Geçtiğimiz günlerde, dünyanın
değişik coğrafyalarında yaşayan Çerkes aydınları bir araya
gelerek gündemdeki önemli gelişmeleri enine boyuna görüştü.
Elbruz eteklerinde yeni hizmete
giren,
“Büyük Kafkas Kültür Sarayı”nın
“Nartlar Oval Ofisi”nde
gerçekleşen etkinlik daha uzun süre konuşulacak gibi.
Büyük salonu dolduran kalabalık
ve coşku görülmeye değerdi.
Program ve diğer etkinlikler,
önde gelen Adige gazetecileri tarafından izlendi, aynı zamanda
çok sayıda Çerkes TV tarafından canlı olarak dünyaya duyuruldu.
Program boyunca, konuşmacılar ve
katılımcılar arasında sergilenen uyum, ciddiyet, zarafet ve
asalet; sanatsal ve kültürel etkinliklerdeki barış ve hoşgörü
mesajları insanlık adına, barış adına ümit verdi.
Konuşmacılar: Çerkes
aydınlarının, çirkin oyunlar tezgâhlayanların karşısında azami
derecede dikkatli, sağduyulu ve ileri görüşlü olmaları
gerektiğini, bu toplumun çok savaş görmüş, çok acı çekmiş,
çilekeş bir millet olduğunu, terör ve savaş belasının
yıkıcılığını toplumumuzun çok iyi bildiğini, barışın, dostluğun
ve kardeşliğin milletimizin mizacı olduğunu belirttiler.
Daha sonra, günümüzde yeniden
tırmanışa geçen şovenizmin, terörizmin kültürlere, kimliklere,
farklılıklara ne kadar zarar verdiği vurgulandı.
Bölücülüğün, ırkçılığın, terörün
mutlaka önlenmesi gereken korkunç bir hastalık olduğu belirtildi
ve şöyle devam edildi:
“Terörün haklısı, mazeretlisi
olmaz; kazananı olmaz.”
“Teröre bulaşan hiçbir değerin ve meşru mensubiyet bağının
gerçekliği kalmaz.”
“Terör, insanın içine öyle bir
‘kendinden iğrenme duygusu ve kokusu’ yerleştirir ki, insanın
içi kokar; vicdanı, ruhu, yüreği kokar.''
“Uyurken bile, o çürümüşlük
kokusundan kurtulamaz.”
“Sadece tetikçileri değil, terörün fikrî sahipleri ve
destekçileri de teröristtir.”
“Aynı iç çürüme ezasını, bir
bitmeyen işkence gibi onlar da yaşar.”
Bu bulaşıcı ve öldürücü illetten
ancak sevgi ve hoşgörüyle korunabiliriz.
Çerkes aydınlarının önderliğinde
“Sevgi evreni sarsın, gezsin ülkeleri tek tek, buluşsun
dostluklarla, kardeşliklerle, barışla.”
Dünyanın birçok ülkesinde
paramparça bir halde yaşama kaderini paylaşan bu soylu ulus,
çağımızın hızlı iletişim araçlarını en verimli şekilde
kullanmalı, kültürünü yaşatmalı, farklı coğrafyalarda bir
olmanın yolunu bulmalı, birlikteliği, dayanışmayı geliştirerek
sürdürmeli. .
Programda ayrıca, Çerkeslerin
yoğunlukla yaşadığı ülkelerden biri olan Türkiye’de son
dönemde hazırlanmakta olan anayasa taslağının özgürlükler, insan
hakları maddeleri uzun uzun konuşuldu, tartışıldı.
Yeni anayasanın insan hak ve
özgürlükler temelini esas alması, çağdaş bir anlayışla
hazırlanması gereği vurgulandı.
Çerkes aydınlarının bu
konulardaki görüşü, bir STK olarak yetkililere rapor edilmesi
uygun görüldü.
Herkese kucak açan kuşatıcı bakış
açısının Kafkas aydınlarına çok yakıştığı vurgulandı.
Çerkes aydınları, yaşadıkları
coğrafyayı aşmalı, donanımlarını dünyayla paylaşmalı, denildi.
Özetle şu konulara temas edildi:
Daima düşüncelerin merkezinde
insan olmalı.
Günümüzün sosyal ve siyasi
sorunları ancak bu genel akıl toplantılarında oluşan fikir ve
sağduyuyla aşılabilir.
Bize yakışan diyalog ve
hoşgörüdür.
Hiçbir Çerkes aydını, dünyanın
neresinde olursa olsun, hiç kimseyi dininden, dilinden ve
ırkından dolayı sorgulamamalı, yargılamamalı.
İnsanı insan olduğu için, ayrım
gözetmeksizin sevebilmeli, kucaklayabilmeli.
Kendisiyle barışık olduğu kadar,
72 millete aynı gözle bakabilmeli.
İnsanları soy, sop, inanç
faklılığı gözetmeden insan olduğu için sevebilmeli.
Yaradılışın farklılık üzerine
olduğunu, farklılığa saygının insanlığa ve Yaratıcıya saygı
olduğu asla unutmamalı.
Bir şemsiye gibi farklı
kültürleri korumalı, kollamalı, kucaklamalı.
