“Kâfe” yetmez, “kaşenlik”le bitmez.
Gönülde yok, zihinde yok!
Evde, sokakta yok!
İşyerinde, sanayide, okulda yok!
Gecede yok, gündüzde yok!
O hafta düğün varsa hatırlıyor
Çerkes olduğunu.
Yakında derneğin gecesi yapılacaksa
gündeminde “Adige”lik.
O muhteşem dans ekipleri Türkiye
turnesindeyse aklına geliyor Kafkaslılığı.
Ya diğer zamanlar?
Diğer zamanlar kültür tatilde.
Kimlik tamirde.
Dil uykuda.
Nerede hani kültürümüz, hani nerede
değerlerimiz?
“Ben böyle de mutluyum ve dahi
kendimi ilgili, bilgili, duyarlı kabul ediyorum.”
“Nerde düğün varsa ordayım.”
“Evde, duvarda asılı ya derneğin
takvimi.”
“Diğer duvarda da gümüş Çerkes
kaması.”
“Arabada da figürlü çıkartma.”
“CD çalarda da takılı ya Kafkas
müziği. “
“Bilgisayarımın ekran koruyucusu da
Kafkas motifi.
“Yaşımız ilerlerse cenazelere de
gideriz.”
“Daha ne olsun fazlası aşırılık
olmaz mı?”
“Zorlamasınlar lütfen ilgiliyim,
bilgiliyim ve duyarlıyım işte.”
Arkadaş “kâfe “ yetmez,
“kaşenlik”le bitmez!
Bu magazinleşmiş kültür
kırıntısıyla bu muhteşem kültür yaşamaz!
Tuhaftır, gençliğimizin ekseriyeti
bu kırıntı ile de mutlu, bununla da övünüyor.
Sembolik de olsa yaşıyor bu
kadarını, mutluluk duyuyor bu kadarıyla!
Kaçırmıyor hiçbir düğünü.
Dil bilmese de oynayamasa da.
Zevk alıyor toplantılardan,
konuşmalardan anlamasa da!
Kafkaslıyım diye övünüyor
kültüründen bihaberse de.
Ne kadar kanaatkâr(!) değil mi?
Duygulanıveriyor(!) insan.
Hani yaşamalıydı bu kültür?
Hani söz vermiştik, her şeye
rağmen yaşatacaktık benliğimizi sonsuza kadar.
Hani elleri tutuşturacak, gönülleri
birleştirecektik.
Hani dilimizi daha iyi
öğrenecektik?
Hani birbirimizi daha fazla
sevecektik?
Hani geleneklerimizi öz kaynağından
okuyarak, araştırarak öğrenecektik?
Hani az konuşup çok iş yapacaktık?
Ne oldu, hani ne oldu bize?
Yoksa dilini kullanamayan,
kimliğine sahip çıkmayan toplumların akıbetini duymadık mı?
Yoksa kültürü bilinçli
yaşamakla,
Kültür kırıntılarıyla gönül
eğlendirmeyi mi karıştırıyoruz birbirine?
Yazık olmaz mı muhteşem maziye?
Yetmez arkadaş yetmez, “kâfe”
oynamakla, “kaşen” seçmekle bitmez.
Bilinç lazım, ümit lazım, örnek
lazım, yürek lazım!
Olmaz, olmaz efendim!
Ortam oluşmadan olmaz!
Sevdirmeden olmaz!
Kitapsız, gazetesiz olmaz!
TV’siz olmaz!
Filmsiz, dizisiz hiç olmaz!
Bu da yetmez, emek vermeden kafa
patlatmadan asla olmaz!
Eğlenceye, güncelliğe, esir
olmuş bir gençlik.
Hayat pratiğinde kültürel
derinlikten mahrum bir gençlik.
Hayatın elini bilinçle tutamayan
bir gençlik.
Günümüzün en büyük katili olan “
öteleme, erteleme” alışkanlığıyla yanlış yaşayan bir gençlik.
Yargılayıcı, duygu kontrolünden
uzak, enaniyeti devleşmiş bir gençlik.
Tertip ve düzene uyumu körleşmiş
bir gençlik.
Yok olan dilinden, kaybolan
kültüründen habersiz bir gençlik!
Büyük düşünmeyi unutmuş
magazinlerde boğulmuş bir gençlik.
Böyle bir gençliğin varlığında
hemfikirsek kıralım bu zinciri!
Kültürün, duygu ve hevesle değil,
akıl ve mantıkla yaşayabileceğini,
Vitrine koyduğumuz bir iki
malzemeyle göz boyayarak, gönül eğlendirerek,
Kendimizi kandırarak bu kültürü
yaşatamayacağımızı anlayalım.
Anlayalım da gereğini yapalım.
Bu konuda, biz büyüklerin özel bir
sorumluluğunun olduğu asla unutulmamalı.
Hoşgörü, uzlaşma ve diyalog
merkezli basiret ve sağduyu eksenli,
Ilımlı, ölçülü, sıcak bir ortam
oluşturmalıyız.
Eğer geçersiz bahanelerle gereği
yapılamadığı için yok olursa bu kültür,
Yitirilirse bu gençlik,
Kimin söylenecek sözü kalır ki?
Kültürümüz gücümüz, gücümüz
yüreğimizde olsun!
Yüreğimiz sevgi ve umut dolsun. |