Bir
toplum, kültürü kutsayıp, dini atlayabilir mi?
Dinle
kültür birbirinden ayrılabilir unsurlar mı?
“Kültürümüzdür ortak paydamız, din devreye girerse bölünürüz!”
sözü ne kadar doğrudur?
“Din,
Allah’la kul arasında gizli bir bağdır, olmazsa olmazımız
değildir” diyen kültür insanlarımız var mıdır?
Toplumunuzun kültürüne inanacak, onu savunacak, dilin önemini
kavrayacaksınız ama dini yok sayacak, hatta onu dalgaya
alacaksınız. Yok öyle!
Din,
toplumlarda kültürden ayrılması mümkün olmayan bir öğedir. Yani
din, kültür ağacının bir dalı değil
gövdesidir.
Bu
konuda Bergson'un şu ifadeleri manidar değil midir?
"Geçmişte olduğu gibi bugün de ilimsiz, sanatsız, felsefesiz
toplumlar bulunacaktır. Fakat dinsiz bir toplum asla! Günümüze dek
dinsiz yaşayamayan insanlık, gelecekte de dinden
vazgeçemeyecektir.”
Charles
A.Ellwood
da bu görüşü destekler:"Din dışı sosyal bir dünya, kararlı olmayan
sosyal bir dünya olacaktır. Coşkun heyecandan ve görüş
genişliğinden yoksun, kararsızlık ya da şüphe içinde bir dünya
olacaktır."
Benjamin
Kidd'e
göre ise: "Din, insan denilen bütün varlıkların eylemlerini,
hareketlerini tayin eder. Bu kuvvet fertleri, ortak hayata
kendilerini feda etmeğe iter. Din ne kadar kuvvetli ise,
kolektiviteler o kadar sosyaldir. Onlar o kadar hayatta kalmak
şansına sahiptirler."
Demek ki din, basit bir kültür öğesi değildir. Aksine diğer
öğeleri de etkileyen bir niteliğe sahiptir. Yani bir kültürü
anlayabilmek onu yaşayabilmek, diğer bütün öğeler gibi,
din öğesini de iyi tanımayı gerektirmektedir.
“Dolayısıyla dini unutan veya öğrenmeyen insan ve toplumlar,
sadece bir kültür öğesini unutmuş ve öğrenmemiş olmaz. Aksine
onlar, diğer kültür unsurlarını anlamakta da zorluk çeker.”
Eliot'ya
göre, Asya, gelecekte, Hıristiyanlığı kabul etseydi bile, yine
Avrupa kültürünün bir parçası olamazdı.
Eliot
şöyle diyor: "Standartlarımızın geliştiği ve yakın zamana kadar
Avrupa kanunlarının kök saldığı ortam Hıristiyanlıktır. Herhangi
bir Avrupalı, Hıristiyanlığın doğru olmadığına inanabilir. Yine
de, onun söylediği, imal ettiği ve yaptığı şeyler, Hıristiyanlık
geleneğinden doğar ve anlamını Hıristiyan kültüründen alır. Sadece
bir Hıristiyan kültürü, bir Voltaire bir Nietzsche
yaratabilirdi. Avrupa kültürünün Hıristiyanlık ortadan
kalktıktan sonra yaşayacağına inanamıyorum. Eğer
Hıristiyanlık yok olursa, bütün kültürümüz de yok olacaktır.”
“Din,
felsefeden daha eskidir. Din, ahlâktan da daha eskidir.
Dolayısıyla din, kültürden daha da eskidir. İşin esasına bakılırsa
din, kültür veya medeniyeti kendiliğinden ihtiva eder.“
(Jacque Maritain)
“DİN”İN ÜSTÜNÜ
“DİL”LE ÖRTMEYE ÇALIŞANLAR
Aynı
kültürün insanları, her fırsatta inananı, inanmayanı dışlar,
inanmayan inanandan nefret ederse, vay ki vay bu toplumun, bu
kültürün haline!
Hani
kültürün en önemli öğesiydi din?
Hani
dinsiz kültür yaşayamazdı?
Elbette
bir toplumda, hiçbir dine inanmayanlar da olabilir.
Sakıncalı olan bu değil. Tehlikeli olan,
tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlüktür…
Biraz
daha tahammül, biraz daha hoşgörü lâzım bize.
İnanın
bizim aydınımıza, güzel toplumumuza bir başka yakışıyor hoşgörü.
Geleceğe
yürüyen insanların önündeki en amansız engellerden biridir
hoşgörüsüzlük.
Ayrılık,
farklılık ve uyum zorluklarından kaynaklanan handikaplara karşı en
tesirli silah, en sağlam sığınak tahammül ve hoşgörü olsa gerek.
Ne güzel
şey, farklı dillere, değişik dinlere, kültürlere karşı duyulan
hoşgörü.
Benim
gibi inanmak benim gibi düşünmek zorunda mı herkes?
Ne yazık
ki Türkiye’deki Çerkes aydınlarının bazısında, zaman zaman
depreşen bir rahatsızlık var.
Dinin
üstünü dille örtmeye çalışmak.
A canım
kardeşim, dilin yeri, dinin yeri ayrı
değil mi?
Din,
kültürün en önemli öğesi değil mi?
Hangi
kültür dinsiz yaşamış tarihte?
Dini
atlayarak, kültüre sığınarak, dili kullanarak kim nereye varmaya
çalışıyor?
Din,
dindir; dil, dildir! Asla birisi bir diğerinin yerini tutamaz!
Dinin
üstünü dille örtmeye çalışmak, nafile bir uğraştır!
Güneşi
balçıkla sıvamaya kalkışmaktır.
Dinsiz
bir kültür eksik bir kültürdür.
Sen dini
ciddiye almıyorsun diye din gerçeği yok mu olacak?
Sen
inanmıyorsun diye kültür dinsiz mi yaşayacak?
“Dil ve
kültür varken dine ne gerek var!” dersek yanılırız, aldanırız.
Dini
basitleştirip Allah’la kul arasında küçük bir bağlantı boyutuna
indirgeyenler en nazik ifadeyle, dine ilgisizdir, bu konuda
bilgisizdir.
DİN, BİR
HAYAT TARZIDIR.
Din,
“Allah’la kul arasına girilmez, din, gizli ibadetler
manzumesidir!” şeklindeki bildik nakaratlarla izah edilemeyecek
kadar ciddi bir kavramdır.
Din,
insanlar için bir hayat tarzıdır.
Dini
atlayan ulusların başına gelenler, tarihin ibret dolu
sayfalarındadır.
Dileyelim ki bu noktada tarih tekerrür etmesin.
Sakın
ola hiç kimseler, “ Konu dinse, dil önemsizdir!” de demesin. Çünkü
kültürün en önemli taşıyıcısı dildir. Dilsiz kültür asla
yaşayamaz. Zira din bile dille anlatılır.
Doğru
olan kültürün temel unsurlarını, dil, din, sanat, gelenek ve
görenekler, mimarî, giyim-kuşam… Birbirinden ayırmadan hepsini
birlikte kabul etmektir.
Kültür
adına dini ciddiye almayanlar, en az din
yobazları kadar bağnazdır.
Dilini
en etkili şekilde kullanan, inandığı dini yaşayan, kimliği ve
kültürüyle barışık toplumlar ne güzel toplumlardır. |