Kayseri Hilton’da kadirşinaslığın
tablolaştığı bir program.
Sıcak, samimi, sevgi, vefa ve takdir dolu bir gece.
Kültürü için yüreğini ortaya koyan,
model insanlarla seçkin davetlilerin oluşturduğu duygu, düşünce ve
paylaşım atmosferi görülmeye değerdi.
Kadirşinaslığın gereğini yapıp
örnek insanları alkışlamak sanıldığı kadar zor değilmiş meğer!
“Kafkas Diasporası Com” internet
sitesinin itinayla hazırladığı “2008’in en iyileri ödül
programı”ndan bahsediyorum.
Gecede çok özel, güzel insanlarla
tanıştım. Uzun yıllar görüşemediğim çok dostla kucaklaştım. Çok
sevdim bu geceyi, büyük zevk aldım bu programdan.
Bir kez daha anladım ki takdir etme
duygusu, bir cesaret işi değil, hakkaniyetin ve insanlığın
gereğiymiş.
İFADELER - İTİRAFLAR
Kafkas kültürüne hizmet eden
mütevazı, güzel insanlara, gecikmiş vefa borcunun ödendiği bu
ödül gecesi, pırıl pırıl genç sunucunun davetiyle sahneye gelen
isimlerin ifade ve itirafıyla yürekler dalgalandı, gözyaşları
hareketlendi.
“2008 Yılı Cumhurbaşkanlığı
Kültür ve Sanat Büyük Ödülü”nü Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah
Gül’den alan ve aynı zamanda Kafkas Diasporası.Com
tarafından “Onur Ödülü”ne layık görülen, Sayın Yaşar KEMAL’in,
bu kültür, bu toplum için söyledikleri daha çok konuşulacak, uzun
yıllar unutulmayacak.
Şöyle diyordu büyük usta:
"Hayatım boyunca Avrupa ve Amerika dahil yurt dışından 19 ödül
aldım ama Çerkesler benim çocukluğumun arasında geçtiği apayrı
insanlardır. Bizim oralarda Çerkesler deyince misafirperverlik
akla gelir, bizim orda herkes misafirperverliği Çerkeslerden
öğrenmiştir. Çerkeslerden ödül almak benim için, babamın
mezardan çıkıp bana ödül vermesi gibi onur verici, mutluluk
vericidir."
“2008 yılı onur ödülü” ne layık
görülen Sayın Kuşha Doğan Özden ise mesajında: “Yaşamım boyunca,
kültürümüzün, dilimizin yok olmaması için yapamadıklarımın
yapabildiklerimden çok daha fazla oluşunun bilinciyle
çalışmalarıma devam edeceğimi bilmenizi isterim. Ayrıca ismimin
Yaşar Kemal gibi büyük bir ustayla anılmış olması benim için
büyük onurdur. Takdir edilmek güzel bir duygudur.” diyordu.
Yılın kültür adamı ödülüne layık
görülen sayın Sefer Berzeg ise konuşmasında: "Bizim toplumdan,
hayatımda ilk kez ödül alıyorum.” Bir kez de Kafkasya'da
şiirlerimi sınıf öğrencilerine ezberleten bir öğretmenin sözleri
ve tavrı benim için ödül olmuştu." açıklamasını yapıyor.
Ya sevgili Turgut Türksay’ın
sımsıcak duyguları, alkışı çoktan hak eden düşünceleri?
Bu görüntüler, bu ifadeler,
samimi alkışlarla birlikte, gönüllerde hüzünle karışık büyük
bir dalgalanmaya neden oluyor.
Allah aşkına, bu ifadelere gülüp
geçebilecek duyarsızlıkta kaç kişi var aramızda?
VEFA VE GURUR GECESİ
Bu gece, her karesine Kafkaslının
asalet ve zarafeti sinmiş anlamlı, farklı bir gece.
Coşku ve gurur gecesi.
Vefa, duygu, alkış gecesi.
Kurtuluş Savaşı’nın sembolü olan
Çerkes kalpağı, bu geceyle sevginin, vefanın, gururun sembolü
oluverdi.
Unutmayalım, takdir etmek
duygusu, bir cesaret işi değil, hakkaniyetin ve insanlığın
gereğidir.
