Deme-damara, kana, kafatasına dayanan, ırkçılık yok mu oluyor
yoksa?
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de bir ilk gerçekleşti.
Cevat Fehmi Başkut’un “Buzlar Çözülmeden” eserinden, ünlü tiyatro
sanatçısı Sayın Haldun Dormen’in uyarladığı “Çîrokeke Zivistanê”
yani “Bir Kış Öyküsü” adlı müzikalin prömiyeri (ilk gösterimi) Diyarbakır Belediye Tiyatrosu’nda Kürtçe
olarak yapıldı.
Çok normal değil, Türkiye’de bir eser, ilk kez tamamen Kürtçe
olarak sahneleniyor.
Salonda kimler mi var?
Diyarbakır valisi, milletvekilleri, büyükşehir belediye başkanı,
DEP eski milletvekilleri, sanatçı Ahmet Kaya'nın eşi ve çok sayıda
sanatsever, oyunu büyük ilgiyle izliyor.
Programın sonunda “Kandil”den gelen PKK'lıların da aralarında
bulunduğu konuklar sahneye çıkarak oyuncuları tebrik
ediyor, oyunculara karanfil dağıtıyor.
Ne dersiniz etrafımızdaki karlar eriyor, buzlar çözülüyor
mu yoksa?
Bu olaya kim nasıl bakar bilmiyorum ama bu tablo beni
heyecanlandırdı.
Dilin, toplumsal önemi, tiyatronun misyonu adına heyecan duydum.
Oyun sonunda Sayın Haldun Dormen, hayatının en güzel ve heyecan
verici oyununu sergilediğini söylüyor.
Diyarbakır büyükşehir belediye başkanı ise, Dormen ve
arkadaşlarına teşekkür ettiğini belirtiyor: "Bu gece 70 yıllık
80 yıllık karlar eriyor. Ve daha eriyecek. Önümüzde Allah'ın
izniyle bahar var, kültür bayramı var, dil bayramı var."
diyor.
Bu günleri, Türkçe'nin dışında başka bir dille konuşmanın, kasette
şarkı dinlemenin yasak olduğu günlere kıyaslarsanız insan moral
buluyor, birden ümitleniveriyor.
Ben bu kareleri gönülden alkışlıyorum!
Anadille tiyatro izlemek dil ve kültür bilincine sahip kimleri
heyecanlandırmaz ki?
Tiyatro diye geçmemek lazım.
Tiyatro, hayatın aynasıdır. Biz bu aynada kendimizi görme ve
düzeltme imkânı bulabiliriz.
Muhsin Ertuğrul’un ifadesiyle “Tiyatrosuz kalan bir toplum, önce
dilini yitirir, geleneğini unutur; sonra bütün bağları çözülür,
sokağa düşer. En büyük kötülük birbirimizden ayrıldığımız gün
başlar.”
Almanlar yakılıp yıkılan şehirlerinde hastaneden,
üniversiteden, tapınaktan, okuldan önce, on beş yılda tam yüz
yeni tiyatro yaptırmışlar.
Eski Yunan'da 70 bin kişilik Megalopolis'te 40 bin kişilik tiyatro
vardı.
Bugün Yunanistan'da hâlâ kullanılan 55 basamaklı Epidauros
tiyatrosu 14 bin kişi alıyor.
Bergama'da, Virankapı'daki Roma tiyatrosu 30
bin
kişiliktir.
Tellidere'deki tiyatro 50
bin
kişilik.
Asklepion'daki tiyatronun hatırı sayılır bir kısmı, hastalara
ayrılmış.
Bergama’nın nüfusu 160
bin
iken 100
bin kişi alan 4 tiyatrosu varmış.
Muhsin Ertuğrul’a göre, “Hastane gövdelerin, tiyatro ruhların
şifa kaynağıdır. Ruhsuz adam bir kalıptır. Düşünmekten,
duymaktan, insanlıktan, iyi ve kötüyü ayırt etmekten uzak bir
kalıp! En korkunç suçları işleyenler hep bu ruhsuz kalıplardır.
Çevremizi karartan, eğitim ışığına varamamış bu sakat ruhlardır.”
Tiyatro okul kadar, hastane kadar önemlidir. Gövde hastası ölür,
ruh hastası öldürür.
Tiyatronun en büyük gücü "söz"dedir. İnsanlığın sesi, tiyatroda
duyulan sözlerle kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa geçer, geleceğe
armağan kalır. Tiyatroda seyircinin kana kana içeceği bu söz
yağmurudur; ruhları yıkayan bu söz tufanıdır.
Tiyatro, dil kültürüyle de doğrudan bağlantılıdır.
Hal böyleyken bizler tiyatronun neresindeyiz?
Ya anadil ile tiyatro?
Anadil değil mi hem bireysel hem toplumsal kimliği tezgâhında
dokuyan güç?
Dilin bu işlevini eksiksiz yerine getirebilmesi, ulusallığını
yitirmeden, kendi öz değerlerini korumasına bağlı değil mi?
Bizler, kimliği ve kültürüyle barışık bireyler yetiştirmek uğruna,
yetişen nesillere tiyatro sevgisi aşılayabilirsek, daha
modern bir çevrenin, daha anlayışlı bir insan modelinin, yaşamı
sanat haline getiren bir toplumun temelini atmış oluruz.
Türkiye’de daha fazla anadille tiyatro, kardeşliğe, barışa ve
dayanışmaya hizmet edecektir.
Tiyatronun kudretinden daha fazla yararlanmak için biraz daha
gayret.
Not:
Abhazya kurucu devlet başkanı Merhum Viladislav Ardzınba'ya
Allahtan rahmet, ailesine, yakınlarına ve sevenlerine sabırlar
diliyorum.
Ayrıca,
CC’den ayrılan değerli arkadaşlarımızın burukluğunu
yaşarken aramıza yeni katılan değerli yazar arkadaşlarıma hoş
geldiniz diyor, bu güzel insanları sevgiyle selâmlıyorum. |