Anneyi atlayıp, aileyi unutup gençlikten,
gelecekten, eğitimden, kültürden bahsetmek ne mümkün!
Anne değil midir çocuğu bir hamur gibi
yoğuran?
İlk
öğretmen anne değil mi?
Çerkes toplumu olarak bizim, çok ciddi
boyutta, “unutulan bir ana
dili derdimiz”, yok olmaya yüz tutmuş bir
“kültür meselemiz”
var, değil mi?
O halde, hastalık da
tedavi yöntemi de
belli demektir.
Yani, bizi hepten yok edecek olan da
şahlandırıp yüceltecek
olan da annedir.
Anne olmadan, anne hesaba katmadan
kültür iletişimini
sürdürmek mümkün mü?
Mümkün mü, ailede
anne, ana dilini
konuşmadan çocukların o dili konuşabilmesi, o kültürle
yaşayabilmesi?
Eğer evde kültür değerleri hayat bulmuyorsa,
kültürel güzellikler buram buram tütmüyorsa beyhude değil mi
kültürümüzün köşe taşları
olacak “Nart”ları,
“Setenay”ları beklemek?
Setenay ve Nart’lar iyi yetişmiyorsa, ana
dilini, tarihini bilmiyorsa, öz kültüründen, sanatından
habersizse, yani kimliği ve kültürüyle barışık değilse siz bilin
ki anne ölmüş demektir.
Bilin ki
Setenay Guaşe’ nin
kemikleri sızlıyordur.
Yapmayın, etmeyin ne olur
“Biz, anneyi kaybettik!”
demeyin.
Anneyi kaybedersek kaybedecek bir şeyimiz
kalmaz ki bizim!
Ey bu kültürün temsilcileri,
Ey bu toplumun sözcüleri, sanatçıları,
yazarları, çizerleri, gelin
anneyi bir kez daha
konuşalım.
Gelin, bir kez daha annelerimizin konumunu
belirleyelim.
Ey kültür ve kimlik bilincine sahip
yürekli gençler
yetiştirmenin önemini kavramış gayretli, fedakâr güzel anneler,
Unutmayın,
siz varsanız vardır bu
gençlik!
Siz
varsanız vardır bu kültür!
Sizi kaybedersek, kalmaz kaybedecek
değerimiz.
Ey karşılıksız sevginin,
sınırsız şefkatin,
tarifsiz fedakârlığın timsali güzel insanlar, değerli anneler,
binler selam size!
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.
|