Duyarlı konuşmacılar ve kalabalık bir
dinleyici grubu.
Konu, 21 Mayıs. Bu acı sahne detaylandırılıyor.
Söz alanların heyecanı, hassasiyeti tarihin bu acı, kara, utanç
tablosunu göz önüne seriyor.
Canlanıyor bütün ayrıntılar.
Siyah gözlükler takılıyor, siyah çelenkler denize bırakılıyor.
Ataya saygı duruşları gerçekleşiyor.
En duygusal fonlar çalıyor.
Acı, endişe, korku, dehşet kol kola giriyor.
Vahşet, canlanıveriyor sahnede.
Karadeniz’in azgın dalgaları ürpertiyor katılımcıları.
Bulaşıcı hastalıklar, açlık, sefalet, gözyaşı karışıyor denize,
ırmaklara.
Ölüm ve sefalet maddeleşiyor, devleşiyor bütün hırçınlığıyla orta
yerde görünür hale geliyor.
Programın sonuna doğru konuşmalar, tartışmalar dönüş
konusunda yoğunlaşıyor.
Dönüş, bütün çıplaklığıyla masaya yatırılıyor. Bu konuda sözü
olanlar, samimiyeti olanlar olumlu veya olumsuz söylüyor
bildiklerini, inandıklarını.
Ne güzel şey “ Kültürümü seviyorum!” diyebilmek.
Ne güzel şey “ Sevgimin bedelini de severek öderim!” diyebilmek.
Sevginin, vefanın gereğini yerine getirebilmek, sevdayla, vefayla
akortlanmak.
Yürekleri kültür bilinciyle sevgiye akortlamak.
Sevebilmek mazisini, atasını, sevebilmek kimliğini, kültürünü.
“Seviyorum!” diyebilmek toplumumu, bu
sevdayı, yüreklerde duyabilmek ne güzel!
Oysa arzularımız ve emellerimiz var oldukça elemlerimiz de eksik
olmayacak.
Yüreğimizde büyütüp yeşerttiğimiz, hülyalarımızı alıp giden
kahramanlar (!) eksik olmayacak.
İdealleri hançerleyenler, “Ben de bir hiçim !” diyenler mutlak
bulunacak.
Kapılar açık, önemli işlerini bırakamadıkları için lokalde
oturanlar da duyuyor konuşmaları. Onlar da kendi meşguliyetleri
doğrultusunda katılıyor konuşmalara.
- Arkadaş ben kararımı verdim, dönüyorum! Buralar
bize göre değil, birkaç ay içinde dönüyoruz.
O güzel köyü bırakıp şehre yerleşmek mantıklı değildi zaten.
Kır saçlı, yeni emekli öğretmen heyecanla:
- İnanın ben de dönüyorum, on
dakikadır ''okey''e dönüyorum!
Yine genç bir emekli:
- Döneceğim arkadaş başka yolu yok. Hem de en kısa
zamanda. Bütün girişimler tamam. Yetmiyor emekli maaşı, eski
işime dönüyorum!
Sonunu getirdiği sigarasını atacağı kül tablasında boş yer ararken
oldukça duygusal bir ses tonuyla:
- Sonunda kararımı verdim, ben de döneceğim. Ayrıldığım gün
anlamıştım dönmem gerektiğini. Dönüyorum bu akşam eski eşime.
- Siz oturun ben geleceğim. Oturun
masaya, dağıtın kâğıtları,
ben hemen dönüyorum.
- Oğlan da dönüyor birkaç gün
sonra. İzin kullanmadı ya, askerlik
bitti dönüyor.
Kiracı erken çıksaydı iki ay
önce dönecektik, kendi evin gibisi var mı kardeşim?
- Boşa dönüyor bu dünya.
Fakir yemek bulamıyor, zengin yediğini eritemiyor.
- Sonunda döndü, biraz
yağladım, anahtar döndü sürgü çekildi…
- Havada kuşlar dönüp duruyor.
- Döndüler, döndüler dün
gördüm, leylekler döndü, görünce
onları bir tuhaf oldu içim bir yıl daha yaşlandığımı derinden
hissettim.
- Bir içim suya dönmüşsün
sen be!
- Dönün kuşlar dönün
kırılsın beller.
- Dönüyorum, romanda,
hikâyede aradığımı bulamadım şiire dönüyorum.
- Dökülmüş saçların omuzlarına
- Dön gel ağam, dön gel
dayanamiram
Uyku gaflet basmış uyanamiram.
- Durum bu vaziyet, gelin biz en
iyisi konuya dönelim!
- Dön bana, dön baba dönelim!
- Gelemem Şamil’im, gelmem... Yanlışlardan dönüyorum ben.
Gazete okumayı, bulmaca çözmeyi
tercih ettiği için toplantıya katılmayıp
diğer odada oturanların sesleri geliyor:
- Gurbetin yelleri farklı esiyor
İçimi yakıyor nefes kesiyor
Elbruz, Kuban, beni bekliyor
Neden gurbet neden hasret bitmiyor
Dönelim ceylanım bizim illere
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar.
- Keklik gibi sekişinden
Elvan elvan nakışından
- Dönülmez akşamın ufkundayız
vakit çok geç
- Bekliyoruz, giden şanlı
akıncı ne gün döner yurduna.
Dönüyoruz… |