Türkiye, Kürt
sorununu ve yeni anayasayı konuşurken, Çerkes toplumunu temsil
eden KAFFED’in büyük sorumluluğu ortada.
Bu bağlamda
Kaffed web sitesi sütunlarında yazılan her cümlenin önemi
büyük.
Sorumluluğunun
bilincinde olan Kaffed, yeni anayasa hazırlıkları aşamasında,
temel hak ve özgürlükler noktasında gereğini yapmalı, rutini
bırakıp, yeni şeyler tasarlamalı.
Yazar, sanatçı ve
düşünürlerimiz de bu hassasiyetle hareket etmeli.
Kürt sorununun
çözümü için beyin fırtınalarının yapılacağı bu günlerde
Çerkes’lerin söylem ve eylemleri mercek altına alınacak, her
farklı düşünce büyük önem arz edecektir.
Bu yüzden yazarlar
daha dikkatli yazmalı, konuşmacılar ifadeleri daha bir özenle
seçmeli.
En azından bu
günlerde kimse, hesaplaşma, önyargı, hırs ve haset girdabına yakın
durmamalı.
Ben, Kaffed
yönetiminin ve köşe yazarlarının bu bilince sahip olduğuna
inandığımı, değerli yazarlarımızın çoğundan yararlandığımı
memnuniyetle söyleyebilirim.
Hal böyleyken,
bazı köşe yazılarındaki, ideolojik saplantı, kanaat
önderleri üzerinden din düşmanlığı, marjinallik
sevdası, yerli yersiz, zamanlı zamansız dönüş teranesi,
iktidar partisi paranoyası… gibi ön yargı, dayatma ve
hazımsızlık dolu sivri ifadelerin sadece okuyucuları değil,
duyarlı yöneticileri de rahatsız ettiği kanaatindeyim.
Bir toplumun üst
kurulunun web sitesinde yazan bir kardeşimiz, her şeyin en
doğrusunu kendisinin bildiğini sanarken nasıl olur da AKP’ye
oy veren on binlerce Çerkes’in hastalıklı olmadığını bilmez?
Nasıl olurda,
hangi cüretle Akp’ye oy verenleri samimiyetsizlikle
suçlayabilir?
Bu kardeşlerimiz
nasıl olur da dini duyarlılığa sahip kesimleri ürperten
basit, alaycı ifadeler kullanarak bu kültüre hizmet ettiğini
sanır?
Kendisi gibi
düşünmeyenleri aşağılamak, sorgulamak hiçbir yazarımızın hakkı da
değil haddi de.
Keşke, hiçbir
yazarımız, kültürel duyarlılığa sahip bir Çerkes’in, iktidar
partisine oy verebileceği, bir kanaat önderinin bazı
düşüncelerine katılabileceği gerçeğini bu kadar yadırgamasaydı.
Keşke, bu
arkadaşlar, siyasi tercihleriyle, ön yargılarıyla bu kadar ön
plana çıkmasalardı. Yazılarının ruhuna işledikleri farklı görüş
sahiplerini aşağılayan hazımsız ifadelere yer vermeselerdi.
Birlikten,
sevgiden, kardeşlikten dem vuranlara bu ideolojik, dışlayıcı
soğuk ifadeler yakışmıyor, bu ifadeler birlikteliğimize büyük
zarar veriyor.
Ne iyi olurdu, hiç
olmazsa bir süre, önyargı, kin, nefret ve haset uzak
dursa bizden.
Bir kesimi kırıp
dökmeden, kimseyi ötekileştirmeden de gayet güzel yazı
yazılabilir.
Gerek var mı bu
hırçın tavırlara, gerek var mı küçülmeye, komikleşmeye?
Keşke,
Çerkes toplumunun yüzde kaçının dindar ve AKP’li olduğunu
bir araştırabilsek. O zaman belki ezberimizi bozar daha ufuklu,
daha hoşgörülü, daha kucaklayıcı olurduk.
