ayrı vatanlarda tek millet olma gayretleri olmalı.
Sevdamız; ekonomik, kültürel dayanışma sevdası olmalı.
Kültümüzle, kimliğimizle yaşayabilme sevdası olmalı.
Dilsiz toplumun yaşayamayacağı hakikatini kavramak olmalı.
Kitle iletişim araçların özellikle televizyonu bu amaçla seferber etmek olmalı.

Hatta: “ Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar
anlaşabilir.” sözünün gereğini yapmak olmalı.

Başka uluslarla yan yana kardeşçe yaşamasını bilen Çerkesler, Çerkeslik bilinciyle, kültürü ve kimlikleriyle yaşamayı sonsuza kadar sürdürecektir.

Gücünü, kültüründen, soylu geçmişinden, birlikteliğinden alan dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan Kafkas halkı atalarını ve ata vatanlarını asla unutmayacak, yeni nesle de unutturmayacaktır!

Vatanı, kültürü, idealleri için şehit düşen, bizlere şerefi, onuru sermaye bırakan yüce ecdadımızı, binlerce isimsiz kahramanımızı bu vesileyle bir kez daha saygıyla, rahmetle anıyoruz.

Ruhları şad olsun!