Keşke diyorum, bu tür çalışmaları
önemsiz sayanlar, ciddiye almayanlar bu programı izleseler ne iyi
olurdu!
Ne iyi olurdu, takdir edilmenin o
inanılmaz gücünü görseler, toplum olarak takdir etme, ödül verme
konusunda ne kadar geciktiğimizi anlasalar, diyorum!
KEŞKE İNTERNET SİTELERİMİZ BU
HABERİ ATLAMASAYDI?
CC dahil, federasyon ve dernek
siteleri ile birlikte diğer aktif internet sitelerimiz bu
haberleri nasıl değerlendirmez?
Sizce, bugünlerde sitelerimizi
dolduran seçim haberlerinden (Şüphesiz o da gerekli.) daha mı az
önemli bu ifadeler?
Yoksa bu söylemler, toplumumuz ve
kültürümüz adına ciddiye alınmayacak kadar önemsiz mi?
Değilse benim anlayamayacağım
derinlikte ince hesaplar mı yapılıyor?
“Keşke!” dedim.
Üzüldüm, çok üzüldüm doğrusu!
TAKDİR ETMEK BU KADAR MI ZOR?
Keşke iyi niyet ve büyük
gayretlerle ortaya konulan bu güzelliklere sahip çıkabilsek!
Hiç alışkın olmadığımız, yüzlerce
insanımızı duygulandıran bu harika manzara, neden hak ettiği
yankıyı bulmaz?
Yoksa, toplum olarak hâlâ
"Marifet iltifata tabidir.” sözüne inanmıyor muyuz?
“Eller kadir kıymet bilmiyor
annem
Senin kadar kimse sevmiyor annem!” demeye devam mı etmeli
ödülü çoktan hak eden bu emektar, gayretli, vefalı insanlar?
Toplum olarak bizler de:
“Bazen güllerimiz açmadan soldu,
Kadir, kıymetini biz bilemedik.” şarkısına devam mı edelim?
Ne dersiniz?
Kültürel duyarlılığını hep takdir
ettiğim internet sitelerimiz, sağcısı-solcusu, yaşlısı-genci,
bayanı-erkeğiyle, patronu-işçisi, Kafkaslısı- Kafkaslı olmayanı
ile olabildiğince geniş bir yelpazeye yayılan bu katılımcıların,
bu kültüre hizmet edenlerin “gurur gecesini “neden atlar acaba?
Neden iyi niyetlerle, olağanüstü
çabalarla ortaya konulan güzellikleri paylaşamıyoruz, birlikte
alkışlayamıyoruz?
Yoksa: “Benim yapmadığım, benim
çağrılmadığım, benim ödül almadığım, benim ödül vermediğim
program güzel değildir!” değerlendirmesini mi yapıyor bazıları?
Neden, neden?
Bu güzelliklere vesile olan başta
Kafkas Diasporası.Com olmak üzere, Kayseri Dostluk Kulübü’nü ve
emeği geçen herkesi kutluyorum.
Siz, konuşmanın, düşünmenin ötesine
geçip farklı güzel şeyler yaptınız gönülden kutluyorum
sizi.
KAÇ ÇERKES HİSSEDEBİLİR BU
DUYGU YOĞUNLUĞUNU?
Kayseri Büyükşehir Belediye
Başkanı’nın, ekrana yansıyan “ Büyük Göç”ü anlatan
konuşmasının bir karesinde başkan, yutkunuyor, sözcükler boğazına
düğümleniyor. Gözyaşına boğulmak üzere olan başkanın imdadına,
masadaki bardak ve bir yudum su yetişiyor.
Manzaraya şahit olan salondaki
herkes, nefesini tutmuş bir halde.
Ve salon alkışlarla inliyor.
Çok isterdim samimiyetin tablosu
olan bu anın, daha fazla kişi tarafından görülmesini!
Merak ediyorum, acaba “sürgün”
simsarlığını yapan yedi göbek Çerkes kaç insanımız, bu Çerkes
olmayan güzel insanın hissettiği samimiyeti hissedebilmiş,
“sürgün”ü gözyaşıyla anlatabilmiş?
