Vakit akşam. Hava buz gibi. Yorgun argın işten çıkmıştı.
Tek isteği,
bir an önce eve gidip dinlenmekti.
Yemek sonrası, “kâfe”
eşliğinde demli çay,
bütün yorgunluğunu giderirdi.
Bu duygularla sokağı hızlı hızlı adımladı.
Arabasının kapısını açmak üzereydi ki duyduğu
anonsla irkildi.
Şehir hoparlöründen yükselen ses:
“LÜTFEN DİKKAT!”
“Adları, Nart, Setenay,
Gupse, Kuban, Dijan, Bersis olduğu söylenen Çerkes gençleri
kaybolmuştur!”
“Bulanların
insaniyet namına şehir merkezindeki
ÇERKES Derneğine…
Ses kulağında uğuldadı… devamını dıyamadı.
Duyduklarına bir anlam veremiyordu.
“Bu, bir şaka galiba!”
dedi.
Karışık duygular içindeydi, yol boyu “anons” u düşündü durdu.
Nihayet evdeydi, yemeğini yemiş sıcacık
çayını yudumluyordu.
Uykuya
yenik düşmeme çabasındaydı.
Elindeki gazeteyi sehpaya bırakmak üzereydi ki
gazetede gözüne ilişen
ifadeler onu dehşete düşürdü.
KAYIP İLANI:
“Adları, Aşemez, Gupse,
Dinemis, Beslan, Janberk, Nejan olduğu bilinen Çerkes gençleri
kaybolmuştur.”
“Bulanların insaniyet namına
KAFFED Genel Merkezine
bildirmeleri önemle rica olunur!”
Şaşırıp kalmıştı.
Kafası iyiden iyiye karışmıştı.
Gördüklerine, duyduklarına
bir anlam veremiyordu.
Hızla ayağa kalktı, gözlerini ovuşturdu.
“Ben, hâyâl görüyorum
galiba!” dedi.
Salona geçti.
Şaşkındı, koltuğa yığıldı
kaldı.
Neden sonra TV kumandasına
uzandı.
TV kanallarını anlamsızca dolaşmaya başladı.
O da ne:
SON DAKİKA HABERİ:
“Sayın seyirciler, bir son dakika haberini paylaşıyorum.”
“Adları, Nefin, Berkuk,
Ridade, Yenal, Abrek, Jankat olduğu bilinen Çerkes gençleri
kaybolmuştur!”
“Yerini bilenlerin insaniyet namına
Kafkas Dernekleri
Konfederasyonunu bilgilendirmeleri rica olunur.”
Yerinden fırladı.
Odanın içinde anlamsızca
dönüp dolaşmaya başladı.
Kan ter içindeydi.
Bir ses duydu.
Galiba annesinin sesiydi.
Küçük odaya yöneldi.
Yaşlı anne,
gayet sakin bir ses tonuyla,
“Evladım, bak televizyonda
konfederasyon başkanının konuşması var, ilgini çeker,
izlesene!”
Ekranda gördükleri, duydukları karşısında
donup kalmıştı.
Evet, genel başkan
telaş ve heyecanla konuşuyordu.
Kulak kesildi:
“Ey Çerkes toplumu,
buna bilgisizlik mi dersiniz, ilgisizlik mi, bilmiyorum ama
gençlerimizi kaybettik!”
“Yaptığımız her türlü arama- taramaya rağmen
derneklerimizde,
federasyonlarımızda, konfederasyonumuzda herhangi bir Çerkes
gencine rastlanmamıştır.”
“Söylemesi
çok zor ama
bir nesli kaybettik!”
“Üzgünüm!”
“Çok üzgünüm!”
Annesiyle göz göze
geldi.
Yutkundu, söyleyecekleri boğazında düğümlendi.
Kekeleyerek:
“Belliydi anne belliydi, bu gençleri kaybedeceğimiz
çoktan belliydi!”
“Ne olacak şimdi?”
Anne, derin bir sessizlik
yaşıyordu.
Ağır hareketlerle gözyaşlarını sildi.
Oğlunun yüzüne baktı,
baktı…
Oğlu:
“Kaybettik anne kaybettik,
enerjimizi kaybettik, gençliğimizi, geleceğimizi kaybettik!”
“Ne olacak şimdi?”
Yaşlı annesine sarıldı, ağlıyordu,
hıçkırarak ağlıyordu.
Anne, titrek sesiyle:
“Haklısın oğlum, yerden göğe kadar haklısın!”
“Büyükler ve yöneticiler
gençlerin kıymetini bilemedi.”
“Gençlik, sıcak ilgi
görmedi!”
“Dilini, kültürünü öğrenemedi!”
“İlgisizlikten
yok oldu bu gençler!”
“Bundan sonra işimiz, sanıldığından da zor!”
Odayı bir matem havası
sardı.
Sessizliği, köşede huysuzlanan
papağanın sesi bozdu:
Adiğe, Adiğe!
|