Derneklerimizi,
toplumumuzun okulu ve
bu kültürün olmazsa olmazı sayan.
Dernek yöneticilerini, bu köklü kültürün
yaşatılması gayretiyle
fedakârca nöbet tutan sevdalılar olarak tanıyan.
Bu nedenle derneklerimizi
çok önemseyen, yöneticilerimize gerekli değeri veren.
Donanımlı, uyumlu,
kültürel ve sanatsal
etkinliklere katılmak için can atan
“Biz,
bu kültür, bu toplum için varız!” diyen.
Gençler tanırım,
Dernekte
gönül eğlendiren,
derneklerimize sadece
düğün-kaşen bağlamında bakan, kültürel bilinçten uzak, her
şeyi eleştiren, yıkıcı, sorumsuz, üslupsuz…
Ne yazık ki bu ikinci grubun, dernek
yönetimleri ve büyüklerle oldum olası
barışık olamadığını
söyleyebiliriz.
Onlar, okumayan, sorgulamayan, bu kültür ve
bu toplum için kılını
kıpırdatmayan fakat en ufak eksiklikte, basit bir yanlışlıkta
haykıran, yönetimleri insafsızca eleştiren
yiğit(!) delikanlılardır.
Her şeyi bilir onlar, yönetimler ve
büyüklerse hiçbir şey…
Onlar,
hep eleştirir, neyi niçin eleştirdiklerini bile bilmezler.
Her daim yılmadan, yorulmadan
suçlu bulma gayretini sürdürürler onlar.
Neticede çabalar zayi olmaz, suçlu bulunur ve
hemencecik infaz edilir.
Ve peşinden
iri laflar edilir.
YÖNETİCİLER TANIRIM
Yöneticiler tanırım, sıcak samimi, hoşgörülü,
sabırlı, anlayışlı, birikimli, babacan…
Yöneticiler tanırım,
hırçın, ilgisiz,
sevgisiz, tahammülsüz…
Yöneticiler tanırım,
yıldızı gençlerle asla
barışmayan, her daim gençleri suçlayan, sesiyle, üslubuyla
genç zihinleri yaralayan,
vicdanları kanatan.
Yöneticiler tanırım, afra ve tafralarıyla
gençlerle didişen, bu yüzden
duyarlı gençlerle bile
buluşamayan.
Yöneticiler tanırım, gençleri tutamadığı için
derneğinde gençlik heyecanı olmayan, gençlik programları
yapılmayan, kültürel etkinlikleri aklına bile getirmeyen,
21 Şubat’ları, 14
Mart’ları unutan; 21 Mayıs’ları baştan savan… Kültür şenliği,
kültür festivali nedir bilmeyen.
Daha da önemlisi, samimiyet ve gayretle
kültürel programlar yapmak için can atan donanımlı gençleri dahi
kırıp döken, o istekli
gençlerin idealini hançerleyen, onları dinlemeye bile tahammül
edemeyen yöneticiler tanırım.
O
HALDE…
Ey dernek yöneticileri,
Ey saygıdeğer
“thamedeler”, üyeler…
Ve ey sevgili gençler,
Beynimizde zonklayan bu sesleri,
kültürel yok oluşumuzun yaklaşan ayak sesleri, değil mi?
Kanımızı donduran bu uğultu,
geri sayımın “tik tak!” ları değil mi?
O halde nedendir
bu kavga, niçindir bu
umursamazlık, bu savrulmuşluk, bu sarhoşluk?
Neden, neden?
ÇÖZÜM,
KİMLİKLİ DÜŞÜNCE HARMANINDA!
Çözüm, samimiyettedir, sorunlardan kaçmak,
ertelemek yerine konuşarak, paylaşarak birlikte hareket
etmektedir.
Çözüm,
diyalogdadır, sağlıklı iletişim kurmaktadır.
Çözüm, resmin tamamını görerek çözümün
parçası olmaktadır.
Biz, birbirimizi dinleyebilirsek,
birbirimizi anlayabiliriz.
Biz istersek düşüncelerimize kimlik
kazandırabiliriz.
İnanıyorum ki
“kimlikli düşünce harmanı”
ve bu harmanın hasadı olan fikirlerin icraata dönüşmesi bu
girdaptan çıkış yolumuz olacaktır.
NOT:
“21 Şubat Dünya Ana Dili
Günü” nün kültürel bilincimizi arttırması, toplumumuza
güzellikler getirmesi temennisiyle.
|