...................
...................
21 MAYIS’I DOĞRU OKUMALIYIZ
14.05.2009
YEMUZ Nevzat Tarakçı
...................
...................
Her şeyini bırakıp meçhule gitmek  zorunda bırakılan yiğit insanlar.

Yürekleri kan ağlayan gözü yaşlı anneler, masum bebekler siz çok acı yaşadınız.

Yüreğimiz dayanır mıydı acaba konuşsanız?

Biz sustuk, seni dinliyoruz, sen konuş 21 Mayıs! 

Ayrılık, çaresizlik, kan ve gözyaşından oluşan kapkara bir tablo ve yüreklerimize gömdüğümüz dayanılmaz bir acı.

“Göç”, “sürgün”, “soykırım” dediğimiz, adını koymakta zorlandığımız bir tarih, 21 Mayıs.

Atalarımın, doğup büyüdükleri, “vatanım” dedikleri  topraklarından uzak, çok uzak  diyarlara gitmek zorunda bırakıldıkları an.

Sevdalarını bırakan, aşklarını erteleyen, hayallerini unutan binlerce masum insanın meçhule yürüdükleri zaman 21 Mayıs.

Çoluk - çocuk, kadın - erkek,  yaşlı - genç  nereye gidiyor, niçin gidiyorlardı?

Kim gönderiyor,  kime gidiyor, kimler karşılayacaktı?

Niçin gidiyorlardı, geriye dönüp bakamayacak kadar kırgın, üzgün ve yıkılmış bir halde nereye gidiyorlardı? 

Gittiler, kökleri sökülerek, dalları budanarak, yürekleri kan ağlayarak gittiler.

Canı, cananı terk ederek, geriye dönüp bıraktıklarına doya doya bakamayarak gittiler.

Bu insanlık dramında, bu talihsiz yolculukta, kaç çocuk, kaç anne hayatını yitirdi, galiba bunu çok iyi bilmiyor tarih.

Tarih, bu talihsiz zaman dilimini hatırlamak istemediğinden olsa gerek, yutkunuyor, susuyor çok şey anlatamıyor bize.

Bu can pazarında, kaç insan açlıktan, sefaletten, hastalıktan canını kurtarabilmiş?

Kaç insan dilini, tarihini, coğrafyasını bilmediği uzak diyarlara ulaşabilmiş, kaçı yeni hayata başlayabilmiş? 

Her şeyini bırakıp meçhule gitmek  zorunda bırakılan yiğit insanlar.

Yürekleri kan ağlayan gözü yaşlı anneler, masum bebekler siz çok acı yaşadınız.

Yüreğimiz dayanır mıydı acaba konuşsanız?

Biz sustuk, seni dinliyoruz, sen konuş 21 Mayıs! 

KARADENİZ NE DİYOR, KEFKEN NEREYE BAKIYOR?

Endişem var: “Göç”, “sürgün”e, “sürgün”, “soykırım”a dönüşmüşse,

“Ah!”lar,  “vah!”lar, “eyvah!”lar eşliğinde atılan sloganlarla ümitler kararıp Karadeniz’de boğulursa,

“Sürgün” şarkıları, yandık yıkıldık mahvolduk korosuyla birleşip Kefken ufuklarını karartırsa,

Duygusallık, mantığımızın zirvesinde bağdaş kurarsa,

Akıl ve mantık susar his ve heves coşarsa işte o zaman, “sürenler”, “sürülenler” ve “kucak açanlar” birbirine karışır ki o zaman vay halimize!

O zaman meşaleler düşmanlığı, kini, nefreti tutuşturur, karamsarlıkla gençliği buluşturur.

Aman dikkat,  sürenler, sürülenler ve kucak açanlar birbiriyle karıştırılmasın.

Meşaleler düşmanlığı, kini, nefreti tutuşturmasın.

Karamsarlığı gençliğe bulaştırmasın. 

21 MAYIS DURUŞU

Derneklerimiz ve üst kurullarımız bu haftayı çok yoğun yaşayacak.

Yöneticiler, konuşmacılar, özellikle heyecanlı gençler üsluplarına çok dikkat etsinler.

Savaş çığırtkanlığı yapmanın, önyargılarla coşmanın, yakıp yıkmanın, suçluları sıralamanın, darağacı etrafında naralar atmanın fayda sağlamayacağının bilincinde elbette bu asil toplum.

21 Mayıs duruşumuz son derece önemli.

Programlarımız elbette kişilikli olmalı. Elbette acı da olsa doğrular dillendirilmeli ama üslubuyla, kuralıyla, incecik hesabıyla. 

Karadeniz kıyılarında, Kefken’de, dernek binalarımızda, meydanlarda bir araya gelecek binlerce insanın duruşu, hissiyatı çok önemli. 

Her şey bu güzel topluma yakışır şekilde olmalı.

Sesimiz, tavrımız, nereye baktığımız, ne görmeye çalıştığımız çok önemli.

Elbette düşmanlığa bakanlar acı, ıstırap, kan, gözyaşı ve nefret görecektir.

Peki aynı yere bakıp  barış, sevgi , kardeşlik ve dayanışma görmek mümkün değil mi acaba?

Dilerim artık kimse öfke ve savaş dilini kullanmasın.

Herkes sevgi ve barış dilini kullansın.

Şoven söylemler düşsün dilimizden.

Kin, nefret ve önyargılar yerini sağduyuya, barışa, dostluğa bıraksın. 

21 MAYIS’IN MESAJI

Ey 21 Mayıs, atalarının yeryüzüne dağılırken çektiği acıları unutan, göç yolundaki gözyaşından, çileden, çaresizlikten ve  bunların oluşturduğu kapkara tablodan etkilenmeyecek kadar duyarsız, bir o kadar duygusuz evladın var mı acaba? 

Var mı acaba tarihin tekerrür etmesini isteyen?

Mesajını doğru okuyamadığı için tarihten gerekli dersi alamayan, öfke ve savaş dilini kullanarak nefret meşalesini tutuşturan, gençliği ümitsizlikle tanıştıran söz dinlemeyen talihsiz çocukların var mı? 

Söyle, varsa buna “evladım” der misin? 

Biz bir kez daha anladık ki acısını yüreğine gömüp ümidi haykıranlar kazanıyor.

Farkındayız, seni doğru okumak durumundayız, seni iyi anlamak zorundayız.

Mesajın kulağımıza küpe olacak.

Biz sustuk seni dinliyoruz, sen konuş 21 Mayıs.