En değerli varlıklarımız olan sevgili
çocuklarımızın, kimliği ve kültürüyle barışık yetiştirilmesi,
akılcı ve tutarlı davranışın yanında, bilgi, sezgi, sevgi,
gerektiren zor bir “sanat”tır.
Toplum olarak bu sanatın neresindeyiz?
Bu kültürü samimiyetle yaşayanlar,
Değerlerini, her şeye rağmen
yaşatmaya çalışanlar,
Örnek olma gayretinde olanlar,
Kültür iletişiminde nerede hata
yapıyor ki gençlik, istediğimiz gibi yetişmiyor?
Bu kültürün sevdalıları, bu akışta,
hangi noktalarda aklın, bilimin çağın vizesine takılıyor?
Davranışlar, düşünceler hangi
boyutlarda şuurla desteklenmiyor?
Biz, nerede hata yapıyoruz?
Kültür aktarımında neden istenilen
seviyede değiliz?
Kültür, gelecek nesle nasıl
aktarılır?
Tarihin derinliklerinden gelen
kültür değerleri, çağın kokusu, dokusu ve rengiyle buluşturulup
çekici hale nasıl getirilir?
İstemek yetiyor mu?
Usul bilmek gerekmiyor mu?
Ne kadar zengin bir kültür mirasına
sahip olduğumuzun farkında mıyız?
Farkında mıyız kültür
varlıklarımızın, bize gurur verdiği kadar büyük sorumlulukları da
yüklediğinin?
Gençlere, çocuklara tarihsel mirasa
nasıl sahip çıkılacağını kim, nasıl anlatacak?
Toplumun kültür bilinci nasıl
geliştirilecek?
Bu kültürün yaşayabilmesi için her
şeyden önce, yeni neslin, kültürel zenginlikleri tanıması,
sevmesi, benimsemesi gerekmez mi?
Geleceğin sahibi çocuklarımıza
tanıtabildik mi bunca güzel değeri?
Öğretebildik mi kültürel mirası?
Ne zaman gençlerin ağzından daha
fazla duyacağız:
“Anne babalarımızın büyük çabasıyla
konuşuyoruz bu dili.”
“Kültür derneklerimiz sayesinde
değerlerimizi tanıdık, sevdik, benimsedik!”
“Bu sayede kimliğimize kavuştuk!”
“Meğer ne kadar zengin kültürel
değerlerimiz varmış!”
“Biz gençler, bundan böyle bu
değerleri koruyacağız, kültürümüzün hakkını vereceğiz!”
sözlerini.
Kültürü kim öğretir?
Öncelikle kimin görevi kültür
iletişimi?
Kültürel akışı sağlamada anne
babanın rolü asla tartışılamaz!
Anne babanın etkili olmadığı yerde,
kültürel değerler çok zor aktarılır yeni nesle.
Anne, babalar olarak kültür
iletişimindeki en büyük eksikliğimiz, galiba kendimizi
geliştirememek, gördüklerimizi uygulamakla yetinmektir.
Kısacası anne, babalık
mesleğinin öğrenilebilir bir meslek veya sanat olduğunu
bilmemektir.
Çoğumuz, anne babamızdan ya da
bizim gibi düşünen insanların davranışlarından yola çıkarak çocuk
yetiştirmeye kalkıyoruz.
Hâlbuki çocuk yetiştirmenin de
bilimsel ilkeleri ve yöntemleri vardır.
En değerli varlıklarımız olan
çocuklarımızın kimliği ve kültürüyle barışık yetiştirilmesi akılcı
ve tutarlı davranışın yanında bilgi, sezgi, sevgi, gerektiren zor
bir “sanat”tır.
Bu sanatı yeterince
gerçekleştirebilmek için her anne, babanın öğreneceği bir şeyler
vardır.
Unutmayalım, çocuk, yaşamında en
etkili örnekleri ailesinden alır!
Anne ve baba olarak tüm
davranışlarımızla örnek olduğumuzu asla unutmayalım!
Bu noktada, tenkit etmekten çok
takdir etme konusunda cömert olalım.
Kültürel duyarlılığa sahip, hizmete
hazır, kültür sevdalıları ancak böyle yetişir!
Yoksa biz anne babalar, kültür
iletişiminde iri laflar ederek büyük konuşup, küçük şeylere
takılıp kalmayı mı daha çok seviyoruz? |