...................
...................
KÜLTÜREL EĞİTİMİN NERESİNDEYİZ?
25.06.2010
YEMUZ Nevzat Tarakçı
...................
...................

Eğer dilsiz, gönülsüz, hevessiz bir gençlik varsa karşımızda.

Millî kimliğinden habersiz, desteksiz, dümensiz, yörüngesiz, yetişiyorsa nesil, hadi bakalım sorgulayalım kendimizi, biz eğitimin neresindeyiz?

Çok mu karamsarım yoksa?

Peki, siz de: “Hayır, bizim Çerkes gençleri okuyor, araştırıyor, diline ve kültürüne hâkim yetişiyor.”diyin.

Hadi söyleyin “ Biz büyükler, bu işin ciddiyetinin farkındayız, en öncelikli meselemizdir gençliğin eğitimi. Zira gençlik, geleceğimizdir.” diyin.

“Ailelerimizin, derneklerimizin kültürel eğitim adına bu olağanüstü çabaları asla inkâr edilemez.” diyin.

Yok efendim yok, acımız büyük, bu gençler daha iyi yetişmeli!

Bunun için büyükler, ezberini bozmalı.

Görüyoruz işte asla ihmale gelmiyor gençliğin eğitimi.

Gençliğiniz varsa vardır geleceğiniz!

Topluma yabancılaşan, kültür çatışması içinde yalnızlaşan, kimlik arayışı içinde bocalayan bir gençlik

Bireyselleşen, marka, moda ve lüks düşkünü bir gençlik.

Kültür ve kimlik mi, acele etmeyin sıra bunlara da gelir belki!

Susuyor musunuz yoksa?

Yoksa kızıyor musunuz?

Diline hâkim, kültürüyle barışık, eğitimini tamamlamış, donanımlı gençlerimiz yok mu?  Eğer onlar da olmasa…

İstediğiniz genç yoksa, arzuladığınız gelecek olamaz!

Değil mi ki gençlik gelecektir.

Değil mi ki gençlik, doldurulması gereken boş şişe değil yakılması gereken bir meşaledir.

Okullar kapandı pek çok genç için tatil sezonu başladı.

Keşke  sevgili gençler, bu sezonunu duygu ve düşünce atmosferinde bolca okuyarak, araştırarak, sorgulayarak geçirse.

Bilgi paylaşımı ve kültürel etkileşim için düğünleri, şenlikleri, festivalleri fırsat bilse.

Gençler kabuğunu kırsa, okusa, araştırsa, öğrense, yaşasa, örnek olsa.

Şüphesiz, her kültür sevdalısını derinden etkiliyor gençliğimizin bu gel-gitler ağındaki çırpınışları.

Eğitimsiz, bilgisiz, vasıfsız, vefasız bir nesil hangi yaraya merhem olabilir ki?

Kim ne derse desin öyle bir problemimiz var ki diğer bütün problemleri unutturacak kadar derin, öylesine acil.

İşte bu dev problem, gençliğin kendi değerlerimiz açısından ihmali problemi.

Eğer bu konu samimi ve usta ellerce çözüme kavuşturulamazsa ne yazık ki gelişmeler geleceğimizi karartabilir.

Ne yapmalı peki?

Yetişkinler mutlaka yolunu bulup gençlerle daha fazla mesai yapmalı.

Büyükler ve gençler daha iyi anlamalı birbirini.

Bu kültür iletişiminde büyükler, daha iyi model olmalı gelecek nesle.

Gençler, duyguların gölgesinde kalmamalı, akıl daima rehber olmalı.

Bir bakın etrafa:

Büyükler ve gençler birbirini anlamaya çalışmıyor.

Yeni nesil, büyükleri anlamadığı ve anlaşılamadığı için değerlerinden ve büyüklerinden uzaklaşıyor, kapatıyor kapıları, yıkıyor köprüleri.

Ya büyükler, onlar çok mu rahatsız bu manzaradan?

Asla!

Hani her şeyi bilen onlar ya, gençlerin, sorma, sorgulama gibi hakları olabilir mi hiç?

“Halt etmesin onlar!”

Bu yaşta, büyüklerin yanında konuşma hakkını kim vermiş ki onlara? Onlar başlarını eğip büyüklerini dinleyecekler sadece. “Büyüyünce, kırk yaşına gelince konuşabilir onlar.”

Böylesi bir ortamda eğitim olur mu?

Olmaz elbette.

İletişim sağlanamayınca da olan kültüre, gençliğe oluyor.

Hani gençlik geleceğimizdi?

Hani, her ne pahasına olursa olsun bu kültür yaşamalıydı?

Hani gençler, doldurulması gereken boş şişe değil yakılması gereken birer meşaleydi?

Unutmayalım, vasıflı bir gençlik olmadan yaşamaz, yaşayamaz bu kültür.

Geleceğimiz adına güvenimizi sarsan karanlık düşünceleri, etrafımızdaki sis ve dumanları ancak gençler yok edecektir.

Aşkımız ve ümidimiz gençler olacaktır.

Sevgili genç, unutma, sensiz yaşamaz bu kültür!