Kim ne derse desin, toplum olarak
derneklerimiz, kültür
iletişiminde olmazsa olmazımız.
Amaç, bu kültürün yaşatılması ise, farklı
alternatifler bulununcaya kadar dernekler
aktif olarak
çalışmalı.
Yöneticiler, bu sorumluluğu son derce ağır
görevi önemsemeli, samimiyetle
hizmet üretmeli.
Dernekler, kucağını alabildiğine açmalı ve
her kesimi
kucaklamalı.
Toplumun kalbi orada atmalı.
Bayanlar önemsenmeli.
Gençler derneği önemsemeli.
Emekliler lokaline dönüşen dernekler biraz olsun
gençleşmeli.
Yöneticiler, kâğıt üstünde kalmayıp mevcut
imkânlar dâhilinde hizmet üretmeli.
TOPLUMUMUZ SAVRULUYOR
Özellikle son birkaç yıldır Çerkes
camiasında alabildiğine bir savrulmuşluk yaşanıyor.
Üst kurulların,
derneklerin, değişik
grupların ayrıntılarda farklı düşünmesi gayet normal.
Normal olmayan;
omurgada yaşanan çatlaklar,
esasa dayalı farklı düşünceler.
Daha da önemlisi, farklı düşünceye sahip
olanların birbirini dinlememesi, birbirini anlamaya çalışmaması.
Esasta ortak noktaların belirlenememesi.
İşte acı olan bu!
DERNEKLERİMİZ S.O.S VERİYOR
Dilim
varmıyor yoksa derneklerimiz
fetret dönemini
yaşıyor derdim.
(Samimiyet ve hizmet aşkıyla bu topluma, bu kültüre hizmet eden
derneklerimizi ve dernek yöneticilerimiz mevzi dışıdır.)
Son
birkaç yılı esas alalım.
Bir
bakın lütfen, derneklerimiz ne yapmış
yıl boyunca?
Yöneticilerimiz, yıl içinde kaç
etkili faaliyet
yürütmüş?
Yönetim,kaç kez bir araya gelip
plan, proje üretmiş?
Ne
kadarını uygulayabilmiş?
Kaç
dernek başkanımız, dernek başkanının görev ve sorumluluğunu dernek
binasının kapısını sabah
açıp akşam kapamaktan ibaret sanmış?
Bu
mudur kültürü yaşatma
gayreti, topluma hizmet anlayışı?
Böyle
mi olur fedakârlık?
Yazıktır, ayıptır ya hu!
DERNEKSİZ DERNEK BAŞKANLARI (!)
Daha da
kötüsü, yıllardır derneğin
kapısı kilitli dernek başkanlarımız da var?
Var, ne
yazık ki derneği olmayan
dernek başkanlarımız da var!”
Bu
akla ziyan mantıkla bu kültüre hizmet edilebilir mi?
Bu
insanlarla bu kültür yaşatılabilir mi?
Bu
manzaraya gülüp geçmek
mümkün mü?
DEMEK
Kİ BİZ BU DURUMU HAK EDİYORUZ!
Toplumuyla barışık olmayan, kültür derdi bulunmayan başkanlar.
Derneği, kahvehane
gibi işleten yöneticiler.
Umudu
tükenmiş, inancını
yitirmiş yöneticiler.
Biz,
bunlardan hizmet
bekliyoruz öyle mi?
Yolda,
belde karşılaştığımızda
“Başkanım!” diyoruz, iltifat ediyoruz öyle mi?
Demek
ki bu durumu biz fazlasıyla hak ediyoruz.
Ne
güzel!
SANAL
DERNEK BAŞKANLARI
Çok
daha acı olanı,derneğin kapısını açık tutmayı fedakârlık sanan
veya derneği olmadığı
halde sanal başkanlık yapan dernek başkanları(!) Ankara’daki
büyük toplantılarda, diğer yöneticilere
akıl veriyor, yol
gösteriyor.
Hadi
bakalım, ağlar mısın güler misin?
BU İŞ
ŞAKAYA GELMEZ!
Bu
toplumun, bu kültürü yaşatma gibi bir derdi varsa derneklere
liyakatli kişiler
seçecek.
Seçilenler, gece gündüz çalışacak.
Seçmenler, seçilenlerin yardımcısı olacak, yöneticileri hizmete
teşvik edecek.
Üst
kurumlar, zayıf derneklere el atacak, bu derneklere yol
gösterecek, yöneticileri yönlendirecek.
Yoksa
dernekler yerinde sayar, kültür hızla erimeye devam eder.
Ve
sahne kapanır.
Ne
dersiniz, çok mu
ümitsizim?
Yoksa
“Titanik” in
güvertesinde keman mı çalıyorum?
|