Esip gürlemeyi üslup
sanan yöneticilerimize alışamadım.
Alışamadım, sözü süzmeden, manayı inci gibi
dizmeden patavatsızca konuşanlara.
Alışamadım, sözün hamını, demini ayarlayamayanlara.
Kültür merkezli sevgi ve hoşgörü ortamlarında
billur sesi ve sıcacık nefesiyle herkesi kucaklaması gerekenlerin
itici tavırlarına, kin, nefret ve haset kokan
söylemlerine alışamadım.
Alışamadım:
Övmesi gerekenleri
yerenlere,
Yakıp yıkmayı
marifet bilenlere…
Büyükler boşa söylememiş: “Bir insanın kullandığı
dilden ve üsluptan onun dünya görüşünü, inancını,
eğitimini, hatta zaaflarını tespit etmek mümkündür.” diye.
Ne demişler: Üslub-u beyan
aynıyle insan.
NEDEN?
Toplumun gönlünde taht kurması gerekenler, neden
toplumun önünde kan kusar?
Neden tatlı ifadelerle teşekkür etmesi gerekenler,
kırgınlıklara sebebiyet verir?
Neden bazı sözde yöneticiler,
arkadaşlıkları, dostlukları bir akşamda bir kadehin içinde
eritebilir?
Neden kadehlerde eriyip gider kültürel
duyarlılıklar, dostluklar?
Neden cam kadehlerde kıskançlıklar, kin ve haset
yudumlanır?
Neden bazı insanlar kültür maskesiyle prim
toplama peşindedir?
Neden yöneticiler etraflarını saran bir avuç
insanın kör bakışına mahkûm?
Neden ”Sen çok yaşa padişahım!” korosunun
elemanları pirim yapar?
Temsil ettiği makamın sorumluluğunu samimi ve
etkili çalışmalarla yerine getirmesi gerekenler niçin vitrinlik
çalışmaların her karesinde şov yapar?
Neden bu insafsız şovmenleri seyretmek zorunda
kalır bu aziz millet?
Bu şahsiyetlerle mi zor engeller aşılacak?
Bu yöneticilerle mi bu millet
küllerinden doğacak?
Hani bilgi?
Hani beceri?
Hani ciddiyet?
Hani heyecan?
Hani samimiyet?
Allahım,
Yok oluşun ayak seslerini duyan, geri sayımın
“tık tık” ları beyninde zonklayan, birlikteliğe, hoşgörüye,
azim ve gayrete her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyan bu aziz
milleti, bu şovmenlerden sen koru
yarabbi!
Not:
Sevgili dostların bayramını tebrik ediyor, sağlık ve mutluluklar
diliyorum. |