Hemen yanı başımızda, kardeşlerimizin
diyarında, kan ve gözyaşı sel olmuş akıyor.
Bomba, enkaz ve alevlerin içinde
çaresizlikle kıvranan, son umut diye insanlığa elini uzatan, her
şeyden habersiz masum çocuklar, yaşlı annelerin acı çığlığı
hepimizin yüreğini dağlamış, kanımızı dondurmuş durumda.
Dünyanın gözü önünde yaşanan bu
vahşet, insanlığı utandıracak cinsten.
Hepimiz acılıyız, tepkiliyiz,
öfkeliyiz. Daha da kötüsü çaresizlik içindeyiz.
Saatler geçiyor, sabrımızla
birlikte günler tükeniyor fakat vahşet bitmek bilmiyor.
Her yeni haberle, bir kez daha
nefeslerimiz kesiliyor, bir kez daha çaresizlikle öfkemiz çığ gibi
katlanıyor.
Sevgi, dostluk, kardeşlik katili
şer güçler, hoşgörüyü, merhameti ve dahi insanlığı tüketmiş
durumda.
Şimdi ne yapmalıyım ben?
Ben, bugün için varım, bugün
çaresizlikle bana uzatılan eli tutmayacaksam kardeşliğin ne anlamı
kalır!
Ben, mutlaka bir şeyler
yapabilmeli, somut bir adım atabilmeliyim.
Üzülmekten, sızlanmaktan, en içten,
en derin duygularımla dua etmekten öte.
Hem de şimdi!
AMAN DİKKAT!
“Ben de bu çaresiz kardeşlerim için
mutlaka bir şeyler yapmalıyım!” diyenlerin çabasını görüyor, bu
güzel insanların feryadını birlikte dinliyoruz.
Televizyonlar, gazeteler ve sanal
âlemde yazılar, e-postalar bu acıyla, bu çabayla dolu.
Zaten bu manzarada tek
sevindirici kare burası olsa gerek:
Binlerce insanın duyarlılığı, acıyı
paylaşma isteği, yardımlaşma duygusu…
Peki, ne yapmalı Türkiye özelinde
bu duyarlı kesim.
Kardeşliğin, dostluğun, insanlığın
gereği olan her türlü maddi ve manevi yardımın (para, ilaç, gıda
yardımı ve kan bağışı…) yanında manevi destek olarak neler
yapılmalı?
Lanetlediğimiz zihniyeti
çağrıştıracak, bizi kendimizle tezatlaştıracak davranışlar
içinde olmadan neler yapılmalı?
Her şeye rağmen, her şeyden önce
soğukkanlı olmak yakışır bize.
Aklın ve sağduyunun rehberliğinde
mutlaka yapılması gereken şeyler vardır elbette!
Acaba biz var olan kardeşlik
duygularımızı daha da ileri boyuta taşıyarak bu kan ve gözyaşı
tablosundan mükemmel bir birliktelik şuuru çıkaramaz mıyız?
Bu sıcak saatlerde dünyaya birlik,
kardeşlik, insanlık mesajı veremez miyiz?
Dünün basit, önemsiz ayrılık
nedenlerini unutup, bilinçle elleri tutuşturarak, yürekleri
birleştirerek, on binler bir araya gelerek, “BİZ KARDEŞİZ!”
hepimiz kardeşliğin gereğini yapmaya hazırız!” mesajını veremez
miyiz?
Ama bugünlerde üslubumuza her
zamankinden daha fazla dikkat etmek durumundayız!
Yaşanan insanlık dışı olayların
çoğumuzu kısmen tepkiselleştirdiği, yüreklerimizin kan ağladığı
bir zamanda, söylemlerimiz ve ifade şeklimiz tabii ki çok
önemli.
Hisle, hırsla, tepkisellikle, eksik
bilgiyle, zanla hareket etmek, ilerde bu büyük camiayı
üzebilir.
Aman dikkat!
Unutulmasın, masum Gürcü
halkıyla bir derdimiz yok bizim!
Kavgamız Gürcü’lerle değil asla!
Kavgamız, bebek ve anne
katilleriyle.
Vahşetin senaristleriyle kavgamız.
Türkiye’de omuz omuza yaşadığımız
Gürcü vatandaşlarıyla ne alıp veremediğimiz var ki bizim?
Yarın da yüz yüze bakacağız,
yarından sora da birbirimizle dayanışacağız biz.
Sakın ha, heyecan, panik ve
tepkisellikle kırıp dökmeyelim birbirimizi!
Kavgamız, kin ve nefretle ölüm
kusan Gürcü yönetimiyle olmalı.
Değilse ince hesapları için düğmeye
basan ABD ve Rusya olmalı.
Gün, sağduyuyla, bilinçle hareket
etme günüdür.
Gün, kırgınlıkları unutma günüdür.
Gün, dostlukları besleyerek, sevgi
ve hoşgörüyle kardeşlik potasında erime günüdür.
Gün, elleri tutuşturma, yürekleri
birleştirme günüdür.
Gün, Adige’si, Abhaz’ı, Oset’i,
Avar’ı ve Çeçen’iyle tek yürek olma günüdür.
Kısaca gün, Kafkaslılık şuurunun
zirve yapması gereken bir gündür!
BARIŞ İÇİN “ KAFKAS İTTİFAKI”
Türkiye başbakanının barış için
“Kafkasya İttifakı”ndan bahsettiği bu günlerde, Kafkaslılar bu
söylemden büyük heyecan duymalı.
Bu sözün yakın takipçisi olmalı.
Türkiye Cumhuriyeti ‘nin girişimi
ve gayretiyle gerçekleşme ihtimali olan bu “itifak” için hiçbir
fedakârlıktan kaçınılmamalı, gereken her şey yapılmalı.
Bu söz, tarihi bir fırsat kabul
edilmeli.
Gönüller birlik şuuruyla çarpmalı.
Hırsı, binlerce masum insanın
ölümüne neden olan, ağır bir insanlık suçu işleyen Firavun
ruhlu bu Gürcü lideri mutlaka cezasını çekmelidir!
Ülkemizin başbakanından,
yetkililerinden Kafkaslarda barışın sağlanması talebinde bulunmak
Türkiye vatandaşı Kafkaslıların en doğal hakkıdır.
Türkiye genelinde yaşayan
milyonlarca Kafkas kökenlinin varlığı, uyumu, sadakati bir vefa
borcu gerektiriyor.
Bu vefanın gereği mutlaka
yapılmalı!
Evet, belki, kısa sürede ateşkes
sağlanabilir, savaş sona erebilir.
Bu büyük felakete sebep olan savaş
suçluları da cezalarını çekebilir.
Ya hiçbir suçu olmadığı halde
hayatını yitirenler?
Ya bombaların altında parçalanan,
enkaz altında can verenler?
Ya savaşın acımasızlığıyla dağılan
aileler?
Ya her şeyini kaybedenler?
Ya anne- babasız kalan yavrular?
Ya evladını yitiren anne-babalar?
Telafisi mümkün mü bu acıların?
Mümkün mü? |