Sevgili dostum Oğuz Berk’le aynı
duyguları paylaşmış olmalıyız ki duygu yoğunluğunun bu noktasında
göz göze gelmişiz.
Bir kez daha anladım ki takdir
edilmek kadar takdir etmek de büyük erdemmiş!
SANIRIM BU GECE, TOPLUMUMUZA BİR
HAKİKATİ DAHA HAYKIRDI:
Ey güzel toplum, neden birbirinizi
insafsızca eleştirmede bu kadar mahirsiniz de iyileri takdir
etmeye gelince çakılıp kalırsınız?
Bu ne kadar bencil bir davranış
farkında mısınız?
Yoksa siz hâlâ takdir etmenin
inanılmaz gücünü kavrayamadınız mı?
Neden, değerlerinizin kıymetini
bilmiyor, fırsatları hep erteliyorsunuz?
Neden, hoyratça kullandığınız
kültürünüzü, eskimeden yıprattığınız dostlukları, savurganca
harcadığınız sevdaları cömertçe tüketiyorsunuz?
Neden, “İnsanlar, ölünce
kıymetleniyor!” safsatasını bırakıp yanıbaşınızdaki harika
insanların kıymetini anlamaya çalışmıyorsunuz?
NE ZAMAN?
Çok merek ediyorum, her şeyi yanlış
anlamaya hazır zihinler, ne zaman bardağın dolu tarafını
görmeye başlayacak?
Ne zaman: “Seni kutluyoruz! Sen
samimisin! Sen güzel şeyler yapıyorsun! Sen toplumun, kültürün
için çaba harcıyorsun, bu harika özelliklerinden dolayı seni
gönülden kutluyoruz!” diyeceğiz?
Bırakalım artık buz çölünde yol
almayı!
Çözülsün artık kalplerin,
gönüllerin buzu!
Bu kibir, bu gurur, bu
tahammülsüzlük nereye kadar?
Birileri başarıyı ödüllendiriyor,
örnek şahsiyetleri seçerek toplumuna model olarak sunuyorsa,
bizlere yakışan da onları tebrik etmek olmalı değil mi?
Toplumuna, kültürüne hizmeti amaç
edinmiş güzel insanları,
Hizmet üretenleri,
Çoğu zaman sessiz yaşayan,
”görünmez”leri,
Toplumuna model olanları, yani
”en iyileri” alkışlamak, vefanın gereğini yapmak değil mi
doğru olan?
Bu zarif davranışından dolayı
Kafkasdiasporası.com
(Uzunyayla.com ) yetkililerini tekrar kutluyorum.
Hal böyleyken, neden bu toplum
takdiri hak edenleri daha fazla takdir etmeyi akıl etmez?
Niçin takdir etmenin,
ödüllendirmenin sihirli gücüne inanmaz?
İyileri, “en iyileri”,
taktiri hak edenleri sahneye almak, vefanın gereğini yerine
getirmek, bunu onlara hissettirmek bu kadar mı zor?
Hep yerilen, hep eleştirilen bir
ortamda, hissedilmek, takdir edilmek, anlaşılmak,
daha da önemlisi örnek gösterilmek ne insani bir duygu ne
insancıl bir davranış.
NEDEN, NEDEN?
Programda yaşanan güzelliklerin
kalplerde bıraktığı huzur, gözlere yansıttığı ışıltıyla vedalaşan,
kucaklaşan davetliler, bitmesini istemedikleri bu vefa ve ödül
gecesinden başları dik, gururla ayrıldılar.
Sanki davetliler:“ İşte bu! Bak
yapılırsa ne güzel oluyormuş! Bırakalım artık bu anlamsız haset,
kibir, gurur ve tahammülsüzlüğü!” diye mırıldanıyordu.
Umarım, bu kadirşinas milletin,
takdir etme duygusunun böylesine körelmiş olması, takdir
duygusunun kıskançlıkla örtülü olduğunun göstergesi değildir.
Kayseri Hilton, gecenin ilerleyen
saatinde, kültürü, toplumu için samimi heyecan hisseden bu asil,
zarif, vefa insanlarını ağırlamış olmanın haklı gururuyla derin
sessizliğine gömülüverdi. |