Hani insan, sevdiğine kavuşmanın heyecanının
kıpır kıpı yüreğinde
duyar ya!
Hani, dostunu
hasretle kucaklar, ona
doyasıya sarılır, kavuşmanın mutluluğu gözlerinde parlar ya.
Hani insan
sever ya ölesiye,
sevdayla dalıp gider ya o bitmek bilmeyen hayallere.
İşte,
şenlikler, buluşmalar, festivallerde bu duygular yaşar, bu
duyguları paylaşır toplumumuz.
Bu heyecanla tek yürek olup coşar
duyarlı yürekler.
SEVİNÇ ve HÜZÜN İÇ İÇE
Aslında festival ve şenlik ortamlarında neşe
ve hüzün iç içedir.
Kültürel duyarlılığa sahip kişiler, neşe,
sevinç ve mutluluğun yanında çoğu kez
yürekleri kavuran hüznü
de yaşar.
Şarkılarla duygulanıp oyunlarla coşan duyarlı
katılımcıların beyinlerine saplanıverir pek çok
zor soru:
Peki, oyunları, müzikleri, sohbet ve
muhabbetleriyle her karesi kültür kokan bu hoş birliktelikler ya
devam etmezse?
Ya bu kültür yeni nesle aktarılamaz ve kültür
iletişimi koparsa?
Ya gelecek nesli kimliksiz yetişirse?
Ya bu
kültür yok olursa?
An olur bu cevapsız sorular yürekleri burkar,
duyguları ıslatır.
İşte böyledir bu birliktelikler.
KOCAMAN YÜREKLERDE SEVDA YANGINI
Yüreklerdeki kültür sevdası bir alev alırsa.
Bu sevdalı insanların
kavruk yüreği,
ilkbaharı yaşar.
Kalpler,
sevgi atmosferinde
buluşur kalplerle.
Bu anlamlı buluşmalarda hasretle kucaklaşan,
şarkılarda ağlayıp,
oyunlarla coşan toplumumuz, yaşlısı- genci, bayı- bayanıyla
kardeş olduklarını bütün dünyaya haykırırcasına kültür değerlerini
yaşar.
Bu sevdalı yürekler, dünyaya yüksek sesle:
“Bu kültür yok olmayacak,
bu kültürü birlikte yaşatacağız!” mesajını haykırır.
Yeter ki
samimiyet olsun, yeter
ki samimiyeti gereği yapılsın!
Zaten insan, samimiyet demek, yürek demek,
yürekten söylemek,
yürekten sevmek demek değil mi?
Yeter ki büyükler, bu kültür iletişiminde
yeni nesle samimiyetle
model olsun.
ATALARIMIZIN AZİZ RUHLARI ŞAD OLURKEN…
Bu tür sıcak, samimi programlarda torunlar
kucaklaşırken, bu
kültürü yaşatma gayretiyle coşarken aynı dili konuşup aynı
duyguları paylaşırken atalarımızın aziz
ruhları şad olur.
Kültürel duyarlılık, düğünler, şenlikler ve
festivallerle sınırlı değil tabii!
Ne yazık ki bizim, gülücüklerimizde ve
gözyaşlarımızda saklı
acılarımız da var.
Bu yüzden gözyaşlarını silerek geriye dönüp
bakmak, eskileri anmak,
tarihten gerekli dersi alarak istikbâle bakmak lazım.
Eğer bu birlikteliklerin kıymeti bilinmez, bu
kültürü yaşatma gayretiyle gelecek nesle model olunmazsa,
bu dil yok olur,
bu kültür unutulursa
halimiz nice olur bizim?
DİL,
DİL, DİL…
Ne diyor şair:
Gönül dostum, cancağızım,
Gel de otur şöyle karşıma.
Tek
kelâm etmeden konuşalım.
Kelimeler tükeneli çok oldu.
Gözyaşlarımızla anlaşalım!
Farklı yerlerde farklı mevsimler yaşayan,
kültürel bilinçle özlemi, kardeşliği yüreğinde hisseden, bir
ecdadın torunları olmaktan
gurur duyan, hayallerimize ve yaşanmadık baharlarımıza inanan
herkese gönül dolusu selâm.
|