Kültürümün temeli, yüreğimin gür sesi, sevgili ana dilim,
Sana
hep, “Seni seviyorum!” dedim, ne yazık ki sözde kaldı sevgim.
Sevgimin
gereğini yapamadım, seni hep başkalarıyla aldattım.
Farkındayım, suçum büyük. Önce unuttum
seni, sonra da benliğimi.
Şimdi
bak ne hallerdeyim:
Sustum,
konuşamıyorum,
Unuttum,
hatırlamıyorum.
Bakıyor,
göremiyorum.
Duygularım köreldi, zihnim karmakarışık.
Ne olur
affet beni!
Eğer
affedersen beni,
Seninle
görecek yeniden gözlerim,
Seninle
şakıyacak dilim,
Yüreğim,
güzellikleri hissedecek,
Hafızam
canlanacak,
Zihnimde
gökkuşağı açacak.
Körelmiş
duygularım şaha kalkacak,
Affet,
affet ne olur beni!
Titreyen
sesin, akan gözyaşınla yalvarıyordun hep:
“Ne olur
unutmayın, unutturmayın, sevdirin beni!” diyordun ve ekliyordun:
“Beni unutursa bu nesil, işte o zaman biter tükenir!”
“Çocuklarınızı bu bilinçle yetiştirin, siz babasınız, annesiniz!”
“Dilin,
millet hayatındaki önemini siz çok iyi bilirsiniz.”
Bu
yalvarışları, bu yakarışları duyamayacak kadar kabalaşmış, senden
uzaklaşmış, seni unutmuştum.
Ne acı,
yıllarca hayalimi, yüreğimi ve zihnimi uyuttum.
Rotamı
karanlığa, yok oluşa doğrulttum.
Yalvarışların kulağımda hep: “Dil yiterse
millet biter!”
“Bugün
elinizden geleni yapmazsanız, yarın çok geç olur!
Dil,
halkın tarih ile yoğurup can kattığı
hazinedir.
Kızın,
oğlun bunu böyle bilmelidir.
Dil unutulursa
kimlik unutulur, benlik unutulur!
Dil
unutulursa eğer, şairin dediği gibi:
“Ne umut
kalır, ne uygarlık, ne sanat.”
“Ne geçmiş, ne gelecek”
“Bir
halk ölmüş demektir,”
“Bir
gün, dili ölünce.”
“Dilimizin sınırları, dünyamızın sınırlarıdır.” diyordu büyük
düşünür.
Doğruysa
bu düşünce, küçücük dünyamızda “kâfe” ile baş başa kaldık
demektir.
Bak ne diyor dil aşkıyla yanan ozan:
Söz
deriz
Sözle
düşünür
Sözle
söyleriz.
Sözdür
bizim silahımız
Sözle
dost anar
Sözle
gönül kırar
Ve
sözümüzle anılırız
Bir
sözle unutulur gider
Bir
sözle ölümsüz kalırız.
Dil
deriz, dille düşünür dille söyleriz.
Onunla
dost kazanır, onunla gönül kırarız.
Sözümüzle anılır, sözümüzle unutulur gideriz.
ANA
DİLİM, AFFET BENİ NE OLUR?
“Ey benim ana dilim, kültür dokur dilim dilim.
Sevgili
ana dilim, mahcubum, sevgimin gereğini yapamadım, seni hep
başkalarıyla aldattım.
Aldatan
keşke sadece ben olsaydım, biliyorum sevenlerin(!) tarafından
hep aldatıldın.
Kırgınsın, küskünsün, yorgun ve bitkinsin.
Güzel
dilim, beni affedebilecek misin?
Geç de
olsa anladım gerçeği, şimdi ben perişanım…
Hatırlarım, annem tanıştırmıştı seni bana. İlkokul çağında seninle
oldum hep.
Ne
olduysa sonra oldu, bilmiyorum nasıl oldu, aramıza girdiler, yeni
sevgililer
çıkarttılar karşıma, seni unutturdular bana.
Oysa
sen, atamın, dedemin yadigârıydın.
Geç
anladım seni, hatalıyım, suçluyum, affet beni!
Sensiz de olabilecek sandım.
Meğer
ne çok aldandım.
Şimdi
aklım karışık, duygularım tarumar.
Anlarsa beni sağır, dilsiz, âmâlar anlar.
Daraldı
dünyam, yitirdim benliğimi, konuşamıyor, anlayamıyor, duyamıyorum.
Kaybettiğim hazinenin değerini şimdi daha iyi anlıyorum.
Karşımızdaki tablo bir felaket, belki de bir kıyamet!
Bunu derinden hissediyor, herkes anlasın istiyorum.
Uzun
zamandır yorgun, ümitsiz ve bitkindin. Söyle şimdi nerelerdesin?
Ey
dilim, ses ver şimdi nerelerdesin?
Seni
anlayamadım, derin mananı kavrayamadım.
Oysa
sen, benliğimin temeli, kültürümün gür
sesiydin.
Sen,
tarihime köprü, atamdan armağansın.
Sen,
ruhum, özüm, tutan elim, gören gözümsün.
Sen her
şeyimsin.
Seninle
olamadım, seninle konuşmadım, seni anlayamadım, ne olur beni
affet!
Geç fark
ettim: Seni sevmek, ecdadı sevmek, Elbruz’ da gezmekmiş.
Renk
renk yaban gülleri kokmazken burnuma, sende şakır dururdu bütün
bülbüller, bunu unutma!
Doğdum seni duydum, seninle büyüdüm.
Sonrasında değiştim ve seni unuttum.
Seninle seslenirdi anam, seni haykırırdı babam!
Sensizlik kararttı dünyamı inan.
Şairin dediği gibi:
“Yolu
buldum, izi kaybettim,“
“Ben
oldum, bizi kaybettim.“
“Esasta
gizi kaybettim, öyle gezerim…”
Ne olur
affet beni!
“Gücümüz
kültürümüzdür!” der dururdum.
Meğer
kültürü yaşatan, onu taşıyan “dil” miş, bunu nasıl unuttum?
Dilsiz
kültür yaşamaz, kültürsüz millet olmazmış.
Şükürler
olsun ki geç de olsa sensiz olamayacağımı anladım!
Söz veriyorum önder Sosrukua’ya, bilge Setenay’a.
Artık
seninle yaşayacağım, seninle konuşacağım, seni anlatacağım, senden
ayrılmayacağım.
Artık
şarkım, ümitsizlik; bestem, çaresizlik olmayacak!
Ruhum ve benliğim seni kucaklayacak.
Şimdi
nerelerdesin bilmiyorum.
Ses ver
ne olur, ses ver!
“Affettim seni!”
de.
Bu sözü
duysam bir, bu bana yeter!
Biliyorum, ümitsizdin, çok yorgun ve hastaydın.
Ne olur
ses ver!
…
Söyle,
neden sesin çıkmıyor?
Aman
Allah’ım!
Yoksa …
Not: “21 Şubat Dünya Ana Dil Günü”
ve “14 Mart Adige Dil Günü” nün toplumumuza güzellikler
getirmesi ve bu günlerdeki çeşitli etkinliklerle toplumumuzun dil
bilincinin gelişmesi temennisiyle. |