Bu 21 Mayıs’ta kamuoyunun bütün dikkati Çerkes toplumunun
söylemleri üzerinde olacak.
Biz, ya öfke ve düşmanlık ateşiyle tutuşturduğumuz
meşalelerle ayrılık
değirmenine su taşıyacağız ya da uyumumuz ve üslubumuzla
gönüllerde yer edecek, hatta
çözüm sürecine olumlu
katkı sağlayacağız.
Diliyorum ve umuyorum ki bu 21 Mayıs’ta genç
Nart’lar, güzel
Setenay’lar tarihî ve
kültürel bilinçlendirme adı altında
ötekileşmesin,
ötekileştirilmesin.
Sözün hamını, demini ayarlayamayan, sözü süzemeyen, manayı inci
gibi dizemeyen, esip
gürlemeyi üslup sanan yöneticiler bu 21 Mayıs’ta mümkünse
mikrofondan uzak
tutulsun.
Bu 21 Mayıs’ta övmesi gerekenler yerilmesin.
Benlik, kin, nefret ve haset kokan söylemler asla
dillendirilmesin.
Dostluğa, hoşgörü ve diyaloga
merhaba demek
dururken, ağıtlar eşliğinde
yandık, yıkıldık
edebiyatıyla ufuklar karartılmasın,
gençlik ümitsizlik ve
öfke girdabına atılmasın.
Hak arayışı adı altında
kimlikler kılıç olup çekilmesin.
Meşaleler düşmanlığı, kini, nefreti tutuşturmasın.
Nart’ların tarih bilinci 21 Mayıs’larla sınırlandırılmasın.
Makûs talihimiz boşluğa haykırılmasın.
Sürüldük, bittik, tükendik korosu,
vitrin meraklılarımızla
birlikte bu 21 Mayıs’ta bir köşede otursun.
Bu 21 Mayıs’ta sürenler, sürülenler ve kucak açanlar birbiriyle
karıştırılmasın.
Meydanları samimiyet
doldursun, samimiler konuşsun, insan temel hak ve özgürlükler
noktasındaki kültürel talepler üslubuna göre dillendirilsin.
Bakarsınız, bu çözüm sürecinde bu asil toplumun kültürel
hassasiyeti, geçmişine sahip çıkma gayreti, atalarına olan
saygısı, barış ve
kardeşlik tutkusu siyasi otorite tarafından alkışlanır ve örnek
gösterilir.
Neden olmasın, bakmışsınız
Başbakan en kısa sürede bu toplumun üst kurul temsilcileriyle
sorunları gidermek için görüşmüş,
sıkıntılar giderilmiş hatta
Soçi’ye kadar uzanan
problemler çözüm sürecine girmiş olur.
Yani, devam eden barış sürecinde Çerkes toplumu
Samsun’da,
Taksim’de nasıl bir
ses verecek merak konusu.
Dünyayı daracık pencereden seyredenlerin kavga ve öfke dili mi
yoksa kuşatıcı hoşgörü
dili mi?
Eğer,
“Ah!”lar, “vah!”lar,
“eyvah!”lar eşliğinde atılan sloganlarla ümitler kararıp
Karadeniz’de boğulursa,
“Sürgün” şarkıları, yandık yıkıldık mahvolduk korosuyla birleşip
Karadeniz ufuklarını
karartırsa,
Duygusallık, mantığımızın zirvesinde bağdaş kurarsa,
Eyvah ki eyvah!
Her şey bu güzel topluma yakışır şekilde olmalı.
Gayretler, sadece bu
kültürün yaşatılması uğruna olmalı.
Sesimiz, üslubumuz, tavrımız,
nereye baktığımız, ne
görmeye çalıştığımız bu 21 Mayıs’ta çok önemli.
Elbette düşmanlığa
bakanlar acı, ıstırap, kan, gözyaşı ve nefret görecektir.
Peki, aynı yere bakıp barış, sevgi, kardeşlik ve dayanışma görmek
mümkün değil mi?
Dileyelim kin, nefret ve önyargılar yerini sağduyuya,
barışa, dostluğa bıraksın.
Acısını yüreğine gömüp ümidi haykıranlar, sevgi ve
kardeşliğe inananlar
kazansın.
NOT:
Bu hak etmediği büyük acıya yaşayan, bu karanlık oyunda hayatını
kaybeden meçhul insanların aziz ruhları şad olsun.
|