Cesetlerin bu kadar birbirine yakınken
ruhların bu kadar birbirinden uzak olduğu, insanların bu kadar
duyarsızlaştığı bir dönem bugüne kadar yaşandı mı bilmiyorum.
Bu kadar dertsiz, tepkisiz, bu kadar içtimai
hayattan kopuk bir zaman dilimine şahit oldu mu acaba insanlık?
“Dünyanın çok acı çektiğini görüyorum. Ama
bunun nedeni, kötü insanların uyguladığı şiddet değil, iyi
insanların suskunluğu.” diyor
Napolyon.
Günümüzde, yüreğinde
insan sevgisi olan
herkesi bekleyen dağ gibi sorunlar varken,
Çözülmesi hayati öneme sahip problemlerimiz
çözüm beklerken,
Ortak stratejilerle
tek yürek olamamışken,
Nedir bu bencilliğimiz, bu
vurdumduymazlığımız, bu yalnızlığımız?
Nedir bu
duyarsızlığımız ve
tepkisizliğimiz?
Düşündükçe insan kahroluyor.
HAYATIN ANLAMI KALMIYOR!
Sen ey dertsiz, duyarsız, umarsız arkadaş,
insanlığın önünde dağ gibi
dertler varken sen sessiz, hareketsiz ve tepkisiz kalmayı
tercih ediyorsun.
Sen adeta duyarsızlığı bir
yaşam felsefesi haline getirmişsin.
Ne kadar duyarsız, ne kadar kayıtsızsın sen!
Kayıtsızlık demek,
hayatın anlamını
yitirmesi demektir.
Eşe,
sevgiye kayıtsızlık, ilgiye kayıtsızlık,
kültürel ve inanç
değerlerine kayıtsızlık, şiddete kayıtsızlık, memleket
meselelerine kayıtsızlık, emeğe kayıtsızlık, insanlığa kayıtsızlık
hat safhadadır.
Elbette gelinen nokta, insanın kendi
isteklerine, ihtiyaçlarına, iç dünyasına,
mutluluğuna kayıtsızlıktır.
“Toplum sadece kendi gündelik hayatını
kurmaya odaklanmış durumda.
Neoliberalizm dediğimiz şey gündelik hayatta bizleri belli
şeylere odakladı. Ekonomi ve gündelik hayata hapsolmuş durumdayız.
Bunlarla uğraşmaktan toplumsal sorunlarla ilgilenemiyoruz.
Gündelik hayat mücadelesi
toplumsal sorunlarla ilgilenmenin, duyarlılığın önündeki en büyük
engeldir.”
Kayıtsızlık “Hiçbir şeyi etkileyemem ve değiştiremem”
düşüncesinin ürünüdür ve bu durum ilişkiler ve gelecek için en
büyük tehdittir.
YA
TARİHE, KÜLTÜRE, SANATA, İNSANLIĞA DUYARSIZLIK?
Biz olaya, kendi toplumumuz açısından
baktığımızda bizim en büyük sorunumuzun da duyarsızlık,
vurdumduymazlık
olduğunu görürüz.
Bizi bu duyarsızlık yok ediyor!
Gençliğin başıboşluğuna,
dilin yok oluşuna duyarsızlık.
Öz
değerlerimize duyarsızlık.
Kültürün eriyişine, neslin tükenişine
duyarsızlık.
Bilmeyen, merak etmeyen, okumayan,
araştırmayan gençlerimizin
vahim durumuna duyarsızlık…
Hem de
ibreler kırmızıyı gösterirken.
Kültürel değerlerimiz adına
geri sayım başlamışken,
Yani kültür eriyor dil unutuluyorken,
Yok oluşun ayak sesleri kulakları
tırmalarken,
Gençlik, kimlik ve kültür bunalımı
yaşıyorken.
BAYRAM
Bayram,
duyarlılık demektir, insani
duygularla bezenmek demektir.
Bayram, kendi ruhumuzu, kendi manamızı, kendi
değerlerimizi bir kere daha derinden hissetme anıdır.
Bayram, nezih ruhlardan kopup gelen
tebessümler, selamlaşmalar, kucaklaşmalar, ikramlarla kardeşlik
adına bize çok şey fısıldıyor.
Bu bayram, ulvî hislerle ruhumuzu coştursun,
duyarlılığımızı arttırsın!
Bu bayram, özellikle ve öncelikle
İslâm coğrafyasında din adına yapılan vahşetin sona ermesine vesile
olsun!
Müslümanları,
kavga etmeden,
birbirini öldürmeden, insanca, paylaşarak yaşama şuuruna erdirsin,
özgür dünyayı savaşlar karşısında daha duyarlı kılsın!
Bayramlar,
savaşın, ölümün, acı ve
ıstırabın günü değil
tebessümle kardeşçe kucaklaşmanın, herkesle selamlaşmanın
kutsal vakti olsun.
Bütün bir insanlık bayramlar sayesinde
insanî değerlerle bezensin!
Bu bayram,
kurumaya yüz tutmuş
ruhlarımıza, neşe ve mutluluk dolu ümit çiçekleriyle
güzellikler üflesin.
NOT:
Sıcacık bir gülümseme,
Ufacık bir hediye,
Kısacık bir mesaj,
Bir kucak sevgi,
İşte mutluluk, işte bayram!
Sevgili dostlara binler selam ve sevgilerimle.
İyi bayramlar.
|