...................
...................
ELEŞTİRİYE TAHAMMÜLÜ OLMAYAN YÖNETİCİLERİMİZ
25.04.2014
YEMUZ Nevzat Tarakçı
...................
...................

“Marifet, iltifata tabidir.” sözünü çok severim.

“Biz, toplum olarak takdir etmenin yapıcı gücüne fazlaca inanmadığımız için bolca olumsuz ve yıkıcı eleştiri yapmayı seviyoruz.” sözüne katılıyorum.

Gel gör ki insanı çıldırtan manzaralar da eksik olmuyor.

Her konuşmasında, her tavrında, “Ben, bu kültür adına konuşma yetkisine sahip biriyim. Ben, en yetkililerdenim!” diyen değerli yöneticilerimizden bazılarının söylemleri, tavırları ve küçük hesapları, duyarlı ve bilinçli kesimi çileden çıkarıyor.

Ya bu kardeşlerimiz hizmetin ne olduğunu bilmiyor ya da top yekûn bir toplum bilgisiz ve bilinçsiz.

Ortada dev gibi problemler, alabildiğine bölünmüşlük ve savrulmuştuk.

Bahsi geçen yöneticilerimizdeki cılız gayretler, günü kurtarma çabaları.

Hani okkalı çalışmalar?

Hani dağ gibi yürekler?

Hani inanmış gençlik?

Geç beyim geç, pansuman tedbirler, düşük profilli gayretler bunlar.

 

SİZİ ANLAYAMIYORUM

Ufak bir eleştiriye tahammül edemeyen yöneticilerimiz sizi anlayamıyorum.

Merakımdan soruyorum:

Neden herkesi kucaklayacak bir olgunluk sergilemiyorsunuz?

Neden farklı fikirlere değer vermiyorsunuz?

Neden her yapılan eleştiriyi, olumlu ve yapıcı bir tepkiye dönüştürme gayreti yok sizde?

Bu öfke niçin?

Nedendir bu kızgınlık?

Bu her daim övgü beklentisi hayra mı alamettir?

Siz ne zaman her eleştiriden hikmet devşirecek kıvama geleceksiniz?

Yoksa “Beklemek nafile!” mi dersiniz?

Eğer amaç topluma hizmet, kültüre katkıysa bu afra tafralar niçin ve kime?

Bu ezber tekrarlar niye?

Bu ahbap çavuş ilişkileri neden?

 

SİZ ELEŞTİRİLEMEZ BİRİ MİSİNİZ?

Biz, toplum olarak birbirimizin yanlışını, eksiğini görmeden, gördüğümüz olumsuzlukları üslubuna uygun paylaşmadan nasıl doğruyu bulacağız?

Canım kardeşim, ben seni eleştiremez miyim?

Siz eleştirilemez biri misiniz?

Siz konumunuza ve kişiliğinize nasıl bir anlam yüklediniz, anlamakta zorlanıyorum.

Siz gerçekten uçmuşsunuz!

Küçük bir derneğin yapabileceği düşük profilde bir çalışmayı olağanüstü bir başarı sanıyorsunuz.

Kendinize gelin, toplumumuz kimin ne yaptığını adım adım izliyor.

Toplum, takdir edilmesi gerekenleri takdir etmesini de biliyor.

Açıkçası biz, sizi bu toplum ve bu kültüre hizmet etmek

İçin bu makama gelmiş kabul ediyoruz.

Yanılıyor muyuz yoksa?

Yoksa siz, kişisel çıkarlar, basit hesaplaşmalar peşinde misiniz?

 

SAHİ SİZ GÖNÜL MÜ EĞLENDİRİYORSUNUZ?

 Değerli yöneticim, sizi bilmem ama benim büyük sancım var!

Gün gün eriyen kültürün, unutulmak üzere olan dilin, savrulmuş gençliğin, ilgisizliğin, umursamazlığın, gafletin… sancısı.

Siz bana, “Beni eleştirmeyin, beni eleştiremezsiniz!” diyorsunuz.

Nasıl olacak bu?

Koşması gerekenler duruyor, çalışması gerekenler esniyor, susması gerekenler konuşuyorsa sizce de bir yanlışlık yok mu bu işte?

Hani toplumu bilinçlendirme faaliyeti?

Hani dişe dokunur çalışma, hani proje?

Güldürmeyin Allah aşkına?

Siz, belli aralıklarla “Kaf Dağı” kadar gaflarınızı tekrarlayıp durun.

Siz, sizin gibi düşünmeyenlerin dedikodusuyla beslenin!

Siz, tahammül, hoşgörü, sabır nedir bilmeyin.

Siz, siz çalın siz oynayın, biz de sizi seyredelim, alkışlayalım.

Olur, olur hem de güzel olur!

Dil unutulmuş, kültür erimiş, gençlik savrulmuş ne önemi var.

Hadi birlikte çalıp oynayalım.

 

BİRBİRİMİZİ ELEŞTİRMEDEN NASIL DOĞRUYU BULACAĞIZ?

Sevgili dostlar, unutmayalım, eleştiriye tahammül edememek bir insanın hayattaki en büyük yanlışlarından biridir.

Yoksa siz, bu kadar acı ve sancı üzerine sürekli olarak alkışlanmak, yapılan yanlışları göz ardı ederek her ne şart altında olursa olsun eleştirilmeden sürekli sırtınızın sıvazlanmasını mı istiyorsunuz?

Oh, ne ala memleket!

Eleştiri yapmadan, birbirimizin yanlışını, eksiğini söylemeden daha iyiyi, daha güzeli nasıl yakalayacağız?

İnanın ben anlamakta zorlanıyorum.

 

YA “EYVALLAH!” DE YA DA “EYVAH!”

Ne garip değil mi?

Siz, gayet samimi duygularla asla kırmadan dökmeden bir eleştiri yapıyorsunuz.

Muhatabınız hiddet ve şiddetle size saldırıyor.

Yönetici kardeşim keşke “Eyvallah!” diyemiyorsan da en azından “Eyvah!” diyebilseydin.

Umarım bu eleştiriye tahammül edememenin altında özgüven eksikliği yatmıyordur.

Çünkü kendine güvenen insan, fikrini de kendini de eleştirir, bunların eleştirilmesine anlayış gösterir.

Unutma, hayatın zor virajları, ancak eleştiriye açık olabilmekle aşılır.

Eleştiri yapmak ve eleştiriye açık olmak ne güzel erdem.

Bu iki nitelik, ahenk içinde bir insanda bir araya gelirse o insan yönetici de olabilir yetkili de…

Sevgili dostum, sen hizmet makamındasın, hizmet üreteceksin dedikodu ve bahane değil.

 

NOT: Rüyalarında bile bu kültürün yaşatılması projeleriyle uğraşan, projenin ne olduğunu bilen, toplumu tanıyan, bölmek için değil birleştirmek çabasında olan,  yüreği samimiyet ve hizmet aşkıyla dolu değerli yöneticilerimiz, iyi ki varsınız. Binler selam size.