Kim ne derse desin, öyle bir toplumsal
problemimiz var ki diğer bütün problemleri unutturacak kadar
derin, öylesine acil.
İşte bu dev problem,
gençliğin kendi
değerlerimiz açısından ihmali problemi.
Eğer bu konu, sorumlular tarafından çözüme
kavuşturulamazsa korkarım gelişmeler,
geleceğimizi iyice
karartacak.
Sorumlu dediğimiz kimler?
Çerkes toplumu adına konuşma hakkına sahip olanlar.
Yetkililer, yöneticiler, anne ve babalar.
GENÇLERİ İHMÂL EDİYORUZ
Bir bakın gençliğimize hitap eden
programlara?
Bir bakın meydanlardaki,
salonlardaki
söylemlerimizdeki üsluba.
Tepkisellik… Hep tepki, hep tepki…
Göç,
sürgün, soykırım…
Ve
“Biz, sürgün çocuklarıyız!” ağıtını sürdüren bir nesil.
Amaç, tarihî bilinç, kültürel eğitimse bu
üslup yanlış.
Merak ediyorum, biz büyükler,
ötekileştirme ateşine
benzin taşımadan, kimsenin kimseyi ötekileştirmesine fırsat
vermeden, mazimizi, tarihimizi
kin, nefret ve öfkesiz
anlatamaz mıyız?
Her gözünü açan kendini
“göç, sürgün, soykırıma”
girdabında öfkeli söylemlerin içinde buluyor.
Ve gençlik iyiden iyiye marjinalleşiyor.
HADİ
BAKALIM, SORGULAYALIN KENDİMİZİ!
Sahi bizim,
kültürünü yaşatacak
donanımlı bir gençlik yetiştirme gibi bir derdimiz var mı
sizce?
Varsa kim ne yapıyor?
Yeni nesil,
kültür ve kimlik temelli
üslubunca eğitimi ne zaman, nerede ve nasıl alacak?
Konunun gerçek sorumluları kimler?
Gençler, büyüklere dönerek:
“Sizler, bu konuda
samimi değilsiniz.
Siz, bizi unuttunuz! Siz, yaşantınızla bize örnek olamadınız,
dilimizi konuşmadınız,
bize kültürü doğru yansıtamadınız, gerçek gündeminiz hiç
kültür ve kimlik olmadı sizin.
Şimdi iş işten geçmek
üzere, haydi oturup birlikte ağlaşalım!” derlerse kimin
söylenecek sözü olur acaba?
Sadece adı Nart ve Setenay olan, diliyle,
yaşantısıyla bambaşka
kültürlerde koşturan bu taze gençlerin durumu,
hangi katı kalpleri
kanatmaz, hangi vicdanları sızlatmaz?
BU
İŞTE BİR YANLIŞLIK VAR!
Klasik, ezber söylemler,
hamasi nutuklar
gençlere tesir etmiyor hatta bu gençleri dünya ekseninden
koparıyorsa bu işte bir yanlışlık yok mu sizce de?
Yoksa
“tarih bilinci” verelim derken, tarihin karanlığında mı
kaldık, yönümüzü istikbale mi dönemedik, gözlerimizi hedefe mi
dikemedik?
Gençler, insani değerleri,
kültür ve kimlikleriyle
ilgili bilgileri ne kadar duyuyor, hangi kaynaklardan
öğreniyor?
Gençlik, hangi ortamlarda ne kadar buluşuyor,
neyi paylaşıyor?
Büyükler bu işin neresinde?
Sevgili gençlerimiz, bu hayati konuları merak
etmiyorsa, heyecan
duymuyorsa,
bırakın dünyayı okumayı, kendi tarihiyle ilgilenmiyorsa,
okumuyorsa, kültür ortamlarında buluşmuyorsa,
paylaşmıyorsa,
kaynaşmıyorsa, o zaman yeni gençlik programlarını iyi yapıp bu
programları titizlikle uygulamak lazım.
Gençleri,
”Yandık, yıkıldık,
tükendik!”
üslubundan uzaklaştırmak lazım.
BENİ
ÇOK KORKUTUYOR
Kocaman derneklerin 21 genci buluşturamayan
“21 Mayıs” programları,
14 gencin sahne alamadığı “14 Mart”
toplantıları beni çok korkutuyor.
Beni korkutuyor, ana dilini bilmeyen,
öğrenme hevesi olmayan,
dilsiz, gönülsüz, hevessiz gençler.
Beni çok korkutuyor, millî kimliğinden
habersiz, desteksiz,
dümensiz, yörüngesiz, yetişen nesil.
HADİ
SÖYLEYİN ALLAH AŞKINA!
Ne olur biri kalksın desin ki:
Hayır, siz çok karamsarsınız,
Çerkes gençleri
okuyor, araştırıyor,
diline ve kültürüne hâkim yetişiyor.
Biz büyükler,
yöneticiler ve yetkililer
olarak bu işin
ciddiyetinin bilincindeyiz. En öncelikli meselemiz, gençliğin
eğitimidir bizim.
Zira
gençlik, geleceğimizdir.
Ailelerimizin, derneklerimizin kültürel
eğitim adına bu olağanüstü
çabaları asla inkâr edilemez.
Yok efendim yok, acımız büyük, evirip
çevirmeye gerek yok, bu
gençler daha iyi yetişmeli!
Diline hâkim,
kültürüyle barışık,
eğitimini tamamlamış,
donanımlı gençlerimiz yok mu?
Eğer onlar da olmasa…
|