Her
şeyini bırakıp meçhule gitmek zorunda bırakılan yiğit insanlar.
Yürekleri kan ağlayan gözü yaşlı anneler, masum bebekler siz çok
acı yaşadınız.
Yüreğimiz dayanır mıydı acaba konuşsanız?
Biz sustuk, seni dinliyoruz, sen konuş 21 Mayıs!
Ayrılık, çaresizlik, kan ve gözyaşından oluşan kapkara bir tablo
ve yüreklerimize gömdüğümüz dayanılmaz bir acı.
“Göç”, “sürgün”, “soykırım” dediğimiz, adını koymakta
zorlandığımız bir tarih, 21 Mayıs.
Atalarımın, doğup büyüdükleri, “vatanım” dedikleri topraklarından
uzak, çok uzak diyarlara gitmek zorunda bırakıldıkları an.
Sevdalarını bırakan, aşklarını erteleyen, hayallerini
unutan binlerce masum insanın meçhule yürüdükleri zaman 21 Mayıs.
Çoluk - çocuk, kadın - erkek, yaşlı - genç nereye gidiyor, niçin
gidiyorlardı?
Kim gönderiyor, kime gidiyor, kimler karşılayacaktı?
Niçin gidiyorlardı, geriye dönüp bakamayacak kadar kırgın,
üzgün ve yıkılmış bir halde nereye gidiyorlardı?
Gittiler, kökleri sökülerek, dalları budanarak, yürekleri kan
ağlayarak gittiler.
Canı, cananı terk ederek, geriye dönüp bıraktıklarına doya doya
bakamayarak gittiler.
Bu insanlık dramında, bu talihsiz yolculukta, kaç çocuk,
kaç anne hayatını yitirdi, galiba bunu çok iyi bilmiyor tarih.
Tarih, bu talihsiz zaman dilimini hatırlamak istemediğinden olsa
gerek, yutkunuyor, susuyor çok şey anlatamıyor bize.
Bu can pazarında, kaç insan açlıktan, sefaletten,
hastalıktan canını kurtarabilmiş?
Kaç insan dilini, tarihini, coğrafyasını bilmediği uzak diyarlara
ulaşabilmiş, kaçı yeni hayata başlayabilmiş?
Her şeyini bırakıp meçhule gitmek zorunda bırakılan yiğit
insanlar.
Yürekleri kan ağlayan gözü yaşlı anneler, masum bebekler siz çok
acı yaşadınız.
Yüreğimiz dayanır mıydı acaba konuşsanız?
Biz sustuk,
seni dinliyoruz, sen konuş 21 Mayıs!
KARADENİZ NE DİYOR, KEFKEN NEREYE BAKIYOR?
Endişem
var: “Göç”, “sürgün”e, “sürgün”, “soykırım”a dönüşmüşse,
“Ah!”lar,
“vah!”lar, “eyvah!”lar eşliğinde atılan sloganlarla ümitler
kararıp Karadeniz’de boğulursa,
“Sürgün”
şarkıları, yandık yıkıldık mahvolduk korosuyla birleşip Kefken
ufuklarını karartırsa,
Duygusallık, mantığımızın zirvesinde bağdaş kurarsa,
Akıl ve
mantık susar his ve heves coşarsa işte o zaman, “sürenler”,
“sürülenler” ve “kucak açanlar” birbirine karışır ki o zaman vay
halimize!
O zaman
meşaleler düşmanlığı, kini, nefreti tutuşturur, karamsarlıkla
gençliği buluşturur.
Aman
dikkat, sürenler, sürülenler ve kucak açanlar birbiriyle
karıştırılmasın.
Meşaleler
düşmanlığı, kini, nefreti tutuşturmasın.
Karamsarlığı gençliğe bulaştırmasın.
21 MAYIS
DURUŞU
Derneklerimiz ve üst kurullarımız bu haftayı çok yoğun yaşayacak.
Yöneticiler, konuşmacılar, özellikle heyecanlı gençler üsluplarına
çok dikkat etsinler.
Savaş
çığırtkanlığı
yapmanın, önyargılarla coşmanın, yakıp yıkmanın, suçluları
sıralamanın, darağacı etrafında naralar atmanın fayda
sağlamayacağının bilincinde elbette bu asil toplum.
21 Mayıs
duruşumuz son derece önemli.
Programlarımız elbette kişilikli olmalı. Elbette acı da olsa
doğrular dillendirilmeli ama üslubuyla, kuralıyla, incecik
hesabıyla.
Karadeniz
kıyılarında, Kefken’de, dernek binalarımızda, meydanlarda
bir araya gelecek binlerce insanın duruşu, hissiyatı çok önemli.
Her şey bu
güzel topluma yakışır şekilde olmalı.
Sesimiz,
tavrımız, nereye baktığımız, ne görmeye çalıştığımız çok
önemli.
Elbette
düşmanlığa bakanlar acı, ıstırap, kan,
gözyaşı ve nefret görecektir.
Peki aynı
yere bakıp barış, sevgi , kardeşlik ve dayanışma görmek mümkün
değil mi acaba?
Dilerim
artık kimse öfke ve savaş dilini kullanmasın.
Herkes
sevgi ve barış dilini kullansın.
Şoven
söylemler
düşsün dilimizden.
Kin, nefret
ve önyargılar yerini sağduyuya, barışa, dostluğa bıraksın.
21
MAYIS’IN MESAJI
Ey 21
Mayıs, atalarının yeryüzüne dağılırken çektiği acıları
unutan, göç yolundaki gözyaşından, çileden, çaresizlikten ve
bunların oluşturduğu kapkara tablodan etkilenmeyecek kadar
duyarsız, bir o kadar duygusuz evladın var mı acaba?
Var mı
acaba tarihin tekerrür etmesini isteyen?
Mesajını
doğru okuyamadığı için tarihten gerekli dersi alamayan, öfke ve
savaş dilini kullanarak nefret meşalesini tutuşturan,
gençliği ümitsizlikle tanıştıran söz dinlemeyen talihsiz
çocukların var mı?
Söyle, varsa buna “evladım” der misin?
Biz bir kez daha anladık ki acısını yüreğine gömüp ümidi
haykıranlar kazanıyor.
Farkındayız, seni doğru okumak durumundayız, seni iyi anlamak
zorundayız.
Mesajın kulağımıza küpe olacak.
Biz
sustuk
seni dinliyoruz, sen konuş 21 Mayıs. |