O zaman daha geniş
kitlelere ulaşır, kültürel çalışmalarda daha etkili olabilirdik
belki.
Bu sayede de
“Doğruları bilen sadece benim, farklı düşünenler, hastalıklı
Çerkes’lerdir!” tanımlamalarından vazgeçerdik.
Bireyleri
tercihlerinden dolayı sorgulamak bizim yolumuz ve metodumuz değil
asla!
Çok değer verdiğim
bir arkadaşım, bir önceki yazımdaki temennileri kastederek,
“Fazla iyi niyetlisin dostum, Allah aşkına söyler misin,
ülkenin başbakanının adını ağzına alamayanlar, siyasi
otoriteyle nasıl muhatap olabilir ki?” demiş ve beni derin
düşüncelere sevk etmişti.
Nerdesin ey
cepheleşmeye yol açmayan kucaklayıcı, umut
takviye edici, hoşgörülü üslup.
KAFFED
SÜTUNLARINDA MARJİNALLİK MODASI
Sıkıntım şu:
Özellikle Kaffed sütunlarında yazan, toplum adına konuşan herkes,
bu ülkede farklı kültürlerin yaşayabilmesi için temel hak ve
özgürlüklerin yeni anayasada yer alması noktasında atak ve
tetik olmalı.
Davasında samimi
olan herkes, şu kritik dönemde gönül eğlendirmeyi bırakıp
çözüm önermeli, kimse sorunun parçası olmamalı.
Açıkçası, sütun
dolduran bazı Çerkes kalemlerin, başka ülkede yaşıyormuşçasına
meselelerin özünden uzak duruşları, alaycı tavırları, din
düşmanlığı, iktidar partisi paranoyası, siyasi kin ve
hasetleri, ideolojik saplantıları… benim gibi çoğu kişiyi
endişelendiriyor.
Unutulmasın, hiç
kimsenin, ulu orta konuşarak haset kokan saplantılarını ifşa
ederek bu ülkenin düşmanıymış gibi davranarak, bu
toplumun kredisini tüketmeye hakkı yoktur.
Türkiye, büyük
gelişmelere gebeyken, bu gelişmelerin dışında kalmak akıl kârı
değil. Hal böyleyken, hoşgörüden uzak, marjinale sevdalı tavırları
ibretle seyrediyor, ümit kırıcı, dışlayıcı yazıları
okudukça kahroluyoruz.
Yazılar ortada,
lütfen bir kez daha bakın bu yazılara.
Bakın, yazılara
bakın yazarlara bakın!
Bu toplumun, bu
kültürün yararına olacağı zannıyla, fakat ancak akıl tutulması
halinde önerilebilecek siyasi isimleri halka lanse etmeye
çalışan yazılara bir bakın!
Her yazısının bir
bölümünü, alakalı alakasız, “Çerkeslik adına!” F. Gülen
düşmanlığına ayıran değerli kalemlere bakın!
Yüzde elli oy alan
partiyi aşağılamak refleksiyle bu partiye oy veren on binlerce
Çerkesi aşağıladığının farkında olmayan “demokrasi aşığı!”
yazarlara bakın!
Daha da önemlisi,
Allah korusun, eğer Kaffed yönetimi de böyle düşünüyorsa…
Yani, “Evet,
Türkiye Çerkes’lerinin asıl problemi dindarlar, Ak Parti ve F.
Gülen’dir, siyasi tavrımız da böyledir…” diyorsa…
Eğer öyleyse
Kaffed’in neden daha geniş halk tabanına yayılamayışının cevabı
açıkça ortada demektir.
Eğer Kaffed,
iktidar partisine destek veren on binlerce üyesini yok sayarak sağ
partilere oy veren dini duyarlılığa sahip Çerkes’leri
aşağılayan bu yazarlar gibi düşünüyorsa…
O halde, yıllardır
Kaffed için söylenen “CHP’nin arka bahçesi” söylemlerini
kabul edip hep birlikte bu realitenin mutluluğunu paylaşacağız
demektir.
Haydi buyurun! |