Şu da unutulmamalı; farklı
kültürlere duyulan saygı (bazılarının
sandığı gibi) kendi kültüründen vazgeçmek veya yozlaşmak
anlamına asla gelmez
“Günümüzde artık insanların
birbirini anlaması, sevmesi, işbirliği yapması fantezi değil tam
anlamıyla bir zarurettir.”
Çerkes aydınları, ayırmaya,
bölmeye, parçalamaya değil, onarmaya, birleştirmeye, insanlar
arasında köprü olmaya çalışmalı.
Ne yazık ki insanlar, bu küçülen
dünyada maddi anlamda birbirine yaklaşırken diğer taraftan da
hızla birbirinden uzaklaşmaktadır.
Bu gelişmeler aynı zamanda
şovenizmi ateşlemekte,
kimlikleri sivriltmekte, onları
yer yer kılıç haline getirmekte.
Çerkes aydını, asaletiyle
hassasiyetiyle nerede nasıl duracağını bilmeli.
Sağlam durmalı, dik durmalı,
doğru durmalı.
Olayların detayını
algılayabilmeli, basiretli olmalı, his ve heyecanla hareket
etmemeli.
Tahriklere kapılmamalı, asla
bölücülüğe taviz verilmemeli.
Gerekçe ne olursa olsun şiddete,
masumların canına kastetmeye karşı çıkmalı, yaşama hakkını
kutsal saymalı.
Kardeşlik esas olmalı, adalet ve
hak esas alınmalı.
Düşmanlık, nefret, kin zulüm,
baskı, haksızlık, haset zihinlerden silinmeli, dünyamızdan yok
olmalı!
Biz barışın kıymetini en iyi
bilenlerden biriyiz.
Biz, bunun için birlikteyiz,
bunun için biriz, beraberiz; yan yanayız, omuz omuzayız, el
eleyiz, gönül gönüleyiz.
Çilekeş Kafkas milleti dünyamızda
daha fazla huzur, daha çok mutluluk için hiçbir fedakârlıktan
kaçmayacaktır.
Onlar bu güne kadar emniyet ve
güvenin temsilcisi oldu.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kuruluşunda son derece etkili olan Çerkes aydınları bugünde aynı
soğukkanlılıkta olacaktır.
Zarar görmüş dostluk köprüleri
onlar tarafından tamir görecektir.
Ne yazık ki zamanla bazı
aydınlarda terörü hoş görebilme vahameti vardır.
Unutulmamalı, terörün kimliği
olmaz.
Ve terör kimlik de tanımaz.
Her ne sebeple olursa olsun,
Terörü destekleyenler,
Terörü kınamayanlar;
Günün birinde o terörün kendi
kapısını da çalacağını bilmelidir.
Sana dokunmayan yılanı hoş
görürsen,
Sana dokunanı da başkası hoş
görür.
Ve hep, insanlar değil,
yılanlar kazanır.
Dünya ve tarih bunun örnekleriyle
dolu.
Bir de terör konusunun
anlaşılamayan, bazen de anlaşılmak istenmeyen bir tarafı var.
"Kimin terörü?”
“Niçin yapıyor?”
“Haklı tarafları var mı?" diye
düşünüp de farklı yaklaşımlar oluşturmak, çok büyük bir
hatadır.”
“Terör, başlı başına bir mahiyet
olgusudur.”
“Terörü anlamlandırmak için,
terör konusunun dışında veri arayıp kullanmak gerekmez.”
“Kim, niçin yaparsa yapsın;
terör, terördür!”
Anlamanın bir yolu var;
Ama anlamamanın,
Anlamak istememenin,
Anlamazlıktan gelmenin binlerce
yolu var.
Aldanmak isteyeni kimse
aydınlatamaz,
Uyanmak istemeyeni kimse
uyandıramaz,
Duymak istemeyene kimse
duyuramaz.
Etrafımızda tıbben hasta olmayan
fakat düşünceleri hastalıklı makam, mevki, yetki ve itibar
sahibi kişilerin olması da ayrı bir gerçektir.
Bunlar, akıl hastası değil,
bunların düşünceleri hastalıklıdır.
Ama biz normal insanın aklıyla ve
ruhuyla düşünmeye mecburuz.
“Terör; maalesef, edebiyatla,
felsefeyle, tarih tezleriyle, müzikle, duygusallık
denemeleriyle, uydurma doktrin dokümanlarıyla, nelerle-nelerle
desteklenip körükleniyor. “
En acısı da bir "terör kültürü
külliyatı" dolaşıyor, kirlenme kanallarında ve iletişim
ağlarında!
Çerkes aydınları, bazen farkına
varmasalar da ciddi bir itibar, önemsenecek bir imkâna
sahiptir.
Aydınlarımız, “Şu kritik dönemde,
bir itidal ve ciddiyet silkinişiyle o imkânların kadrini
kıymetini bilme basiretini göstermeli, bunu bir ‘ aydın
namusu’ borcu saymalıdır.”
Ne yazık ki ateş sadece düştüğü
yeri yakmıyor.
Toplantı sonunda başkan, öneriler
üzerinde görüş birliğine varıldığını Çerkes aydınına düşen
görevin, ümit ve gayretle bu önerileri hayata geçirmek olduğunu
bildirdi.
Düşünce sağlığı ve gönül
aydınlığıyla, barışın kazanacağı “basiret bayramlarında”
buluşmak dileğiyle.