Eğer dilsiz, gönülsüz, hevessiz bir gençlik varsa
karşımızda.
Millî kimliğinden habersiz, desteksiz, dümensiz,
yörüngesiz, yetişiyorsa nesil, hadi bakalım sorgulayalım
kendimizi, biz eğitimin neresindeyiz?
Çok mu karamsarım yoksa?
Peki, siz de: “Hayır, bizim Çerkes gençleri okuyor,
araştırıyor, diline ve kültürüne hâkim yetişiyor.”diyin.
Hadi söyleyin “ Biz büyükler, bu işin ciddiyetinin
farkındayız, en öncelikli meselemizdir gençliğin eğitimi. Zira
gençlik, geleceğimizdir.” diyin.
“Ailelerimizin, derneklerimizin kültürel eğitim
adına bu olağanüstü çabaları asla inkâr edilemez.” diyin.
Yok efendim yok, acımız büyük,
bu gençler daha iyi yetişmeli!
Bunun için büyükler, ezberini bozmalı.
Görüyoruz işte asla ihmale gelmiyor gençliğin
eğitimi.
Gençliğiniz varsa vardır geleceğiniz!
Topluma yabancılaşan, kültür çatışması içinde
yalnızlaşan, kimlik arayışı içinde bocalayan bir gençlik
Bireyselleşen, marka, moda ve lüks düşkünü bir
gençlik.
Kültür ve kimlik mi, acele etmeyin sıra bunlara da
gelir belki!
Susuyor musunuz yoksa?
Yoksa kızıyor musunuz?
Diline hâkim, kültürüyle barışık, eğitimini
tamamlamış, donanımlı gençlerimiz yok mu? Eğer onlar da olmasa…
İstediğiniz genç yoksa, arzuladığınız gelecek
olamaz!
Değil mi ki gençlik gelecektir.
Değil mi ki gençlik, doldurulması gereken boş şişe
değil yakılması gereken bir meşaledir.
Okullar kapandı pek çok genç için tatil sezonu
başladı.
Keşke sevgili gençler, bu sezonunu duygu ve
düşünce atmosferinde bolca okuyarak,
araştırarak, sorgulayarak geçirse.
Bilgi paylaşımı ve kültürel etkileşim için
düğünleri, şenlikleri, festivalleri fırsat bilse.
Gençler kabuğunu kırsa, okusa, araştırsa, öğrense,
yaşasa, örnek olsa.
Şüphesiz, her kültür sevdalısını derinden etkiliyor
gençliğimizin bu gel-gitler ağındaki
çırpınışları.
Eğitimsiz, bilgisiz, vasıfsız, vefasız bir nesil
hangi yaraya merhem olabilir ki?
Kim ne derse desin öyle bir problemimiz var ki
diğer bütün problemleri unutturacak kadar derin, öylesine acil.
İşte bu
dev problem, gençliğin kendi değerlerimiz açısından ihmali
problemi.
Eğer bu konu samimi ve usta ellerce çözüme
kavuşturulamazsa ne yazık ki gelişmeler geleceğimizi karartabilir.
Ne yapmalı peki?
Yetişkinler mutlaka yolunu bulup gençlerle daha
fazla mesai yapmalı.
Büyükler ve gençler daha iyi anlamalı birbirini.
Bu kültür iletişiminde büyükler, daha iyi model
olmalı gelecek nesle.
Gençler, duyguların gölgesinde kalmamalı, akıl
daima rehber olmalı.
Bir bakın etrafa:
Büyükler ve gençler birbirini anlamaya çalışmıyor.
Yeni nesil, büyükleri anlamadığı ve anlaşılamadığı
için değerlerinden ve büyüklerinden uzaklaşıyor,
kapatıyor kapıları, yıkıyor köprüleri.
Ya büyükler, onlar çok mu rahatsız bu manzaradan?
Asla!
Hani her şeyi bilen onlar ya, gençlerin, sorma,
sorgulama gibi hakları olabilir mi hiç?
“Halt
etmesin onlar!”
Bu yaşta, büyüklerin yanında konuşma hakkını kim
vermiş ki onlara? Onlar başlarını eğip büyüklerini dinleyecekler
sadece. “Büyüyünce, kırk yaşına gelince konuşabilir onlar.”
Böylesi bir ortamda eğitim olur mu?
Olmaz elbette.
İletişim sağlanamayınca da olan kültüre, gençliğe
oluyor.
Hani gençlik geleceğimizdi?
Hani, her ne pahasına olursa olsun bu kültür
yaşamalıydı?
Hani gençler, doldurulması gereken boş şişe
değil yakılması gereken birer meşaleydi?
Unutmayalım, vasıflı bir gençlik olmadan yaşamaz,
yaşayamaz bu kültür.
Geleceğimiz adına güvenimizi sarsan karanlık
düşünceleri, etrafımızdaki sis ve dumanları ancak gençler yok
edecektir.
Aşkımız
ve ümidimiz
gençler olacaktır.
Sevgili genç, unutma,
sensiz yaşamaz bu kültür! |