Dil, kültür, yaşam
tarzı gibi farklılıkları görmemezlikten gelmek, bu gerçekleri
ötelemek çok zaman kaybettirdi bu ülkeye
Türkiye, şimdi
demokratik hak ve özgürlükler noktasında zor bir süreç yaşıyor.
Yeni anayasa
çalışması ile köklü ve kronik sorunların çözümü için ufukta
tarihî fırsat belirirken tuzaklar, sabotajlar süreci olumsuz
etkiliyor.
Sorunu, kendi
varlık sebebi sayan taraflar, çözümün önündeki en büyük engel
oluveriyor.
Bu karmaşık
sorunun çözümü, bilgi ve uzmanlık kadar inanç ve samimiyet
gerektiriyor.
Çözüm istiyormuş
gibi görünerek toplumu ajite eden söylemlerde bulunanlar
çözümsüzlüğe çanak tutuyor.
Onlarca yıldır
kangren haline gelen temel hak ve özgürlükler meselesi
gerçekten birçok problemi içinde barındırıyor.
Sorunun tarihi
sürecini, aktörlerini, sıkıntılarını, imkân ve fırsatlarını çok
iyi bilmeden sorunu çözmek mümkün olmuyor.
Sorunu anlamak
kadar psikolojileri de bilmek, algıları iyi yönetmek
gerekiyor.
Türkiye’deki temel
hak ve özgürlükler meselesini çözmeye genel kültür bilgisi
yetmiyor. Bu can yakıcı sorunun birçok boyutuyla yüzleşmek,
birçok noktasını sindirmek, en önemlisi de meseleyi dert
edinmek gerekiyor.
Şüphesiz yeni
anayasa hazırlığı aşamasında en zor nokta tüm taraflarla diyalog
içinde olma, herkesin düşüncesini sürece katma noktasıdır.
Çözümle ilgili
farklı yol ve yöntemler, farklı çözüm projeleri var. Asıl olan,
herhangi bir dayatmaya gitmeden, gerilim ve kriz oluşturmadan,
samimiyetle sürece katkıda bulunmaktır.
Temennimiz,
sürecin engellemelere ve sabotajlara takılmadan aklıselimle
sürdürülmesi ve Türkiye’nin insan temel hak ve özgürlükler
noktasında eksiğini tamamlamasıdır.
Bu konuda STK’lara
çok büyük görev düşüyor.
Hal böyleyken
her
şey değişirken taşlar yerinden oynuyorken inisiyatif üstlenmek
gerekirken
Kafkas toplumunun nabzı nerede ve nasıl atıyor?
Kurumlarımız insan
temel hak ve özgürlükler noktasında yeni anayasaya neler katmayı
planlıyor?
KAFFED’in
bu noktadaki sorumluluğunu kim inkâr edebilir?
Kaffed, bilgi ve
birikimini bu oluşuma katmaya hazır mı?
Toplumumuz bu
süreci çok iyi değerlendirmezse tarihi fırsat kaçmış sayılmaz mı?
Unutulmamalı: İnanmadığınız, dert edinmediğiniz,
acısını yüreğinizde hissetmediğiniz bir sorunu çözmek için
samimi bir gayret ortaya koyamazsınız.
Dil, kültür, yaşam tarzı gibi farklılıkları
görmemezlikten gelmek, bu gerçekleri ötelemek çok zaman
kaybettirdi bu ülkeye.
Her toplum, fıtratına, tabiatına, tarih içinde
şekillenmiş karakterine uygun bir yer edinme refleksi içinde
hareket eder.
Türkiye’nin bugünkü en önemli sorununu bir ateş
topu haline getiren de bu hakikatin gereği gibi anlaşılamamış
olması değil midir?
Bundan yüz yıl önce Said-i Kürdi (Said Nursi)
zamanın sultanının kapısını çalıp Van’da kurulması öngörülen
“Medresetu’z Zehra” projesi kapsamında Kürtçenin eğitim
dillerinden biri olarak kullanılması teklifi
değerlendirilseydi bu ağır tahribat yaşanır mıydı?
Baskı, zulüm, şiddet ve ayrımcılığı öne
çıkaranların yıkımları karşısında hak arayışı noktasında Kaffed’e
sağduyulu tavrıyla model olmak yakışır.
Türkiye'deki değişimi kavrayamayanlar, gelişmeleri
yanlış okuyup geleceği kestiremiyorlar elbette olacaktır.
Fakat gerçeklerle yüzleşmenin, doğru bilinen
yanlışları görmenin,
kardeşçe yaşamanın
yollarını keşfetmenin zamanı çoktan geldi.
Önümüzde en
ümitsizlerimizi bile ümitlendirebilecek bir fırsat, bir gelecek
var.
Bu fırsatın
toplumumuza güzellikler getirmesi temennisiyle. |