Yeni umutlar doğdu.
Ana dili ve kültürel haklar konusunda şahitlik
yetmez, biz müdahaleyle mükellefiz.
Bu noktada, başta KAFFED olmak üzere, dil ve
kültürün önemine inanan herkesin sorumluluğu çok ağırdır.
Yakın geçmişimize bir bakalım.
Yamçı, Kamçı, Kafdağı, Nartlar’ın Sesi, Marje…
dergilerindeki o ateşli yazıları bir hatırlayalım.
Ya o günlerdeki heyecan?
İmkânlar alabildiğine sınırlı, mekânlar oldukça dar
ama yorulmak nedir bilmeyen yürekli insanlar var.
Seminerler, konferanslar, dergiler, bültenler…
Coşku var, sadakat var mücadele var…
O günün değişmeyen ana konusu, ana dili ve
kültürel haklar.
Bu sancılı insanlar o gün de böyle
düşünüyordu.
Gelecek nesiller dilini mutlaka konuşmalıydı.
Kültür, ancak “dil” ile yaşayabilirdi.
Ama bu hedefe ulaşmak, hiç de kolay değildi.
Engeller, yasaklar, ümitsizlikler…
Şahsi gayretler, cılız girişimler yürekleri
soğutmuyordu.
Devletin, yerel yönetimlerin samimi desteği
gerekiyordu.
İşte o dönemin tatlı temennileriydi bunlar.
Gelelim bu güne.
Evet, dünün hayali bugün hakikat olma
yolunda.
Yeni umutlar doğdu.
Bu, toplumumuz ve kültürümüz adına heyecan verici
bir gelişme.
Pek çok yetkili, ana dili yasağıyla yüzleşmenin
zamanının geldiğini haykırıyorsa.
Medya, ana dili öğrenmenin en doğal hak
olduğu gerçeğini dillendiriliyor, otoriteler bunu tartışıyorsa,
bunlar küçük şeyler mi?
İşte tam
bu noktada çok büyük sorumluluklar var üzerimizde.
Türkiye’de hiç olmadık kadar gündeme gelen “ana dili ve kültürel
haklar” konusunda, belirleyici rol oynayabiliriz.
Yeter ki
gücümüzün farkında olalım, inancımızı sarsmayalım.
Çerkes
toplumunun geleceğinin şekilleneceği bu yakın tarihler, bu
yüzden son derece önemli.
Gelinen
bu noktada, ana dili ve kültürel hakların kullanımı konusundaki
malum endişelerin kaldırılması, günümüz Türkiye’sinin aşmak
zorunda olduğu en önemli engeldir.
Geç de
olsa anlaşıldı ki bu coğrafyada farklı dillere tahammülsüzlük,
yerini akıl ve sağduyuya bırakmak zorunda.
Bu temel
hak ve özgürlükler noktasındaki açılımlar, bu güzel ülkenin daha
modern, daha özgürlükçü bir ülke olmasına büyük katkı
sağlayacaktır.
Değil mi
ki dünyamızın geldiği bu noktada ana dili
eğitimi en doğal haktır.
Ne acı,
uzun yıllar Anadolu’nun dört bucağında dillerini konuşmadığı-
konuşamadığı için ana dillerini unutan çocuklar, malum
ideolojilere kurban edildi.
O masum
çocuklar o gün kullanıldı bu gün de
kullanılıyor.
“Bu
çocukları kim, niye kullandı?” sorusunun cevabını aramaya gerek
var mı?
Bu
konuda sarf edilecek tek cümle bile “malumu ilam” olmaz mı?
“Çocuklara travma yaşatıyoruz,
anadilin, çocuğun içinde büyüdüğü, kimliğini ve kişiliğini
bulduğu, kendini ifade ettiği, kullanılamadığı anda ise, pek çok
pedagojik sorunlara yol açan bir yapıdır.”
“İlkokula başlayan altı yaşındaki bir çocuğa hiç kimsenin bu
duyguları yaşatmaya hakkı yoktur.”
“Böyle
yaparak bu çocuklara gerçekten travmatik deneyim yaşatıyoruz.
İnsana konuştuğu dili hiç kimse, hiçbir biçimde yasaklayamaz.”
“Artık
tarihsel olarak yaptığımız bu yanlıştan dönmenin zamanı geldi.
Bunun
için de bir an öce oturup bu işi nasıl çözeceğimizi konuşmalıyız.”
(*)
Hayati
önem taşıyan bu süreçte söylenecek her sözün, alınacak her
kararın büyük önemi vardır.
Çerkes
toplumu adına konuşma hakkına sahip herkes, her ifadesinde kılı
kırk yarmalıdır.
Kanaatimce, ana dili sorununu aşacak siyasi iradenin oluşmasında
KAFFED’in büyük katkıları gerekecek gibi.
Bu
nedenle KAFFED, daha demokratik zeminlerin oluşabilmesi için
siyasi iradenin istekli muhatabı olmalı.
Yeter ki
yetkililerimizin arasında, ümidini yitirenler, mensup oldukları
kurumu asla temsil kabiliyeti olmayanlar, ideolojilerin
amigosu haline gelmiş kişiler bulunmasın.
Türkiye’deki itibarı bilinen kurumlarımızın
temsilcileri, misyonlarını başarıyla ifa ettikleri gün “KÂFE”nin
sesi çok daha gür duyulacaktır.
Haydi hayırlısı.
(*) Prof. Dr. Fatma Gök (Boğaziçi Üniversitesi) |